Danıştay Kararı 15. Daire 2014/3213 E. 2016/607 K. 04.02.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/3213 E.  ,  2016/607 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/3213
Karar No : 2016/607

Temyiz Edenler 1- (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : Davacılar yakını … ölümü nedeniyle davalı idarenin gerekli tetkikleri yapmadan hastayı taburcu ettiği, gerekli nakil hizmetlerini sağlamadığı, hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek toplam 60.000,00-TL maddi, her bir davacı için 100.000,00-TL olmak üzere toplam 300.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, … 1. İdare Mahkemesi’nce; Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporla … ölümünde davalı idare tarafından görevlendirilen ve tedavisinde rol alan sağlık görevlilerinin kusuru bulunmadığı belirtildiğinden, davalı idarenin hizmet kusurundan söz edilemeyeceğinden davacıların maddi tazminat isteminin reddi, manevi tazminat isteminin ise, ölen … tedavisini yürüten doktorun alınan ifadesinde belirttiği üzere her ne kadar ölüme etkisi olmadığı Adli Tıp raporunda belirtilmiş ise de tıbbi müdahalenin irdelenmemesine yol açan tahlil sonuçlarının saklanmaması ve doktor tarafından verilen talimatların aynen yerine getirilmemesi şeklindeki hizmet kusuru sonucu davacıların mevcut belirsizlikten dolayı duyduğu üzüntü ve sıkıntıların kısmen de olsa giderilebilmesi için takdiren baba ve anne lehine herbiri için 50.000,00- TL, kardeş için 25.000,00- TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddi yolunda verilen kararın, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davalı idarece ve davacılar tarafından, karşı tarafın temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hâkimi : …
Düşüncesi : Temyiz istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “kararın bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçelerindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz istemlerinin reddine, … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04/02/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Dava, davacılar yakını … ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
Davacılar tarafından, dava dilekçesinde, 15/11/2010 tarihinde kızları/kardeşi 9 yaşındaki … mide bulantısı ve kusma şikayetiyle, …Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi acil servisine götürdükleri, enjeksiyon yapılıp, serum takıldığı, durumu ve tahlillerinin iyi olduğu söylenerek gece 00.30 gibi taburcu edildikleri, çocuğun taburcu edildiğinde bitkin ve yürüyemeyecek durumda olduğu, baba ‘ın kusmadan dolayı bitkin düştüğünü düşündüğü, hastane bahçesinde 4 ambulans durmasına rağmen ambulans ile gönderilmedikleri, gece bir kaç kez daha kustuğu, sabah durumunun daha da kötüleştiği, hastaneye götürüldüğü ve vefat ettiği, çocuğun ölümünden sonra baba ‘ın hastaneye giderek tahlil sonuçlarını almak istediğinde, çocuğuna herhangi bir tahlil yapılmadığını öğrendiği ifade edilmektedir.
Olayla ilgili ifadesine başvurulan, Doktor …’nın … tarihli ifadesinde özetle, mide bulantısı ve kusma şikayetine yönelik tedavi uyguladığı, ayrıca idrar tahlili de istediği, idrar yolu enfeksiyonuna bağlı bir kusma olabileceğini düşündüğü, idrar tahlilinin normal geldiğinin belirtildiği görülmektedir.
Olayla ilgili Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 1033 sayılı raporunda özetle, otopsisinde kalp duvar kalınlıklarında artma, histopatalojik tetkikinde myokardda hipertrofi, akciğerde akut şişme alanları, yaygın intraventriküler taze kanama tespit edilen çocuğun ölümünün kalp hastalığı sonucu meydana gelmiş olduğu, kişinin 15/11/2010 tarihinde saat 22.00’da sadece kusma ve bulantı şikayetiyle getirildiği, muayenesinin yapılarak ve şikayetlere yönelik semptomatik tedavinin yapıldığı, hastanın taşikardi, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi kalbe özgü semptomlarının olmaması, hastalığın genellikle doğuştan mevcut bir hastalık olması sebebiyle sadece fizik muayene bulguları ile tanısının mümkün olmadığından ve bu hastalığa sahip kişilerde ani ölümün olabileceği tıbben bilindiğinden tedavisinde rol alan sağlık görevlilerine atfı kabil kusur bulunmadığı belirtilmektedir.
Temyiz istemine konu Mahkeme kararı ile, Adli Tıp Raporu uyarınca, … ölümü olayında, davalı idare tarafından görevlendirilen ve tedavisinde rol alan sağlık görevlilerinin kusuru bulunmadığı belirtildiğinden, davalı idarenin hizmet kusurundan söz edilemeyeceğinden davacıların maddi tazminat isteminin reddi, manevi tazminat isteminin ise, ölen … tedavisini yürüten doktorun alınan ifadesinde belirttiği üzere her ne kadar ölüme etkisi olmadığı Adli Tıp raporunda belirtilmiş ise de tıbbi müdahalenin irdelenmemesine yol açan tahlil sonuçlarının saklanmaması ve doktor tarafından verilen talimatların aynen yerine getirilmemesi şeklindeki hizmet kusuru sonucu davacıların mevcut belirsizlikten dolayı duyduğu üzüntü ve sıkıntıların kısmen de olsa giderilebilmesi için manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda karar verilmiştir.
Anılan Mahkeme kararından sonra, davalı idarece, tahlil sonuçlarının bulunmasına yönelik olarak soruşturma başlatılmış, soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan Dr. … ‘ın ifadesinde özetle, hastanın ilk muayenesini kendisinin yaptığı, hastanın kusma şikayeti ile geldiği, hastayı müşahadeye yatırdığı, hastaya idrar tahlili yaptırdığını hatırladığı, yine ifadesine başvurulan Dr. …’in ifadesinde özetle, hastayı 23.00-00.00 sıralarında müşahade odasında değerlendirdiği, hastanın tedavisinin bittiği, genel durumunun iyi olduğu, hastanın reçetesi düzenlenerek Acil Polikliniğe gelmesi için sağlık memurlarına talimat verildiği, ilerleyen saatlerde reçete düzenlenmesi için hasta yakınının polikliniğe gelmediği, hastanın reçetesi düzenlenmeden hastaneden ayrıldığı, taburculuk esnasında müşahede odasında, üzerinde … yazan bir idrar tetkiki sonucu gördüğü, anormal bir durum hatırlamadığı, bunun üzerine de hastaya reçete düzenlemeye ve hastayı taburcu etmeye karar verdiği, hastayı acil polikliniğine çağırdığı, ancak hastayı sonrasında görmediğinin belirtildiği görülmektedir.
Bahsedilen soruşturma sonucu düzenlenen raporda, davacılar yakını … 15/11/2010 tarihinde idrar tahlili yapılmadığı, idrar tahlili istenilen ve sonucu normal gelen idrar tahlilinin aynı gün hastanede tedavi gören 4 yaşındaki adlı başka bir hastaya ait olduğunun belirtildiği görülmektedir.
Olayda; gerek, davacılar tarafından, tahlil sonuçlarının normal geldiğinin kendilerine olay günü ifade edildiğinin belirtilmesi, gerekse, davacılar yakını muayene eden doktorun istediği idrar tahlili sonucunun normal geldiğini belirtmesi ve davalı idarece yapılan incelemede aslında idrar tahlili istenilen … davacılar yakını değil adlı başka bir hastaya ait olduğunun anlaşılması hususları birlikte değerlendirildiğinde, … adlı hastaların karıştırılarak, aslında taburcu edilmemesi gereken ve ileri tetkik tedavi için gözetim altında tutulması gereken davacılar yakınının sehven taburcu edildiği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle, davacılar yakını verilen sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesi nedeniyle, davacıların uğradıkları maddi zararın tazmini gerektiğinden, temyize konu Mahkeme kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyoruz.