Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4518 E. 2016/4034 K. 06.06.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4518 E.  ,  2016/4034 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4518
Karar No : 2016/4034

Temyiz Eden (Davacılar) :
Vekili :
Vekili :
İstemin Özeti : … 5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi ::Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılar yakını … davalı idareye bağlı hastanelerde yanlış teşhis, hatalı tedavi süreci ve gerekli özen gösterilmeyerek vefat ettiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
… 5. İdare Mahkemesi’nce; Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca olayda hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1. maddesiyle Adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurularak; 2. maddesinde, Kurumun mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 15. maddesinde, Adli Tıp Genel Kurulunun; Adli Tıp İhtisas Kurulları ve İhtisas Daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hakimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibariyle yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri; Adli Tıp İhtisas Kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri; Adli Tıp İhtisas Kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkiler; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile İhtisas Dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp İhtisas Dairelerinin ve Adli Tıp Şube Müdürlüklerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri; konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıların yakını … ‘ın Gazi Devlet Hastanesi’nde temizlik görevlisi olarak çalışmakta iken aynı hastanede, 18/08/2009 tarihinde muayene edildiği ve “Astım, İntereksek-allerjik olmayan-AC” teşhisi konularak tedavisinin düzenlendiği, bu tarihten yaklaşık 2 ay sonra hastanın, 25/10/2009 tarihinde “baş ağrısı, ateş” şikayetleriyle acil polikliğine müracaat ettiği, burada görevli hekim tarafından tedavi edildiği, hastanın 26/10/2009 tarihinde “yüksek ateş, mide bulantısı, ishal, kusma” şikayetleriyle Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Grip Polikliniği’ne müracaat ettiği, burada görevli hekim tarafından muayene edilip tetkiklerinin yapıldığı, grip bulgusu tespit edilmediği, hastanın 27/10/2009 tarihinde “ateş, soğuk algınlığı” şikayetiyle …. Gazi Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine tekrar müracaat ettiği, burada muayene edilip tedavisi tamamlandıktan sonra evde istirahat etmesi tavsiye edilerek reçete ile medikal tedavisi düzenlendiği, hastanın 29/10/2009 tarihinde, “halsizlik, ateş” şikayetiyle aynı hastanenin acil polikliniğine tekrar müracaat ettiği, burada tedavisi tamamlandıktan sonra genel durumunun iyi olduğu nedeniyle “2 gün yatak istirahati, yüksek ateş olursa enfeksiyon hastalıkları polikliniğinde muayene olması” tavsiye edilerek ve reçetesi order edilerek evine gönderildiği, hastanın 30/10/2009 tarihinde yüksek ateş ve şikayetleri devam edince bu defa Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Bakterioloji Polikliniği’ne “öksürük, ateş, başağrısı, mide bulantısı” şikayetleri ile müracaat ettiği, yapılan muayenesi neticesinde, hastaneye yatışının sağlanarak yakın gözlem ve tedavi altına alındığı, 01/11/2009 tarihinde hızla gelişen hipotansiyonla beraber kardiak arrest olması üzerine kardiak resusitasyon uygulanmaya başlanıldığı, yapılan müdahalelere rağmen kardiyopulmoner resüsitasyona yanıt alınamayarak hastanın 01/11/2009 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Olaya ilişkin olarak davalı idarece ön inceleme ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesince düzenlenen bilirkişi raporunda;
Pratisyen hekim …’nin … Hastanesinde kadrolu iken … Devlet Hastanesinde geçici görevli bulunduğu dönemde hasta … ‘ın muayenesinde ateşi olmadığını ifade ettiği, ancak hemşire gözlem kağıdında hastanın ateşinin olduğunun gözlendiği, bu konunun çelişkili olduğu, hastanın serum verilerek gözlendiği, sonuçları normal gelince ateşi ve öksürüğü olursa … Hastanesine başvurmak üzere evine gönderildiğinin doktorun ifade ettiği, ancak hastaya bu dönemde Akut sinüzit tanısı koyduğu ve tedavisini planladığı, ancak bu tedavide kullandığı Dekortun (kortikosteroid) Akut sinüzit tedavisinde yeri olmadığı, infeksiyon hastalıkları üzerine farklı etkilerinin olduğu bilinen bu ilacın ne amaçla verildiğinin anlaşılamadığı, hastaya verilen diğer tedavilerin o dönemdeki şikayetlerine yönelik bulantı önleyici, ateş düşürücü – ağrı kesici ve akut sinüzit tanısına yönelik antibiyotik olduğu, doktorun epikriz raporunda hastanın klinik seyrini anlatan bir ifadeye rastlanmadığı, bu veriler ışığında Dr. …..’nin ifadesi ve gelişen olaylar arasında çelişki bulunduğunun saptandığı, bununla birlikte hastaya konulan tanı ve verilen tedavinin (Dekort hariç) tabloyu açıklamak için yeterli olduğu, yine o dönemde geçerli olan domuz gribi vaka yönetim şeması dahilinde de domuz gribi tanısının (o dönemde tanı için H1N1 kesin tanılı hastaya temas veya seyahat öyküsü arandığından) atlanmış görünmediği, ancak hastanın bulguları ve yapılan ön tedaviler değerlendirildiğinde hastaya enfeksiyon hastalıkları doktorundan konsültasyon istenmiş olmasının ve hastanın yatırılarak takip edilmiş olmasının yerinde olacağı,
29/10/2009 tarihinde … Devlet Hastanesi Acil Poliklinik doktoru … (davaya müdahil ) hastanın 39 derece ateş ile başvurduğunu, sistemik muayenesini yaptığını, idrar ve kan örneklerini laboratuara gönderdiğini belirttiği, ek ifadesinde ise hastanın 27/10/2009 tarihli tetkiklerine bakarak karar verdiğini bildirdiği, hasta epikriz formunda da damar yolu açılması ve ilaç tedavisi dışında tetkik istemi görülmediği, dört gündür çeşitli doktor müdahalelerine rağmen düzelmeyen ve acil serviste yatarak gözlem gerektirecek kadar ciddi seyreden bir tablo, domuz gribi salgını bir yana bırakılsa bile yatarak takip ve tedaviyi gerektirdiği, buna karşın Dr. … ‘ın hastaya 10 günlük bir tedavi planlayarak (bu tedavi dayanaktan yoksun görünmektedir.) hastayı evine göndermiş, yine bu hastanın 30/10/2009 tarihindeki değerlendirilmesinde ampirik olarak verilen 3 günlük antibiyotik tedavisine yanıt alınamadığı göz önüne alınarak infeksiyon hastalıkları konsültasyonunun sağlanmış olmasının gerektiği, hastaya kalsiyum oksalat kristalürisi olduğu için kristalüri tanısıyla antibiyotik ve idrar yolları antiseptiği başlandığı, aslında böyle bir tıbbi tanı olmadığı, kristalürinin bir tanı değil bir bulgu olup çok büyük ihtimalle kusma ve ateş yüzünden dehidrate kalan hastada bu nedenlerle gelişmiş olduğu, kaldı ki bu tablonun tedavisinde idrar antiseptiği ve antibiyotiğin rolü olmadığı, hastada idrar yolu infeksiyonunu düşündüren bir bulgu da saptanmadığı, doktorun verdiği ilk ifadesinde kan ve idrar tetkiklerini istediğini belirttiği ancak daha sonraki ek ifadesinde 27/10/2009 tarihli eski tetkik sonuçlarıyla hastayı değerlendirdiğini söylediği, bu ağır tablodaki hastaya başta akciğer grafisi, tam kan, kan biyokimyası, kan kültürü ve tam idrar tetkiklerini içeren ek tetkiklerin yapılmış olması gerektiği, hastayı bu tanılarla takip eden doktorun hastaya “domuz gribi şüphesi ile” sabaha kadar ateşi düşmez ise Numune Hastanesine başvurmasını önerdiği, dört gündür şikayetleri artarak devam eden hastada bahsedilen tetkikler yapıldıktan sonra adı geçen pilot hastaneyle veya bir başka hastaneyle bağlantı kurularak en kısa sürede hastanın konsültasyonunun sağlanması gerektiği, bunun sağlanamaması durumunda en azından hastanın Gazi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmesinin sağlanması gerektiği, bu nedenle tedavi uygulaması sırasında Dr. … ‘ın eksikleri olduğunun belirtildiği, anılan rapor ve ön inceleme raporu uyarınca Dr… ve müdahil doktor … hakkında Yenimahalle Kaymakamlığınca 07/07/2010 tarihinde soruşturma izni verildiği görülmektedir.
Mahkemece, olayda, davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespitine yönelik olarak Adli Tıp Kurumuna bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 09/05/2011 tarih ve 1231 sayılı raporunda özetle;
Astım hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü, 25/10/2009, 26/10/2009, 27/10/2009, 29/10/2009 tarihlerinde ayaktan acile başvuruları olup 30/10/2009 tarihinde ARDS ön tanısı ile yatırıldığı ve 01/11/2009 tarihinde öldüğü bildirilen, tıbbi kayıtlarda 27 yaşında olduğu yazılı olan … adına düzenlenen adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde;
Tıbbi belgelere göre; kişinin ölümünün H1N1 virüsüne bağlı solunum yetmezliği ve gelişen komplikasyonlardan ileri geldiği,
Kişinin şikayetleri üzere … ve 26/10/2009 tarihinde Numune Hastanesi’ne ayaktan başvurularında şikayetlerine yönelik uygulanan tedavilerin tıbben uygun olup 29/10/2009 tarihinde enfeksiyon hastalıklarına yönlendirilmesi ve Ankara Numune Hastanesi’ne yatırılarak uygulanan tedavinin de tıbben uygun olduğu, uygulanan tedaviye rağmen hastalığın ölüm riskinin yüksek olduğu görüşüne yer verildiği görülmektedir.
Davacılar yakını … ‘ın tedavi gördüğü davalı idareye bağlı hastanelerdeki tedavilerde hizmet kusuru olup olmadığına ilişkin Başkent Üniversitesi ve Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen ve birbiri ile çelişen iki rapor bulunmaktadır. Ayrıca Adli Tıp Kurumu raporunda konunun uzmanı olan Enfeksiyon Hastalıkları uzmanının yer almadığı da görülmektedir.
Durum böyle olunca;
27/10/2009 tarihinde Gazi Devlet Hastanesi’ne müracaatında tedavisinde kullanılan Dekort isimli ilacın, davacılar yakınının tedavisinde gerekip gerekmediği, bu ilacın kullanımının tedavisinde olumsuz etkisi olup olmadığı,
Anılan tarihte hastaneye müracaatında kişinin şikayetlerinin 25/10/2009 tarihinden beri devam ettiği hususu da dikkate alınarak enfeksiyon hastalıkları uzmanından konsültasyon istenmesinin gerekip gerekmediği, hastanın yatırılarak tedavi edilmesinin gerekip gerekmediği,
29/10/2009 tarihinde … Devlet Hastanesi acil polikliniğine başvurusunda, durumunun 4 gündür düzenlenen tedavilere rağmen düzelmemesi nedeniyle, akciğer grafisi, tam kan, kan biyokimyası, kan kültürü ve tam idrar tetkiklerini içeren ek tetkiklerin yapılmasının gerekip gerekmediği,
Durumunun 4 gündür düzelmemesi nedeniyle, enfeksiyon hastalıkları konsültasyonu istenmesinin gerekip gerekmediği, hastalığının yatarak tedavi ve takip gerektirip gerektirmediği,
Davacılar yakınının tedavisinde hizmet kusuru olup olmadığı taraf iddiaları değerlendirilmek ve yukarıda anılan hususlar tek tek cevaplandırılmak suretiyle Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanının katılımı da sağlanarak Adli Tıp Genel Kurulundan açıklamalı ve gerekçeli yeni bir rapor alındıktan sonra uyuşmazlık konusu olay hakkında karar verilmelidir.
Bu nedenle, eksik inceleme sonucu verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … 5. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.