Danıştay Kararı 15. Daire 2014/5674 E. 2016/1586 K. 10.03.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/5674 E.  ,  2016/1586 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/5674
Karar No : 2016/1586

Temyiz Eden (Davacılar) :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili
Vekili :

İstemin Özeti : …14. İdare Mahkemesi’nin …tarih ve …sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu İdare Mahkemesi kararının özel hastanede yapılan harcamalara ilişkin maddi tazminat istemi ile manevi tazminat istemi yönüyle bozulması, diğer maddi tazminat istemi yönüyle eksik inceleme nedeniyle bozulması gerektiği düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı …’e ‘na bağlı Dr. ……Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yanlış teşhis konulduğu ve yanlış tedavi uygulandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
…14. İdare Mahkemesi’nce; Adli Tıp Kurumu raporuna istinaden, düşme sonucu sol humerus alt ucunda kırık meydana gelen davacı …’e 05/11/2008 tarihinde yapılan operasyonun tıp kurallarına uygun olduğu, gelişen lezyonların bu ameliyatın bir komplikasyonu olduğu, sol dirsek hareketlerinin tam olduğu ve kas erimesi olmadığı, 5. parmak adduksiyonu hafif kısıtlı olduğu dikkate alındığında gelişen mevcut komplikasyonların sekelsiz iyileşmiş olduğu anlaşıldığından, bu kapsamda idarenin olayda bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdare hukuku ilkeleri ve yerleşik yargı içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararın tazmini, idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı …’in kolunda oluşan kırık nedeniyle başvurduğu ‘na bağlı Dr. ……Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, 05/11/2008 tarihinde koluna platin takıldığı, 17/12/2008 tarihinde kolundaki platinlerin çıkarıldığı, bundan sonra davacının kolunda kötüleşme olması üzerine önce ameliyatı yapan hastaneye daha sonra da başka sağlık kuruluşlarına başvurulduğu, bilahare yapılan ameliyatlar sonrası davacının kolundaki sinirlerde ve damarlarda zedelenmeye neden olunduğu, bu durumun davacının sağlığında kalıcı hasarlara neden olduğu gerekçesiyle maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olaya ilişkin olarak davalı idarece yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda özetle;
… isimli çocuk hasta sol suprakondiler humerus kırığı ön tanısıyla 01/01/2008 tarihinde Dr. ……Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğine müracaat ettiği, hastanın sol dirsek bölgesinin ödemli ve ağrılı olduğu, çekilen grafiler neticesinde sol suprakondiler humerus kırığı tanısı konulduğu, yapılan muayenesinde parmak hareketlerinin doğal olduğu, radial arter nabazanı alındığı, hastaya kapalı redüksiyon denendiği ve posteriordan uzun kol atel yapıldığı, kırığın stabil hale getirildiği, nöro-vasküler takibi için servise yatırıldığı, 3. gün çekilen grafilerde redüksiyon kaybı görülmesi üzerine operasyona karar verildiği, 5. gün 05/11/2008 tarihinde Op.Dr. H.Ç. ve Dr. tarafından operasyona alındığı, kapalı redüksiyonu takiben scopi kontrolü altında 3 adet K teli ile perkütan pinleme yapıldığı (cilt kesisi yapılmadan direkt ciltten girilerek K teli ile) extremite uzun kol atele alındığı, postoperatif takibinde radial nabız alınmakta, duyu ve motor fonksiyon muayenesi normal olduğu, 06/11/2008 tarihinde nöro-vasküler muayenesinin normal, parmak hareketlerinin tam olması nedeniyle salah ve önerilerle taburcu edildiği,
20/11/2008 tarihinde yapılan kontrol muayenesinde parmak hareketlerinin iyi, radial nabız alındığı, çekilen direkt grafide kırık pozisyonu iyi fakat yeterli kaynama olmadığının görüldüğü, 26/11/2008 tarihinde poliklinik kontrolünde nöro-vasküler araz olmadığı, grafide kaynama yeterli olmadığından sadece atelinin çıkarıldığı, K tellerinin çıkarılmadığı, K tellerinin çıkartılması için hastaya 7 gün sonra gelmesinin söylendiği, 15/12/2008 tarihinde, direkt grafide yeterli kaynama görüldüğü, poliklinik şartlarında K telleri çekilerek elastik bandaja alındığı, yapılan muayenede nörolojik bir araz görülmediği, parmak hareketlerinin iyi bulunduğu, dirsek hareketlerinin yeterli görülmediği ve hastaya dirsek hareketleri için sıcak su içinde egzersizler önerildiği, bunun dışında her hastaya söylendiği gibi parmaklarda ağrı, şişlik, morluk olması durumunda hemen hastaneye müracaat etmelerinin tekrar hatırlatıldığı,
26/01/2009 tarihinde hastanın polikliniğe müracaat ettiği, elinde şişlik ve ağrısının olduğu ve 2-3. parmak uçlarının patladığının söylendiği, hastanın yapılan muayenesinde radial arter nabzının çok az da olsa alınmakta olduğu, parmak hareketlerinin olduğu, fakat 2. ve 3. parmakların fleksiyon hareketlerinde zayıflık ve 2-3. parmaklarda uyuşukluk ve his azalması, parmak ucunda morluk görülmesi üzerine hastada geç gelişen bir nöro-vasküler araz olmasından şüphelenildiği, hasta sahiplerine böyle ağrı ve şişlik başladıktan sonra niçin bu kadar geç geldikleri sorulduğunda ekonomik nedenlerden dolayı gelemediklerinin söylendiği, bu durumun klinik uzman doktorları ve asistan doktorları tarafından değerlendirildiğinde K telleri çıkarılırken bir sinir hasarı mı oluştuğu yoksa herhangi bir nedenle gelişen ödem sonucu elastik bandaj sıkmasının mı olduğunun tartışıldığı, her ne kadar radial nabız az da olsa alınsa da arter duvarında bir hasar sonucu yeterli kanlanmamaya sekonder iskemik bir tablo ile karşı karşıya olup olmadığının tartışıldığı, hastadan ivedi olarak EMG ve renkli doppler istenmesine karar verildiği, hastanede yapılmadığından dış merkezde yaptırması ve bunun tedaviyi şekillendireceğinin söylendiği, (Hasta 12-13 gün hastaneye müracaatta geç kaldığı) 14 gün sonra 10/02/2009 tarihinde hastanın EMG ve doppler çekimi sonuçlarıyla polikliniğe başvurduğu, yapılan muayenesinde 2-3 ve 5. parmak distal falanks fleksiyonun az bulunduğu, bu bölgede duyunun azaldığının görüldüğü, EMG raporu ve renkli doppler incelemesi sonucu, hastada gelişen geç nöro-vasküler araz tanısı ile hastanın ivedilikle el ve damar cerrahisi olan bir merkeze müracaat etmesinin önerildiği,
Suprakondiler humerus kırıkları çocukluk çağında çok görülen kırıklardan olduğu, dirsek bölgesinden çok sayıda sinir geçmesi ve kırık uçlarının zedelemeleri nedeniyle damar sinir yaralanmalarının sıkça görüldüğü, damar-sinir yaralanmaları travma esnasında olabileceği gibi traksiyon, redüksiyon ve operasyon esnasında da olabileceği, yahutta geç olarak görülebileceği,
Bu tablo karşısında kendilerine el cerrahisi uzmanı ve damar cerrahisi uzmanı bulunan bir merkeze başvurmalarının hastaya daha faydalı olacağının söylendiği ve yol gösterildiği, hastanın operasyon öncesi ve sonrası dönemde tedavisinde bir hekim hatası ve ihmalinin bulunmadığı, ancak hastanın K telleri çıkarıldıktan sonra gelişen ağrı, ödem ve morluk durumu ortaya çıktıktan sonra hasta sahiplerinin 12-13 gün geç müracaatının söz konusu olduğu, hasta sahiplerine birkaç kez söylenen ağrı, şişlik, morluk ve parmakları hareket ettirememesi halinde hastaneye hemen müracaat etmesi gerekliliği durumu, nöro-vasküler bir arazın ilk bulgularından olduğu, bu durumda erken müdahalenin gerektiği, bu dönemde yapılacak bir cerrahi müdahale ile kolun ve elin dolaşımı düzeltilebileceği ve bir nöro-vasküler komplikasyon önlenmiş olacağı,
Hastanın 12-13 gün sonra gelmesi sonucu parmak uçlarında ekimoz, parestezi, parazi oturmuş bulgular olduğu ve acil girişim şansının kaybedildiği, bu nedenle kesin tanı için hastadan EMG ve renkli doppler istendiği, ivedilikle istenen bu tetkiklerin sonuçlarının 14 gün sonra getirildiği, bu esnada devam eden nöro-vasküler araz ve yerleşen tablodan hasta sahiplerinin sorumlu olduğu, 12/02/2009 tarihinden sonra hastanın klinikle irtibatı koptuğundan oluşan komplikasyon ve yerleşen sekellerden klinik uzman ve asistan hekimlerinin sorumlu olmasının etik olarak mümkün olmadığı, hususlarına yer verilmiştir.
Davacılar tarafından, olay tarihinde 9 yaşında olan kızları …’in kırılan sol kolunun tedavisi için Dr. … …Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne müracaat ettikleri, alçıya alınan koluna ortopedi asistanı Dr. tarafından ameliyatla platin takıldığı ve taburcu edildikleri, kontrol ve pansuman için doktorların verdiği süreler içinde hastaneye geldikleri, ameliyattan 3 hafta sonra alçının çıkarıldığı, …’nın koluna doktorların verdiği egzersiz ve pansumanların uygulandığı, 12/12/2008 tarihindeki kontrolde uzman doktorun bulunmadığı, platinlerin daha sonra çıkarılacağının bildirildiği, 17/12/2008 tarihinde …’nın kolundaki platinlerin Dr. … …Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi ortopedi asistanı Dr. tarafından çıkarıldığı, doktorun …’nın kolunda hiçbir problemin kalmadığını bildirerek, evde ılık su içerisinde 5 dakika bekleterek hareketlerle kolunu açmalarını, 15 gün sonra …nın sol kolunu kullanmaya başlayacağının söylendiği, ikinci operasyondan sonra …’nın ağrılarının dayanılmaz boyutlara ulaştığı, kolunu hareket ettiremez hale geldiği, 10 gün zarfında …’nın sol kol parmak uçlarının patladığı, kolunun morardığı, tırnaklarının düştüğü, anılan hastaneye götürdükleri, doktorların bu değişimin normal olduğunu bildirdikleri, ailenin ısrarı üzerine EMG çekildiği, EMG ve röntgenlerin incelenmesi neticesinde parmak uçlarındaki patlamanın hareketsizlikten kaynaklandığının, ılık su egzersizinin arttırılarak devam edilmesi gerektiğinin bildirildiği, ayrıca doktorlar tarafından, …’nın kolunda hiçbir problem olmadığı, ailenin boş yere telaşlandığının söylendiği,
Hastanın ailesi tarafından götürüldüğü …Fizik Tedavi Merkezinde yapılan muayene ve dupplor çekimi neticesinde, …’nın geçirdiği ameliyat esnasında sol kolundaki sinirlerinin ve damarlarının koparıldığı, parmak ve tırnaklardaki patlamaların fizik tedavi ile iyileşmesinin mümkün olmadığı, acilen uzman bir doktora başvurulması gerektiğinin bildirildiği, 12/02/2009 tarihinde Yüksek İhtisas Hastanesi’ne sevk edilen …’ya bu hastanede çocuk cerrahisi uzmanı olmaması nedeniyle müdahale edilemediği, Dr. ……Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidilerek bir uzman temin edilmeye çalışıldığı, iş yoğunluğu ve ilgisizlik nedeniyle sonuç alamadıkları, …Özel …Sağlık Merkezi Hastanesi’nde 17/02/2009 tarihinde ameliyata alınan …’nın kol ve parmaklarının kesilmesinin engellendiği, ameliyatla koparılan ve ezilen sinir ve damarlarının tamiri için özel hastanede ameliyat olmak zorunda kaldıkları, Dr. ……Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi uzmanlarının hastanedeki iş yoğunluğu nedeniyle davacılarla ilgilenmedikleri, bu durumda olan hastanın çok acil gerekli donanıma haiz bir hastaneye sevki ya da kendileri tarafından ivedilikle operasyona alınması gerekirken aksi yoldaki tutumlarının kusurlu olduğu ileri sürülerek uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle bakılan dava açılmıştır.
Davalı yanında müdahil olarak davaya katılan ve …’nın ameliyatında asistan doktor olarak ameliyatta bulunan ‘ın dosyaya ilişkin açıklamaları; hastanın primer cerrahi işlemini yapmadığı, işlem sırasında sorumlu uzman doktor yanında yardımcı asistan olarak görev yaptığı, hastayı 05/11/2008 tarihinde gördüğü, sonrasında hastanede bulunmaması nedeniyle K tellerini çıkardığı 15/12/2008 tarihine kadar hastayı görmediği, 15/12/2008 tarihinde uzman doktor tarafından uygun görülmesi üzerine hastanın K tellerinin mesai arkadaşları ile çıkardıkları, hastanın ameliyata alındığı 05/11/2008 tarihinden K tellerinin çıkarıldığı 15/12/2008 tarihine kadar geçen sürede hastada herhangi bir arazın olmamasının ameliyatın başarılı olduğunu açıkça gösterdiği, teller çekildikten sonra hastanın pansumanının yapıldığı, egzersiz önerildiği ve kullanacağı ilaçlarının düzenlendiği, hasta ve hasta yakınlarına oluşabilecek her türlü komplikasyon, parmaklarında ağrı, şişlik ya da morluk olması durumunda hastanın vakit kaybetmeden hastaneye getirilmesi konusunda uyarı ve aydınlatma yaptığı, hasta yakınlarının K tellerinin çıkarıldığı 15/12/2008 tarihinden 26/01/2009 tarihine kadar hastayı ilgili hastaneye getirmekte duyarsız kalarak hastanın zarar görmesine sebep oldukları, 26/01/2009 tarihinde istenen EMG ve doppler çekimi sonuçlarını 14 gün sonra getirerek hastada bir takım nörolojik arazların oluşmasına ya da oturmasına neden oldukları, davacı hasta yakınlarının kendi kusurlu davranışları nedeniyle hastanın durumunu daha da ağırlaştırdıkları şeklindedir.
Özel …Sağlık Merkezi Hastanesi’nin 17/02/2009 – 20/02/2009 tarihli epikrizinde koşarken sol dirseğin üzerine düşme sonucu oluşan sol humerus distal fraktürü nedeniyle 10/11/2008 tarihinde Dr. … …Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi Kliniğinde opere edilen hastanın sol ulnar ve median sinir lezyonu tanısıyla yatırıldığı, 17/02/2009 tarihinde ulnar sinir nöroliz median sinir tamiri ve brakiyel arter tamiri yapıldığı belirtilmektedir.
Olayda davalı idarenin hizmet kusuru olup olmadığının tespiti için Mahkemece, Adli Tıp Kurumuna bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 29/06/2011 tarih ve 5577 sayılı raporunda özetle; düşme sonucu sol dirsek kırığı oluşan ve bu nedenle …Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesinde opere edilen ve sonrasında hareket kısıtlılığı ağrısı olan ve bu nedenle üçüncü bir kez başka bir merkezde opere edilen 2000 doğumlu … hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerin incelenmesi sonucunda;
Düşme sonucu sol humerus alt ucunda kırık meydana gelen hastaya 05/11/2008 tarihinde …Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan operasyonun tıp kurallarına uygun olduğu, şikayetlerin başlama tarihi olarak bahsedilen aynı hastanede yapılan ilk ameliyatta yerleştirilen enstrumanın çıkarılması operasyonuna ait tıbbi belge olmadığı, fakat olayın cereyan etme şekline göre gelişen problemlerin enstrüman çıkarılması operasyonuna bağlı olabileceği ve bunun operasyonun beklenebilir bir komplikasyonu olarak yorumlandığı, ancak bu operasyona ait tıbbi belgeler gönderildiği takdirde kesin sonuç verilebileceği belirtilmiştir.
Anılan rapor uyarınca …14. İdare Mahkemesince, …Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliğinden, Dr. tarafından 17/12/2008 tarihinde …’in kolundaki platinlerin çıkarılmasına ait tıbbi bilgi ve belgelerin ve buna ilişkin hasta dosyasının aslı veya onaylı örneği istenilmiş olup, davalı idarece gönderilen cevabi yazıda, bu tür ameliyatlarda kullanılan kırığı tespit materyalinin (platin) K (kirsher) teli olduğu, bu tellerin ameliyattan 3-6 hafta sonra poliklinik şartlarında çıkarılacağı, Büşre Ölmez’in K telleri (3 adet) 17/12/2008 tarihinde aynı ameliyatı olan diğer hastalarda olduğu gibi poliklinik şartlarında çekildiği, bahsedilen şikayetlerin bu tellerin çekilmesi sırasında olması beklenen bir komplikasyon olmadığı belirtilmiştir.
Anılan yazı üzerine dosyanın tekrar Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi üzerine, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 26/07/2013 tarih ve 2912 sayılı raporunda; düşme sonucu sol humerus alt ucunda kırık meydana gelen hastaya 05/11/2008 tarihinde yapılan operasyonun tıp kurallarına uygun olduğu, gelişen lezyonların bu ameliyatın bir komplikasyonu olduğu, kişinin kurulda 08/07/2011 tarihinde yapılan muayenesi sonucunda, sol dirsek hareketlerinin tam olduğu ve atrofi (kas erimesi) olmadığı, 5. parmak adduksiyonu hafif kısıtlı olduğu dikkate alındığında gelişen mevcut komplikasyonların sekelsiz iyileşmiş olduğu anlaşılmakta olup idareye atfı kabil bir kusur bulunmadığı belirtilmiştir.
Davacıların, özel hastanede ameliyat olmak zorunda kalmaları nedeniyle talep edilen maddi tazminat ile olay nedeniyle talep edilen manevi tazminat ve özel hastanede tedavi nedeniyle yapılan harcamalar dışında kalan maddi zararının tazmini istemi ayrı ayrı incelenmiştir.
Özel hastanede ameliyat olunması nedeniyle yapılan harcamalar dışında kalan maddi tazminat istemi incelenecek olursa;
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1. maddesiyle Adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurularak; 2. maddesinde, Kurumun mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 15. maddesinde, Adli Tıp Genel Kurulunun; Adli Tıp İhtisas Kurulları ve İhtisas Daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hakimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibariyle yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri; Adli Tıp İhtisas Kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri; Adli Tıp İhtisas Kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkiler; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile İhtisas Dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp İhtisas Dairelerinin ve Adli Tıp Şube Müdürlüklerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri; konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı kuralına yer verilmiştir.
Adli Tıp Kurumunun 2011 tarihli raporunda, davacıda meydana gelen durumun platin çıkarılması esnasında gelişen bir komplikasyon olabileceği, 2013 tarihli raporunda ise ilk ameliyatın bir komplikasyonu olduğu belirtilmiş olup anılan iki rapor bu yönüyle bir biri ile çelişki içerisinde olup, davacıda meydana gelen durumun ilk operasyonun sonucu mu, tellerin çıkarılması esnasında mı meydana geldiği hususu netleştirilmemiştir. Ayrıca davacıya platin, asistan doktor ve uzman doktor eşliğinde takılmış, dosyadaki ifadelerden ise tellerin uzman doktorun önerisi ile asistan doktor tarafından çıkarıldığı anlaşılmaktadır. K tellerinin çıkarılması uzmanlık bilgi ve deneyimi gerektiren işlerden olup olmadığı, asistan doktorun, uzman doktorun önerisi ile uzman doktor gözetimi olmadan K tellerini tek başına çıkarıp çıkaramayacağı hususları ile davacının rahatsızlığının teşhis ve tedavi sürecinde hizmet kusuru bulunup bulunmadığına ilişkin Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alındıktan sonra bir karar verilmelidir.
Davacının özel hastanede ameliyat olması nedeniyle yapılan harcamalara ilişkin talep edilen maddi tazminat ve olay nedeniyle talep edilen manevi tazminat istemi incelenecek olursa;
Dr. … …Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde EMG ve renkli doppler yapılamıyor olması nedeniyle, davacı başka bir merkeze yönlendirilmiş ve sonuçlarını 14 gün sonra getirmiştir. Davalı idarece düzenlenen inceleme raporu ve müdahil doktor ifadelerinden açıkça, davacının durumunun aciliyet arz etmesi nedeniyle anılan tetkiklerin yapılması için davacıların başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmediği, 14 gün sonra getirilen sonuçlar üzerine hastanın sevk edildiği hastanede ameliyatın yapılamaması nedeniyle, özel hastanede durumun aciliyetine binaen ameliyat olmak zorunda kalındığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davacıdan ivedi olarak EMG ve renkli doppler istenmesi ile EMG ve renkli doppler için davacının başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesi birbirinden farklı olgulardır ve idarece olayda doğru hareket tarzı seçilmemiştir. Ayrıca Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 26/07/2013 tarih ve 2912 sayılı raporunun da özel hastanede yapılan ameliyat ve tedavilerden sonra kurulda davacının muayene edilerek tanzim edildiği göz önüne alındığında, davacıda meydana gelen durum Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak rapor üzerine, komplikasyon olarak kabul edilecek olsa bile, komplikasyonla mücadelede davalı idarenin üzerine düşeni yapmadığı anlaşıldığından, davacıların özel hastanede ameliyat olmak zorunda kalmaları nedeniyle yaptıkları harcamaların ve davacıların olay nedeniyle duydukları ızdırabın kısmen de olsa giderilebilmesi için manevi zararlarının tazmini gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan davacı temyiz isteminin kabulü ile …14. İdare Mahkemesi’nin …tarih ve …sayılı kararının BOZULMASINA, kullanılmayan …-TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacılara iadesine, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.