Danıştay Kararı 15. Daire 2014/335 E. 2017/45 K. 09.01.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/335 E.  ,  2017/45 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/335
Karar No : 2017/45

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili : Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi :Temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının içinde bulunduğu …………plakalı aracın 16.08.2007 tarihinde … (…) karayolunda yaptığı kaza neticesinde meydana gelen yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle, 4.500,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi zararın olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini ve sürekli bakıcıya ihtiyaç duyması nedeniyle bakıcı ücretlerinin aylık irat olarak ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
…. İdare Mahkemesi’nce; idarenin hizmet kusuru nedeniyle meydana gelen kaza neticesinde ağır yaralanan davacıya bakıcı tutulduğu ve ödenen bakıcı ücreti karşılığı olarak 4.500,00 TL tazminat isteğinin idarenin kusur oranının (%75) uygulanması suretiyle 3.375,00 TL’sinin kabulü ile istemle bağlı olarak takdiren 40.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı ve davalı idare tarafından mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Davacının 02/07/2013 tarihli miktar arttırımına ilişkin dilekçesinde yer alan istemine gelince;
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun, 7. maddesinin (a) bendine göre, yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak davalı idarenin görevi olup, 6001 sayılı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a göre ise davalı idare, karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmasını sağlamak, karayollarını onarmak, işletmek, işlettirmekle görevli bulunmaktadır. Davalı idarenin, karayolları üzerinde işleyen trafiğin can ve mal güvenliğini sağlayacak şekilde yürütmesi ve bu hizmetin yürütülmesi sırasında hizmet kusurundan meydana gelecek zararları ödemesi yukarıda anlatılan mevzuat gereğidir.
İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kurumlardan biri hizmet kusuru olup genel olarak bir kamu hizmetinin kuruluş ve işleyişinde aksaklık ve bozukluk olarak ifade edilmektedir. İdarenin hukuki sorumluluğunun bir sonucu olan tam yargı davalarındaki amaç, idarenin bir eylemi ya da işlemi nedeni ile uğranılan zararın giderilmesidir. Bu türden bir uyuşmazlık çözümlenirken kesin ve gerçek bir zarar oluşup oluşmadığı ve bu zararın idari hizmetin eksik ya da kusurlu işlemesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerekli olduğu, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilecekleri, görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmayacağı kuralına yer verilmiştir.
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” hükmü; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” hükmü eklenmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden,16.08.2007 tarihinde saat 21.00 sıralarında …….yönetimindeki ……..plakalı aracın … yönünden … yönüne (…) giderken olay yerinde sürücünün aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sol tarafından yol dışı kalıp takla atması sonucu ilgili kazanın meydana geldiği, Adli Tıp Kurumu … Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi’nin 12.03.2010 tarih ve 2010/2471/1026 sayılı bilirkişi raporuna göre, Karayolları 16. Bölge Müdürlüğü’nce kaza noktasından her iki yöne yolda gevşek malzeme bulunduğu ve hız tahdidi olduğunu belirten levhalar yerleştirilmiş ise de, kazanın birkaç gün öncesinde yolda asfaltlama çalışması yapıldığı halde yol üzerinde işaretleme yapılmadığı, yolun ortasına ne amaçla konulduğu belli olmayan trafik levhasının asfaltlama çalışması sırasında üzerinin ziftle kaplanmış olması nedeniyle işlevini kaybedip yol üzerindeki trafiğin ve sürücülerin seyir güvenliğini tehlikeye düşürmüş olması nedeniyle idarenin olayda 1. derecede % 75 (yüzde yetmişbeş), sürücünün % 25 (yüzde yirmibeş) oranında kusurlu olduğu kanaatiyle görüş belirtildiği, davacı için 4.500,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminat ile sürekli bakıcıya ihtiyaç duyulması nedeniyle bakıcı ücretlerinin aylık irat olarak ödenmesine karar verilmesinin istenildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta; Mahkeme’ce dava açma tarihinden sonrası için bakıcı ücretlerinin aylık irat olarak ödenmesine karar verilmesi istendiği, ancak İdari Yargılama Usulü Kanununa göre tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar dava dilekçesine yazılmak suretiyle istenilmesi, miktar belirtmeden ileriye yönelik irat şeklinde tazminat istemi karşısında bu şekilde karar verilmesine olanak bulunmadığına karar verilmiş ise de; İdare Mahkemesi’nce şu hususların da dikkate alınması gerekmektedir.
Dava dilekçesi ekinde davacıya ait … Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 14/07/2010 tarihinde verilen Sağlık Kurulu Raporu’nda bulguların kalıcı olduğu belirtilmiş, ancak davacının engellilik durumuna, bakıma sürekli muhtaç olup olmadığı hususuna değinilmemiştir. Alınan rapor ile davacının mevcut durumu karşılaştırılarak bakıma muhtaçlığı ile engellilik durumunun uzmanlardan oluşan bir kurul tarafından belirlenmesi, vücudundaki hasarın kalıcı olup olmadığının ortaya çıkarılması, iş gücü kaybının açık bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Olayda, davacı vekili tarafından, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere miktar belirtmeden ileriye yönelik irat şeklinde tazminat istemi ve 4,500,00 TL maddi tazminat istenildiği, Mahkemece istemle bağlı kalınarak maddi tazminat talebinin kısmen kabul edildiği, yukarıda hükümlerine yer verilen yasal değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra davacı vekili tarafından verilen ve 02.07.2013 tarihinde kayda giren dilekçe ile talep edilen tazminat miktarının 354.600 TL tutarına yükseltildiği anlaşılmaktadır.
İdarenin hizmet kusuru neticesinde ağır engelli konuma gelen ve başkasının desteği olmaksızın günlük yaşam aktivitelerini yerine getiremeyecek olanların bakımının üstlenilmesi nedeniyle açılan davalarda, muhtemel yaşam süresi dikkate alınarak yapılan hesaplamalara dayalı olarak belirlenen toplu tazminat miktarları idarelerce ilgililere ödenmektedir. Tazminat toplu olarak ödenmekle birlikte bakıma muhtaç kişinin hesaplanan muhtemel yaşam süresinden daha erken bir tarihte vefatı halinde, idare aleyhine bir sebepsiz zenginleşme ortaya çıkabilmekte ve ödenen tazminatlar geri istenebilmektedir.
Bu neviden bir soruna mahal verilmemesi açısından, Dairemizin bu konudaki güncel içtihadına göre maddi tazminat kaleminin hesaplanmasının aşağıda belirtilen ilkelere göre yapılması:
1- Bakımı üstlenilen ağır engelli hastanın hayatta olduğunun belgelendirildiği sürece bakıcı giderlerinin ödenmesine karar verilmesi,
2- Ödemenin her takvim yılı başında yıllık peşin olarak yapılması,
3- Bakımı üstlenilen ağır engelli hastanın bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat tutarının, aylık brüt asgari ücret üzerinden hesaplanması,
4- Anılan bu kriter üzerinden yapılacak hesaplamada, olay tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar olan kısmın ayrıca hesaplanması ve bu zaman aralığına tekabül eden tazminat tutarının yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödenmesine hükmedilmesi, bu kısım açısından nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi,
5- Dava süresince ve daha sonraki yıllar için yapılacak bakıcı gideri tazminat hesaplamasının, ilgili yıldaki brüt asgari ücret üzerinden ve ağır engelli kişinin yaşadığı belgelendirilmek kaydıyla her takvim yılının başında peşin olarak yapılmasına, bu kısım açısından maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Kararın manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin bölümüne gelince;
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
İdare Mahkemesince, yukarıda belirtilen kriterler dikkate alınarak bakıcı giderine ilişkin tazminatın yeniden dönemsel olarak hesaplatılarak karara bağlanması, talep edilen manevi tazminat miktarının da buna göre yeniden değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz talebinin kısmen reddi ile … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının maddi tazminatın kısmen kabülüne ilişkin kısmının ONANMASINA; davalı idarenin ve davacının temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile kararın kalan kısmının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.