Danıştay Kararı 15. Daire 2013/9417 E. 2017/4453 K. 14.09.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/9417 E.  ,  2017/4453 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/9417
Karar No : 2017/4453

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Davacının ikamet ettiği … Mezrası’nın terör olaylarından dolayı güvenlik kaygısı nedeniyle tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı dosya kapsamında anlaşılamadığından; bu hususun, İdare Mahkemesince araştırılmak suretiyle açıklığa kavuşturulduktan sonra bir karar verilmesi gerektiğinden, eksik incelemeye dayalı olarak verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, ikamet ettiği … İli, … İlçesi, … Mezrası’ndan terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle mal varlığına ulaşamaması, taşınır ve taşınmaz mallarının zarara uğraması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvurunun reddine ilişkin 30/04/2010 tarih ve 2010/6-210 sayılı 6 No.’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; davacının ikamet etmekte iken terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığını ileri sürdüğü … Köyü, … Mezrası’nın terör eylemleri nedeniyle tamamen boşaltılan yerleşim yerleri arasında bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, adı geçen Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının, yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesi mümkündür. Bu nedenle, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının yukarıda belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılması zorunludur. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamakla birlikte bir yerleşim yerinde meydana gelen terör olayları nedeniyle yerleşim yerinde sadece köy korucuları ile bunların aileleri kalmış, diğer köy halkının yerleşim yerini terk etmiş olması halinde, bir başka ifade ile bu şekilde bir yerleşim yeri kısmen boşalmış ise, yerleşim yerini kısmen terk eden köy halkının da güvenlik kaygısıyla köyden ayrıldığının kabul edileceği ve bu nedenden dolayı malvarlığına ulaşılamamasından kaynaklanan maddi zararın 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanacağı açıktır.
Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından, Tunceli İli, … İlçesi, … Mezrası’nda ikamet etmekte iken terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararlarının tazmini istemiyle yaptığı başvurunun Zarar Tespit Komisyonu’nca; … Kaymakamlığı İlçe Özel İdaresi’nin 09/02/2010 tarih ve 18 sayılı yazısı ve 10/03/2010 tarih ve 46 sayılı … Köyler ve Mezraları yazısına istinaden … Köyü’nün 1994-2000 yılları arasında boş olduğu, ancak bu köye bağlı … ve … Mezraları’nın boşalmadığı ve buralarda önemli bir göç olayının olmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Dosyada … Mezrası’nın boşalıp boşalmadığına ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadığı, yalnızca mahkeme kararında “… İdare Mahkemesince adı geçen mezraya yönelik olarak araştırma yapma amacıyla verilen 31/05/2012 günlü ara kararı üzerine davalı idarece sunulan 06/07/2012 havale tarihli cevap yazısında, … Köyü, … Mezrasında 1987-2004 yılları arasında terörden dolayı idarece yada köy halkı tarafından bir boşaltmanın olmadığının belirtildiği, yine aynı tarihli ara kararına Tunceli İl Jandarma Komutanlığı tarafından verilen 04/07/2012 havale tarihli cevap yazısı ekindeki 22/06/2012 günlü tutanakta da özetle, “Terörden korkan bir kısım vatandaşların Ardige mezrasından terör baskısı sonucu kendi istekleri ile 1993-1994 ve 1995 yıllarında çeşitli illere göç ettikleri, bahse konu mezranın en çok göç verdiği senenin 1994 yılı olduğu, ancak yaşanan bu göçlere rağmen köyün tamamen boşaltılmadığı, mezrada mevcut olan 15 haneden yaklaşık 10-11 tanesinin göç ettiği ve göç edenlerin geriye dönmediği, göç edenlerden sadece bir ailenin geri dönüş yaptığı” ifadelerine yer verildiği görülmüştür.
İdare mahkemesi kararına dayanak olan Tunceli İl Jandarma Komutanlığı’nın cevap yazısı ekindeki 22/06/2012 günlü tutanakta, … Mezraası’ndan terör baskısı sonucu göçlerin olduğu, 15 haneden yaklaşık 10-11 tanesinin göç ettiği ve göç edenlerin geriye dönmediği sadece bir ailenin geri dönüş yaptığının belirtilmesine ve dava dilekçesinde de davacı ile aynı mezrada oturan, davacıyla arazilerinin bir kısmı müşterek olan isimli şahsa Komisyonca ödeme yapıldığının ifade edilmesine rağmen, … İdare Mahkemesince; … Mezraası’nın bağlı olduğu … Köyü’nün terör veya terörle mücadele nedeniyle 1994-2000 yılları arasında tamamen boşaldığı hususu da göz önüne alınarak, mezraada koruculuk sisteminin olup olmadığı, mezraada kalan ailelerin korucu aileleri olup olmadığı, davacı ya da yakınlarına yönelik herhangi bir saldırının olup olmadığı, mezraada okul, cami ve sağlık ocağı bulunup bulunmadığı, Komisyon tarafından kabul kararı verilip verilmediği, … Mezraası’nın terör olayları veya terörle mücadeleden doğan faaliyetler nedeniyle idarece veya halk tarafından tamamen boşaltılıp boşaltılmadığına yönelik yeterli araştırma ve değerlendirme yapılmadan davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle; tüm bu hususlar araştırılarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin 31/12/2012 tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.