Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4343 E. 2016/3785 K. 26.05.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4343 E.  ,  2016/3785 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4343
Karar No : 2016/3785

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) : Sağlık Bakanlığı
Vekili : Huk. Müş.

İstemin Özeti : Davacının, 06.03.2002 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesinin acil bölümüne nefes darlığından başvurması sonrası kendisine yapılan enjeksiyon sebebiyle kalıcı sakatlığa uğradığı ileri sürülerek 7.059,00 TL maddi ve şiddetli üzüntü ve acılar sebebiyle 30.000,00 TL manevi zararın olay tarihi olan 06.03.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda; … 1. İdare Mahkemesi’nce, olayla ilgili olarak alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 30.06.2010 tarih ve 6549 nolu raporunda; 1977 doğumlu …’un (Katırcı) SSK … Bölge Hastanesinde sinirsel baş ağrısı teşhisi ile Doktor tarafından önerilen Diazem+Novalgin ilaçlarının intramüsküler olarak sağ kalçadan hemşire tarafından yapılmasının ardından sağ bacakta gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu, enjeksiyon yapılan noktayı tam olarak gösteren tıbbi belge olmamakla birlikte Doktorun ifadesinden enjeksiyonun lokalizasyonun doğru yerde olduğunun anlaşıldığı, enjeksiyon doğru yere yapılmış olsa dahi yapılan yerde oluşacak ödem ve/veya hematomun sinire mekanik baskı yapabileceği ayrıca yapılan ilacın “difüzyon” yolu ile içine nüfuz edip toksik etki ile de sinire hasar verebileceği tıbben bilindiğinden, tüm bunların da enjeksiyon uygulamalarının beklenir komplikasyonlarından olduğu tespitlerine yer verildiği, davacıya yapılan enjeksiyon sonrası gelişen durumda davalı idareye atfı – kabil bir kusurun bulunmadığından, davacının maddi ve manevi tazminat isteminin idarece karşılanma olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi :
Düşüncesi :Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “kararın bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, … 1. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) AZLIK OYU

Dava; 1977 doğumlu olan …’un (Katırcı) SSK … Bölge Hastanesinde sinirsel baş ağrısı teşhisi ile doktor tarafından önerilen Diazem+Novalgin ilaçlarının intramüsküler olarak sağ kalçadan enjeksiyon işlemi sonrasında, sağ ayağında meydana gelen şikayetler neticesinde bundan sonraki hayatında enjeksiyona bağlı düşük ayak tanısı konularak ağır akson kaybına uğradığından bahisle hizmet kusuru işlendiği ileri sürülerek, toplamda 7.059,00 TL maddi ve şiddetli üzüntü ve acılar sebebiyle 30.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle iş bu dava açılmıştır.
Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesi’ne göre; herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. ” Yine Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında ise, “idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu” hükme bağlanmaktadır.
Ayrıca, “Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır. Yaşam ve vücut bütünlüğü üzerindeki temel hak, devletlere pozitif mükellefiyet, yükleyen haklardan olduğu”, Yüksek Mahkeme kararında yer almıştır. (Anayasa Mahkemesi’nin 30/12/2010 tarih E:2007/78, K:2010/120, kararı )
” Devlet ” ve devletin mustakil organları ile” fertler “arası ihtilaf mukayeselerinde; “idare ” güç ve otoritenin sembolü ancak hukuki kaidelerle mukayyet kamu tüzel kişiliği olarak varlığını devam ettirdiği halde, karşısında yer alan ” fertler ” ise idareye göre çok daha güçsüz ve zayıf ancak idare tarafından hayatı istikametlendirilen ve yönetilen muhataplar olarak var olurlar.
Hal böyle olunca; kişiye sunulan sağlık hizmeti neticesinde, kendisini ömür boyu takip edecek bir arazla (felaketle) karşı karşıya bırakılmasında şahsa ait bir kusur olmadığı hususunda herkes hemfikirdir… Dosya şumulünde böyle bir iddia da bulunmamaktadır.
Bu bakımından sağlıklı sunulmayan bir kamu hizmeti neticesinde ortaya çıkan böyle bir problemle; bu kişinin günlük yaşam aktivitesinde başta sosyal çevresi, anne olarak çocuklarının bakım ve görümünde ve iş hayatında hasılı bir kül olarak ele aldığımızda, istenmeyen bu durum hayatın her safahatında tecezzi kabul etmez bir gerçek olarak varlığını devam ettirecektir.
Uluslararası sözleşmeler, hak, hukuk ve adalet mefhumları muvacehesinde; ortaya çıkan bu zararı ve neticelerini idareye göre çok daha güçsüz durumda bulunan ve tam teşekküllü hastaneye müracaattan başka hiçbir kusur izafe edilemeyen, mağdur şahsa tahmil etmek (yüklemek), hiçbir hakkaniyet kaidesiyle bağdaşmadığından, tazminatın külliyen reddine yönelik, alınan çoğunluk kararına iştirak etmiyorum.