Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4292 E. 2018/1953 K. 20.02.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4292 E.  ,  2018/1953 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4292
Karar No : 2018/1953

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekili :
Davanın Özeti : 28/09/2011 tarih ve 39617 sayılı Onay ile yürürlüğe konulan na Bağlı İlçe Devlet Hastanelerinde Entegre Sağlık Hizmeti Sunulmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönergenin; anılan düzenleme ile koruyucu sağlık hizmetleri ile tedavi edici sağlık hizmetlerinin bir araya getirilerek entegre sağlık hizmet modeli şeklinde yeni bir hizmet sunum modeli oluşturulduğu, böylesi bir hizmet sunum modelinin Kanun ya da Yönetmelik ile düzenlenmesi gerektiği; Yönerge’de geçen “ilçe devlet hastanesi” tanımının Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’nde mevcut tanıma uymadığı; bu düzenleme ile hastanelerin sağlık ocaklarına dönüştürülmesinin amaçlandığı; E-II ve E-III grubu İlçe Devlet Hastanelerinin de kapatılarak aile hekimliği merkezine dönüştürüldüğü, bu yünüyle düzenlemenin hukuka aykırı olduğu; yeni hizmet sunumunda personele yönelik olarak yapılan düzenlemenin özlük haklarının ihlali niteliğinde olduğu; E-II ve E-III grubu İlçe Devlet Hastanelerinde 6’dan az hekim bulunması halinde acil nöbetlerinin yardımcı sağlık personeli tarafından tutulacağı hususunun düzenlendiği; muayene yetkisi bulunmayan, tanı koyma ve tedavi etme yetki ve bilgisi olmayan yardımcı sağlık personeline çok ağır bir sorumluluk yüklendiği; düzenlemenin kamu yararı ve hukuka aykırı olduğu; ek ödeme mevzuatında düzenlenmeyen bir hususun Yönerge ile düzenlendiği, belirtilen nedenlerle anılan Yönergenin tümünün şekil, sebep ve amaç unsurları yönünden hukuka ve normlar hiyerarşisine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Sağlık hizmetlerinde verimliliğin artırılması, kaynak tasarrufunun sağlanması ve hizmet sunumunun güçlendirilerek yetkili merkezden sunulması için, ulaşım imkânları, nüfus, coğrafi ve sosyo-ekonomik şartlar ve bölge merkezli sağlık planlaması kriterleri gözetilmek suretiyle kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, birinci basamak ve gezici sağlık hizmetleri ile yataklı tedavi hizmetlerinin ilçe devlet hastaneleri bünyesinde aile hekimleriyle birlikte entegre sağlık hizmeti sunum modeli ile verilmesi amacıyla dava konusu düzenlemenin hazırlanarak yürürlüğe konulduğu; anılan Yönerge’nin, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 181 sayılı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği, Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği ile Aile Hekimliği Uygulaması Kapsamında nca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ile Sözleşme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin amir hükümlerine dayanılarak hazırlandığı; uygulamanın genel kapsamının dayanakta belirtilen düzenlemelerle belirlendiği, genel kapsam dışında kalan hususların ise daha alt hukukî metinlerle düzenlendiği; söz konusu Yönerge’de, E-II ve E-III grubu İlçe Devlet Hastanelerinin, birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetlerinin aile hekimleri ile birlikte verildiği sağlık kurumları olarak nitelendirildiği; ilçe devlet hastanelerinin, bünyesinde koruyucu, birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetleri ile gezici sağlık hizmetlerinin yanı sıra acil sağlık hizmeti, doğum, ayaktan ve gerektiğinde hasta yatırarak tıbbi ve cerrahi müdahale yapılabilen, hasta potansiyeline göre diyaliz ünitesi bulundurabilen, ağız diş sağlığı gibi sağlık hizmetlerinin ilçedeki diğer sağlık birimleri ve aile hekimleriyle bir arada ve tek merkezden, entegre sağlık hizmet sunum modeli ile verilebildiği hastaneler olarak tanımlandığı; Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’ndeki tanımlamalara uygun bir tanımlamaya yer verildiği; entegre sağlık hizmet modelinin yeni bir hizmet sunum modeli olduğu; söz konusu modelle personel ve kaynak israfının önlenmesinin amaçlandığı; bu kapsamda, açılan entegre sağlık tesisinde birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetlerinin bir arada verilmek suretiyle kaynak ve personel kullanımının daha rasyonel bir biçimde plânlandığı; hastanelerin kapatılarak sağlık ocağına dönüştürülmesinin söz konusu olmadığı; Yönergenin 8. maddesi ile yardımcı sağlık personeline hasta muayene etme, tanı koyma veya tedavi etme yetkisi verilmediği, adı geçen personelin sadece kendi görev ve yetkileri kapsamında hizmet sunmalarının amaçlandığı; Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ne göre de, 6 ve 6’dan az hekim bulunan yerlerde tabiplerin ve aile hekimlerinin icap nöbeti (evde nöbet) ile yükümlendirildiği; yardımcı sağlık personeline bırakıldığı iddia edilen hasta muayene etme, tanı koyma veya tedavi etme gibi hekimlik mesleğine ilişkin görevlerin icap nöbetçisi tabip veya aile hekimi tarafından ifa edildiği; entegre sağlık hizmeti sunulan bu yerlerdeki personelin ek ödemesinin ek ödeme mevzuatına uygun olarak düzenlendiği; anılan düzenlemenin üst hukuk normlarına, hukuka, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi:
Düşüncesi : Dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; 28.09.2011 tarih ve 39617 sayılı onay ile yürürlüğe konulan, “na Bağlı İlçe Devlet Hastanelerinde Entegre Sağlık Hizmeti Sunulmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönergenin” iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın, “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiş, “Mahkemelerin Bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinde de, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyecekleri kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinde de yukarıda belirtilen Anayasa hükmüne paralel bir düzenleme öngörülerek, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirttiği gibi, hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir. Anayasa’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik hukuk Devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Yargı denetimi, hukuk devletinin “olmazsa olmaz” koşuludur.
Ancak; yargısal denetim, tek başına, bir devletin Hukuk Devleti niteliğini kazanılabilmesi için yeterli görülemez. Bunun yanında; Devletin tüm organlarının yargısal kararlara saygılı olmaları yanında bu kararların gereğinin de tam anlamıyla yerine getirilmesi gerekmektedir.
İşte bu nedenledir ki; mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmek, yasama ve yürütme organları ile idare için, bir yetki değil, bir “anayasal ve yasal yükümlülük”tür. Biri, yasalarda gösterilen süreler içinde yargı kararlarının gereklerine uygun işlem yapmak ve eylemde bulunmak; diğeri de, bu kararları hiçbir suretle değiştirmemek gibi iki yönlü olan bu yükümlülük, yasama ve yürütme organları ile idareye, yargı kararlarının hukuki sonuçlarının oluşmasına engel olma ya da onları etkisizleştirme yetkisi tanımamakta; aksine, yargı kararlarının bu etki ve sonuçlarının yaşama geçirilebilmesi için gerekeni yapma zorunluluğu getirmektedir.
Dava konusu Yönerge ile, ulaşım imkânları, nüfus, coğrafi ve sosyo-ekonomik şartlar ve bölge merkezli sağlık planlaması kriterleri gözetilerek kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetleri ve gezici sağlık hizmetleri ile yataklı tedavi hizmetlerinin ilçe devlet hastaneleri bünyesinde aile hekimleri ile birlikte entegre sağlık hizmet sunum modeli ile verilmesini, verilecek hizmetin kapsamını, çalışma usul ve esaslarını, personelin sorumluluklarını, idari ve mali hususlar ile işleyişe dair diğer hususların temel esasları belirlenmiştir.
Aynı konunun düzenlendiği ve daha önce yürürlükte olan, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 10.2.2006 tarih ve 1387 sayılı yazısı ile yürürlüğe giren “İlçe/Belde Gün Hastanelerinin Açılması, Kapanması ve Buralarda Verilecek Sağlık Hizmetleri Hakkında Yönergesi”nin iptali istemiyle açılan dava sonucunda, Danıştay Onuncu Dairesinin kesinleşen 3.2.2009 tarih ve E:2006/2132, K:2009/555 sayılı kararı ile Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği ile ayrı işlevlere sahip olduğu belirtilen İlçe/Belde hastaneleriyle gün hastanelerinin birleştirilmesi ve aynı çatı altında hizmet vermesinin sağlanmasına yönelik düzenlemelerin kanun ya da yönetmelikle yapılması gerekirken bu konuların Yönergeyle düzenlenmesinin normlar hiyerarşisine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.” gerekçesiyle Yönergenin iptaline karar verilmiştir.
Buna göre, mahkeme kararlarının gereği gibi yerine getirilmesi konusunda “anayasal ve yasal yükümlülük” altında bulunan idarenin konuyu tekrar yönerge ile düzenlemesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 28.09.2011 tarih ve 39617 sayılı onay ile yürürlüğe konulan, “na Bağlı İlçe Devlet Hastanelerinde Entegre Sağlık Hizmeti Sunulmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönergenin” iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren, Danıştay Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca Danıştay Onbeşinci ve İkinci Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; 28/09/2011 tarih ve 39617 sayılı Onay ile yürürlüğe konulan, na Bağlı İlçe Devlet Hastanelerinde Entegre Sağlık Hizmeti Sunulmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönerge’nin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın, “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiş, “Mahkemelerin Bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinde, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organlar ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyecekleri kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinde de yukarıda belirtilen Anayasa hükmüne paralel bir düzenleme öngörülerek, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında belirttiği gibi, hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir. Anayasa’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik hukuk Devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Yargı denetimi, hukuk devletinin “olmazsa olmaz” koşuludur. Bu bağlamda, mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmek, yasama ve yürütme organları ile idare için, bir yetki değil, bir “anayasal ve yasal yükümlülük” tür.
Dava konusu Yönerge ile, ulaşım imkânları, nüfus, coğrafi ve sosyo-ekonomik şartlar ve bölge merkezli sağlık planlaması kriterleri gözetilerek kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetleri ve gezici sağlık hizmetleri ile yataklı tedavi hizmetlerinin ilçe devlet hastaneleri bünyesinde aile hekimleri ile birlikte entegre sağlık hizmet sunum modeli ile verilmesi, verilecek hizmetin kapsamı, çalışma usul ve esasları, personelin sorumlulukları, idari ve mali hususlar ile işleyişe dair diğer hususların temel esasları belirlenmiştir.
Aynı konunun düzenlendiği ve daha önce yürürlükte olan Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 10/02/2006 tarih ve 1387 sayılı yazısı ile yürürlüğe giren İlçe/Belde Gün Hastanelerinin Açılması, Kapanması ve Buralarda Verilecek Sağlık Hizmetleri Hakkında Yönergesi’nin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onuncu Dairesi’nin kesinleşen 03/02/2009 tarih ve E:2006/2132, K:2009/555 sayılı kararında:
“3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. maddesinde sağlık hizmetleriyle ilgili temel esaslar şu şekilde sıralanmıştır:

Anılan Yasa’nın 9. maddesinin (c) bendinde ise; bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet personel kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususlar Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir hükmü yer almıştır.
181 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin 43. maddesinde de; Bakanlığın kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Anayasa’nın 124. maddesinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceği hükme bağlanmıştır.
Tebliğ, genelge ve yönerge gibi düzenleyici işlemler ise; bir yönetmeliğin veya Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasını göstermek amacıyla ve onlara aykırı hükümler içermemek şartıyla yönetmeliklerde veya Bakanlar Kurulu Kararlarında gösterilen usul ve yöntemleri “açıklayıcı” hükümler taşıyan, yeni bir yöntem ve usul getirmeyen ve dayanağı mevzuattaki hükümler dışında yeni bir düzenleme içermeyen genel düzenleyici işlemlerdir.
Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 10.2.2006 tarih ve 1387 sayılı yazısı ile yürürlüğe giren İlçe/Belde Gün Hastanesi Hizmet Yönergesinin dayanakları arasında,
a) 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
b) 181 Sayılı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gösterilmiştir.
Anılan Yönerge’de yer alan, “İlçe merkezinde mevcut Verem Savaş Dispanseri ve Sağlık Ocağı, Ana- Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi, Acil Sağlık İstasyonu, v.b. sağlık kuruluşları, İlçe/Belde Gün hastanesi hizmetleri ile birleştirilir/entegre edilir.” hükmü göz önüne alındığında anılan yönerge ile ilçe merkezlerinde sağlık hizmeti sunan kurumlar açısından önemli ve esaslı değişiklikler getirilmekte olup, sağlık hizmetinin söz konusu olduğu böyle önemli bir konunun Yasa ya da yönetmelikle düzenlenmesi gerekirken Yönergeyle düzenlenmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’nin 5. maddesinde, sağlık kurumlarının işlevlerine göre 5 gruba ayrılacağı belirtilerek, bunlar;
“a) İlçe/Belde hastanesi: bünyesinde 112 hizmetleri, acil, doğum, ayaktan ve yatarak tıbbi müdahale, muayene ve tedavi hizmetleri ile koruyucu sağlık hizmetlerini bütünleştiren, görev yapan tabiplerin hasta kabul ve tedavi ettiği, ileri tetkik ve tedavi gerektiren durumlarda hastaların stabilize edilerek uygun bir şekilde sevkinin sağlandığı sağlık kurumlarıdır.
b) Gün hastanesi: birden fazla branşta, günübirlik ayakta muayene, teşhis, tedavi ve tıbbi bakım hizmetleri verilen asgari 5 gözlem yatağı ile 24 saat sağlık hizmeti sunan bir hastane bünyesinde veya bir hastane ile koordineli olmak kaydı ile kurulan sağlık kurumlarıdır.
c) Genel hastaneler: her türlü acil vak’a ile yaş ve cinsiyet farkı gözetmeksizin, bünyesinde mevcut uzmanlık dalları ile ilgili hastaların kabul edildiği ve ayaktan ve yatarak hasta muayene ve tedavilerinin yapıldığı en az 50 yataklı sağlık kurumlarıdır.
d) Özel dal hastaneleri: belirli bir yaş ve cins grubu hastalar veya belirli bir hastalığa tutulanların, yahut bir organ veya organ grubu hastaların müşahade, muayene, teşhis, tedavi ve rehabilitasyonlarının yapıldığı sağlık kurumlarıdır.
e) Eğitim ve araştırma hastaneleri: öğretim, eğitim ve araştırma yapılan uzman ve yan dal uzmanların yetiştirildiği genel ve özel dal sağlık kurumlarıdır.” şeklinde sayılarak tanımlanmıştır.
Anılan maddenin son fıkrasında da, Yataklı tedavi kurumlarındaki poliklinik hizmetlerine halkın kolay ulaşabilmesi, hastane polikliniklerindeki yığılmaların önlenmesi amacıyla hastanelere bağlı olarak semt poliklinikleri kurulabileceği, semt polikliniklerinin açılması, hizmetin veriliş şekli, poliklinik ve acil servis hizmetlerinin çalışma usul ve esasları ile burada görevli personelin, görev, yetki ve sorumluluklarına dair usul ve esasların nca çıkarılacak bir Yönerge ile belirleneceği hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yönetmelik hükmünde sağlık kurumları işlevlerine göre bir ayrıma tabi tutulurken; İlçe/Belde hastaneleriyle Gün hastanesi ayrı ayrı sınıflandırılarak tanımlanmış olup, anılan maddenin son paragrafında da sadece semt polikliniklerine ilişkin hususların Yönergeyle düzenlenebileceği belirtilmiştir.
Bu durumda, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği ile ayrı işlevlere sahip olduğu belirtilen İlçe/Belde hastaneleriyle Gün hastanelerinin birleştirilmesi ve aynı çatı altında hizmet vermesinin sağlanmasına yönelik düzenlemelerin kanun ya da yönetmelikle yapılması gerekirken bu konuların Yönergeyle düzenlenmesinin normlar hiyerarşisine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.” gerekçesiyle Yönergenin iptaline karar verilmiştir.
Buna göre, mahkeme kararlarının gereği gibi yerine getirilmesi konusunda “anayasal ve yasal yükümlülük” altında bulunan idarenin, verilen iptal kararı üzerine, sağlık hizmetlerinde verimliliğin artırılması, kaynak tasarrufunun sağlanması ve hizmet sunumunun güçlendirilerek yetkili merkezden sunulması için, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, birinci basamak ve gezici sağlık hizmetleri ile yataklı tedavi hizmetlerinin ilçe devlet hastaneleri bünyesinde aile hekimleriyle birlikte entegre sağlık hizmeti sunum modeli ile verilmesine yönelik düzenlemenin kanun ya da yönetmelikle düzenlemesi gerekirken yargı kararı dikkate alınmaksızın tekrar yönerge ile düzenlemesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 28/09/2011 tarih ve 39617 sayılı Onay ile yürürlüğe konulan na Bağlı İlçe Devlet Hastanelerinde Entegre Sağlık Hizmeti Sunulmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönerge’nin İPTALİNE, aşağıda dökümü yapılan …-TL. yargılama gideri ile kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL. vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.