Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4244 E. 2016/2386 K. 07.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4244 E.  ,  2016/2386 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4244
Karar No : 2016/2386

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacılar) : 1-
2-
3-
4-
Vekili :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesi’nin … günlü, … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi : Mahkeme kararının faize ilişkin kısım yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacıların yakını S….. Ç……’ın 21.04.2005 tarihinde yaralanması üzerine K…… Y……. İ…… Hastanesinde yapılan tedavisi sonrasında taburcu edildiği ancak yanlış teşhis ve tedavi nedeniyle 02.06.2005 tarihinde vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla anne için 20.160,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, baba için 18.720,00 TL maddi 15.000,00 TL manevi, kardeşler için ayrı ayrı 7.500,00′ er TL manevi tazminatın yakınlarının ölüm tarihi olan 02.06.2005 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nce; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 21.12.2005 tarihli otopsi raporunda, davacıların yakınının ölüm sebebi ile ilgili olarak “kesici ve delici alet yaralanmasına bağlı diafragma yırtılması ile batın içi organların göğüs boşluğunda fıtıklaşması ve boğulmasıyla gelişen komplikasyonlardan ileri geldiği, zamanında diafragma yırtığının tamir ve tedavi olması durumunda kişinin kurtulmasının mümkün olduğu oybirliğiyle mütalaa olunur” şeklinde görüş bildirildiği, öte yandan davacıların yakınının ölümünde kusuru olduklarından bahisle davalı idareye bağlı hastanede görevli iki hekime … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve …esas sayılı kararı ile 2 şer yıl 6 şar ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği ve bu cezaların 18.200,00 er TL adli para cezasına çevrildiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 21.12.2005 tarihli otopsi raporundan ve … 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından ölüm olayında kusuru bulunanların belirlenmesi için Yüksek Sağlık Şurası’ndan bilirkişi raporu istenilmesi üzerine düzenlenen 25-28 Mart 2009 tarih ve 12087 karar sayılı yüksek sağlık şurası kararının birlikte değerlendirilmesinden, davacıların yakını S…. Ç…….ın ölümünün davalı idarenin sunduğu hizmeti eksik sunması diğer bir ifadeyle hizmetin kötü işlemesi nedeniyle gerçekleştiği sabit olduğundan, zararın hizmet kusuru ilkesi gereğince davalı idarece tazmini gerektiği, yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde hukukçu hesap bilirkişi Av. C…. V…. tarafından düzenlenen ve Mahkeme kaydına 27.06.2011 tarihinde giren bilirkişi raporunda, asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamada anne için 16.844,69 TL, baba için ise 15.469,88 TL destekten yoksun kalma zararı hesaplandığı, buna göre anne için istenilen maddi tazminat isteminin 16.844,69 TL’sinin kabulü fazlaya ilişkin kısmının reddi, baba için istenilen maddi tazminat isteminin 15.469,88 TL’sinin kabulü fazlaya ilişkin kısmının reddi, S….. Ç…..’ın ölümü nedeniyle davacıların ızdırabı karşılığı anne ve baba için 10.000,00′ er TL, kardeşler için 5.000,00 er TL manevi tazminat isteminin kabulü, fazlaya ilişkin tutarların reddi, kabul edilen tazminat miktarlarına uygulanacak yasal faizin başlangıç tarihine gelince, davacılar tarafından açılan ancak merciine tevdi kararı verilen E:2009/748 sayılı dava dosyasının dava dilekçesinin Mahkemenin kaydına girdiği tarih olan 13.10.2009 tarihinden itibaren, kabul edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına yasal faiz uygulanması gerektiği, toplam 32.314,57 TL maddi ve 30.000.00 TL manevi tazminat isteminin kabulüne, fazlaya ilişkin 6.565,43 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminat istemlerinin reddine, kabulüne karar verilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına 13.10.2009 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması yönünde karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, adı geçen Mahkeme kararının kabule ilişkin kısmının ve bu kısma yürütülen faizin başlangıç tarihinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının, maddi ve manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Kararın kabul edilen tazminat miktarlarına yürütülecek faize ilişkin bölümü incelenecek olursa;
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Bakılan davada, davacılar tarafından idareye başvuru yapılmadan 13/10/2009 havale tarihli dilekçe ile açılan davada, Mahkeme tarafından 02/12/2009 tarihinde merciine tevdi yönünde verilen bu kararı davalı idareye 16/12/2009 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla bakılan davada tazminat miktarı bakımından, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan dava dilekçesinin idareye tebliğ edildiğ 16/12/2009 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, tazminat miktarına idareye başvuru yapılmadan verilen 13/10/2009 havale tarihli dilekçe tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüyle … İdare Mahkemesi’nin … günlü, … sayılı kararının, tazminat miktarına 13/10/2009 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA, davalı idarenin temyiz isteminin kısmen reddi ile anılan kararın, diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş ( 15 ) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.