Danıştay Kararı 15. Daire 2014/250 E. 2018/6855 K. 11.10.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/250 E.  ,  2018/6855 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/250
Karar No : 2018/6855

Temyiz Eden (Davalı) :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. ; K:…. sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : … İli, … İlçesi, … Köyü’nün, “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığı anlaşıldığından aksi yönde verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; işin esasına geçilerek gereği görüşüldü:
Dava; … İli, … İlçesi,… Köyü’nden, terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kalındığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce, …ili, … ilçesi, … Köyü’nün Olağanüstü Hal Bürosunun 04.08.1997 gün ve DS.VI/1-518 sayılı Boşalan Köyler konulu TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na yazılan yazı ve eklerinde boşalan köyler arasında görüldüğü, 1993-1998 yıllarında köy okulunun kapalı olduğu, bu bilgilere göre … köyünün boşalmış olup olmadığının ve boşaltılmışsa hangi dönemlerde boşaltıldığının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken köyün boşalmadığından bahisle eksik inceleme sonucu tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, anılan mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Yasanın kapsamı dışında tutulmuş; aynı Yasanın 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Yasa hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Yasa’nın yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; ”terör eylemleri” veya ”terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Yasa hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından ”tamamen” boşaltılmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar uğranılan ve Yasada tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararların idarece karşılanması mümkündür.
Yerleşim yerinin ”kısmen” boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının, yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesi mümkündür. Bu nedenle, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının yukarıda belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılması zorunludur. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamakla birlikte bir yerleşim yerinde meydana gelen terör olayları nedeniyle yerleşim yerinde sadece köy korucuları ile bunların aileleri kalmış, diğer köy halkının yerleşim yerini terk etmiş olması halinde, bir başka ifade ile bu şekilde bir yerleşim yeri kısmen boşalmış ise, yerleşim yerini kısmen terk eden köy halkının da güvenlik kaygısıyla köyden ayrıldığının kabul edileceği ve bu nedenden dolayı malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanacağı açıktır.
Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … köyü’nün, … İl Jandarma Komutanlığı’nın yazısı ekindeki boşalan köyler listesinde yer almadığı, … İlçe Seçim Kurulu’nun 04.04.2008 tarih ve 38 sayılı yazısında ilçede seçim yapılamayan köy ve mezranın bulunmadığı, Malazgirt İlçe Müftülüğü’nün 03.04.2008 tarih 108 sayılı yazısında ilçedeki köy ve mezralarda din hizmetlerinin terör veya güvenlik gerekçesiyle kesintiye uğramadığı, köy okulunun ise 1993-1998 yılları arası dışında açık olduğu, sözü edilen yıllarda da davalı idarece okulun terör kaynaklı olarak kapanmadığının belirtildiği, davacının anılan köyden terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, İdare Mahkemesi’nce, … köyünün boşalmış olup olmadığının ve boşaltılmışsa hangi dönemlerde boşaltıldığının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu tesis edilen dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de; yukarıda yer alan bilgiler ile TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na yazılan yazı ekindeki bilgi formunda … köyünün nüfusunun 1994 yılında 300 kişi olduğu, boşalmadan sonraki nüfusun ise 117 kişi olduğu, bu nedenle anılan köyde göçlerden sonra bile daimi olarak köyde yaşayanların olduğu, anılan Köy’ün “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davacının başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından aksi yönde verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.