Danıştay Kararı 15. Daire 2014/10082 E. 2018/7691 K. 20.11.2018 T.

15. Daire         2014/10082 E.  ,  2018/7691 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2014/10082
Karar No : 2018/7691

Davacı : …
Vekili : …
Davalı : …
Vekili : …
Davanın Özeti : 27/10/2014 tarih ve 29158 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin Ek-3 “Ünite ve Uygulama Merkezlerinde Yapılacak Uygulamalar Listesi”nde yer alan “Fitoterapi” başlıklı maddesinin (b) bendinin, dava konusu düzenleme ile, “Fitoterapi” uygulamasını yapmaya yetkili olarak, sertifika sahibi tabip ve diş tabiplerinin belirlendiği, bitkisel ilaç konusunda asıl yetki eczacılarda iken düzenlemede eczacılara yer verilmemesinin hukuka aykırı olduğu; anılan uygulamanın farmakoloji olarak bilinen ilaç bilimi ile doğrudan ilgili olduğu; bu kapsamda, farmakognozinin, doğal kaynaklardan elde edilen ilaç hammaddelerini konu alan bilim dalı olduğu; “Farmakognazi” bilim dalının, eczacılık fakültelerinde “Homeopati” ve “Fitoterapi” olmak üzere ihtisas dallarına ayrıldığı; fitoterapinin, bitkilerle tedavi anlamına geldiği; dolayısıyla, bitkisel ilaç konusunda yetkinin, asıl bilim sahipleri olan eczacılar yerine sertifika sahibi tabip ve diş tabiplerine verilmesine ilişkin dava konusu düzenlemede kamu yararına ve hukuka uyarlık bulunmadığı; bitkisel ilaç kullanımının yan etki ve zehirlenme açısından son derece riskli olduğu ve bu yönüyle de, akademik eğitimi olan eczacılar tarafından bu alanın düzenlenmesi gerektiği; fitoterapi uygulayıcıları arasında konunun asıl uzmanları olan eczacıların bulunmasının bilimsel ve hukuki bir zorunluluk olduğu, belirtilen sebepler karşısında, dava konusu düzenlemenin hukuka aykırı olduğu ve kamu yararı ile bağdaşmadığı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İnsan sağlığına yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama yöntemlerini belirlemek, bu yöntemleri uygulayacak kişilerin eğitimi ve yetkilendirilmeleri ile bu yöntemlerin uygulanacağı sağlık kuruluşlarının çalışma usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla hazırlanan ve 27/10/2014 tarih ve 29158 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nde, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları arasına “fitoterapi”nin dahil edildiği; bu amaca uygun olarak üniversitelerin Farmakognozi Ana Bilim Dalındaki öğretim üyelerinden görüşler alınarak mevzuat çalışmalarının yürütüldüğü; fitoterapi konusunda eğitim standartlarını belirlemek üzere oluşturulan Bilim Komisyonunun tamamına yakınının Farmakognozi Ana Bilim Dalında görevli öğretim üyesi eczacılardan oluştuğu; fitoterapinin; geleneksel bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçlarla yapılan bir tıbbi tedavi yöntemi olduğu; bu tedavi yönteminin hem modern tıbbin içinde hem de özellikle Avrupa’da tamamlayıcı tıbbin içinde yer alarak tedaviye destek amaçlı da kullanıldığı; Ülkemizde son yıllarda bitkisel tedaviye olan ilginin artması, yazılı ve görsel medyada bitkilerle tedavi konusu, tıp fakültelerinde fitoterapiyle ilgili derslerin olmayışı nedeniyle hekimlerin bu alana kayıtsız kalması sonucu, bu konuda eğitimi olmayan kişiler tarafından gündeme getirilmesi; konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından çeşitli kitaplar yazılarak ve televizyon programları yapılarak, halkın kendi kendine teşhis koyması ve kendi kendini tedavi etmesinin teşvik edilmesi; uzman olmayan kişilerce ilaç tanıtımı yapılması; çeşitli şekillerde satışların gerçekleştirilmesi; halk sağlığının ciddi bir risk ve tehlike altında olması sebebiyle konunun disipline edilmesi doğru ve bilinçli kullanımının sağlanması amacıyla dava konusu düzenlemenin yapıldığı; 1219 sayılı Kanun’un Ek 13. maddesi ile, tabipler ve diş tabipleri haricinde sağlık meslek mensuplarının hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlamasının ve reçete yazmasının yasaklandığı; anılan hükme göre, hasta tedavisi konusunda yetkili meslek mensuplarının tabip ve diş tabipleri olduğu; bu bağlamda, tıbbi tedavi yöntemi olan fitoterapi uygulamasının da bu meslek mensuplarınca yapılmasının Kanun gereği olduğu; aynı Kanun maddesinde, sağlık meslek mensuplarının iş ve görev ayrıntıları ile sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarının sağlık hizmetlerinde çalışma şartları, iş ve görev tanımları ile sertifikalı eğitime ilişkin usûl ve esasların …’nca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hususunun hüküm altına alındığı ve bu hükme istinaden hazırlanan Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmeliğin 22/05/2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, adı geçen Yönetmeliğin Ek-1’inde, “eczacı”nın görev tanımlamalarına yer verildiği, bunların arasında da “tedavi uygulama” görev ve yetkisinin bulunmadığı; 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunun 1. maddesinde, eczacılığın; hastalıkların teşhis ve tedavisi ile hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinden değişik farmasötik tipte ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması; ilacın analizlerinin yapılması, farmakolojik etkisinin devamlılığı, emniyeti, etkinliği ve maliyeti bakımından gözetimi; ilaçla ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin sağlanması ve ilaç kullanımına bağlı sorunlar hakkında hastaların bilgilendirilmesi ve çıkan sorunların bildiriminin yapılmasına ilişkin faaliyetleri yürüten sağlık hizmeti olarak tanımlandığı; anılan hükme göre de, eczacıların hastalığı tedavi edebilme, herhangi bir tedavi yöntemi uygulama hak ve yetkisinin bulunmadığı; dava konusu Yönetmeliğin Ek-3 numaralı ekinde yapılabilecek uygulamaların tanımı, uygulama yapmaya yetkili personel, uygulanabileceği durumların, ünite ve uygulama merkezi ayrımı ile sıralı sayı ile belirlendiği; uygulama yapılamayacak durumların da gene sayma metodu ile belirlendiği; böylece yanlış uygulamaların, istismarın ve sömürünün önüne geçilmek istendiği ve uygulamaların eğitimli tabip ve alanları ile ilgili diş tabipleri tarafından uygulanacağının ortaya koyulduğu; sadece 6 (altı) adet uygulamada tabibe yardımcı olmak üzere sertifikalı eğitim almış sağlık mensubunun yardımcı olabileceği; bu bağlamda, sağlık meslek mensuplarının eğitim almak ve sertifikalarını onaylatmak şartıyla hekim yönlendirmesi ve onlarla birlikte bu uygulamaları yapabileceği; dava konusu düzenlemenin üst hukuk normlarına, kamu menfaatine ve hizmet gereklerine uygun olduğu ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dava konusu düzenlemede, üst hukuk normlarına, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı cihetle davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; 27/10/2014 tarih ve 29518 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin EK-3’ünü oluşturan “Ünite ve Uygulama Merkezlerinde Yapılabilecek Uygulamalar Listesi”nin “3) FİTOTERAPİ” başlıklı bölümde yer alan “b) Uygulamaya Yetkili Personel: Sertifika sahibi tabip ve diş tabibi.” şeklindeki düzenlemenin iptali istemiyle açılmıştır.
Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının yapıldığı kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilere ait sağlık kuruluşları ve bu kuruluşlarda yöntemleri uygulayacak kişileri kapsayan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun Ek 13’üncü maddesi ile, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 9’uncu maddesinin (c) bendine ve Ek 11’inci maddesine, 663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) ve (ğ) bentlerine ve 40’ıncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Dava dilekçesinde, doğal kaynaktan elde edilen ilaç hammaddelerini konu alan “Farmakognazi” bilim dalının eczacılık fakültelerinde “Homeopati” ve “Fitoterapi” ihtisas dalına ayrılarak yüksek lisans eğitimi verildiği; dolayısıyla, bitkisel ilaç konusunda yetkinin, asıl bilim sahipleri olan eczacılar yerine sertifika sahibi tabip ve diş tabiplerine verilmesine ilişkin dava konusu düzenlemede kamu yararına uyarlık bulunmadığı ileri sürülmüştür.
Fitoterapi, dava konusu düzenlemede de belirtildiği üzere, geleneksel bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçlarla yapılan bir tedavi yöntemidir. Başka deyişle, bitkisel ürünlerin tabipler tarafından, bilimsel anlamda doğru şekilde uygulanarak hastalıkların tedavi edildiği geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamasıdır.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 1’inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmanın şart olduğu; 29’uncu maddesinde de, diş tabibinin, insan sağlığına ilişkin olarak, dişlerin, diş etlerinin ve bunlarla doğrudan bağlantılı olan ağız ve çene dokularının sağlığının korunması, hastalıklarının ve düzensizliklerinin teşhisi ve tedavisi ve rehabilite edilmesi ile ilgili her türlü mesleki faaliyeti icra etmeye yetkili olduğu; ek 13’üncü maddesinde de, tabipler ve diş tabipleri dışındaki sağlık meslek mensuplarının hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlayamayacağı ve reçete yazamayacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan; “Eczacılık”, 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunun 1’inci maddesinde, hastalıkların teşhis ve tedavisi ile hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinden değişik farmasötik tipte ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması; ilacın analizlerinin yapılması, farmakolojik etkisinin devamlılığı, emniyeti, etkinliği ve maliyeti bakımından gözetimi; ilaçla ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin sağlanması ve ilaç kullanımına bağlı sorunlar hakkında hastaların bilgilendirilmesi ve çıkan sorunların bildiriminin yapılmasına ilişkin faaliyetleri yürüten sağlık hizmeti” olarak tanımlanmıştır.
Bu durumda; bitkisel ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması alanında değil, bu ürünlerin hastalık tedavisinde tamamlayıcı tıp uygulaması olarak kullanılmasında yetkili personel olarak, 1219 sayılı Kanunun anılan hükümlerine uygun olarak yalnızca tabip ve diş tabiplerini yetkili personel olarak tayin eden düzenlemede, amaç yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenle; davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenildikten sonra gereği görüşüldü:
Dava, 27/10/2014 tarih ve 29158 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin Ek-3 “Ünite ve Uygulama Merkezlerinde Yapılacak Uygulamalar Listesi”nde yer alan “Fitoterapi” başlıklı maddesinin (b) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 56. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; 3. fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği, 124. maddesinde, bakanlıkların kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilecekleri hükme bağlanmıştır.
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin -dava konusu düzenleme tarihinde yürürlükte olan- (Mülga:2/7/2018-KHK-703/25 md.) 2. maddesinde, herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamak görevinin Bakanlığa ait olduğu, bu kapsamda Bakanlığın, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yöneteceği ve politikaları belirleyeceği; bu amaçla; planlama, düzenleme ve koordinasyon yapacağı, rehberlik, izleme, değerlendirme, teşvik, yönlendirme ve denetleme yapacağı ve müeyyide uygulayacağı hüküm altına alınmıştır.
Anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin (Mülga:2/7/2018-KHK-703/25 md.) 8. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, “Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilere ait sağlık kurum ve kuruluşlarına izin vermek ve ruhsatlandırmak, bu izin ve ruhsatları gerektiğinde süreli veya süresiz iptal etmek.”, (ğ) bendinde, “Geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları ile ilgili düzenleme yapmak ve sağlık beyanı ile yapılacak her türlü uygulamalara izin vermek ve denetlemek, düzenleme ve izinlere aykırı faaliyetleri ve tanıtımları durdurmak.”, (o) bendinde, “İlgili kuruluşlarla işbirliği yaparak sağlık mesleklerinin standartlarını belirlemek, eğitim müfredatlarının kanıta dayalı olarak güncellenmesini ve geliştirilmesini sağlamak, sağlık meslek mensuplarının sertifikasyonu ile ilgili işleri yapmak veya yaptırmak.” Bakanlık Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında sayılmış ve aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin (Mülga:2/7/2018-KHK-703/25 md.) 40. maddesinde de; Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 1. maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmak şarttır.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un (Ek: 6/4/2011-6225/9 md.) Ek 13. maddesinde, “… Tabipler ve diş tabipleri dışındaki sağlık meslek mensupları hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlayamaz ve reçete yazamaz. Sağlık meslek mensuplarının iş ve görev ayrıntıları ile sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarının sağlık hizmetlerinde çalışma şartları, iş ve görev tanımları; sertifikalı eğitime ilişkin usûl ve esaslar nca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Tabiplerce veya tabiplerin yönlendirmesiyle ilgili sağlık meslek mensubu tarafından uygulanmak şartıyla insan sağlığına yönelik geleneksel/tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin alanları, tanımları, şartları ve uygulama usul ve esasları nca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmü yer almıştır.
Ayrıca, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 9. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde de, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarının belirlenmesinin, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasının ve sınıflarının değiştirilmesinin, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarının, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasının, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine dayanılarak, insan sağlığına yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama yöntemlerini belirlemek, bu yöntemleri uygulayacak kişilerin eğitimi ve yetkilendirilmeleri ile bu yöntemlerin uygulanacağı sağlık kuruluşlarının çalışma usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla hazırlanan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği 27/10/2014 tarih ve 29158 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasında,
“Bilim Komisyonu” Bakanlıkça oluşturulan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Bilim Komisyonu,
“Sertifikalı tabip” Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları ile ilgili olarak Bakanlıkça tescil edilmiş sertifikaya sahip tabip,
“Sertifikalı diş tabibi” Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları ile ilgili olarak Bakanlıkça tescil edilmiş sertifikaya sahip diş tabibi,
“Uygulama” Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları,
“Uygulama merkezi” İlgili alanda sertifikası bulunan tabip ve/veya diş tabibi sorumluluğunda ve bu Yönetmelikte belirlenen uygulamaları yapmak üzere eğitim ve araştırma hastanesi ve tıp fakültesi veya diş hekimliği fakültesi sağlık uygulama ve araştırma merkezi bünyesinde kurulan ve Bakanlıkça yetkilendirilmesi halinde eğitim verilebilecek merkez,
“Ünite” İlgili alanda sertifikası bulunan tabip ve/veya diş tabibi sorumluluğunda ve bu Yönetmelikte belirlenen uygulamaları yapmak üzere, kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilere ait sağlık kuruluşları bünyesinde kurulan birimler olarak tanımlanmıştır.
Anılan Yönetmeliğin 5. maddesinde, bu Yönetmelikte öngörülen uygulamalar, uygulamaları yapacak kişiler, ünite ve uygulama merkezlerinin standartları ile ilgili görüş vermek üzere, Bakanlıkça Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Bilim Komisyonunun oluşturulacağı hükmüne yer verilmiş; Bilim Komisyonunun kimlerden teşekkül edeceği, çalışma usulü ve görevleri de Yönetmeliğin 5., 6. ve 7. maddelerinde düzenlenmiştir.
Aynı Yönetmeliğin 9. maddesinde, uygulamaların, Bakanlıkça yetkilendirilmiş ünite ile uygulama merkezlerinde ve ilgili alanda “uygulama sertifikası” bulunan tabip ve sadece diş hekimliği alanında olmak üzere diş tabibi tarafından yapılabileceği; uygulama alanında temel eğitimi bulunan sağlık meslek mensuplarının da merkez ve ünitelerde sertifikalı tabiplere uygulamada yardımcı olabileceği; diş hekimliği uygulama ve araştırma merkezlerinde, diş hastanelerinde ve ağız ve diş sağlığı merkezleri ile diş polikliniklerinde sadece diş hekimliği alanında uygulama yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin Ek 3. maddesinde, Ünite ve Uygulama Merkezlerinde Yapılabilecek Uygulamalar Listesi, 15 başlık halinde 1) Akupuntur, 2) Apiterapi, 3) Fitoterapi, 4) Hipnoz, 5) Sülük Uygulaması 6) Homeapati 7) Kayropraktik 8) Kupa Uygulaması 9) Larva Uygulaması 10) Mezoterapi 11) Proloterapi 12) Osteopati 13) Ozon Uygulaması 14) Refleksoloji 15) Müzikterapi olarak düzenlenmiştir.
Anılan maddenin 3. Bölümünde “Fitoterapi” uygulamasına yer verilmiştir. Buna göre, fitoterapi; geleneksel bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçlarla yapılan bir tıbbi tedavi yöntemi şeklinde tanımlanmış ve uygulamaya yetkili personel, sertifikalı tabip ve diş tabibi olarak belirlenmiştir.
Davacı tarafından, dava konusu düzenleme ile, “Fitoterapi” uygulamasını yapmaya yetkili olarak, sertifika sahibi tabip ve diş tabiplerinin belirlendiği, bitkisel ilaç konusunda asıl yetki eczacılarda iken düzenlemede eczacılara yer verilmemesinin hukuka aykırı olduğu; anılan uygulamanın farmakoloji olarak bilinen ilaç bilimi ile doğrudan ilgili olduğu; bu kapsamda, farmakognozinin, doğal kaynaklardan elde edilen ilaç hammaddelerini konu alan bilim dalı olduğu; “Farmakognazi” bilim dalının, eczacılık fakültelerinde “Homeopati” ve “Fitoterapi” olmak üzere ihtisas dallarına ayrıldığı; fitoterapinin, bitkilerle tedavi anlamına geldiği; dolayısıyla, bitkisel ilaç konusunda yetkinin, asıl bilim sahipleri olan eczacılar yerine sertifika sahibi tabip ve diş tabiplerine verilmesine ilişkin dava konusu düzenlemede kamu yararına ve hukuka uyarlık bulunmadığı; bitkisel ilaç kullanımının yan etki ve zehirlenme açısından son derece riskli olduğu ve bu yönüyle de, akademik eğitimi olan eczacılar tarafından bu alanın düzenlenmesi gerektiği; fitoterapi uygulayıcıları arasında konunun asıl uzmanları olan eczacıların bulunmasının bilimsel ve hukuki bir zorunluluk olduğu, belirtilen sebepler karşısında, dava konusu düzenlemenin hukuka aykırı olduğu ve kamu yararı ile bağdaşmadığı ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
1219 sayılı Kanun’un 1. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmanın şart olduğu; 29. maddesinde de, diş tabibinin, insan sağlığına ilişkin olarak, dişlerin, diş etlerinin ve bunlarla doğrudan bağlantılı olan ağız ve çene dokularının sağlığının korunması, hastalıklarının ve düzensizliklerinin teşhisi ve tedavisi ve rehabilite edilmesi ile ilgili her türlü mesleki faaliyeti icra etmeye yetkili olduğu; Ek 13. maddesinde, tabipler ve diş tabipleri dışındaki sağlık meslek mensuplarının, hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlayamayacağı ve reçete yazamayacağı kuralı yer almıştır.
Anılan Kanunun emredici hükmü karşısında, geleneksel bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması alanında değil, bu ürünlerin hastalık tedavisinde geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulaması olarak kullanılmasında yetkili personel olarak, yalnızca sertifikalı tabip ve diş tabiplerinin belirlenmesine ilişkin dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Aynı Kanun’un Ek 13. maddesinde, sağlık meslek mensuplarının iş ve görev ayrıntıları ile sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarının sağlık hizmetlerinde çalışma şartları, iş ve görev tanımları ile sertifikalı eğitime ilişkin usûl ve esasların nca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hususu hüküm altına alınmış ve bu hükme istinaden hazırlanan Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik 22/05/2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Adı geçen Yönetmeliğin Ek-1’inde, “Eczacı”nın iş ve görev tanımları,
“a) İlaç hammaddeleri ile ilaç ve ilaç müstahzarlarının araştırılmasını, tasarımını, geliştirilmesini, üretimini, kalite kontrolünü ve tanıtımını yapar, kalite güvencesini sağlar. İlaç ve müstahzarların ruhsatlandırılmasını, dağıtımını, depolanmasını ve korunmasını sağlar.
b) Hastanelerde ve serbest eczanelerde reçeteli ve reçetesiz ilaç ve müstahzarların hazırlanmasını, hastaya sunulmasını, kaydedilmesini ve hastanın ilaç tedavi sürecinin izlenmesini sağlar, ortaya çıkan istenmeyen etkileri sorumlu tabip ile paylaşır.
c) Kozmetik ürünler ile bitkisel droglar, bunları içeren müstahzarlar ve homeopatik ürünlerin araştırılması, tasarlanması, geliştirilmesi, üretimi ve sunumunda görev alır ve bu preparatlar hakkında danışmanlık hizmeti verir.
ç) Akılcı ilaç kullanım ilkelerine uygun hareket eder.
d) Hastayı, ilaçları, ilaçların uygulanmasında kullanılan araçları ve tıbbi cihaz ve malzemelerini güvenli ve etkin bir şekilde kullanabilmesi için bilgilendirir.
e) Tıbbi ürünlerin güvenli şekilde kullanımlarının sağlanması için advers etkilerin sistematik bir şekilde izlenmesi, bu hususta bilgi toplanması, kayıt altına alınması, değerlendirilmesi, arşivlenmesi, taraflar arasında irtibat kurulması ve beşeri tıbbi ürünlerin yol açabileceği zararın en alt düzeye indirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması hususlarında, farmakovijilans çalışmalarını yürüterek mevzuatın yüklediği görevleri yerine getirir.
f) Majistral preparatları, sitotoksik, steril ilaçları ve radyofarmasötik ürünleri, ürün kalitesi, güvenilirlik ve etkinliğini güvence altına alacak şekilde hazırlar ve sunar.
g) Steril ürünleri, son ürünün sterilitesini güvence altına alacak şekilde hazırlayarak sunar.
ğ) İlacın üretim ve dağıtım kanalları ile analiz laboratuvarlarının ve klinik araştırma ve uygulama merkezlerinin denetiminde görev alır.
h) İlaç etkileşimleri, uyumsuzluk ve kontrendikasyonları, yan etkileri, doz ve uygun ilaç depolama konuları ile ilgili olarak hekimlere ve hastalara bilgi ve danışmanlık hizmeti verir.
ı) İlaçların kullanımı, saklanması ve imhası ile ilgili potansiyel zararlılık risklerine karşı hasta, toplum ve çevre bilinci oluşturulmasını sağlar ve sorunların çözümünde görev alır.” şeklinde belirlenmiş olup, bunların arasında “tedavi uygulama” görev ve yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunun 1. maddesinde, eczacılığın; hastalıkların teşhis ve tedavisi ile hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinden değişik farmasötik tipte ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması; ilacın analizlerinin yapılması, farmakolojik etkisinin devamlılığı, emniyeti, etkinliği ve maliyeti bakımından gözetimi; ilaçla ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin sağlanması ve ilaç kullanımına bağlı sorunlar hakkında hastaların bilgilendirilmesi ve çıkan sorunların bildiriminin yapılmasına ilişkin faaliyetleri yürüten sağlık hizmeti olarak tanımlandığı; anılan hükme göre de, eczacıların hastalığı tedavi edebilme, herhangi bir tedavi yöntemi uygulama hak ve yetkisinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, 1219 sayılı Kanun’un Ek 13. maddesinde, tabipler ve diş tabipleri dışındaki sağlık meslek mensuplarının, hastalıklarla ilgili doğrudan teşhiste bulunarak tedavi planlayamayacağı ve reçete yazamayacağı kuralı karşısında, geleneksel bitkisel tıbbi ürünler ve bitkisel ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması alanında değil, bu ürünlerin hastalık tedavisinde geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulaması olarak kullanılmasında yetkili personel olarak, yalnızca sertifikalı tabip ve diş tabiplerinin belirlenmesine ilişkin dava konusu düzenlemede kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan …-TL. yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL. avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yoluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 20/11/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.