Danıştay Kararı 15. Daire 2014/6389 E. 2018/6498 K. 27.09.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/6389 E.  ,  2018/6498 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/6389
Karar No : 2018/6498

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; … İli, …. İlçesi, …. Köyü’nde ikamet etmekte iken, yaşanan terör olayları sebebiyle uğradığını iddia ettiği zararlarının tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvurunun reddine ilişkin 27.10.2011 tarih ve 2011/1-1914 sayılı 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahmemesi’nce; …. Köyü’nün terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığı, davacının başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça usul ve hukuka aykırı olduğundan bahisle İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun genel gerekçesinde “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. … Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. … İdarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bu zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanmasını kabul eden objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir. … Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, terör eylemlerinin ülkemizde yoğun olarak yaşandığı (olağanüstü hal ilan edilen) 19.7.1987 tarihi ile 30.11.2002 tarihi arasında, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması …. amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
5233 sayılı Kanun kapsamında malvarlığına ulaşamama nedeniyle uğranılan bir zarardan söz edebilmek için, yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması gerekmektedir. Çünkü yerleşim yerinin kısmen boşalmış/boşaltılmış olması durumunda o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. Böyle bir durumda da kişinin her zaman malvarlığına ulaşabileceği açık olduğundan, 5233 sayılı kapsamında artık uğranılan bir zarardan söz edilemeyeceği tabiidir.
Ancak, yerleşim yeri kısmen boşalmış/boşaltılmış veya hiç boşalmamış/boşaltılmamış olsa bile, kişinin kendisine veya ailesine yönelik bir terör saldırısı meydana gelmişse ya da ciddi, somut ve açık bir tehdit varsa ve bu nedenle de yerleşim yeri terkedilmek zorunda kalınmışsa taşınmazlara yönelik zararlar ve mal varlığına ulaşamamaktan kaynaklı zararların da 5233 sayılı Kanun Kapsamında tazmin edilmesi gerekir.
Adı geçen Kanunun 5. maddesinde, Valilikler nezdinde oluşturulacak komisyonların; zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu halinde Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek ve kamu kurum ve kuruluşlarınca uygulanmış projelerin, zararın giderilmesine katkıları ile zarar görenin değerlendirilebileceği enkaz ve diğer zararları belirlemek görevi bulunduğu belirtilmiş, aynı Kanun’nun 7. maddesinde ise a) hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar, b) yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri, c) terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararlar, bu kanuna göre sulh youyla karşılanabilecek zarar kalemleri arasında sayılımış, yine aynı kanunun “Zararın Tespiti” başlıklı 8. maddesinde; 7. maddede belirtilen zararların, zarar görenin beyanı, adli, idari ve askeri mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
20/10/2004 gün ve 25619 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Yönetmeliğin “Bilgi ve belgelerin toplanması” başlıklı 10. maddesinde; “Komisyon ilgili kamu kurum ve kuruluşlardan başvuru konusu ile ilgili her türlü bilgi, belge ve yardım isteyebileceği gibi, adli ve askeri teşkilat ile kolluk kuvvetleri dışında kalan diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları bilirkişi olarak da görevlendirebilir. Komisyon, gerekli gördüğü uzmanları çalıştırabilir veya bunlardan görüş alabilir. Komisyon tarafından görevlendirilen kamu görevlileri öncelikli olarak komisyon tarafından verilen görevleri yerine getirirler.” ayrıca “Komisyonca keşif yapılması” başlıklı 11. maddesinde ise; Komisyonun gerek görmesi halinde keşif yapabileceği; komisyon başkanının belirlemiş olduğu keşif yeri ile gün ve saatini komisyon üyeleri ve/veya bilirkişi ile başvuru sahibine veya yetkili temsilcisine yazılı olarak bildireceği; başvuru sahibinin kendisi, veli veya vasisi veya yetkili temsilcisi ve varsa şahitlerin keşif mahallinde hazır bulunacağı; muhtar veya o yer mahallinden iki kişinin de keşifte hazır bulunmasının temin edileceği; tespit edilen günde komisyonun olay mahalline giderek zararı tespit edeceği; başvuru sahibi veya yetkili temsilcisinin keşif esnasında hazır bulunmaması halinde durumun tutanakta belirleneceği hükme bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanunun yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; başvurucuların Kanun kapsamına giren zararının olup olmadığı, varsa bunun niteliği, kapsamı ve miktarını belirlemenin komisyonun görevi olduğu; bu maksatla, komisyonun ilgili kurum ve kuruluşlardan konuyla ilgili her türlü bilgi-belgeyi isteme, yardım isteme, kamu personelini bilirkişi olarak görevlendirme, uzman çalıştırma, görüş alma, keşif yapma ve tanık dinleme gibi geniş yetkilerle donatıldığı görülmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı tarafın, … İli, … İlçesi, … Köyü’nde ikamet etmekte iken 1993 yılında terör örgütüyle mücadele faaliyetleri sırasında evinin müştemilatıyla ve eşyalarıyla birlikte yakıldığından bahisle uğranıldığı iddia edilen zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle Zarar Tespit Komisyonuna yapılan başvurunun köyün hiçbir zaman boşalmadığı ve müracaatçının uğradığını ileri sürdüğü zararlarının 5233 sayılı Yasa kapsamında karşılanmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine söz konusu red işleminin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayda, davacı, 1993 yılında evinin eklentileriyle birlikte yakıldığını iddia ederek uğradığı zararlarının tazmini amacıyla idareye müracaat etmiş olup, ortada iddia edildiği gibi terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle bir yakılma olayı söz konusu ise, bu münferit olay nedeniyle 5233 sayılı Kanun kapsamında tazminat ödenmesi için köyün tamamen boşaltılmasına gerek olmadığı açıktır.
Bu durumda, Komisyon tarafından, 5233 sayılı Kanun ve Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik hükümleri ile kendisine verilen görev ve yetki uyarınca davacının, iddia edilen münferit olayla ilgili olarak tazmini gereken bir zararının bulunup bulunmadığının detaylı bir inceleme ve araştırma yapılarak ve gerekirse keşif icra edilerek söz konusu olay hakkında tanık da dinlenilmek suretiyle ortaya konulması ve davacının bir zararı var ise, uğranılan zararın karşılanmasına karar verilmesi gerekirken, davacının başvurusunun köyün boşalmadığından bahisle eksik incelemeye dayalı olarak değerlendirilmesi sonucu tesis edilen işlemde ve davanın reddi yönünde verilen kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.