Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2013/9474 E. , 2018/8543 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/9474
Karar No : 2018/8543
Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :
Müdahil (Davalı Yanında) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin …. tarihli ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Temyiz istemine konu mahkeme kararının, reddedilen maddi tazminat miktarı bakımından davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının bozulması, kararın diğer kısımlarının ise onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, 02/11/2007 tarihinde sol diz altının odun motoru ile kesilmesi üzerine müracaat ettiği …Devlet Hastanesi’nde yapılan tedavideki eksiklikler sonucu sakat kaldığından ve olayda hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 15.000,00-TL maddi ve 20.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce, davacının ayağının sakat kalmasında hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bu kapsamda hazırlanarak dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 16/12/2011 tarihli ve … sayılı raporunda; “Parçalı kirli yaralanmalarda, iyileşme sürecinde kötü granulasyon dokusunun oluşabileceği, yaralanma çevresindeki adale, tendon ve diğer dokulara yapışmalar oluşabileceğinin bilindiği, kişinin olaydan sonra yürüdüğü, olay tarihinin 02/11/2007 olduğu, ‘patellar tendon kesisi?’ teşhisinin de 05/12/2008 tarihinde kayıtlı olduğu gözönüne alındığında, 02/11/2007 tarihli acil tedavi notlarında patellar tendon kesisine yönelik not bulunmadığı, tendonun kötü yapışıklıklarından dolayı da zaman içinde kullanmaya bağlı olarak kopabileceği” yönünde görüş bildirilmiş, İdare Mahkemesince anılan raporda yer alan tespitlere istinaden uygulama ve tedavi açısından eksik bir eylem bulunmadığı, isteme esas olan zararın doğmasında davalı idarenin tazmin sorumluluğunu gerektirecek nitelikte hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesi uyarınca hesaplanan …-TL nispi vekâlet ücreti ile reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden aynı Tarifenin 10. maddesi uyarınca hesaplanan 660,00-TL maktu vekâlet ücretinin davalı idareye ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyiz incelemesi sonucu bozulmaları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinde yer alan sebeplerden birisinin varlığı halinde mümkündür.
Temyiz istemine konu Mahkeme kararının, davanın reddine ve reddedilen manevi tazminat bakımından davalı idare lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısımlarında, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davacınn bu kısımlara yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Temyiz istemine konu Mahkeme kararının, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi ile ilgili kısmına gelince,
Bakılan dava, 15.000,00-TL maddi tazminat istemiyle açılmıştır. Davanın tümüyle reddi nedeniyle, davalı idare lehine reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden nispi olarak hesaplanan 1.800,00-TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin 3. fıkrasında, avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı hükmü yer almaktadır.
Vekâlet ücreti olarak hükmedilen miktarın, davanın açıldığı tarihteki hukuksal düzen, davacıların içinde bulundukları maddi koşullar ile “adil yargılanma hakkı” ve “hak arama özgürlüğü” çerçevesinde irdelenmesi gerekmektedir.
İstenilen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesi tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak her bir uyuşmazlığın kendini özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesi de mümkündür.
Açılan bir tam yargı davasında istenilen tazminatın miktarının, ancak bilirkişi incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra elde edilen verilere göre mahkemece takdir edildiği bilinmektedir. Tazminat davasının bu özelliği gereği, gerçekte hak edilen tazminat miktarının dava açılmadan önce davacılar tarafından tam olarak bilinmesi veya öngörülmesi mümkün değildir. Dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınan bu belirsizliğin, davacıları yüksek miktarlı istemlerde bulunmaya yönlendirebileceği açıktır.
Talep miktarının sonradan düzeltilmesi (ıslah), tazminat davasının başındaki belirsizlik karşısında bir güvence oluşturabilecekse de, davanın açıldığı tarihte 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda böyle bir kuruma yer verilmemiştir. Dolayısıyla, hak kaybına uğramak istemeyen davacılar için, tazminat taleplerine ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçenek bulunmamaktadır. Davacı bu hukuki ve fiili bu şartlar altında açtığı davasında, 15.000,00-TL maddi zararın tazminini istemiştir.
Bilindiği üzere sağlık hizmetleri, bünyesinde risk taşıyan, tıbbi ve teknik bilgiyi gerektiren hizmetlerdendir. Sağlık hizmetinden yararlanan bir kişinin zarara uğraması halinde, zararın doğmasında idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı da ancak konusunda uzmanı olan kişi ya da kuruluşlarca yapılacak detaylı incelemeler sonucunda ortaya konabilecektir.
Sonuç olarak, davanın açıldığı tarih itibariyle ıslah olanağı bulunmaması nedeniyle tazminat istemi yüksek tutulmak zorunda kalınan, gerçekte hak edilen tazminat miktarı kestirelemeyen, çözümü davanın her iki tarafı için de zor ve karmaşık olan böylesi bir dava sonucunda, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden …-TL tutarında nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi, hak arama özgürlüğünü ve mahkemeye erişim hakkını kullanan davacının, kullandığı hak nedeniyle olağan dışı ağırlıkta bir mali yük altına girmesi sonucunu doğurmuştur. Böyle bir sonucun, hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına, olağan dışı bir kısıtlama getirdiği ortadadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesi’nce reddedilen maddi tazminat miktarı için davalı idare lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyiz isteminin kısmen kabulü ile … İdare Mahkemesi’nin … tarihli ve E:…; K:… sayılı kararının reddedilen maddi tazminat miktarı bakımından davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA, sair temyiz istemlerinin reddi ile kararın diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.