Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4487 E. 2016/3878 K. 30.05.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4487 E.  ,  2016/3878 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4487
Karar No : 2016/3878

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :
İstemin Özeti : Hatalı enjeksiyon yapılarak davacının kalıcı uzuv kaybına (ayak düşüklüğü) sebebiyet verilmek suretiyle ortaya çıkan davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranıldığı iddia edilen 35.000,00-TL maddi, 15.000,00-TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte davalı idarece tazminine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda; … 2. İdare Mahkemesi’nce, davacıya uygulanan enjeksiyonun hatalı olduğuna ilişkin somut ve kesin delil bulunmaması, enjeksiyonun doğru uygulanmasında dahi nöropati gelişmesinin ihtimal dahilinde ve enjeksiyon sonucunda öngörülebilir bir komplikasyon olması hususunun Adli Tıp Kurulunca belirlenmesi karşısında, tazminat isteminin yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi :…
Düşüncesi :Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “kararın bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, … 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) AZLIK OYU
Dava; … doğumlu olay anında … yaşında çocuk olan …, … tarihinde kol ağrısı şikayetiyle başvurduğu … Meram Devlet Hastanesi’nde kırık kol teşhisiyle tedavi altına alınarak, yapılan intramüsküler (kas içi) ağrı kesici ampul (Diclomec) enjeksiyon işlemi sonrasında, sağ ayağında meydana gelen şikayetler neticesinde bundan sonraki hayatında enjeksiyona bağlı düşük ayak tanısı konularak ağır aksan kaybına uğradığından bahisle hizmet kusuru işlendiği ileri sürülerek, toplamda 35.000,00-TL maddi ve 15.000,00-TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle açılmıştır.
Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesi’ne göre; herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. ” Yine Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında ise, “idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu” hükme bağlanmaktadır.
Ayrıca, “Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır. Yaşam ve vücut bütünlüğü üzerindeki temel hak, devletlere pozitif mükellefiyet, yükleyen haklardan olduğu”, Yüksek Mahkeme kararında yer almıştır. (Anayasa Mahkemesi’nin 30/12/2010 tarih E:2007/78, K:2010/120, kararı )
” Devlet ” ve devletin mustakil organları ile ” fertler ” arası ihtilaf mukayeselerinde; “idare ” güç ve otoritenin sembolü ancak hukuki kaidelerle mukayyet kamu tüzel kişiliği olarak varlığını devam ettirdiği halde, karşısında yer alan ” fertler ” ise idareye göre çok daha güçsüz ve zayıf ancak idare tarafından hayatı istikametlendirilen ve yönetilen muhataplar olarak var olurlar.
Hal böyle olunca; 15 yaşında bir çocuğa sunulan sağlık hizmeti neticesinde, kendisini ömür boyu takip edecek bir arazla (felaketle) karşı karşıya bırakılmasında çocuk ve ailesine ait bir kusur olmadığı hususunda herkes hemfikirdir… Dosya şumulünde böyle bir iddia da bulunmamaktadır.
Bu bakımından sağlıklı sunulmayan bir kamu hizmeti neticesinde ortaya çıkan böyle bir problemle; bu çocuğun başta arkadaşlarıyla birlikte oyun ve okul hayatını, ergenlik dönemini, nişanlılık ve evlilik periyotlarını ve iş hayatını bir kül olarak ele aldığımızda, hayatın her safahatında tecezzi kabul etmez bir gerçek olarak bu araz, varlığını devam ettirecektir.
Uluslararası sözleşmeler, hak, hukuk ve adalet mefhumları muvacehesinde; ortaya çıkan bu zararı ve neticelerini idareye göre çok daha güçsüz durumda bulunan ve tam teşekküllü hastaneye müracaattan başka hiçbir kusur izafe edilemeyen, mağdur çocuk ve ailesine tahmil etmek (yüklemek), hiçbir hakkaniyet kaidesiyle bağdaşmadığından, tazminatın külliyen reddine yönelik, alınan çoğunluk kararına iştirak etmiyorum.