Danıştay Kararı 15. Daire 2013/2870 E. 2015/7938 K. 24.11.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/2870 E.  ,  2015/7938 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/2870
Karar No : 2015/7938

Davacı :
Davalılar :
Vekili :
Davanın Özeti : İl Sağlık Müdürlüğünün 9.5.2011 tarih ve 144110 sayılı yazısı üzerine nca tesis edilen 13.6.2011 tarih ve 26150 sayılı işlem ile 18.6.2010 tarih ve 27615 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesinin iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Davacının davasından feragat etmesi nedeniyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, İl Sağlık Müdürlüğünün 9.5.2011 tarih ve 144110 sayılı yazısı üzerine nca tesis edilen 13.6.2011 tarih ve 26150 sayılı işlem ile 18.6.2010 tarih ve 27615 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasamızın 123. maddesinde idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olup Kanunla düzenleneceği, 124. maddesinde ise, başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren Kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabileceği hükmüne yer verilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3. maddesinin (a) bendinde, Sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınmak suretiyle nca planlanacağı , koordine edileceği, mali yönden desteklenip geliştirileceği; c) bendinde, bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde nca düzenleneceği kurala bağlanmış; 9. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet ve personel kıstaslarını belirlemeye, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu kanunla ilgili diğer hususları yönetmelikle düzenleme yetkisinin na ait olduğu düzenlenmiştir.
Dava konusu düzenlemenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 181 sayılı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43. maddesinde, Bakanlığın, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler çerçevesinde, diyaliz yöntemlerini uygulayacak merkezlerin, planlanmalarına, açılmalarına, cihaz sayısı ve artırımına, faaliyetlerine, denetlenmelerine, merkezde ve merkezin denetiminde görev alacak sağlık personelinin eğitim ve sertifikalandırılmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla hazırlanan Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmelik 18.06.2010 tarih ve 27615 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
18.06.2010 tarih ve 27615 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin merkezlerin kurulması ve planlanması başlıklı 8. maddesinde, “(1) Merkezler, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri tarafından, sadece diyaliz uygulamak amacıyla ayrı bir merkez olarak kurulabileceği gibi, bunlara ait olan; hastane ve tıp merkezleri bünyesinde ayrı bir bölüm olarak da kurulabilir. (2) Merkez açılacak ilin demografik yapısı, son dönem böbrek yetmezlikli hastaların bölgesel dağılımı, kurulu tüm cihazlar ve diğer epidemiyolojik özellikleri dikkate alınarak, ülke genelinde planlama yapılır. Bu planlamada, kaynakların etkin kullanımına ve atıl kapasiteye yol açılmamasına dikkat edilir. Diyaliz hizmetlerinin değerlendirilmesi açısından Bakanlıkça iller bir veya birden fazla bölge olarak belirlenerek ilan edilir. Bakanlıkça diyaliz hizmet bölgeleri iki yılda bir Kasım ve Aralık ayında yeniden gözden geçirilir. Bu gözden geçirmelerde, bölgelendirme ile ilgili değişiklik önerileri altı ay öncesinden müdürlükten alınır. Değişiklik talepleri Diyaliz Bilimsel Danışma Komisyonu görüşü de alınarak Bakanlıkça değerlendirilir. Bu süre içerisinde il bazında öngörülmeyen ihtiyaç doğması durumunda kurulacak komisyonlar tarafından valilik aracılığı ile Bakanlığa gerekçeleri ile birlikte ihtiyaç bildirilir. Değerlendirme sonucu bölgelendirmede yapılacak değişiklikler Bakanlık internet sitesinde ilan edilir. Bakanlıkça, her yıl Kasım ve Aralık ayında bir sonraki yılın planlaması yapılarak ülke genelinde yeni merkez açılmasına ihtiyaç duyulan hizmet bölgeleri ve ihtiyaç kapasitesi belirlenerek Bakanlık internet sitesinde ilan edilir.(3) Bir bölgede yeni bir merkez açabilmek için o bölgenin hedef doluluk oranı hemodiyaliz cihazı başına düşen hasta sayısının (hasta/cihaz oranının) beş veya üstü olarak kabul edilir. Bölgedeki toplam hasta/cihaz oranı bu sayının altında ise yeni merkez açılmasına izin verilmez. Ancak bu orana; hepatitli hasta ve bunlar için kullanılan cihazlar, hastanelerin rutin hemodiyaliz hizmeti dışındaki acil hizmetler için kullandıkları cihazlar, Bakanlıkça ruhsatlandırılmış diyaliz eğitim merkezleri toplam yirmi beş cihaz sayısına ulaşana kadar, altıncı fıkrada bahsedilen ünitelerdeki hasta ve cihazlar dahil edilmez.” hükmü; anılan Yönetmeliğin iptali istenilen 22. maddesinde, ise “(1) Bakanlıkça belirlenen bölgeler içinde merkezlerin mevcut cihaz kapasiteleri ile taşınma veya birleşmeleri planlama kapsamı dışında tutulur. Taşınma ve birleşme müdürlük izni ile yapılır. Bu birleşmelerde toplam cihaz sayısı elli’yi geçemez. Bölge dışına taşınma ve birleşmeler ise planlama hükümlerine tabidir. Hemodiyaliz merkezlerine, birleşme ve taşınma durumlarında tadilat, inşaat ve alt yapının hazırlanması gibi işlemler için müdürlük tarafından en fazla altı aylık süre verilir.
(2) Merkezlerin devri mümkündür. Devirde merkezi devir alan ve devir eden gerçek veya tüzel kişiler arasında merkezin devrine ilişkin yapılacak sözleşme örneği ile devir alana ait belgeler müdürlüğe ibraz edilir. Müdürlükçe devir alan adına yeni ruhsatname ve faaliyet izni belgesi düzenlenir.
(3) Personel eksikliği, tadilat, ekonomik vb. sebeplerle işletenin kendi talebi ile merkezin faaliyetini askıya alma talebi halinde müdürlükçe en fazla altı aylık süre ile faaliyet izni askıya alınabilir. Bu durumda, hastaların mağdur edilmemesi için müdürlükçe gerekli tedbirler alınır. Süre sonunda faaliyetine başlamayan merkezin ruhsat ve faaliyet izin belgesi iptal edilir.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; İstanbul ili Sultangazi ilçesinde faaliyet gösteren davacı merkez tarafından, Bayrampaşa ilçesinde faaliyet göstermekte olan başka bir merkezin Sultangazi’ye taşınma talebine, anılan ilçede ihtiyacın üzerinde diyaliz merkezi bulunduğu iddiasıyla itiraz edilmesi üzerine, konunun tekrar incelenerek taşınma talebinin uygun görülmesi nedeniyle, bu işlemin ve Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesinin iptali istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin anılan maddeleri ışığında Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin merkezlerin kurulması ve planlanması başlıklı 8. maddesi ile iptali istenilen 22. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; sağlık kurum ve kuruluşları ile personelinin ülke genelinde dengeli dağılımını sağlamak üzere planlama yapma görev ve yetkisi bulunan nca, Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesi uyarınca tüm ülke genelinde planlama yapılarak bölgelerin belirlendikten sonra, aynı bölge içinde yapılacak, dolayısıyla planlamayı değiştirmeyecek adres değişikliklerinin müdürlük izni ile yapılmasına dair dava konusu düzenlemede kamu yararına, hizmetin gereklerine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davanın, Sağlık Müdürlüğünün 9.5.2011 tarih ve 144110 sayılı yazısı üzerine nca tesis edilen 13.6.2011 tarih ve 26150 sayılı, aynı bölge içinde taşınma işleminin gerçekleştirilebileceği yolundaki işlemde de anılan yönetmelik maddesine aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; İl Sağlık Müdürlüğünün 9.5.2011 tarih ve 144110 sayılı yazısı üzerine nca tesis edilen 13.6.2011 tarih ve 26150 sayılı işlem ile 18.6.2010 tarih ve 27615 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesi ile göndermede bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, anılan Kanun’un 447. maddesinin 2. fıkrasında ise, mevzuatta, yürürlükten kaldıralan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan göndermelerin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. maddesinde de feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış, 309. maddesinde feragat beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı, 310. maddesinde, feragat ve kabulün, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, 311. maddesinde ise, feragatin kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından 17.11.2015 tarihli olarak verilen ve 24.11.2015 tarihinde kayda giren dilekçe ile davadan feragat edildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacının davadan feragati yolundaki beyanı karşısında davanın esasının incelenmesi olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, feragat nedeniyle esasının incelenme olanağı kalmayan dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca karar harcının üçte ikisinin, başvuru ve posta pulu giderlerinin ise tamamının davacı üzerinde bırakılmasına, davacıdan alınan karar harcının üçte biri olan …-TL ile artan posta pulunun istemi halinde davacıya iadesine, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 15. maddesi uyarınca savunmanın verildiği göz önünde bulundurulduğunda …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine 24/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.