Danıştay Kararı 15. Daire 2013/4019 E. 2016/3223 K. 05.05.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/4019 E.  ,  2016/3223 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/4019
Karar No : 2016/3223

Temyiz Eden (Davacılar): 1-
2-
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
Müdahil (Davalı Yanında) :
İstemin Özeti :Davacılar vekili tarafından, müvekkillerinden 33 haftalık üçüz bebeğe hamile olan ‘ın 01.02.2009 tarihinde sancılarının başlaması üzerine müracaat edilen H…. D,,,,,t Hastanesi’nde gereken müdahalenin yapılmaması üzerine ambulansta doğan bebeklerden birinin öldüğü ileri sürülerek anne için 25.000,00.-TL, baba için 20.000,00.-TL manevi tazminat verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, ……. 2. İdare Mahkemesi’nce; davacıların kendilerine ait ifade tutanaklarının incelenmesinden, doktor ‘in doğumun erken gerçekleşebileceği ve riskli bir gebelik olduğu, üçüz gebeliklerde prematüre doğma olasılığının yüksek olduğu ve bebeklerinin belli sürede küvezde kalması gerekebileceği, H…. Devlet Hastanesinde küvez ve prematüre bakımı için gerekli teknik donanım ve pediatri uzmanlarının olmadığı, eğer E……’da akrabaları varsa gebeliğin geri kalan kısmını burada geçirmeleri, Erzurum N…. H…. Doğum Hastanesinin teknik donanım açısından daha iyi şartlara sahip olduğu hususlarında davacıları bilgilendirdiğinin sabit olduğu, yine ifade tutanaklarında davacılardan ‘ın sancılarının 30.01.2009 tarihi cuma günü başladığı, cuma gününü cumartesi gününe bağlayan gece sabaha kadar uyumadığı, yatıp kalkamadığı, haftasonu olması nedeniyle doktor bulunamayacağı düşüncesiyle hastaneye gitmek yerine cumartesi ve pazar gününü evde geçirdiği, hastaneye ancak 01.02.2009 pazar günü kanaması olması üzerine saat 13.30 civarında gittiği, hemşirenin neden erken müracaat edilmediğini sorması üzerine, eşinin evde olmadığını beyan ettiği, hatta eve gitmek istediğinin anlaşıldığı, doktor hakkında görevi ihmal nedeniyle yapılan soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından tanzim edilen 29.04.2009 günlü raporda özetle; çocuğun ölü doğmuş olduğu, ayrıca maserasyon bulguları tarif edilmediğine göre ölümün doğumdan önceki 8 saatlik süre içerisinde meydana geldiğinin kabulü gerektiğinin belirtildiği, öte yandan doktor hakkında yürütülen soruşturma neticesinde kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinden, davacılardan ‘ın tetkiklerini yürüten doktor ‘in söz konusu doğumun erken ve riskli olabileceği ve hamileliğin kalan kısmının ileri tetkiklerin mümkün olduğu E……’da geçirilmesi konusunda davacıları bilgilendirdiği, buna karşın davacıların doğum sancıları başladıktan sonra dahi gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek(kanama gerçekleşene kadar) zamanında hastaneye müracaat etmedikleri gözönüne alındığında, davalı idareye yüklenebilecek herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idareyi tazminat ödemekle yükümlü kılmaya olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi Düşüncesi : Temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararın Bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi, c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin reddine, … 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/05/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
Dava; 33 haftalık üçüz bebeğe hamile olan ‘ın 01.02.2009 tarihinde sancılarının başlaması üzerine müracaat edilen H….. D….. Hastanesi’nde gereken müdahalenin yapılmaması üzerine ambulansta doğan bebeklerden birinin öldüğü ileri sürülerek anne için 25.000,00.-TL, baba için 20.000,00.-TL manevi tazminatın zarar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Dosyadaki bilgilere göre; davacılardan ‘ın bir çocuklarının olduğu, tekrar çocuk sahibi olmak istediklerini belirterek H…. D….. Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine başvurduğu, burada yapılan tedavisi sonucunda üçüz gebe kaldığı, söz konusu tedavi ve doğum esnasındaki tetkiklerin kadın hastalıkları ve doğum uzmanı doktor tarafından yürütüldüğü, 01.02.2009 pazar günü tarihinde ‘ın doğum sancılarının ve kanamasının başlaması nedeniyle hastaneye müracaat ettiği, hastanede görevli nöbetçi ebenin telefonla adı geçen doktora ulaştığı, doktorun hastaneye gelmeden ve gerki koordinasyonu sağlamadan telefonla hastayı ambulansla E……N…. H….. Doğum Hastanesi’ne sevk edilmesi yönünde talimat verdiği, ambulansta gerçekleşen doğum sonrasında bebeklerden birinin hayatını kaybetmesi üzerine manevi tazminat istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Mahkeme, doktor hakkında yürütülen soruşturma neticesinde kamu adına koğuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, tüm bu hususların birlikte değerlendirilmesinden, davacılardan ‘ın tetkiklerini yürüten doktor ‘in söz konusu doğumun erken ve riskli olabileceği ve hamileliğin kalan kısmının ileri tetkiklerin mümkün olduğu E…’da geçirilmesi konusunda davacıları bilgilendirdiği, buna karşın davacıların doğum sancıları başladıktan sonra dahi gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek (kanama gerçekleşene kadar) zamanında hastaneye müracaat etmedikleri gözönüne alındığında, davalı idareye yüklenebilecek herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idareyi tazminat ödemekle yükümlü kılmaya olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda karar vermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış bulunmaktadır. İdarenin belirtilen bu sorumluluğu hukuk devleti ilkesinin doğal sonucudur.
İdarenin eyleminden dolayı sorumlu tutulabilmesi için öngörülen koşullardan birisi hizmet kusurunun bulunmasıdır. Hizmet kusuru; idarenin yapmakla yükümlü olduğu bir kamu hizmetinin kuruluşunda, teşkilatın yapısında, personelde ya da işleyişinde gereken emir, direktif ve talimatların verilmemesi, nezaret ve denetiminin yapılmaması, hizmete özgülenen araçların yetersiz, elverişsiz ve kötü olması, gereken tedbirlerin alınmaması, geç, vakitsiz hareket edilmesi veya hiç faaliyette bulunulmaması sonucu oluşan bir takım aksaklık, aykırılık, bozukluk, özensizlik, eksiklik, sakatlıktır. Bu halde idare, Anayasa’nın yukarıda anılan hükmü uyarınca hizmetten faydalanan veya hizmete yabancı kişilerin uğradığı zararları tazmin etmek zorundadır.
İdare, yasalarla kendi yetki ve sorumluluğuna bırakılan sağlık hizmetini yürütmek amacıyla, önceden gerekli teşkilatı kurmak ve bu teşkilatın ve hizmetin gerektirdiği tüm tedbirleri almak ve gerekli özeni göstermek, tıbbi esaslara uygun biçimde ve hizmetin gerektirdiği yeterliliğe sahip personelle yapılmasını sağlamakla yükümlüdür. Hizmetin iyi işlememesi, kötü işlemesi veya geç işlemesi yüzünden kişilerin zarara uğramaları halinde, idarenin hukuksal sorumluluğu söz konusu olur ve uğranılan zararın hizmeti yürütmekle görevli idarece tazmini gerekir.
Uyuşmazlık konusu olayda, ifade tutanaklarının ve dosyadaki belgelerin incelenmesinden, Kadın Hastalıkları uzmanı ‘in kendisinin takip ettiği hastası olan davacının kanama şikayetiyle hastaneye başvurduğunun bildirilmesi amacıyla ebe tarafından arandığı, kendisi arayan ebeye, ambulans çağrılıp teşekküllü bir hastaneye naklinin sağlanması gerektiği şeklinde talimat verdiği, ambulansla E……N….. H…. Doğum Hastanesi’ ne sevk edilirken yolda üçüzlerden birinin ölü doğması üzerine H…. D…… Hastanesine 86 km uzaklıkta olan P….. D….. Hastanes’inde üçüzlerden ikisinin doğumunun gerçekleştirildiği ve küveze alınarak E……’a nakledildiği anlaşılmaktadır.
Bakanlık tarafından atanan muhakkikin düzenlediği Ön inceleme raporunda; üçüz gebeliklerde sezaryen endikasyonu ihtimalinin yüksek olduğu ve çocukların prematüre doğma ihtimalinin olduğu bu tür gebelikler için gereken anestezi uzmanının H….. D….. Hastanesi’nde bulunmadığı, yenidoğan bakımı için gerekli teknik donanımlardan olan küvez ve prematüre çocuklarının bakımını sağlayacak ve takip edicek pediatri uzmanının bulunmadığının belirtildiği, tüm bu eksikliklere rağmen hekim müdahale etseydi sorumluluğunun doğacağını ve icapçı hekimin hastaneye gelmeksizin telefonla talimat vererek yönlendirmesinin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir. Mahkeme’ce bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiş ise de, icapçı hekim konumunda olan ve hastanın takibini yapan Kadın Hastalıkları uzmanının hastaneye gelip hastanın sevk işlemlerini yürütmesi, koordinasyon merkeziyle iletişime geçilip nakledilecek hastaneye bilgi vermesi, ambulans ekibine hastayla ilgili bilgilendirme yapması ve gerekli teknik donanımın olup olmadığının kontrolünü sağlayıp naklin uygun yapılıp yapılmadığını takip etmesi gerekirdi. Hastanede tek ambulansın olduğu, olay anında görevde olması nedeniyle en yakın ilçeden ambulans istenmek zorunda kalındığı, H…. ilçesine 86 km uzaklıktaki P…. ilçesindeki P….. D….. Hastanesinde küvez olması nedeniyle doğumun burda gerçekleştirilmiş olduğu, her hastanede yeni doğan ünitesi olmasa da küvezin ve anestezi uzmanının bulunması gerektiği, tüm bu hususlar sunulan sağlık hizmetinde araç, gereç, nitelikli personel istihdamı açısından organizasyon eksikliği bulunduğu sonucunu doğurmaktadır.
11.05.2000 tarihli ve 24046 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğinin 5. maddesine göre; ” Acil sağlık hizmetlerinin ülke genelinde sunulabilmesi için, kesintisiz olarak, bir ekip anlayışı içinde yürütülmesi ve kısa zamanda ulaşılabilir olması esastır. Bu hizmetlerin yürütülmesi amacıyla Bakanlıkça aşağıda görevleri ve üyeleri belirtilen Acil Sağlık Hizmetleri Danışma Kurulu, Acil Sağlık Hizmetleri Bölge Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi ve müdürlüklerce İl Acil Sağlık Hizmetleri Koordinasyon Komisyonu (ASKOM) teşkil edilir.”
Anılan Yönetmeliğin ”Yataklı Tedavi Kuruluşları Bünyesinde Yer Alan Acil Servisler” başlıklı 15. maddesinde ” Genel ve katma bütçeli dairelere, il özel idarelerine, belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait yataklı tedavi kurumları ile özel hukuk tüzel kişilerine ve gerçek kişilere ait yataklı tedavi kurumları 24 saat kesintisiz olarak acil sağlık hizmeti verirler. Bu kurum ve kuruluşlar bünyesinde bulunan acil servislerde, acil hasta ve yaralılar karşılanarak, ilk tıbbî müdahale ve tıbbî bakım yapılır. Hasta veya yaralılar için yönlendirme Merkezin bilgisi dahilinde yapılır. Birinci fıkrada sayılan özel ve kamuya ait bütün hastanelerin acil birimleri, bütün acil başvurularını ayırım yapmaksızın kabul ederler. Başvuran her hasta için acil tıbbî değerlendirme, müdahale ve gerektiğinde stabilizasyon sağlanır. Acil sağlık hizmeti, hizmete ihtiyaç duyulan andan itibaren, kesin tedavi sürecine kadar hiçbir kesinti olmadan verilir. Acil servisler, hastaya hastane öncesi bakım sağlayan ambulans hizmetlerini destekler ve gerekirse tıbbî yönlendirme sağlar. İlk tıbbî müdahale yapıldıktan sonra ileri tıbbî bakım ve tedavi konusunda yetersizlik söz konusu ise, sevki uygun görülen hastane ile koordinasyon sağlanarak verilen tıbbî bakımın tamamı ilgili birim sorumlusu tarafından yazılı olarak belgelendirilir. Bu belge nakil yapılacak kuruma hasta ile birlikte gönderilir. Nakil ancak, stabilizasyon sağlandıktan sonra veya hayatî tehlike veya sakatlık tehlikesi taşıyan hastaların uygun bakımlarının, stabilizasyonlarının ve tedavilerinin mevcut tıbbî-teknik imkanlar ile gerçekleştirilemeyeceğinin tespit edilmesi halinde yapılır. ” düzenlemesi yer almaktadır. İcapçı hekim konumundaki Kadın Hastalıkları uzmanının arandığı anda hastaneye gelerek ilk tıbbi müdahaleyi yaptıktan sonra Hastanenin yetersizliği söz konusu ise sevki uygun gördüğü Hastane ile koordinasyonu sağlayıp, yapılan tıbbi müdahale ve hastanın öyküsünün bulunduğu ayrıntılı epikriz raporuyla belgelendirilip nakli yapılacak yere hastayla birlikte göndermesinin gerektiği, hekiminin olayda sonuca etki eden bir kusuru bulunmasa da bu konularda özen eksikliği bulunduğu açıktır.
Somut olayda sağlık hizmetinin sunumundaki organizasyon eksikliği ve icapçı hekimin özen eksikliği bulunduğundan ve bu durum davacılardaki acı ve ızdırabı arttıracağından temyize konu Mahkeme kararının manevi tazminatın reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.