Danıştay Kararı 15. Daire 2014/2232 E. 2016/2474 K. 11.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2014/2232 E.  ,  2016/2474 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/2232
Karar No : 2016/2474

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalılar) : 1-
2-
Vekilleri : Huk. Müş. Av.

İstemin Özeti : Davacı tarafından, annesinin 17/12/2003 tarihinde … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kalp krizi sonucu vefat etmesine Vioxx isimli ilacın sebep olduğu, bu ilacın nca kullandırılmasına izin verilmesi nedeniyle ölüm olayının gerçekleştiği ve davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek manevi zararının tazmini istemiyle açılan dava sonucunda, … 15. İdare Mahkemesi’nce; Danıştay Onuncu Dairesi’nin bozma kararına uyularak, Adli Tıp Kurumu Birinci İhtisas Kurulu’nun 15/11/2006 tarih ve 2642 sayılı raporunda özetle; “…… hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler değerlendirildiğinde zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olmakla birlikte dosyada mevcut tıbbi belgelere göre kişinin ölümünün myokard infarktüsü ve gelişen komplikasyonlardan kaynaklandığı, sildenafil etken maddesi ihtiva eden Vioxx marka ilacın kardiyovasküler morbidite ve mortaliteyi arttırdığı tıbben bilinmekle birlikte dosyada kişinin adı geçen ilacı en son ne zaman, ne miktarda aldığına dair tıbbi belge bulunmadığı, ayrıca zamanında otopsi yapılarak kişinin kanında ve organ parçalarında ilaç etken maddesi bulunup bulunmadığı araştırılmamış olduğundan, Vioxx marka ilacın kullanılması ile ölüm arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunda mevcut verilerle kanaat bildirilemeyeceği oybirliği ile mütalaa olunur.” görüşüne yer verildiği, davacının annesinin ölümü ile Vioxx adlı ilacın kullanılması arasında illiyet bağının tartışmaya yer vermeyecek biçimde ortaya konulamadığı, bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlanan konumunda olan davacının annesinin ölümü nedeniyle oluşan manevi zarar ile nedensellik bağı kurulabilen bir idari eylem ortaya konulamadığından manevi zararın tazmini için gerekli koşulların oluşmadığı açık olduğundan, davacının uğradığını ileri sürdüğü zararının idare hukuku ilkeleri çerçevesinde idarece tazminine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararın Bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine, … 15. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/04/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:

659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmü yer almakla birlikte, anılan KHK’nın 2.11.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı ve yayımı tarihinde yürürlüğe girdiği, dolayısıyla bu tarihten sonra açılacak davalarda, hukuk müşaviri ile takip edilecek davalar için vekalet ücretine hükmedilebileceği anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, davanın 19.2.2007 tarihinde açıldığı ve davalı idarelerin hukuk müşaviri ile temsil edildiği görüldüğünden, vekalet ücretine hükmedilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile temyize konu kararın davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.