Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4226 E. 2016/2798 K. 22.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4226 E.  ,  2016/2798 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4226
Karar No : 2016/2798

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … 8. İdare Mahkemesi’nin … günlü, … sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi Düşüncesi : Temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, davalı idareye ait hastanede klinik patoloji laboratuvarlarında verdiği kan üzerinde yapılan testler sonucunda hıv virüsü taşımadığı halde “Hıv testi pozitif” şeklinde verilen rapor nedeniyle yaşadığı üzüntü ve acıdan dolayı 10.000,00-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalı idarece tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davacının, bir tanıdığına kan vermek için verdiği kan üzerinde davalı idareye ait hastanede klinik patoloji laboratuvarlarında kan testi üzerinde yapılan test sonucunda hıv virüsü taşımadığı halde “Hıv pozitif” yönünde rapor verilmiş ise de, onay testi yapılmadan davacının hıv virüsü taşıdığı hususunun anlaşılamayacağı, dolayısıyla bir tıbbi yanılgı sonucunda Hıv testinin pozitif olarak saptanması “ağır hizmet kusuru” kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, idarenin tazmin sorumluluğunu gerektirecek hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varıldığından, manevi tazminat isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının kanındaki trombosit oranlarının bozuk olması nedeniyle diş çekimi yapılamayan tanıdığı bir şahsa trombosit verebilmek için verdiği kan üzerinde yapılan tahliller sonucunda, “Hıv testi pozitif” hususunun tespit edildiği, ardından davacının G….. A….. T…. A….. ile A…. M…. A…. H…..i Baştabipliği Laboratuvarlarında yaptırdığı tahlillerde sonucun negatif çıkması üzerine, davalı idare aleyhine açtığı tazminat davasında … 14. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararıyla; davalı idareden manevi tazminat ödenmesi istemiyle bir ön karar alınmadığı gerekçesiyle merciine tevdi kararı verildiği, bu karar üzerine davalı idarenin 02.06.2010 tarih ve 15208851 sayılı işlemiyle davacının tazminat talebinin reddedilmesi üzerine davacı tarafından, 10.000,00-TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Anayasanın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükmü amirdir.
İdari yargıda, tam yargı davası kapsamına giren, ilgililerin kişisel hukuki durumlarında ortaya çıkan hak ihlallerinin giderilmesini amaçlayan tazminat davaları; idarenin, kamu hizmetini, hizmetin gereklerine uygun olarak yerine getirmesini sağlayan etkin denetim ve yaptırım aracıdır.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas olduğundan, olayın oluşumu ve zararın niteliğinin irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin ya da daha ayrı bir anlayış ve amaçtan kaynaklanan sosyal risk ilkesinin uygulanıp, uygulanmayacağının belirlenmesi, tazminata hükmedilirken de herhalde sorumluluk sebebinin açıka belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin hukuki sorumluluğunun kabulü, öncelikle uğranılan zararın, zarar görenin veya üçüncü kişininin kusurundan kaynaklanmamış olması şartına bağlıdır. Uğranılan zararın bütünüyle zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurundan kaynaklanmış olması halinde, yürütülen hizmet ile zarar arasında nedensellik bağı kurulmasına, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerinden hareketle idarenin hukuken sorumlu sayılmasına olanak bulunmamaktadır.
5624 sayılı Kan ve Kan Ürünleri Kanunun 1. maddesinde, “bu Kanunun amacının; kan, kan bileşenleri ve ürünleri ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek olduğu, bu Kanunun; kan, kan bileşenleri ve ürünleri hizmetlerini yürüten kamu kurum ve kuruluşları ile bu alanda faaliyette bulunmak üzere Bakanlıkça izin verilmiş gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerini kapsadığı belirtilmiştir.
HIV testinin sonucunun doğrulama testi yapılmadan hiç kimseye açıklanmaması ve ilgilinin doğrulama testi için bir üst basamak sağlık kuruluşuna sevki gerektiği yolundaki Sağlık Bakanlığının 29.04.1993 tarihli 05300 sayılı yazısı ve de (her ne kadar olaydan sonra düzenlenmiş ise de uyuşmazlığın çözümüne etkisi açık olan) 04.12.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliği uyarınca düzenlenen Ulusal Kan ve Kan Ürünleri Rehberinde, “ilk çalışmada reaktif olarak belirlenen bağışlara ait örneklerin, üretici firma talimatında aksi belirtilmedikçe ikinci defa çalışılacağı, tekrar edilen testlerin herhangi biri reaktif bulunursa bu kanın “tekrarlayan reaktif”olarak kabul edileceği, HIV için doğrulama laboratuarına gönderileceği, pozitifliği doğrulandığı takdirde bağışçı ile görüşüleceği ve bağışçı-sonuç bağlantısını doğrulamak amacıyla yeni bir serum örneği alınması” yolundaki düzenleme karşısında, davalı idarenin doğrulama testinden önce davacıya HIV pozitif olduğuna dair sonucu açıklamakla hizmet kusuru işlediği, kişinin yaşadığı üzüntü ve korku nedeniyle doğan zararla idari faaliyet arasında uygun illiyet bağı bulunduğu açıktır.
Bu durumda, davacının ölümcül AIDS hastalığını taşıdığını zannederek, doğrulama testi sonuçlarını alana kadar kuvvetli bir korku ve derin bir üzüntüye kapıldığı açık olup, uğradığı bu manevi zarardan dolayı bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği açık olup, mahkeme kararında bu yönlerden hukuka ve hakkaniyete uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; … 8. İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…; K:.. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.