Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4482 E. 2016/3888 K. 30.05.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4482 E.  ,  2016/3888 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4482
Karar No : 2016/3888

Temyiz Eden (Davacılar) : 1- 2-
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … 11. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacıların annesi olan … doğumlu …Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gazi Hastanesi’nde yapılan yanlış tedavi sonucu sevk edildiği … Üniversitesi Hastanesi’nde 06/02/2009 tarihinde hayatını kaybettiğinden bahisle olay nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararlarının tazmini istemiyle açılmıştır.
… 11. İdare Mahkemesi’nce; Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda yer verilen tespitlere göre, davacıların 82 yaşlarındaki annelerinin rahatsızlığı üzerine yapılan müdahalelerde ve sonrası bakım ve kontrollerde, mesleki olarak gerekli özen ve dikkatin sarf edildiği, gelişen komplikasyonların riskli tıbbi müdahalenin sonucu olduğu dolayısıyla hizmet kusuru niteliği arz etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, anılan Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kişilere lütuf olarak belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp; demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdari yargıda, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihadıyla saptamak zorundadır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacıların annesi … postmenapozal kanama yakınması ile 26/12/2008 tarihinde davalı üniversite hastanesine başvurduğu, jinekoloji servisine yatırılarak yapılan muayene ve tetkikler sonucu operasyona karar verilerek 05/01/2009 tarihinde ameliyatın yapıldığı, postop. 2.günde genel durumunun bozulması sebebiyle hastanın acilen pulmoner ön tanısı ile dahiliye yoğun bakım ünitesine alındığı, aynı gün (07/01/2009) ameliyatını takiben tekrar yoğun bakım ünitesine gönderildiği, kadın doğum, genel cerrahi ve plastik cerrahi asistanları tarafından takip edilerek pansumanlarının yapıldığı, 12/01/2009 tarihinde karın duvarının yeniden değerlendirilmesi sonucu 1-2 hafta içinde uyluktan alınacak flepler ile açık bulunan karın duvarının kapatılmasının uygun görüldüğü ancak davalı üniversite hastanesinde tedavisinin yapılamaması nedeniyle … Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edilen hastanın 06/02/2009 tarihinde kaybedilmesi üzerine, yakınları tarafından, patoloji sonucu hastanın kanser olmadığının anlaşılmasına rağmen 82 yaş ve ameliyat sonrası oluşabilecek komplikasyonlar dikkate alınmadan ameliyata alındığı, hastaya ve kendilerine yeterli bilgi verilmediği, ameliyat sırasında mesleğin yetersiz icrası sonucu bağırsağın delinmesine ve steril olmayan ortamda doku yiyen virüs (nekrotizan fasiit) kapmasına yol açıldığı, ameliyat sonrası ihmal, ilgisizlik, mesleğin yetersiz icrası sonucu komplikasyonların zamanında teşhis edilememesi ve bu nedenle hastanın tedavi edilebilecek problemlerinin zamanında tedavi edilememesi, kadın doğum ve genel cerrahi klinikleri arasındaki uyumsuzluk-çekişme nedeniyle ortada kalan hastanın tedavisinin yapılamayarak … Hastanesine sevk edilerek doku yiyen virüse maruz bırakılan hastanın tedavisinde günlerce gecikmeye yol açılmak suretiyle ölümün meydana geldiği, yaşanan tüm bu süreçte sağlıklı ve yaşam dolu annelerinin beklenmeyen ve acılı bir şekilde kaybından dolayı derin acı, elem ve ızdırap sebebiyle uğranılan manevi zararlara karşılık her biri için 50.000 TL olmak üzere toplam 100.000 TL manevi tazminat istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar yakınının … Üniversitesi Tıp Fakültesi Gazi Hastanesinde yapılan tedavi sonucu sevk edildiği … Hastanesi’nde ölmesi olayında, hastanede görevli sağlık personelinin kusuru bulunup bulunmadığı hususu ile kesin ölüm sebebinin belirlenmesi amacıyla Adli Tıp Kurumu marifetiyle yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, hastanın; “26/12/2008 tarihinde Endometrit tanısı konularak yatırıldığı ve hazırlıklar sonrası 05/01/2009 tarihinde histerektomi yapıldığı, postop 2.gün karında ekimoz ve ameliyat yerinde kötü kokulu akıntı geldiğinin fark edilmesi üzerine ameliyata alındığı, sigmoid perforasyonu tespit edildiği, geniş cilt rezeksiyonu ve kolostomi uygulanarak dahiliye yoğun bakıma yatırıldığı, izlemleri sonrası 12/01/2009 tarihinde sevk edildiği, … Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavileri sürerken 06/02/2009 tarihinde öldüğü bildirilen 82 yaşında … hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde;
1- Zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimlerinin incelenmemiş olmakla birlikte tıbbi belgelerde kayıtlı verilere göre kişinin ölümünün histerektomi ameliyatına bağlı bağırsak delinmesi, intraobdominal enfeksiyon, nekrotizan fasitis ve sonrası gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu,
2- Kişinin ölümüne neden olan sigmoid kolon yaralanması, intraabdominal enfeksiyonu ve nekrotizan fasiitin yapılan histerektomi ameliyatına bağlı gelişen komplikasyonlar olduğu,
3- Kişiye histerektomi yapılması kararı ve sonrası gelişen komplikasyonlara yönelik yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu oy birliğiyle mütalaa olunur…” sonucuna ulaşıldığı görülmektedir.
Konuyla ilgili ameliyatı gerçekleştiren kadın hastalıkları ve doğum anabilim dalı öğretim üyesinin ifadesinde;
Postmenapozal kanama yakınması ile 26/12/2009 tarihinde başvuran hastaya, anestezi altında endometrial biopsi yapılması için kadın doğum jinekoloji servisine yatırılarak preopratif tetkiklerine başlanıldığı, 29/12/2009 tarihinde farksiyone küretajla biopsi alındığı, biopsi patolojik incelemesinin “nonspesifik kronik endometrit ile uyumlu bulgular” olarak geldiği, biopsi sonucunda endometrial malinite bulunmamakla birlikte hastanın muayenesi sonucunda endometrial biopsi ile tanısı konulamayan bir malinite olabileceği şüphesiyle hastanın operasyonuna karar verildiği, 05/01/2009 tarihinde hastanın operasyona alındığı, operasyonda sigmoid kolun uterusun arka duvarına yapışık olduğunun görüldüğü, bu tarz yapışıklıkların malinite veya önceden geçirilmiş infeksiyona sekonder olarak gelişebileceği, yapışıklıklar açıldıktan sonra histerektomi ameliyatı gerçekleştirildiği, histerektomi sonrasında barsakların tekrar kontrol edildiği, herhangi bir barsak hasarına rastlanılmadığı, postop 2. günde genel durumu bozulan hastanın acilen pulmoner emboli ön tanısı ile dahiliye yoğun bakım ünitesine alındığı, orada yapılan tetkikler sonucunda intraabdominal patoloji (sepsis, septik şok) düşünülerek aynı gün acilen ameliyata alındığı, ameliyatta sigmoid kolon perforasyonu + karın duvarında yaygın nekrotizan fasitis tespit edildiği, ameliyatta genel cerrahi ve plastik cerrahi ekipleri tarafından, batın duvarı nekrotik bölgelerin debridmanı ve kolostomi açılması işlemleri yapıldığı, açık kalan karın duvarının özel pansuman malzemeleriyle steril olarak kapatıldığı, ameliyatı takiben hastanın yeniden dahiliye yoğun bakım ünitesine gönderildiği, dahiliye yoğun bakım ünitesinde, hastanın takibinin genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde takip edilmesi önerilerine genel cerrahların sıcak bakmadığı, bundan sonraki hasta bakımını üstlenmek istemedikleri, girişimlerin sonuçsuz kaldığı, böyle yoğun bakım ihtiyacı olan bir hastanın malesef genel cerrahi yoğun bakımına alınmadığı, hastanın dahiliye yoğun bakımında yattığı süre içinde ciddi şekilde takip edildiği, ayrıca kadın doğum asistanları tarafından genel cerrahi ve plastik cerrahi asistanlarının, kendilerine gösterdikleri şekilde sabah akşam pansumanlarının yapıldığı, 12/01/2009 tarihinde karın duvarını yeniden değerlendiren plastik cerrahi ekibince tekrar debridman yapılması ve 1-2 hafta içinde uyluktan alınacak flepler ile açık bulunan karın duvarının kapatılmasının uygun görüldüğü, hastanın mevcut durumu nedeniyle genel cerrahi yoğun bakımı gerektiğinden defalarca yapılan çağrılara olumlu yanıt alınamaması üzerine, hasta yakınları ile de durum değerlendirilerek hastanın … Üniversitesi genel cerrahi yoğun bakım ünitesine sevkine karar verilerek ambulansla sevk edildiği ifade edilmiştir.
Ayrıca anılan ifadede; karın içi ameliyatlarda (açık cerrahi, laparatomi-laparoskopi) önceden gelişmiş patolojiler nedeniyle, sindirim sistemi, barsaklar, üriner sistem ve damarlarla ilgili travmaların olabileceği, özellikle barsak travmaları, barsakların karın duvarına olan yapışmaları veya genital organlarla olan yapışıklıkları nedeniyle olabildiği, barsaklarda herhangi bir açılma olduğunda ilgili genel cerrahlar ekibe dahil olarak gerekli tedavilerin yapıldığı, ancak, mevcut vakada olduğu gibi, ameliyatlardaki barsak açılmalarının bazılarının gözle görülmeyecek şekilde ufak da olabileceği belirtilmiştir.
Hastanın iç hastalıkları yoğun bakım ünitesinde takibini yapan öğretim üyesinin ifadesinde;
Ameliyattan sonra, hastanın sekonder iyileşmeye bırakılan açık karnına ait pansumanlarının yapılarak cerrahi alanın takibi için kadın doğum, genel cerrahi ve plastik cerrahi bölümlerine danışıldığı, plastik cerrahinin bu pansumanın deriyi geçmiş olması nedeniyle kendileri tarafından yapılamayacağını ilettikleri, ancak günlük olarak hastayı izlemlerine devam ettikleri, kadın doğum bölümünün bu bakımı genel cerrahi bölümü ile yapabileceklerini ileterek hastayı günlük olarak izledikleri, yara bakımını genel cerrahi katılsa ya da katılmasa da kendileri yapmaya devam ettikleri, yoğun bakım ünitesinin plastik cerrahi bölümü ve kadın doğum bölümü tarafından hastanın sigmoid perforasyonunun bulunması, buna dair onarım yapılmış olması ve sonrasında sekonder iyileşmeye bırakılan karın içi organların dışarıda bulunduğu cerrahi alanın bakımının daha etkin ve uygun sıklıkta yapılması amacıyla hastanın genel cerrahi yoğun bakıma devir edilmesinin uygun olacağının düşünüldüğü, ancak genel cerrahi bölümünün hastanın cerrahi yoğun bakıma devir alınmasını gerekli bulmadığı, hastanın, abdominal cerrahi alanının etkin ve uygun takibi, kapatılmasına yönelik tedavilerin planlanması açısından hastanelerinde bir ilerleme kaydedememiş olmalarından ötürü hastanın başka bir merkezde izleminin uygun olacağının düşünüldüğü, … Üniversitesi genel cerrahi yoğun bakım ünitesinin hastayı kabul etmesi nedeniyle sevk edildiği belirtilmektedir.
Davalı idarece, savunma dilekçesinde genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde yer olmaması nedeniyle hastanın kabul edilmediği belirtilmektedir.
Adli Tıp Kurumu raporunda, kişinin ölümüne neden olan sigmoid kolon yaralanması, intraabdominal enfeksiyonu ve nekrotizan fasiitin yapılan histerektomi ameliyatına bağlı gelişen komplikasyonlar olduğu, kişiye histerektomi yapılması kararı ve sonrası gelişen komplikasyonlara yönelik yapılan işlemlerin tıp kuralları uygun olduğu belirtilmektedir.
Komplikasyon; tıbbi standarda uygun bir müdahale yapılmış olmasına ve her türlü tedbir alınmış olmasına rağmen meydana gelen zararlar olarak tanımlanabilmektedir.
Jinekolojik batın ameliyatlarında, uterus ve overlerin barsaklar ile anotomik komşuluğu nedeniyle yapışıklıklarına bağlı olarak barsaklar komplikasyon olarak zedelenebilmektedir.
Histerektomi ameliyatını yapan doktor tarafından, operasyonda sigmoid kolun uterusun arka duvarına yapışık olduğunun görüldüğü, bu tarz yapışıklıkların malinite veya önceden geçirilmiş infeksiyona sekonder olarak gelişebileceği, yapışıklıklar açıldıktan sonra histerektomi ameliyatı gerçekleştirildiği, histerektomi sonrasında barsakların tekrar kontrol edildiği, herhangi bir barsak hasarına rastlanılmadığı, ancak ameliyatlardaki barsak açılmalarının bazılarının gözle görülmeyecek şekilde ufak da olabileceği belirtilmiştir. Bu tür ameliyatlarda, yapışıklık durumunda barsak delinmesi öngörülebilir bir komplikasyon olup, komplikasyonla mücadele adına organlarda hasar olup olmadığına ilişkin ileri tetkik yapılması gerekirken yapılmadığı, hastanın durumunun kötüleşmesi üzerine ameliyattan iki gün sonra pulmoner emboli ön tanısı ile kaldırıldığı dahiliye yoğun bakım ünitesinde tekrar ameliyata alındığı sırada barsak perforasyonunun fark edilip onarıldığı görülmektedir.
Ayrıca hastada nekrotizan fasiitis gelişmesi nedeniyle organ debridmanı yapıldığı, hastanın genel cerrahi yoğun bakımında tedavi görmesi gerektiğinin düşünülmesine rağmen hastanın anılan servise alınmadığı, hastanın takibinin yapıldığı dahiliye yoğun bakım ünitesince, ameliyattan sonra, hastanın sekonder iyileşmeye bırakılan açık karnına ait pansumanlarının yapılarak cerrahi alanın takibi için kadın doğum, genel cerrahi ve plastik cerrahi bölümlerine danışıldığı, plastik cerrahinin bu pansumanın deriyi geçmiş olması nedeniyle kendileri tarafından yapılamayacağını ilettikleri, ancak günlük olarak hastayı izlemlerine devam ettikleri, kadın doğum bölümünün bu bakımı genel cerrahi bölümü ile yapabileceklerini ileterek hastayı günlük olarak izledikleri, yara bakımını genel cerrahi katılsa ya da katılmasa da kendileri yapmaya devam ettikleri ifade edilmektedir.
Her ne kadar, davalı idarece genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde yer olmaması nedeniyle hastanın genel cerrahi yoğun bakım ünitesine alınmadığı belirtilmekte ise de, anılan üniversite hastanesinde görevli doktor ifadesinde hastanın genel cerrahi servisine tedavisinin üstlenilmemesi nedeniyle alınmadığı, bir başka ifade de ise genel cerrahi bölümünün hastanın cerrahi yoğun bakıma devir alınmasını gerekli bulmadığının belirtildiği, hastanın genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde yer olmaması nedeniyle kabul edilmediğine ilişkin ifadeye rastlanılmadığı görülmektedir.
Yukarıda anlatımı yapılan hususların birlikte değerlendirilmesinden; histerektomi operasyonundan sonra ortaya çıkan komplikasyonlarla mücadele esnasında yaşananların (genel cerrahi yoğun bakımında hastanın takip edilmesi gerekirken bir türlü anılan servise alınmaması, barsak delinmesinin tespitine yönelik yeterli tetkik yapılmaması) davalı idarece komplikasyonla mücadelede kendinden beklenen özeni göstermediği, hastanın ölümüyle sonuçlanan bu sürecin hasta yakınları üzerinde tahribat yarattığı, davacılarda, annelerinin tedavisinin gerektiği gibi yürütülmediği yönünde şüphe, endişe ve üzüntüye yol açtığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davacıların maruz kaldığı acı, elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat isteminin reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … 11. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile temyize konu idare mahkemesi kararının onanması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.