Danıştay Kararı 15. Daire 2014/7193 E. 2017/7003 K. 28.11.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/7193 E.  ,  2017/7003 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/7193
Karar No : 2017/7003

Davacı :
Vekili :
Davalılar : 1-
Vekilleri :
2-
Vekili :
Davanın Özeti : 25.07.2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 41 inci maddesinin (b) bendi ile 42 nci maddesinin; davacı Birlik ile davalı arasında imzalanan 2012 yılı protokol hükümleri uyarınca protokolün imzalandığı tarihte yürürlükte olan Sağlık Uygulama Tebliğ hükümlerinin esas alınacağı, eczacının ilaç vermesi ile ilgili iş ve işlemlere ilişkin Sağlık Uygulama Tebliğinde değişiklik yapılması halinde Birlik ile davalı idare arasında görüş birliği sağlanması gerekeceği, buna rağmen dava konusu değişikliğin yayımlanarak protokole aykırı hareket edildiği, davacının görüş ve onayının alınmadığı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, iki idarenin bir araya gelerek tesis ettikleri protokolün davalı tarafından tek yanlı olarak yürürlüğe konulan Tebliğ ile değiştirilmesinin hukuken mümkün olmadığı yönünde kararlarının mevcut olduğu, Sağlık Uygulama Tebliğinde eşdeğer ilaç uygulamasına ilişkin yapılan değişikliğin bilimsel bir yanı olmadığı, söz konusu uygulamanın Kurumun keyfi olarak kendi düzenlemelerinden kaynaklandığı, ‘nun gerçek bilimsel eşdeğer ilaç tanımından saparak kendince bir tanım yaptığı, hastaların mağduriyetine sebebiyet verdiği, bu durumun Anayasanın 56 ncı maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu uygulama ile hastaların eşdeğer ilaç uygulaması kapsamında devlete ödedikleri ilaç fiyat farklarında artış yaşanacağı, hasta mağduriyeti dışında söz konusu uygulamanın davalı ile sözleşme imzalamış eczacıları da olumsuz etkileyeceği, 2012 yılı protokolünde eşdeğer ilaç uygulamasına ilişkin protokol ve tip sözleşmenin 3.8 ve devamındaki maddelerde tarafların mutabakatı ile yapılmış olan düzenlemelerin dava konusu 42 nci madde değişikliği ile alt üst edildiği, yine 41 inci maddesinin (b) bendinde davalı idare ile davacının daha önce mutabakata vardığı bir hususun davacıya sorulmadan ve üyelerinin zararına yol açacak şekilde ortadan kaldırıldığı, ilaç verilmesine ilişkin bu değişiklik ile protokol maddelerinin yok sayıldığı, sonuç olarak yapılan düzenlemenin, protokole, sözleşmeye ve Danıştay içtihatlarına açık bir şekilde aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
…’ nın Savunmasının Özeti: 5510 sayılı Kanuna göre tarafından finansmanı sağlanacak ve sağlanmayacak sağlık hizmetlerinin …’nın görüşü alınmak suretiyle çıkarılacak Yönetmelikle belirlenmesinin öngörüldüğü, mezkûr Tebliğde yapılan değişiklikler ile dava konusu duyuru hakkında …’nın görüşünün alınmadığı, dava konusu düzenleyici işlemlerin tesisinde nın herhangi bir dâhlinin olmadığı, Bakanlığa husumet yöneltilmemesi gerektiği savunulmaktadır.
…. nun Savunmasının Özeti: Usul bakımından, davanın süresinde açılmadığı, davacının iptalini istediği hususlarda menfaatinin bulunmadığı, davanın usulden reddi gerektiği, esastan ise, Protokole göre eczanelerin Protokolün imzalandığı tarih olan 01.02.2012 tarihinde yürürlükte bulunan 25.03.2010 tarihli ve 27532 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerine göre reçete karşılanması gerekmekteyse de, halihazırda Kurum kapsamındaki kişilerin sağlık hizmetlerinin 24.03.2013 tarihli ve 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan SUT’un güncel hali üzerinden karşılandığı, sağlık hizmetinin dinamik bir süreç olduğu, şartların değişikliği nedeniyle bu hizmetten Kurum kapsamındaki kişilerin yararlandırılmasına ilişkin şartların da zaman içerisinde gelişen şartlara göre değiştirilmesinin gerektiği, bu düzenlemelerin 5510 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde Kuruma ve Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonuna verilmiş olan yetkiler çerçevesinde belirlenerek Sağlık Uygulama Tebliği aracılığıyla duyurulduğu, sağlık hizmetlerinin güncel şartlara uygun olarak karşılanması ve sürekliliği gerektiğinden Kanunla verilmiş yetkinin ile paylaşılmasında zorunluluk olmadığı, Protokol kapsamında yapılan değerlendirme ve revizyon çalışmalarında 3.1 numaralı maddenin hukuka ve hayatın olağan akışına göre değiştirilmesi gerektiğinin Kurumca gündeme getirildiği, ancak maddenin değişikliği konusunda ile mutabakat sağlanamadığı, 2009 yılı Protokolünün 10.1 numaralı maddesi uyarınca Kurum tarafından protokolün tek taraflı olarak feshedildiği, ancak bu işlem aleyhine açılan davalarda yetki unsuru yönünden dayanak gösterilen maddenin hukuken geçerli bir kural niteliği taşımadığı yönünde karar verildiği, Protokolün 3.1 numaralı maddesinin söz konusu ifadelerinin de benzer bir yaklaşımla hukuken geçerli bir kural niteliği taşımadığı ve kamu yararına olmadığı, davacı tarafından bahsedilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarının dava konusu ile ilgili olmadığı, mevcut dava konusu Sağlık Uygulama Tebliğ değişikliklerinin de bu kararlarda ifade edildiği şekilde Protokolde değişiklik meydana getirmediği, dava konusu 41 inci maddesinin (b) bendinde yapılan değişikliğin, eczacıların ilaç vermesine yönelik bir düzenleme olmadığı, dava konusu değişiklik ile yürürlükten kaldırılan düzenlemenin Orta Vadeli Mali Programda 2010 ve 2011 yılları için öngörülen bütçelerin aşılması nedeniyle ek tedbirler alınmasına yönelik oluşan lüzum üzerine 2011 yılında ilaç sektörü ile gerekli bilgi paylaşımı yapılarak getirildiği, 2012 yılı bütçe disiplinini sağlamak amacıyla Kurum Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu kararları gereği %7,5 – %8,5 ilâve iskonto uygulamasının getirildiği, bu düzenlemeler sonucunda eczane raflarında bulunan ilaçlardan kaynaklanabilecek stok zararının firmalar tarafından karşılanmasını desteklemek ve oluşabilecek eczacı mağduriyetini önlemek amacıyla Sağlık Uygulama Tebliği’ne hüküm eklendiği, bu tarihten sonra ilâve iskonto uygulamasının yapılmadığı, düzenleme nedeniyle eczane stok zararı oluşmadığı, bunun yanı sıra halen firmaların iskonto talepleri olduğunda Ödeme Komisyonu tarafından eczanelerin stok zararları olması halinde firma tarafından karşılanacağına dair taahhütname alındıktan sonra iskonto yapılmasının mümkün olduğu, bu yüzden yürürlükten kaldırılan hükme ihtiyaç kalmadığı, ayrıca Kurumla ilgili Sayıştay denetimleri sonucunda düzenlenen 2013 yılı Sayıştay Denetim Raporunda, sonuç olarak Sağlık Uygulama Tebliğ kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmayan veya uygulama imkânı olmayan hükümlerin yürürlükten kaldırılması gerektiğinin belirtildiği, bu nedenle düzenlemenin yürürlükten kaldırıldığı, eşdeğer ilaç kavramının ise; nın yetkisinde olan Beşeri İlaç Fiyat Kararnamesinde yer alan birebir eşdeğer ürünün, etkin madde/maddeler, farmasötik form, birim hammadde miktarı ve ambalaj miktarı aynı olan ürünleri ifade ettiği, eşdeğer ürünlerin ruhsatlandırma, klinik çalışmalar, laboratuvar çalışmaları ve fiyatlandırılmasının nın yetkisi altında olduğu, bu gruptaki ilaçların nca birbirinin eşdeğeri olarak onaylanmış ilaçlar olduğu, 5510 sayılı Kanunun 63 üncü ve 72 nci maddelerinde Kurumun ilaç politikalarını oluştururken kanıta dayalı tıp uygulamalarını, maliyet etkinlik ölçütlerini, genel sağlık sigortası genel bütçesini dikkate alması gerektiği, bu amaçla komisyonlar kurma yetkisinin Kuruma verildiği, vatandaşlardan toplanan primlerle karşılanan tedavi harcamalarından biri olan ilaçların fiyatları ile ilgili yapılan çalışmaların Kurum tarafından özenle değerlendirildiği, Protokolün eşdeğer ilaç uygulamasına ilişkin 3.8 numaralı maddesinde yer alan “eczaneden temin edilen reçete muhteviyatı ilaçlar için eşdeğer ilaç uygulamasında, Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirtilen hükümler geçerlidir.” hükmü ile eşdeğer ilaç uygulamasında doğrudan Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki düzenlemeye uyulduğunun belirtildiği, alt bentlerde de bu uygulama kapsamında verilen ilaçlara hangi bedeller üzerinden ödeme yapılacağının ifade edildiği, yani Tebliğde yapılan değişiklik ile protokol maddesinin değiştirilmediği, eczanelerin daha önceden de olduğu gibi Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirlenen ve MEDULA eczane provizyon sisteminin onay verdiği eşdeğer ilaçları hastalara verebildiği, değişiklik ile bazı ilaçlar için Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirlenen yüzdelik dilimi yerine taban fiyat uygulamasına geçildiği, böylece yalnızca nca eşdeğer kabul edilen ve birbirinin yerine verilebilecek ilaçlar için Kurumca ödenen bedellerde değişiklik meydana geldiği, bu düzenlemenin akılcı ilaç kullanımını da desteklemek amaçlı yapıldığı, en ucuz ilacın piyasada bulunurluğu Kurum tarafından takip edildiğinden hasta mağduriyetinin de bulunmadığı, vatandaşın aynı etkiye sahip olduğu kabul edilen eşdeğer ilacı taban fiyattan aldığı takdirde hiçbir şekilde ilave ücret ödemeyeceği, en ucuz ilacı eczaneden temin etmek mümkün olduğundan fark ödemeden ilaca ve tedaviye erişimin mümkün olacağı, fiyat taban uygulamasının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, , Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının temsilcilerinden oluşan Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun gündeminde değerlendirildiği ve 15 grupta uygulanmasına karar verildiği, nın görüşünün, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu üyesi olarak temsilcisi aracılığıyla alındığı, dava konusu düzenlemelerin hukuka uygun olduğu savunulmaktadır.
Düşüncesi : 25.07.2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 41 inci maddesinin (b) bendi bakımından; düzenleme, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğundan davanın reddine, aynı Tebliğin 42 nci maddesinin ise, ‘nın usulüne uygun görüşü alınmadığından iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, 25/07/2014 günlü, 29071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin, Tebliğin 4.4.1. maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 41. maddesinin (b) bendi ile “Eşdeğer İlaç Uygulaması” başlıklı 4.4.2. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin 42. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir.
Davanın 25/07/2014 günlü, 29071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin, Tebliğin 4.4.1. maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 41. maddesinin (b) bendine ilişkin kısmının incelenmesi;
2013 yılı Sağlık Uygulama Tebliğinin İlaçlarda uygulanacak indirim oranları ve eşdeğer ilaç uygulaması başlıklı 4.4. Maddesinin 14. fıkrasında, kamu kurum iskontolarında yapılan ilave iskonto uygulamaları nedeniyle eczane stoklarında meydana gelebilecek stok zararlarının firmalar tarafından ecza depolarına, depolar tarafından da eczanelere ödeneceği, bu kapsamda yapılacak işlemlerde eczacılar tarafından ilaç takip sistemine yapılan bildirimlerin esas alınacağı yolundaki düzenlemenin dava konusu tebliğin 41.maddesinin (b) bendiyle yürürlükten kaldırıldığı anlaşılmıştır.
5510 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak 28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 4/jj maddesinde “Tebliğ, Kanunun genel sağlık sigortasına ilişkin hükümlerinin uygulanmasını içeren Sağlık Uygulama Tebliği” olarak tanımlanmış, 62. maddesinde de bu Tebliğde yer alacak hususlar gösterilmiştir.
6643 sayılı Kanununun 1. maddesinde; Birliğin, Türkiye sınırları içinde meslek ve sanatlarını yürütmeye yetkili olup da, özel yasalarında üye olamayacakları belirtilenler hariç, sanatlarıyla uğraşan ve meslekleriyle ilgili hizmetlerde çalışan eczacıların katılmasıyla; eczacıların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, eczacılığın genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak; eczacıların birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere, meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadıyla tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olarak kurulduğu, 4. maddesinde; nin; üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve Devletin menfaati ile en iyi şekilde temine çalışmak, halk sağlığı ve eczacılık mesleği ile alâkalı meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yaparak bu makamların yardımını temine çalışmakla yükümlü olduğu; aynı Kanunun 34. maddesinde, Birliği temsil görev ve yetkisinin Merkez Heyetine ait olduğu; 39/j maddesinde de Birliğin temsilcisi olan Merkez Heyetinin, eczanelerden sağlık hizmeti satın alacak bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla anlaşmalar yapmak, imzalanan protokole uygun tip sözleşmeleri bastırmak ve belirleyeceği bedel karşılığı eczanelere dağıtmak görevi bulunduğu belirtilmiştir.
Sözü edilen Kanun hükümlerine göre, eczanelerin birer sağlık hizmeti sunucusu olduğu, davalı kurumun eczaneler ve diğer sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme veya protokol yapmak suretiyle sağlık hizmeti satın aldığı ve böylece sigorta kapsamında bulunan kişilerin sağlık hizmetlerinin karşılanması yoluna gidildiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Dava konusu edilen düzenleme ile bedeli Kurum tarafından karşılanan ve serbest eczanelerden temin edilen ilaçlar için kamu kurum iskontolarında yapılan ilave iskonto uygulamaları nedeniyle eczane stoklarında meydana gelebilecek stok zararlarının karşılanmasına yönelik düzenlemenin yürürlükten kaldırıldığı görülmekte olup, davacı tarafından, daha önce davalı idareyle karşılıklı belirlenen uygulamadan idarenin tek taraflı olarak vazgeçtiği, bunun eczacıların zararına olduğu ileri sürülmekte ise de, davalı idare, bu düzenlemenin 2010 -2011 yılları için öngörülen bütçenin aşılması nedeniyle ek tedbir olarak uygulamaya konulduğu ve 2012 yılında yapılan ilave iskonto uygulamasının doğuracağı zararın önlenmesi amacıyla getirildiği, daha sonra ilave iskonto uygulaması yapılmaması nedeniyle bundan böyle eczacı zararının da ortaya çıkmadığı, kaldı ki Sayıştay denetim raporlarına göre de, bu maddenin uygulanabilirliği bulunmadığından düzenlemeden çıkarılması gerektiğinin belirtildiği bu nedenlerle anılan düzenlemenin tebliğden çıkarıldığının savunulduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile dosyada yer alan açıklamalar değerlendirildiğinde, kurumun bedelini ödeyerek sözleşme veya protokol yoluyla sağlık hizmeti satın aldığı kişi ve kuruluşlara, hukuka uygun olmak şartıyla bir takım kolaylıklar yada yükümlülükler getirmek suretiyle kurumun ve sağlık hizmeti sunucuların menfaatini koruyucu tedbirleri almasına hukuki bir engel bulunmamakta olup, eczanelerle hukuki ilişkisi bulunmakla birlikte ecza depoları ve ilaç firmalarıyla hukuki bir ilişkisi bulunmayan davalı idarenin bu üçlü arasındaki ödemeler konusunda düzenleme yapması mümkün olmadığından bu hususu düzenleyen tebliğ kuralının dava konusu tebliğ hükmüyle yürürlükten kaldırılmasında dayandığı mevzuat hükümlerine ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davanın “Eşdeğer İlaç Uygulaması” başlıklı 4.4.2. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin 42. Maddesinin incelenmesine gelince;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. maddesinin 1. fıkrasında; genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri bentler halinde sayılmış, fıkranın (f) bendinde, yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetlerine yer verilmiş, maddenin 6518 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik ikinci fıkrasında ise; “Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile nın görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile nın görüşü alınarak Kurumca belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; 24/03/2013 günlü, 28597 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Eşdeğer İlaç Uygulaması” başlıklı 4.4.2. maddesinin; 25/07/2014 günlü, 29071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 42. maddesi ile değiştirildiği, bunun sonucunda eşdeğer ilaç uygulamasının dayandığı esasın değişikliğe uğradığı ve Tebliğin eski halinde bulunan bant aralığı uygulaması yanında taban fiyat uygulamasının da getirildiği, dava konusu düzenlemeye dayanılarak 01/10/2014 tarihi itibariyle taban fiyat uygulamasına geçileceğinin ve bu uygulama kapsamına giren 15 etken maddenin 03/09/2014 tarihinde davalı nun resmi internet sitesinde ilan edildiği ve davalılardan nın, mevzuat uyarınca dava konusu düzenleme çıkarılmadan görüşlerinin alınması gerekirken alınmadığının, taban fiyat uygulamasına geçileceğinin Bakanlıkları tarafından kamuoyu ile aynı zamanda, 03/09/2014 tarihinde internet üzerinden öğrenildiğinin ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin ödeme usul ve esasları belirlenirken nın görüşünün alınması gerekmekte iken, bu yapılmadan hazırlanarak Resmi Gazetede yayımlanan dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 25.7.2014 tarih ve 29071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 42. maddesinin iptaline, Tebliğin 41. maddesinin (b) bendine yönelik ise davanın REDDİNE karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenildikten sonra gereği görüşüldü:
Dava; 25.07.2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 41 inci maddesinin (b) bendi ile 42 nci maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarelerin usûle yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir.
25/07/2014 günlü, 29071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile değiştirilen Sağlık Uygulama Tebliğin 4.4.1. maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 41. maddesinin (b) bendinin iptali isteminin incelenmesi;
6643 sayılı Kanunu’nun 1 inci maddesinde; Birliğin, Türkiye sınırları içinde meslek ve sanatlarını yürütmeye yetkili olup da, özel yasalarında üye olamayacakları belirtilenler hariç, sanatlarıyla uğraşan ve meslekleriyle ilgili hizmetlerde çalışan eczacıların katılmasıyla; eczacıların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, eczacılığın genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak; eczacıların birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere, meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadıyla tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olarak kurulduğu, 4 üncü maddesinde; nin; üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve Devletin menfaati ile en iyi şekilde telife çalışmak, halk sağlığı ve eczacılık mesleği ile alâkalı meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yaparak bu makamların yardımını temine çalışmakla yükümlü olduğu; aynı Kanunun 34 üncü maddesinde, Birliği temsil görev ve yetkisinin Merkez Heyetine ait olduğu; 39/j maddesinde de Birliğin temsilcisi olan Merkez Heyetinin, eczanelerden sağlık hizmeti satın alacak bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla anlaşmalar yapmak, imzalanan protokole uygun tip sözleşmeleri bastırmak ve belirleyeceği bedel karşılığı eczanelere dağıtmak görevi bulunduğu belirtilmiştir.
Sözü edilen Kanun hükümlerine göre, eczanelerin birer sağlık hizmeti sunucusu olduğu, davalı kurumun eczaneler ve diğer sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme veya protokol yapmak suretiyle sağlık hizmeti satın aldığı ve böylece sigorta kapsamında bulunan kişilerin sağlık hizmetlerinin karşılanması yoluna gidildiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
25.03.2010 tarihinde yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Uygulanacak İndirim Oranları” başlıklı 6.4.1 inci maddesinde; ilaçlara uygulanacak kamu kurumu iskontosu oranları ile ilave iskonto oranları belirlenmiş, onbirinci fıkrasında ise, hastanelerin yatarak tedavilerde kullandıkları ve kendi eczanelerinden temin ettikleri ilaçlara da kamu kurumu iskontosu uygulayarak fatura edecekleri düzenlemesi yer almıştır. Söz konusu maddeye 17.12.2011 tarihinde yapılan değişiklikle (13) nolu fıkra eklenmiş olup; anılan fıkrada; “(13) Kamu kurum iskontolarında yapılan ilave iskonto uygulamaları nedeniyle eczane stoklarında meydana gelebilecek stok zararları firmalar tarafından ecza depolarına, depolar tarafından da eczanelere ödenir. Bu kapsamda yapılacak işlemlerde, eczacılar tarafından İlaç Takip Sistemine yapılan bildirimler esas alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kamu kurumu iskontosu uygulamasında, firmalar davalı Kuruma iskonto uygulamakla mükellef olup, firma ilacı bu iskontolarla depoya vermekte, eczane depodan iskonto yapılmış şekli ile ilacı alıp Kuruma fatura etmekte, kamu kurumu iskontosu eczane aracılığıyla kuruma yansımaktadır. Mevcut iskontolara ilave iskonto uygulandığında ise, eczanenin stoğunda bulunan ilaçlar için ilacın geliş fiyatı ile yeni oluşan fiyat arasında fark oluşacağından, eczaneler için stok zararı söz konusu olmaktadır. Anılan maddeye eklenen hüküm ile de, eczanelerde oluşan stok zararının firmalarca karşılanacağı yönünde düzenleme yapılmış ve kamu kurumu iskontosunun asıl muhatabı olan firmalara sorumluluk yüklenmiştir.
Ardından, 24.3.2013 tarih ve 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği’nin 6.4.1 inci maddesi ile 25.3.2010 tarih ve 27532 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği yürürlükten kaldırılmış; “İlaçlarda Uygulanacak İndirim Oranları” başlıklı 4.4.1 inci maddesinin ondördüncü fıkrasında yukarıda aktarılan hükme aynen yer verilmiş iken, bilahare dava konusu edilen 25.07.2014 tarih ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tebiğin 41 inci maddesiyle bu fıkra yürürlükten kaldırılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden ve davalı Başkanlığının savunmalarından; söz konusu düzenlemeye ilişkin olarak Orta Vadeli Mali Programda 2010 ve 2011 yılları için öngörülen bütçelerin aşılması nedeniyle ek tedbirler alınmasına yönelik oluşan lüzum üzerine 2011 yılında ilaç sektörü ile gerekli bilgi paylaşımı yapıldığı, 2012 yılı bütçe disiplinini sağlamak amacıyla Kurum Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu kararları gereği %7,5 – %8,5 ilâve iskonto uygulamasının getirildiği, bu düzenlemeler sonucunda eczane raflarında bulunan ilaçlardan kaynaklanabilecek stok zararının firmalar tarafından karşılanmasını desteklemek ve oluşabilecek eczacı mağduriyetini engelleyebilmek amacıyla Sağlık Uygulama Tebliği’ne hüküm eklendiği, bu tarihten sonra ilâve iskonto uygulamasının yapılmadığı, düzenleme nedeniyle eczane stok zararı oluşmadığı, bunun yanı sıra halen firmaların iskonto talepleri olduğunda Ödeme Komisyonu tarafından eczanelerin stok zararları olması halinde firma tarafından karşılanacağına dair taahhütname alındıktan sonra iskonto yapılmasının mümkün olduğu, bu yüzden yürürlükten kaldırılan hükme ihtiyaç kalmadığının belirtildiği görülmektedir. Ayrıca davalı Kurumla ilgili Sayıştay denetimleri sonucunda düzenlenen 2013 yılı Sayıştay Denetim Raporundan da, sonuç olarak Sağlık Uygulama Tebliğ kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmayan veya uygulama imkânı olmayan hükümlerin yürürlükten kaldırılması gerektiğinin belirtildiği, bu nedenle düzenlemenin yürürlükten kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Nitekim Danıştay kayıtlarına 16.12.2016 tarihinde giren davacı yanın Danıştay Savcısının düşüncesine karşı beyan dilekçesinde de; Sağlık Uygulama Tebliğine bu hükmün konulmasının amacının üyelerinin ilâve iskontodan dolayı oluşan zararlarının üretici, ithalatçı ve ecza depoları tarafından tanzim edilmesine yönelik olduğu, anılan Tebliğde bu hüküm olmaz ise, oluşan zararın kimden karşılanacağına dair hukuki dayanağın kalmayacağı, halen adli yargıda davaların devam ettiği, düzenlemenin kaldırılabilmesi için beklenen faydanın gerçekleşmesi ve sorunun ortadan kalkmış olması ya da dava zamanaşımı süresinin bitmiş olması gerektiği belirtilmek suretiyle itirazda bulunulmuş, bu itibarla dava konusu hükme ilişkin oluşan ilâve iskonto zararlarının geçmişe yönelik olduğu anlaşılmıştır. Diğer taraftan, adli yargıda çözümlenmesi gereken uyuşmazlıkların çözümünde, işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanacağı da açıktır.
Kurum tarafından, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek dönem dönem ilaç piyasasının cirosunu etkileyecek şekilde fiyatlarda indirime gidildiği, indirimler neticesinde oluşan stok zararlarının da ilacın üreticisi veya ithalatçısı konumunda olan firmalarca ve depolarca tazminine yönelik düzenlemeler getirildiği, böylece eczacıların zararlarını önlemeye yönelik gerekli tedbirlerin alındığı, böylece söz konusu alanda idarenin müdahale yetkisinin bulunduğu kabul edildiğine göre, aynı gerekçelerle bu tedbirlerin kaldırılmasında da yetkili bulunan idarenin takdir hakkı çerçevesinde tesis ettiği dava konusu düzenlemede üst norma, kamu yararı ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 42 nci maddesi ile değiştirilen Sağlık Uygulama Tebliğ’in 4.4.2 nci maddesinin iptali isteminin incelenmesi;
Sağlık Uygulama Tebliğ’in 4.4.2 nci maddesi, 25.07.2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 42 nci maddesi ile değiştirilmiş, buna göre;
“4.4.2 – Eşdeğer ilaç uygulaması
“(1) Eşdeğer ilaç uygulaması; sınırlandırılmış bir terapötik eşdeğerlik olarak, aynı endikasyon için kullanılabilecek aynı etken maddeyi içeren ürünlerin benzer dozaj formları arasında fiyat karşılaştırması temelinde; aynı eşdeğer gruplarda ya da aynı fiyat karşılaştırması temelinde ancak eczane ikamesi açısından ayrı eşdeğer gruplarda yer alması esasına dayanır.
(2) Bu esaslara göre belirlenen eşdeğer ilaç gruplarının her birinde;
a) SUT ’un 4.4.1 maddesinde belirtildiği şekilde indirim oranları uygulanmak suretiyle, ilaçların indirimli kutu fiyatı bulunur.
b) İndirimli kutu fiyatı üzerinden, gruba dâhil ilaçların “indirimli birim bedeli” hesaplanır.
c) Gruptaki ilaçlar için bulunan bu indirimli birim bedeller karşılaştırılarak o eşdeğer ürün grubu için geçerli en ucuz birim bedel bulunur. Bu bedel taban birim fiyat, bu bedelli ilaç, taban ilaç olarak ifade edilir. Taban ilacın en az %1 pazar payına sahip olması gerekir. Pazar payının her bir eşdeğer ilaç grubundaki ilaç sayısı dikkate alınarak yeniden belirlenmesinde ve bunlara ilişkin tereddütlerin giderilmesinde “Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu” yetkilidir.
ç) Eşdeğer ilaçlara ödenecek bedellerin belirlenmesinde; Kurumca belirlenen gruplara göre;
1-“Taban birim fiyat uygulaması” olan gruplarda; o gruptaki ilaçlar için ödenebilecek azami birim fiyat, taban birim fiyattır.
2-“Bant aralığı uygulaması” olan gruplarda; taban birim fiyata %10 ilave edilerek o gruptaki ilaçlar için ödenebilecek azami birim fiyat bulunur.
d) Azami birim bedelden yola çıkılarak hesaplanan kutu fiyatını aşan kısmı ödenmez”. denilmiştir.
Bu düzenlemeye göre, eşdeğer ilaç ile ilgili olarak yeni bir tanım yapılmış ve eşdeğer ilaç bedellerinin ödenmesinde, aynı endikasyon için kullanılabilecek aynı etken maddeyi içeren en ucuz ilaç bedelinin %10 fazlasına kadarının dikkate alınacağı şeklindeki kural yürürlükten kaldırılmıştır.
Dolayısıyla en düşük bedelli eşdeğer ilacı almak istemeyen hastanın aradaki farkı ödemesi söz konusudur.
Davalı idare tarafından, 03.09.2014 tarihinde yayımlanan duyuru ile de taban birim fiyat uygulamasına geçilecek 15 etken madde ilân edilmiş ve uygulamanın 01.10.2014 tarihinden itibaren uygulanacağı belirtilmiştir.
Duyuruda seçilen 15 etken maddenin, antibiyotikler, sindirim sistemi ilaçları, kardiyovasküler ilaçlar, kanla ilgili ilaçlar, antidiabetikler, analjezikler, antiepilektikler ve solunum sistemi ilaçlarından oluştuğu, seçilen bu 15 etken maddeli ilacın toplam reçeteli ilaç pazarının kutu bazında yaklaşık %17,3, değer bazında ise %8,4’ünü oluşturduğu görülmektedir.
19.01.2005 tarihli ve 25705 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği’nde orijinal tıbbi ürün; etkin madde/maddeler açısından bilimsel olarak kabul edilebilir etkinlik, kalite ve güvenliğe sahip olduğu kanıtlanarak, dünyada pazara ilk defa sunulmak üzere ruhsatlandırılmış/izin verilmiş ürün olarak ifade edilmiştir.
Orijinal ilaçların, uzun ve masraflı araştırmalar ve klinik çalışmaları sonucu ortaya çıkması nedeniyle orjinal ilaç üreticilerini korumak ve teşvik etmek için dünyanın bir çok ülkesinde güçlü yasalarla, patent ve veri koruma hakları şemsiyesi altında belli bir süre boyunca korunması söz konudur. Bu süre içinde, başka bir ilaç şirketinin, bu ilacın benzerini üretmesine izin verilmez. Böylece orijinal ilaç üreticileri AR-GE yatırımlarını karşılayabilmekte ve yeni araştırmalar için kaynak oluşturabilmektedirler.
Orijinal ilacın yasal koruma süresinin dolması ile birlikte, ilaç şirketleri, orijinal ilacın benzerlerini piyasaya sürebilirler. Bu ilaçlar, “jenerik ilaç” veya “eşdeğer ilaç” olarak adlandırılır.
Anılan Yönetmelik’te jenerik tıbbi ürün ise; etkin maddeler açısından orijinal tıbbi ürün ile aynı kalitatif ve kantitatif terkibe ve aynı farmasötik forma sahip olan ve orijinal tıbbi ürün ile biyoeşdeğerliliğinin uygun biyoyararlanım çalışmaları ile kanıtlandığı tıbbi ürün olarak tanımlanmıştır.
Eşdeğer ilaç uygulamasına tabi tutulan ve eşdeğer gruplarında en ucuz ilaç olarak baz alınan ilaç uygulaması ilk olarak 5234 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 10 uncu maddesine eklenen (r) bendi çerçevesinde 01.10.2005 tarihinde başlatılmıştır.
178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 10 uncu maddesinin (r) bendinde, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün görevleri sayılmış olup; Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dâhil) ve 18.06.1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart sahiplerinin ayakta tedavileriyle ilgili ilaç kullanımında, gerektiğinde ilaçların eşdeğerlikleri dikkate alınarak tespit edilecek her türlü referans fiyatlar üzerinden bedellerinin ödenmesini bedeli ödenecek ve ödenmeyecek ilaçlar ile ilaçların reçetelenmesine ilişkin kuralları tespit etmek ve yeşil kart sahiplerinden, ayakta veya meskende tedavi halinde kullanılacak ilaç bedellerinin % 20’sine kadar katılım payı alınmasını sağlamak ve bu hususlara ilişkin esas ve usulleri nın görüşünü almak suretiyle tespit etmek bu görevler arasında yer almıştır.
Yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca, eşdeğer ilaçlar arasında uygulanan bant sistemi, 2005 yılından itibaren en ucuzun %30 fazlasına kadar, 2006 yılından itibaren en ucuzun %22 fazlasına kadar, 2009 yılından itibaren en ucuzun %15 fazlasına kadar, 2011 yılından itibaren de en ucuzun yüzde %10 fazlasına kadar olarak uygulanmış, en son dava konusu düzenlemeler ile bant sisteminin en ucuzun %10 fazlasına kadar uygulanacağı hükmü de kaldırılarak en ucuzu kadar ödeneceği belirtilmiştir.
663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2 nci maddesinde nın görevleri belirlenmiş, (d) bendinde, sağlık hizmetlerinde kullanılan ilaçlar, özel ürünler, ulusal ve uluslararası kontrole tâbi maddeler, ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, kozmetikler ve tıbbî cihazların güvenli ve kaliteli bir şekilde piyasada bulunması, halka ulaştırılması ve fiyatlarının belirlenmesi bu görevler arasında yer almıştır.
Yine aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 27 nci maddesinde, Bakanlık politika ve hedeflerine uygun olarak ilaçlar, ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, ulusal ve uluslararası kontrole tabi maddeler, tıbbî cihazlar, vücut dışı tıbbî tanı cihazları, geleneksel bitkisel tıbbî ürünler, kozmetik ürünler, homeopatik tıbbî ürünler ve özel amaçlı diyet gıdalar hakkında düzenleme yapmakla görevli, Bakanlığa bağlı, özel bütçeli, kamu tüzel kişiliğini haiz, Türkiye İlaç ve Tıbbî Cihaz Kurumunun kurulduğu düzenlenmiştir.
Buna göre, tıbbi ürünler hakkında usul ve esasları belirleme ile fiyatlarını tespit etmek nın görevleri arasında bulunmaktadır.
Anılan düzenleme uyarınca ilaçların fiyatları, öncelikle Bakanlar Kurulu nezdinde ele alınmakta, daha sonra Karardaki hususlar Bakanlık tarafından Tebliğ ile yayımlanmaktadır.
Dava konusu Tebliğ maddesinin tesis edildiği tarih itibariyle yürürlükte olan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı ile Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Tebliğde, ilaç piyasasının özelliği, kamu sağlık harcama bütçesi, ilacın piyasada bulunabilirliği, maliyet ve etkinlik gibi hususlar göz önünde bulundurularak kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak orjinal ve eşdeğer ilaçların Ülke piyasasında satılacağı fiyatları belirlenerek kamu zararının oluşmasını önlemeye yönelik gerekli tedbirler alınmıştır.
Bu tedbirler arasında, “maliyete dayalı fiyat sistemi”nden vazgeçilerek “referans fiyat sistemi” kabul edilmiştir.
Buna göre, Avrupa Birliği (AB) üyeleri arasından nca her yıl belirlenen en az 5, en fazla 10 “referans ülke”deki en düşük fiyatlar esas alınarak orijinal ve jenerik ilaç fiyatları belirlenmektedir.
Belirtilen hukuki düzenlemeye paralel olarak da, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63 üncü maddesinin birinci fıkrasında; genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri bentler halinde sayılmış, fıkranın (f) bendinde, yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetlerine yer verilmiş, maddenin 6518 sayılı Kanun’un 81 inci maddesi ile değişik ikinci fıkrasında ise; “Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile nın görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile nın görüşü alınarak Kurumca belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Bu durumda yukarıya aktarılan mevzuata göre, dava konusu Tebliğ’de herhangi bir düzenleme yapılmadan önce nca nın görüşünün alınması zorunlu bulunmaktadır.
Oysa dava konusu düzenlemenin tesisinde ndan usulüne uygun olarak görüş alınmamıştır.
Nitekim dava dosyasının incelenmesinden; 24/03/2013 tarihli ve 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Eşdeğer İlaç Uygulaması” başlıklı 4.4.2 nci maddesinin; 25/07/2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 42 nci maddesi ile değiştirildiği, bunun sonucunda eşdeğer ilaç uygulamasının dayandığı esasın değişikliğe uğradığı ve anılan Tebliğin eski halinde bulunan bant aralığı uygulaması yanında taban fiyat uygulamasının da getirildiği, dava konusu düzenlemeye dayanılarak 01/10/2014 tarihi itibariyle taban fiyat uygulamasına geçileceğinin ve bu uygulama kapsamına giren 15 etken maddenin 03/09/2014 tarihinde davalı nun resmi internet sitesinde ilan edildiği ve davalılardan nın, mevzuat uyarınca dava konusu düzenleme çıkarılmadan görüşlerinin alınması gerekirken alınmadığının, taban fiyat uygulamasına geçileceğinin Bakanlıkları tarafından kamuoyu ile aynı zamanda, 03/09/2014 tarihinde internet üzerinden öğrenildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin ödeme usul ve esasları belirlenirken nın görüşünün alınması gerekmekte iken, bu yapılmadan hazırlanarak 25/07/2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 42 nci maddesi ile değiştirilen Tebliğin taban fiyat uygulamasına ilişkin 4.4.2 nci maddesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, her ne kadar davalı Başkanlığınca, dava konusu değişikliğin yapılmasına karar verilen Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunda temsilcisinin de yer aldığı ileri sürülmüş, ayrıca dosyaya anılan Komisyona katılan temsilcisinin kaşe ve imzası bulunan “10.06.2014 SHFK Değerlendirmesi” başlıklı, resmi niteliği haiz olmayan bir belge sunulmuş ise de; bu durum mevzuat hükmünün emrettiği şekilde görüşünün alındığını ortaya koymamaktadır.
Açıklanan nedenlerle 25.07.2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 41 inci maddesinin (b) bendi yönünden DAVANIN REDDİNE, aynı Tebliğ’in 42 nci maddesinin İPTALİNE, dava kısmen iptal kısmen ret ile sonuçlandığından, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinden … TL’nin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, taraflar lehine ayrı ayrı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …. TL vekalet ücretine hükmedilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde taraflara iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.