Danıştay Kararı 15. Daire 2013/9618 E. 2017/1192 K. 15.03.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/9618 E.  ,  2017/1192 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/9618
Karar No : 2017/1192

Temyiz Eden (Davalı) :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : ….. İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:….; K:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Köyü’nden meydana gelen terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
…. İdare Mahkemesi’nce; davacının eşi ….’in 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu uyarınca …Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi kararı ile 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı ve söz konusu sabıkanın adı geçenin adli sicil arşiv kaydında yer aldığı, davacının başvurusunun da, eşinin Kanun maddesinde sayılı suçtan mahkûm olduğu gerekçesiyle reddedildiği görülmekte ise de, “suç ve cezaların şahsiliği ilkesi” ile 5233 sayılı Kanunun 2. maddesinin (f) bendi hükmü birlikte değerlendirildiğinde, yalnızca mahkum olan kişilerin (davacının eşinin) 5233 sayılı Kanundan yararlanamayacağı, dava konusu işlemde, davacının kendi adına kayıtlı mal varlığı bulunmadığı, tüm mal varlığının hakkında mahkumiyet kararı bulunan eşi adına kayıtlı olduğu ileri sürülmekte ve davacı tarafından da bu durum kabul edilmekte ise de, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca evlilik birliği dolayısıyla davacı ile eşi arasında geçerli olan mal rejimi dikkate alınarak davacının hak sahibi olduğu mal varlığı payının tespit edilmesinin gerektiği, bu nedenle, davacının, evlilik birliği dolayısıyla hak sahibi olduğu mal varlığı payının tespit edilmesi, köyün boş kaldığı süreçte bu mal varlığını kullanamaması dolayısıyla 5233 sayılı Kanun kapsamında uğradığı bir zararı olup olmadığının saptanması ve eşiyle ortak mal varlığı açısından kendi payı oranında sınırlı olarak zararının tazmini gerekirken başvurusunun reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, anılan Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasında; bu Kanunun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı belirtilmiş; 2. maddesinin (e) bendinde, kişilerin kendi kasıtları sonucunda oluşan zararların,
(f) bendinde ise, 3713 sayılı Kanunun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamındaki suçlar ile terör olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların bu fiillerinden dolayı uğradığı zararın Kanun kapsamında bulunmadığı kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından 03/07/2007 tarihli dilekçe ile Zarar Tespit Komisyonuna başvurulduğu, başvuru dilekçesinde, … İli, … İlçesi, … Köyü’nde ikamet etmekte iken bölgede yaşanan yoğun terör olayları nedeniyle köyünden 1994 yılında göç etmek zorunda kaldığı, eşi ….’nun tazminat talebinin ceza aldığı gerekçesiyle komisyonca kabul edilmediği, eşine ait malların evlilik birliği içinde ikisinin çalışması sonucu elde edildiği belirtilerek uğradığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini talebinde bulunulduğu, davacının da katılımı ile 12/08/2009 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen keşif ve tespit tutanağında, davacının eşi adına gayrimenkulun olduğu ve tespitinin yapıldığının belirtilerek ev ve ahır tespiti yapıldığı, arazi kaydı olmadığının belirtildiği, Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 21/10/2010 tarih ve 2010/2-3025 sayılı işlemi ile, davacının, eşinin mal varlığı için zarar tazmini talebinde bulunduğu, yapılan araştırma ve inceleme neticesinde kişi adına herhangi bir mal varlığı bulunmadığı, bütün mal varlığının eşinin adına kayıtlı olduğu, eşinin yaşadığı, eşinin … DGM tarafından 3 yıl 9 ay ceza aldığı görüldüğünden, 5233 sayılı Kanunun 2. maddesinin (f) bendi gereğince başvurusunun reddine karar verildiği, anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Ceza sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun bilinen temel ilkelerinden olup cezaların şahsiliğinden amacın, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. Başka bir anlatımla bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır.
Suç ve cezaların şahsiliği ilkesi gereğince, yalnızca, hakkında 3713 sayılı Kanunun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamındaki suçlar ile terör olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkumiyet kararı bulunan kişiler 5233 sayılı Kanun’dan yararlanamayacaktır.
Durum böyle olunca, tazminat talebine konu edilen mal varlığının terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan hakkında mahkumiyet kararı bulunan davacının eşine ait olduğu, davacı tarafından da kabul edildiği üzere davacının eşinden ayrı olarak sahip olduğu herhangi bir mal varlığı bulunmadığı hususlarının bir arada değerlendirilmesinden davacının talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.