Danıştay Kararı 15. Daire 2013/9215 E. 2018/6064 K. 26.06.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/9215 E.  ,  2018/6064 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/9215
Karar No : 2018/6064

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :
Müdahil (Davalı Yanında) :
İstemin Özeti : Davacı tarafından, bacağında meydana gelen tümöre erken teşhis konulamamasında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 50.000,00 TL manevi zararın ödenmesine dair başvurusunun reddine ilişkin 18.02.2010 tarih ve 6862 sayılı işlemin iptali ile talep edilen 50.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesi’nce; kişilerin, idarenin eylemi nedeniyle uğradıkları zararın tazminine ilişkin tazminat davasını açmadan evvel aldırdıkları ön kararın açılacak tam yargı davalarında iptale konu etmelerine olanak bulunmadığından, davanın iptale ilişkin kısmının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın 18.02.2010 tarih ve 6862 sayılı işlemin iptaline yönelik kısmının incelenmeksizin, tazminata ilişkin kısmının ise, Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan inceleme neticesinde düzenlenen raporda, ilk olarak 14.10.2009 tarihinde sol uyluk arka yüzde kitle tespit edildiği, gerekli sevk ve tetkik işlemlerinin yapıldığı, kişide mevcut lomber disk hernisi ile sol uylukta ortaya çıkan sarkomun farklı hastalıklar olduğu, illiyetlerinin bulunmadığı, uygulanan tanı ve tedavi yöntemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu ve hizmet kusuru bulunmadığı yönünde tespitlere yer verildiği, bu haliyle meydana gelen zararın oluşumunda idareye atfı kabil hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle esastan reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti :Davalı tarafından Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. Müdahil tarafından savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararın Bozulması” başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/06/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X):
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.” hükmü yer almakla birlikte, anılan KHK’nin 2.11.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı ve yayımı tarihinde yürürlüğe girdiği, dolayısıyla bu tarihten sonra açılacak davalarda, avukat ile takip edilecek davalar için vekalet ücretine hükmedilebileceği anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, davanın 23.03.2010 tarihinde yani 659 sayılı KHK’nin yürürlüğe girmesinden önce açıldığı anlaşılmakta olup, davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile Mahkeme kararının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının bu gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle kararın bu kısmına katılmıyorum.