Danıştay Kararı 15. Daire 2013/5601 E. 2017/485 K. 25.01.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/5601 E.  ,  2017/485 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/5601
Karar No : 2017/485

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…; K:…sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki bilgi ve belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının, … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mezrası’nda ikamet etmekte iken yörede meydana gelen terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
…İdare Mahkemesi’nce; … İli, ….İlçesi, … Köyü, … Mezrası’nın terör olayları nedeniyle tamamen boşaltıldığı anlaşılmakla birlikte davacının oğlu Hakkı Uzun’dan ayrı bir mal varlığı olduğunu kanıtlayan herhangi bir bilgi ve belgenin sunulmaması nedeniyle başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, adı geçen Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar; yaralanma, sakatlanma ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri; terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin malvarlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terkedilmesi vb.) malvarlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, … İli, …. İlçesi, … Köyü, … Mezrası’ndan yörede meydana gelen terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığı ileri sürülen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvurunun, adına kayıtlı bir mal varlığı olduğunu destekleyen belge olmadığından bahisle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, davalı idarece, davacının katılımı ile 10/11/2009 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen keşif ve tespit tutanağında, … Köyü’nde kadastro çalışmalarının yapılmadığının belirtildiği, davacı adına sulu arazi ve meyve ağacı tespiti yapıldığı, tapu kayıtlarının (işlem dosyasına oğlu … adına düzenlenmiş 30/12/1972 tarihli tapu senedi sunulmuştur.) davacı adına kayıtlı olmadığı ancak davacının taşınmazları kendisinin kullandığını beyan ettiğinin belirtildiği ve anılan tutanağın davacı tarafından imzalandığı görülmektedir.
Mahkemece, ara kararı ile, dava konusu komisyon kararına dayanak teşkil eden tespit tutanağında davacı adına tespit edilen taşınmazların, oğlu … adına kayıtlı olduğunun belirtilmesi nedeniyle bu hususa ilişkin tüm bilgi ve belgelerin istenilmesi üzerine, davalı idarece sunulan 16/07/2012 tarihli cevap yazısında, davacının, tespit sırasında adına kayıtlı mal varlığı olmadığı, tespit edilen taşınmazları kullandığını beyan ettiği, dosya içerisinde mevcut tapu kaydının oğlu adına olduğunun anlaşıldığı belirtilerek bu hususa ilişkin bilgi ve belgeler sunulmuş, davacı adına tespit edilen taşınmazlar için oğlu Hakkı Uzun’a ödeme yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunulmamıştır.
5233 sayılı Kanun ve yönetmelik hükümlerince, terör ve terörle mücadele nedeniyle oluşan zararların tespiti amacıyla valilikler bünyesinde oluşturulan zarar tespit komisyonlarına çok geniş yetkiler verilmiştir. Ancak, davalı idareye tanınan bu geniş yetkiler aynı zamanda idareye yükümlülük de getirmektedir. Bu yükümlülüğün gereği ise, usulüne uygun inceleme ve araştırma yapılıp her bir başvurucunun özel durumu gözönüne alınarak bir değerlendirme yapmak ve bu değerlendirme sonucuna göre bir karar vermektir.
Olayda, her ne kadar davacının anılan yerde mal varlığı olmadığı gerekçesiyle talebi reddedilmiş ise de, temyiz dilekçesine ek olarak …Kadastro Müdürlüğü’nün 05/12/2012 tarih ve 5400 sayılı yazısı ekinde … Köyü’nde yapılan kadastro çalışmaları sırasında … Mevkiinde davacı adına tespit gören taşınmazlara ilişkin kesinleşmemiş kadastro tespit tutanağının sunulduğu görülmektedir.
Durum böyle olunca, davalı idarece, ilgili kurumlardan her türlü bilgi ve belge getirtilmek ve gerekirse mahallinde davacının veya yetkili temsilcisinin de katılımıyla keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle, kadastro çalışmaları sırasında davacı adına tespit edilen taşınmazlar için daha önce 5233 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir başvuru ve ödemenin bulunup bulunmadığı, mezranın boş kaldığı süre içerisinde anılan taşınmazlara ilişkin tek zarar oluşacağından, mükerrer ödemeye yol açmayacak şekilde söz konusu dönem içerisinde, davacı adına tespit edilen taşınmazların davacının zilyetliğinde olup olmadığı hususları araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken, davacının başvurusunun, “adına kayıtlı mal varlığı bulunmadığı” gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, …. İdare Mahkemesi’nin…. tarih ve E:….; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.