Danıştay Kararı 15. Daire 2014/4689 E. 2018/7934 K. 28.11.2018 T.

15. Daire         2014/4689 E.  ,  2018/7934 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/4689
Karar No : 2018/7934

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekili :
Davanın Özeti : Davacı tarafından; 18.4.2014 tarih ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de, yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliğinin 7., 8., 9., 10. maddelerinin, 14. maddesinin (ç) ve (d) bentlerinin, 16. maddesinin 1. fıkrasının, 17., 18., 19., 20., 22., 23. maddelerinin, 25. maddesinin 4. fıkrasının, 26. maddesinin 1. fıkrasında geçen “…biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapar…” ibaresinin, 30. maddesinin 5. fıkrasındaki “… kuruma ödenen prim tutarını geçmemek kaydıyla…” ibaresinin, 34., 42., 48., 51. ve 52. maddelerinin iptali ile 29. maddesinin 1. fıkrasının iptali ve bu düzenlemenin dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 73. maddesinin 2. fıkrasının Anayasaya aykırılığına ilişkin iddiaların ciddiliği göz önünde tutularak Anayasa Mahkemesine gönderilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davalı idare tarafından; davanın süresinde açılmadığı, ehliyet yönünden davanın reddinin gerektiği, dava konusu yönetmeliğin iptali istenen maddelerinin 5510 sayılı yasanın ilgili maddeleri doğrultusunda düzenlendiği, üst normlara ve hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, 18.4.2014 tarih ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de, yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliğinin 7., 8., 9., 10. maddelerinin, 14. maddesinin (ç) ve (d) bentlerinin, 16. maddesinin 1. fıkrasının, 17., 18., 19., 20., 22., 23. maddelerinin, 25. maddesinin 4. fıkrasının, 26. maddesinin 1. fıkrasında geçen “…biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapar…” ibaresinin, 29. maddesinin 1. fıkrasının, 30. maddesinin 5. fıkrasındaki “… kuruma ödenen prim tutarını geçmemek kaydıyla…” ibaresinin, 34., 42., 48., 51. ve 52. maddelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması ile 5510 sayılı Kanunun 73. maddesinin 2. fıkrasının Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin ise usule ilişkin iddiaları yerinde görülmemiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 9. Maddesinin incelenmesi;
5510 sayılı Yasanın 63. maddesinin 2. fıkrasında, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlandığı halde ; dava konusu maddede, Kurum tarafından sağlanacak sağlık hizmetleri ile ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliğinin, aşı, ilaç ve tıbbi malzemelerin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetlerinin, türlerinin, miktarlarının ve kullanım sürelerinin, ödeme usul ve esaslarının, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak belirleneceği belirtilmiş olmakla; anılan maddede Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına yer verilmemesinde dayanağı madde hükmüne uyarlık görülmemiştir.
Dava konusu yönetmeliğin 48. maddesinin 3. fıkrasının iptali isteminin incelenmesi;
Dava konusu edilen bu kısımda, Kuruma ve sözleşmeli sağlık hizmet sunucularına ait bilgi işlem veri tabanındaki sağlık verilerinin korunması ile güvenliğinin sağlanması ve paylaşılmasına ilişkin işlemlerin, 11/7/2012 tarihli ve 28350 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği ve Paylaşımına İlişkin Yönetmelik doğrultusunda yürütüleceği kurala bağlanmış ise de, atıf yapılan Yönetmeliğin dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 78. Maddesinin 2. Fıkrasının ikinci cümlesi ile son cümlesinin Anayasa Mahkemesinin 25.12.2014 tarih ve E:2014/74, K:2014/201 sayılı kararıyla iptaline karar verildiği anlaşılmakla yasal dayanağı kalmayan ve hukuka aykırı hale gelen Yönetmelik hükümlerinin uygulanma olanağı kalmamıştır.
Dava konusu yönetmeliğin 51. maddesinin 3. Fıkrasında yer alan “..üçüncü..” ibaresinin iptali istemi yönünden;
5510 sayılı Yasanın 100. maddesinin 4. fıkrasında, belge veya bilgileri internet, elektronik ve benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, Kurumun bilgi işlem sistemlerinin herhangi bir nedenle hizmet dışı kalması sonucu belge ve bilgiyi, bu Kanunda öngörülen sürenin son gününde Kuruma gönderememesi….halinde, sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden beşinci işgününün sonuna kadar belge veya bilgiyi gönderir…. ise bu yükümlülükleri Kanunda öngörülen sürede yerine getirmiş kabul edileceği hükme bağlanmış olduğu halde, dava konusu yönetmelik maddesinde, Sosyal Güvenlik Kurumunun bilgi ve belge isteme hakkı ile bilgi ve belgelerin Kuruma verilme usulü düzenlenmiş, 3. fıkrasında, Kurumca öngörülen sürede internet, elektronik ve benzeri ortamda belge veya bilgi göndermekle zorunlu tutulan ancak Kurumun bilgi işlem sistemlerinin herhangi bir nedenle hizmet dışı kalması sonucu gönderemeyen sağlık hizmeti sunucularının, Kurum bilgi işlem sistemindeki sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden üçüncü işgününün sonuna kadar istenilen belge ve bilgileri internet, elektronik ve benzeri ortamda göndermeleri hâlinde Kurumca öngörülen sürede gönderilmiş kabul edileceği kurala bağlanmış olup, Yönetmeliğin 51. maddesinin 3. Fıkrasında yer alan “..üçüncü..” ibaresinde dayanağı Yasa hükmüne uyarlık görülmemiştir.
Dava konusu yönetmeliğin iptali istenilen diğer madde ve hükümlerinin ise dayanağı 5510 sayılı yasanın ilgili maddelerine paralel kurallar içerdiği anlaşılmakla; anılan yönetmeliğin yukarıda yer verilen madeler dışında kalan iptali istenilen madde ve ibarelerinde dayanağı mevzuat hükümlerine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 18.4.2014 tarih ve 28976 sayılı Resmi Gazete’de, yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliğinin 9. maddesi, 48. maddesinin 3. fıkrası ile 51. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “..üçüncü..” ibaresinin iptaline, diğer madde ve ibarelere yönelik davanın ise reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi Başkanlığınca, duruşma için taraflara önceden bildirilen 28.11.2018 tarihinde davacı nı temsilen ‘nın geldiği, davalı ‘nı temsilen Av…. geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Gelen taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra gelen taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Davalı idarenin, herhangi bir somut gerekçeye dayandırılmayan menfaate ve süre aşımına ilişkin usul itirazları ile davacının Anayasaya aykırılık iddiası yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
Dava, 18.4.2014 tarih ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de, yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliğinin 7., 8., 9., 10. maddelerinin, 14. maddesinin (ç) ve (d) bentlerinin, 16. maddesinin 1. fıkrasının, 17., 18., 19., 20., 22., 23. maddelerinin, 25. maddesinin 4. fıkrasının, 26. maddesinin 1. fıkrasında geçen “…biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapar…” ibaresinin, 30. maddesinin 5. fıkrasındaki “… kuruma ödenen prim tutarını geçmemek kaydıyla…” ibaresinin, 34., 42., 48., 51. ve 52. maddelerinin iptali ile 29. maddesinin 1. fıkrasının iptali ve bu düzenlemenin dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 73. maddesinin 2. fıkrasının Anayasaya aykırılığına ilişkin iddiaların ciddiliği göz önünde tutularak Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle açılmıştır.
Dava konusu Yönetmelik, genel sağlık sigortası uygulamalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 107. maddesi hükmüne dayanılarak hazırlanmış, 18/04/2014 tarih, 28976 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anılan Yönetmeliğin 7. maddesinde:
“Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmaları; hastalanmaları hâlinde sağlıklarını kazanmaları; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanması, iş göremezlik hâllerinin ortadan kaldırılması veya azaltılması, iş kazası ve meslek hastalığına, kazaya, hastalıklara veya konjenital (doğuştan) nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan durumlarda vücut bütünlüğünün sağlanması amacıyla Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan sağlık hizmetlerinin finansmanı Kurumca sağlanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. maddesinde; genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını, hastalanmaları halinde sağlıklarının kazanmalarını, iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerini bildirmiştir.
İlgili yasa maddesi doğrultusunda hazırlandığı görülen dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin dava konusu edilen 8. maddesinde:
“Kanunun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (d) ve (e) bentleri gereği finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığınca tıbben sağlık hizmeti olarak kabul edilen sağlık hizmetleri esas alınarak Kurumca belirlenir.
İnsan sağlığına zararlı madde bağımlılığını önlemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5510 sayılı yasanın 63. maddesi doğrultusunda hazırlandığı görülen dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 9. maddesinde:
” Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesi doğrultusunda sağlanacak sağlık hizmetleri ile ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç ve tıbbi malzemelerin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetlerinin, türleri, miktarları ve kullanım süreleri, ödeme usul ve esasları, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Maddede, Kurum tarafından sağlanacak sağlık hizmetleri ile ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliğinin, aşı, ilaç ve tıbbi malzemelerin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetlerinin, türlerinin, miktarlarının ve kullanım sürelerinin, ödeme usul ve esaslarının, Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak belirleneceği belirtilmiştir.
Bu düzenlemenin yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 63. maddesinin 2. fıkrasında ise, Kurumun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu, ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınmasının, ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsayacağı hükme bağlanmıştır.
Oysa dava konusu Yönetmelik maddesinde sadece Sağlık Bakanlığından görüş alınacağı belirtilmiş olup, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına yer verilmemesi nedeniyle Yönetmeliğin 9. maddesi aktarılan Yasal düzenlemeye aykırıdır.
Yönetmeliğin 10. maddesinde:
“Yatarak tedavilerde sağlık hizmeti sunucularında kullanılacak ilaçların tedavinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucuları tarafından temin edilir. Ancak Kurum, yatarak tedavilerde tedavinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucusunca temin zorunluluğu olmayan istisnai durumlara ilişkin usul ve esaslar ile temini zorunlu ilaçların sağlık hizmeti sunucularınca temin edilmeyerek hastaya aldırılması halinde yürütülecek işlemlere ilişkin usul ve esasları belirler.
Kurumca finansmanı sağlanan ve ayaktan tedavilerde gerekli görülen ilaçlar, Kurumla sözleşmeli eczanelerden temin edilir. Ancak, acil hâller nedeniyle genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz eczanelerden reçete karşılığı temin ettiği ilaçların bedelleri, acil hâlin Kurumca kabul olunması kaydıyla Tebliğ esaslarına göre kişilere ödenir.
Kurum, genel sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu kişilerin tedavisi için gerekli görülen ancak, ülkemizde ruhsatlı olmayan veya ruhsatlı olduğu hâlde çeşitli nedenlerle üretilmeyen veya ithalatı yapılmayan ilaçların yurt dışından teminine ilişkin usul ve esasları, Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirler.” düzenlemesi yer almaktadır.
Bu maddenin dayanağı 5510 sayılı Yasanın 63. maddesinin 2. fıkrası olup, bu fıkrada Sağlık Bakanlığı ile birlikte her ne kadar Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün de alınacağı belirtilmiş ise de; Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün sadece ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsadığı açıkça belirtildiğinden; 5510 sayılı yasanın 63. maddesi doğrultusunda hazırlandığı anlaşılan dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 14. maddesinin (ç) bendinde:
“Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri kapsamına giren yabancı ülke vatandaşlarının genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayıldığı tarihten önce var olan kronik hastalığa ilişkin sağlık hizmetlerinin…….. finansmanı sağlanmaz” düzenlemesi yer almaktadır.
5510 sayılı Yasanın 64. maddesinin (c) fıkrası doğrultusunda hazırlandığı görülen dava konusu Yönetmeliğin 14. Maddesinin (ç) bendinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 14. maddesinin (d) bendinde:
“Kanunun 63 üncü maddesine göre yöntem, tür, miktar ve kullanım sürelerinin belirlenmesi sonucunda Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin kapsamı dışında bırakılan sağlık hizmetlerinin finansmanı sağlanmaz” düzenlemesine yer verilmiştir.
5510 sayılı Yasanın 64. maddesinin (d) fıkrası doğrultusunda hazırlandığı görülen dava konusu Yönetmeliğin 14. Maddesinin (d) bendinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasında:
“Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerine ilişkin yol gideri, gündelik ve refakatçi giderleri için ödenecek tutarlar Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu tarafından belirlenir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Kanunun 65. Maddesinin 3. fıkrası doğrultusunda hazırlandığı görülen dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 17.,18.,19. ve 20. maddelerinde:
Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payı, vücut dışı kullanılan (eksternal) protez ve ortez katılım payı, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için katılım payı ve yatarak tedavide katılım payı düzenlenmiş, bu düzenlemeler 5510 sayılı Kanunun 68. maddesi doğrultusunda hazırlandığından hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 22. ve 23. maddelerinde:
Katılım payının tahsili ve iadesi usulleri düzenlenmiş olup, bu düzenlemeler 5510 sayılı Kanunun 68. maddesinin 7. ve 6. fıkrası doğrultusunda hazırlandığından hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 25. maddesinin 4. fıkrasında:
“Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Kurumca belirlenen sevk zincirine uymaları zorunludur. Sevk zincirine uyulmaması hâlinde sağlık hizmetleri bedelleri ve yol gideri, gündelik ve refakatçi giderleri Kurumca karşılanmaz.” düzenlemesi yer almaktadır.
Bu düzenlemenin 5510 sayılı Yasanın 70. maddesinin 2. fıkrası doğrultusunda hazırlandığı anlaşıldığından dava konusu Yönetmeliğin 25. maddesinin 4. fıkrasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 26. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ” biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapar” ibaresinin iptali istemi açısından:
Bahsi geçen Yönetmeliğin 26. maddesinin 1. fıkrasında: “Sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusu, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden acil hâller hariç olmak üzere (acil hâllerde ise acil hâlin sona ermesinden sonra) biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasını yapar ve/veya nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birinin ibrazını istemek ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol eder.” düzenlemesi yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Sağlık Hizmetlerinden Yararlanma Şartları” başlıklı 67. maddesinin 3. fıkrasında, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmeleri için sağlık hizmet sunucularına başvurduklarında acil haller hariç olmak üzere (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra); biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya Kurum tarafından verilen resimli sağlık kartı belgelerinden birinin gösterilmesi zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 8.7.2014 tarihli E:2014/1150 sayılı kararıyla dava konusu düzenlemenin yasal dayanağı olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 67. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “… Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulanması yapılması ve/veya..” ibaresinin Anayasa aykırı olduğundan bahisle Anayasa Mahkemesine başvurulmuş; Anayasa Mahkemesinin 03.04.2015 tarih ve 29315 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 19.03.2015 tarih ve E:2014/180, K:2015/30 sayılı kararı ile anılan ibarenin, Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine hükmedilmiştir.
Davaya konu olan düzenlemenin yasal dayanağı olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 67. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “… Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapılması ve/veya..” ibaresi hakkındaki Anayasaya aykırılık itirazı Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda anılan kararı ile reddedildiğinden, anılan Kanun maddesine paralel düzenlemeler içeren ve kamu yararı ve hizmetin gereklerine uygun olduğu sonucuna varılan iptali istenilen düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 29. maddesinin 1. fıkrasında:
Kamu idaresi sağlık hizmeti sunucuları dışındaki vakıf üniversiteleri dahil sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca sağlık hizmetleri bedeline ek olarak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden Kanunun 73. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen oran kadar ilave ücret alabilecekleri ve alınabilecek ilave ücretin tavanı n Bakanlar Kurulunca belirleneceği düzenlenmiştir.
Bu düzenlemenin, yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 73. maddesinin 2. fıkrasına uygun olduğu anlaşıldığından iptali istenilen düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 30. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “…………kuruma ödenen prim tutarını geçmemek kaydıyla…..” ibaresinin iptali istemi açısından:
Yönetmeliğin 30. maddesinin 5. fıkrasında “Kurum, birinci fıkra kapsamındaki kişilerin sağlık hizmetlerini, bu kişilerin geçici veya sürekli görev süresince genel sağlık sigortası için Kuruma ödenen prim tutarını geçmemek kaydıyla, ilgili ülkede sağlık sigortası yaptırmak suretiyle sağlayabilir. Sigortalamaya ilişkin esaslar Kurumca belirlenir. Bu durumda Kurumca sağlık hizmeti giderleri ile yol gideri, gündelik ve refakatçi giderleri ödenmez.” düzenlemesi yer almaktadır.
5510 sayılı Yasanın 66. maddesinin 5. fıkrası doğrultusunda hazırlandığı görülen dava konusu Yönetmeliğin 30. maddesinin 5. fıkrasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 34. maddesinde:
Sağlık hizmetleri ile yol gideri, gündelik ve refakatçi giderlerinin Kurumca ödenecek tutarlarının belirlenmesi düzenlenmiştir.
5510 sayılı yasanın 72. maddesinin 1. fıkrası doğrultusunda hazırlandığı görülen dava konusu Yönetmeliğin 34. maddesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 42. maddesinde:
“Kurumun defter, bilgi ve belgeler, hasta mahremiyetini ihlal etmeyecek şekilde isteyebileceği, kontrol yetkisini görevlendirdiği personel eliyle yapabileceği gibi hizmet satın alarak da yapabileceği, sağlık hizmeti sunucusu yetkililerinin her türlü kayıt, fatura ve eki belgeler ile denetim ekibi tarafından hazırlanması istenilen tablo ve raporları denetim süresi içerisinde denetim ekibine göstermek, vermek ve incelenmesine yardımcı olmak zorunda oldukları” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bahsi geçen Yönetmelik maddesi, 5510 sayılı Kanunun 73. maddesinin 2. fıkrası doğrultusunda düzenlenmiş olup, hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 48. maddesinde:
“Kurum ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları, sağlık hizmeti sunduğu kişilere Kurumun bildirilmesini istediği bilgileri, belirlenen yöntemlere ve süreye uygun biçimde elektronik ortamda veya yazılı olarak Kuruma göndermek zorundadır. Bu bilgiler gönderilmeksizin genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere ait talep edilen sağlık hizmeti giderleri, bilgiler gönderilinceye kadar ödenmez.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler ile bildirimi yapılan diğer kişilere ait sağlık bilgilerinin gizliliği esastır.
Kuruma ve sözleşmeli sağlık hizmet sunucularına ait bilgi işlem veri tabanındaki sağlık verilerinin korunması ile güvenliğinin sağlanması ve paylaşılmasına ilişkin işlemler, 11/7/2012 tarihli ve 28350 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği ve Paylaşımına İlişkin Yönetmelik doğrultusunda yürütülür.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yönetmeliğin bu maddesi 5510 sayılı Kanunun 78. Maddesi doğrultusunda düzenlenmiştir. Danıştay Onbeşinci Dairesince 78. maddenin 1. fıkrası ile 2. fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlesinin Anayasa aykırı olduğundan bahisle Anayasa Mahkemesine başvurulmuş; Anayasa Mahkemesinin 23/05/2015 tarih ve 29364 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25/12/2014 tarih ve E:2014/74, K:2014/201 sayılı kararı ile 2. fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlesinin Anayasa aykırı olduğundan iptallerine karar verilmiştir. İptal edilen ikinci cümle gereği düzenlenen ve yasal dayanağı kalmayan Genel Sağlık Sigortası Verilerinin Güvenliği ve Paylaşımına İlişkin Yönetmeliğe atıf yapan dava konusu Yönetmeliğin 3. fıkrasında da hukuka uyarlık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 51. maddesinde:
Maddede, Sosyal Güvenlik Kurumunun bilgi ve belge isteme hakkı ile bilgi ve belgelerin Kuruma verilme usulü düzenlenmiş, 3. fıkrasında, Kurumca öngörülen sürede internet, elektronik ve benzeri ortamda belge veya bilgi göndermekle zorunlu tutulan ancak Kurumun bilgi işlem sistemlerinin herhangi bir nedenle hizmet dışı kalması sonucu gönderemeyen sağlık hizmeti sunucularının, Kurum bilgi işlem sistemindeki sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden üçüncü işgününün sonuna kadar istenilen belge ve bilgileri internet, elektronik ve benzeri ortamda göndermeleri hâlinde Kurumca öngörülen sürede gönderilmiş kabul edileceği kurala bağlanmıştır.
Oysa 5510 sayılı Yasanın 100. maddesinin 4. fıkrasında, belge veya bilgileri internet, elektronik ve benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, Kurumun bilgi işlem sistemlerinin herhangi bir nedenle hizmet dışı kalması sonucu belge ve bilgiyi, bu Kanunda öngörülen sürenin son gününde Kuruma gönderememesi….halinde, sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden beşinci işgününün sonuna kadar belge veya bilgiyi gönderir…. ise bu yükümlülükleri Kanunda öngörülen sürede yerine getirmiş kabul edileceği hükme bağlanmıştır.
Görüldüğü üzere Kanun’da “…beşinci…” işgününe kadar denildiği halde Yönetmeliğin dava konusu edilen kısmı ile “..üçüncü..” işgününe kadar denilmiştir.
Normlar hiyerarşisi ilkesine göre yönetmeliklerin yasalara aykırı olamayacağı idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Dolayısıyla Yönetmeliğin bu kısmı da dayanağı Yasaya aykırıdır.
Yönetmeliğin 52. maddesinde:
“Kanunun 60 ıncı maddesi gereğince genel sağlık sigortası kapsamına girenler için tescil tarihinden sonra yapılacak yaş tashihleri genel sağlık sigortası uygulamalarında dikkate alınmaz.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yaş tashihi konusunda paralel bir düzenleme 5510 sayılı Kanunun 57. maddesinde de yer almaktadır.
Ayrıca aynı yönde hüküm içeren Mülga 506 sayılı Yasanın “Yaş” başlıklı 120. maddesinin 2. fıkrasının iptaline ilişkin davada; Anayasa Mahkemesi, 22/07/2008 tarih, E:2008/64, K:2008/129 sayılı kararıyla “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.” hükmünün, Anayasaya aykırılık iddiasını yerinde bulmayarak reddetmiştir.
Dolayısıyla yasal dayanağı Anayasa Mahkemesince hukuka uygun bulunan dava konusu Yönetmelik hükmünde de hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda; yukarıda açıklandığı üzere Yönetmeliğin 9. maddesi, 48. maddesinin 3. fıkrası, 51. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “..üçüncü..” ibaresi yönünden hukuka uyarlılık, dava konusu edilen diğer maddeleri yönünden de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın 18.4.2014 tarih ve 28976 sayılı Resmî Gazete’de, yayımlanan Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları Yönetmeliğinin 7., 8. maddeleri, 10. maddesi, 14. maddesinin (ç) ve (d) bentleri, 16. maddesinin 1. fıkrası, 17., 18., 19., 20., 22., 23. maddeleri, 25. maddesinin 4. fıkrası, 26. maddesinin 1. fıkrasında geçen “…biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapar…” ibaresi, 29. maddesinin 1. fıkrası, 30. maddesinin 5. fıkrasındaki “… kuruma ödenen prim tutarını geçmemek kaydıyla…” ibaresi, 34., 42. maddeleri, 48. maddesinin 1. ve 2. fıkraları, 51. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasında yer alan “üçüncü” ibaresi dışındaki kısımları ve 52. maddesine yönelik kısımlarının REDDİNE, Yönetmeliğin 9. maddesi, 48. maddesinin 3. fıkrası, 51. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “..üçüncü..” ibaresi yönünden İPTALİNE, aşağıda dökümü yapılan ….-TL yargılama giderinin ….-TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına; ….-TL yargılama giderinin ise davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre duruşmalı işler için belirlenen …-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, ….-TL. vekalet ücretinin de davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 28/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.