Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4462 E. 2016/4033 K. 06.06.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4462 E.  ,  2016/4033 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4462
Karar No : 2016/4033

Temyiz Eden (Davacılar) : 1- 2- 3-
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekilleri :
İstemin Özeti : … 1.İdare Mahkemesi’nin ….. tarih ve E:… sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, 2577 sayılı Kanunun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacıların eşi/annesi olan …., zamanında ve gerektiği şekilde tedavi uygulanmadığı, vefat etmesinde hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek maddi ve manevi zararlarının tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… 1. İdare Mahkemesi’nce; Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca olayda hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1. maddesiyle Adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurularak; 2. maddesinde, Kurumun mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 15. maddesinde, Adli Tıp Genel Kurulunun; Adli Tıp İhtisas Kurulları ve İhtisas Daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hakimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibariyle yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri; Adli Tıp İhtisas Kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri; Adli Tıp İhtisas Kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkiler; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile İhtisas Dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp İhtisas Dairelerinin ve Adli Tıp Şube Müdürlüklerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri; Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri; konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıların yakını … tarihinde rahatsızlanarak … Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne başvurduğu, Dr. …. tarafından verilen ilaçları kullanmasına karşın, şikayetinin geçmeyip ağırlaşması üzerine takip eden günlerde iki kez daha acil servise müracaat ettiği ve … tarafından muayene edildiği, şikayetinin geçmemesi üzerine tedavisinin daha donanımlı bir hastanede yapılması gerektiği gerekçesiyle önce … Devlet Hastanesi’ne akabinde de … Devlet Hastanesi’ne sevk edildiği, anılan hastanede tedavisi devam ederken 15/11/2009 tarihinde vefat ettiği görülmektedir.
… Kaymakamlığı tarafından 4483 sayılı Kanun çerçevesinde ön inceleme yaptırılarak 30/06/2010 tarih ve 2010/22 sayılı kararla …. ve … yargılanması yolunda soruşturma izni verilmiştir.
…. Kaykamamlığınca yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen 16/04/2010 tarihli inceleme raporunda özetle, … adlı hastanın şikayetlerinin başlamasından itibaren altta yatan herhangi bir predisposan bir etken bulunamamakla beraber, tedavi yapan … Devlet Hastanesi hekimleri ve sevki yapan … Devlet Hastanesi dahiliye hekimi tarafından hastalığın çok hızlı ilerlediğinin söylendiği, 7 Kasım Cumartesi günü, yani hastanın ilk müracaat ettiği gün dahiliye hekimi uzman nöbetçisi olmasına rağmen, hastayı pazartesi günü icap nöbetinde göğüs hastalıkları uzmanının izinli olması nedeniyle muayene ettiği, ön tanısını koyarak sevkini yaptığı, acil servise iki defa başvuruda bulunmasına rağmen tetkiklerinin Pazartesi sabaha karşı yapılmış olduğu, hastalığın da çok hızlı ilerleme eğiliminde olması nedeniyle şikayetlerin hızlı geliştiği ve çeşitlendiği kanaatinin oluştuğu, ama ifadelerden ve kayıtlardan bu şikayet ve anamnezin yeterli alınmadığı ve herhangi bir laboratuar ve görüntüleme metodunun teşhise yardımcı olmak için kullanılmadığının tespit edildiği belirtilmiştir.
… C.Başsavcılığı’nca olaya ilişkin olarak Adli Tıp Kurumundan rapor istenilmiş olup, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulundan alınan 29/06/2011 tarih ve 2069 karar sayılı raporda,
07/11/2009 tarihinde rahatsızlandığı, … Devlet Hastanesi Acil’e götürüldüğü, medikal tedavi sonrası eve gönderildiği, 08/11/2009 tarihinde bel ağrısı, akut bronşit tanısı ile medikal tedavi uygulandığı, 09/11/2009 tarihinde ishal, solunum güçlüğü, ateş şikayetiyle geldiği, ilk tedavisini takiben Söke Devlet Hastanesi’ne sevk edildiği, oradan … Devlet Hastanesine gönderildiği ve burada tedavi altında iken 15/11/2009 tarihinde öldüğü bildirilen 1966 doğumlu … hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde:
1- Zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olup tıbbi belgelere göre, kişinin ölümünün pnömoni ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu ancak pnömoninin kaynağının primer ve/veya sekonder olduğunun ayrımının yapılamadığı,
2- Pnömoninin erken evresindeki fizik muayene bulgularının ağır olmayabileceği, tablonun daha sonradan oturabileceği, akciğer enfeksiyonuna yönelik verilen tedavilerin kişinin şikayetlerine uygun olduğu, kişinin şikayetlerinin ağırlaşması üzerine … Devlet Hastanesine sevk edildiği, ilk başvuruda akciğer grafisinin çekilmesinin zorunlu olmadığı, … Devlet Hastanesinde kişiyi muayene eden pratisyen hekimlerin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, … Devlet Hastanesine solunum sıkıntısı ile başvurduğu ve ileri tetkik amaçlı sevk edilmesinin uygun olduğu, … Devlet Hastanesinde ağır pnömoni tablosu ile gelen ve ARDS tabloyla seyreden kişiye yapılan uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğunun” belirtildiği, anılan rapora dayalı olarak … C.Başsavcılığı’nın 18…. tarih ve Soruşturma … sayılı kararıyla şüpheli doktorlar hakkında Kovuşturmaya Yer Olmadığına kararı verildiği, davacılar tarafından karara yapılan itirazın … 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve … D.iş sayılı kararıyla reddedildiği görülmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta öncelikle araştırılması gereken husus hizmet kusurudur.İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla ceza hukuku ilkeleri baz alınmak suretiyle tanzim edilen ve doktora kusur atfetmeyen rapora tek başına itibar edilmesi olanaksızdır.
… Kaymakamlığınca yaptırılan ön inceleme üzerine düzenlenen raporda, davacılar yakınının 07/11/2009 tarihinde Cumartesi günü rahatsızlanarak … Devlet Hastanesine müracaat ettiği, medikal tedavi sonrası evine gönderildiği, 08/11/2009 tarihinde tekrar acıle başvurduğu, medikal tedavi uygulandığı, tetkiklerinin 09/11/2009 tarihi Pazartesi sabaha karşı yaptırıldığı, bu tarihe kadar herhangi bir laboratuar ve görüntüleme metodunun teşhise yardımcı olmak için kullanılmadığı belirtilmiş olup, Adli Tıp Kurumu raporunda ise, hastanın ilk başvurusunda akciğer grafisinin çekilmesinin zorunlu olmadığı belirtilmiş olup, hastanın 08/11/2009 tarihli ikinci başvurusunda akciğer grafisi ya da ek tetkiklerin yapılıp yapılmaması gerektiği hakkında değerlendirmede bulunulmamıştır.
Durum böyle olunca; davacılar yakınının, hastaneye ikinci başvurusu olan 08/11/2009 tarihinde herhangi bir laboratuar ve görüntüleme metodunun teşhise yardımcı olmak için kullanılmamasının eksiklik olup olmadığı, davacılar yakınının davalı idareye bağlı hastanelere ilk müracaatından itibaren hastalığının teşhis ve tedavisinde hizmet kusuru olup olmadığı taraf iddiaları da değerlendirilmek suretiyle Adli Tıp Genel Kurulundan açıklamalı ve gerekçeli yeni bir rapor alındıktan sonra uyuşmazlık konusu olay hakkında karar verilmelidir.
Bu nedenle, eksik inceleme sonucu verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, .. 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.