Danıştay Kararı 15. Daire 2013/2724 E. 2015/9002 K. 18.12.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/2724 E.  ,  2015/9002 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/2724
Karar No : 2015/9002

Davacı :
Vekili :
Davalı :
Vekili :
Davanın Özeti : İsteğe bağlı sigortalılık işlemleri konulu 5.1.2009 tarih ve 2009/5 sayılı Genelgenin, 4.1 maddesinin ve “İsteğe Bağlı Sigortalılık Sürelerinin Değerlendirilmesi”ni düzenleyen 8. bölümünün hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Mevzuata uygun olarak tesis edilen dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
Düşüncesi : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, davalı idare tarafından çıkartılan ve isteğe bağlı sigortalılık işlemlerine ilişkin bulunan 5.1.2009 tarih ve 2009/5 sayılı Genelgenin, 4.1 maddesinin ve “İsteğe Bağlı Sigortalılık Sürelerinin Değerlendirilmesi”ni düzenleyen 8. bölümünün iptali istemiyle açılmıştır.
Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 85. maddesinde, “İsteğe Bağlı Sigorta” düzenlenmiş iken, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile 506 sayılı Kanunun 142 ve 143 üncü, ek 36 ncı, geçici 20 nci, geçici 81 inci ve geçici 87 nci maddeleri hariç diğer maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
5510 sayılı Kanunun 51. maddesinde “isteğe bağlı sigorta başlangıcı ve sona ermesi”, 52. maddesinde “isteğe bağlı sigorta primleri ve ödenmesi” düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasında ise Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanların, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında kabul edileceği öngörülmüştür.
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 96. maddesinde, isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş sürelerin, malullük, vazife malüllüğü, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasında dikkate alınacağı, ve bu sürelerin Kanunun 4 üncü maddesinin, birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edileceği kurala bağlanmıştır.
5.1.2009 tarih ve 2009/5 sayılı Genelge’nin 4.1 maddesinde, 506 sayılı Kanunun mülga 85 inci maddesine tabi olarak prim ödeyen sigortalıların isteğe bağlı sigortalılıklarının, 1.10.2008 tarihinden sonra yeni bir yazılı talep ve Türkiye’de ikamet şartı aranmaksızın 5510 sayılı Kanunla getirilen isteğe bağlı sigortalılık hükümlerine göre devam ettirileceği, 8.1 maddesinde, 506 sayılı Kanuna tabi isteğe bağlı sigorta primi ödeyen sigortalıların 1.10.2008 tarihinden sonra isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş sürelerinin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasında 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edileceği, 8.2 maddesinde, 1.10.2008 tarihinden önce, 506 sayılı Kanunun mülga 85 inci maddesine tabi isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş sürelerin 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında hizmet olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.
2009/5 sayılı Genelgenin dava konusu edilen kısımlarında, dayanağı 5510 sayılı Kanun ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, isteğe bağlı sigortalılık işlemleri konulu 5.1.2009 tarih ve 2009/5 sayılı Genelgenin, 4.1 maddesinin ve “İsteğe Bağlı Sigortalılık Sürelerinin Değerlendirilmesi”ni düzenleyen 8. bölümünün iptali istemiyle açılmıştır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 85. maddesinde “isteğe bağlı sigortalılık” düzenlenmiş olup, 5510 sayılı Kanun’un 106. maddesiyle 506 sayılı Kanunun 142 ve 143., ek 36., geçici 20., geçici 81. ve geçici 87. maddeleri hariç diğer maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
5510 sayılı Kanun’un “İsteğe bağlı sigorta ve şartları” başlıklı 50. maddesinin birinci fıkrasında, isteğe bağlı sigorta, kişilerin isteğe bağlı olarak prim ödemek suretiyle uzun vadeli sigorta kollarına ve genel sağlık sigortasına tâbi olmalarını sağlayan sigorta olarak ifade edilmiş; ikinci fıkrasında ise isteğe bağlı sigortalı olabilmenin şartları belirtilmiştir. Buna göre, kişilerin isteğe bağlı sigortalı olabilmeleri için, 5510 sayılı Kanun’a tâbi zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmamaları veya sigortalı olarak çalışmakla birlikte ay içerisinde otuz günden az çalışmaları ya da tam gün çalışmamaları ve kendi sigortalılığı nedeniyle aylık bağlanmamış olması gerekmektedir.
5510 sayılı Kanun’un 51. maddesinin son fıkrasında, isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş sürelerin, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınacağı ve söz konusu sürelerin, aynı maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklı olmak üzere aynı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edileceği öngörülmüştür.
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin Geçici 3. maddesinde; Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce; 506 sayılı Kanunun 85. maddesine tabi isteğe bağlı sigortalılığı devam edenlerin bu sigortalılıklarının, yeni bir yazılı talep alınmaksızın ve Türkiye’de ikamet şartı aranmaksızın Kanunun isteğe bağlı sigortalılığına ilişkin hükümlerine göre devam ettirileceği, isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş sürelerin, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınacağı ve bu sürelerin sigortalılık süresi olarak kabul edileceği kurala bağlanmıştır.
Yönetmeliğin Geçici 7. maddesi 2. fıkrasında ise; Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı veya iştirakçi olup bu tarihten sonra aylık talebinde bulunanlardan, farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmetleri bulunan ya da Kanunda belirtilen sigortalılık hâllerinden birden fazlasına tabi olanların tahsis taleplerinde, Kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Dava konusu Genelgenin iptali istenilen kısımlarında ise; 506 sayılı Kanuna tabi isteğe bağlı sigorta primi ödeyen sigortalıların 1.10.2008 tarihinden sonra isteğe bağlı sigorta ödenmiş sürelerinin, 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edileceği, 1.10.2008 tarihinden önce 506 sayılı Kanunun 85. maddesine tabi isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş sürelerin ise, 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında hizmet olarak değerlendirileceği hükmü yer almaktadır.
Davacı tarafından,1.10.2008 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalılığının 5510 sayılı Kanunun, hizmet akdi ile çalışanlara ilişkin hükümler içeren 4. maddesinin (a) bendi kapsamında devam etmesi gerektiği ileri sürülerek dava konusu düzenlemenin hukuka aykırı olduğu belirtilmektedir.
5510 sayılı Kanunun 51. maddesindeki düzenleme ile, 506 sayılı Kanun gereğince isteğe bağlı sigortalı olan sigortalıların 5510 sayılı Kanunun 51. maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra ödenen isteğe bağlı sigortalılık primlerinin, 4. madde (a) bendi kapsamında kabul edilmeyip, 4. madde (b) bendi kapsamında Bağ-kur sigortalılık süresi olarak kabul edilmesinin; Anayasanın 2. maddesinde düzenlenen “hukuk devleti” ilkesi ile 10. maddesinde düzenlenen “eşitlik ilkesine” aykırılık teşkil ettiği iddisıyla Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi 21.06.2012 tarih ve E:2011/10, K:2012/98 sayılı kararı ile ” … Yasakoyucunun 506
sayılı Kanun uyarınca benimsediği isteğe bağlı sigortalılık hakkı, sadece önceden hizmet akdine bağlı olarak zorunlu sigortalılığı bulunan ancak bu ilişkisini devam ettiremeyenlere önceki sigortalılık ilişkilerini belli şartlar altında devam ettirme hakkının tanınması şeklindedir. 5510 sayılı Kanun ile isteğe bağlı sigortalılığın kapsamı genişletilerek daha önce zorunlu sigortalılık kapsamında belirli bir süre sigorta primi ödeme şartı kaldırılarak herkese isteğe bağlı sigortalı olabilme imkânı tanınmış ve isteğe bağlı sigortalılar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır.
İtiraz konusu kurala göre, isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınacak ve bu süreler 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilecektir. Ancak bu sonuç, tek başına ilgiliye kendi iradesi dışında ve bir anda 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olarak yaşlılık aylığı bağlanması ve toptan ödeme yapılmasına hak kazanması anlamına gelmemektedir. Burada ifade edilen, sadece isteğe bağlı sigortalılıkta geçen sürenin 4(b) kapsamında geçmiş sayılmasıdır. Çünkü 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı sayılanlar açısından Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 8. maddesi gereğince, son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer verilen sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal güvenlik hakkının yer aldığı, Anayasa’nın 60. maddesinde, “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denilmektedir.
Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
Kişilere sağlanan bu anayasal güvencelerin yaşama geçirilebilmesi için Devlet tüm çalışanlara sosyal güvenlik hakkını sağlamak ve bunun için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İsteğe bağlı sigorta uygulaması sadece çalışanlara yönelik sigorta yükümlülüğü anlayışının ötesine geçerek herhangi bir çalışma ilişkisi bulunmayanların da sigortalı olma güvencesine ulaşmalarına imkân sağlamaktadır. Ancak, bu doğrultuda düzenlemeler yapılırken, sosyal güvenlik hakkından yararlanacak olanların hukuksal konumları gözetilerek aynı statüde bulunmayanların farklı kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesi ile çelişmez. Zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmayan ve isteğe bağlı sigortalılığa başvurabilecek konumda bulunan kişilerin, hizmet akdine bağlı olarak çalıştıkları için zorunlu sigortalılık rejimine tabi kişilerden ayrı bir konumda oldukları açıktır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun amacına uygun olarak hizmet verebilmesi, sahip olduğu parasal kaynaklara bağlı olduğundan, temel gelir kaynağı prim olan bu Kurumda aktüeryal dengeler gözetilerek sigortalıların Kanun’da belirtilen süreler kadar prim ödemek suretiyle Kurum ile ilişkilerini devam ettirmelerini ve Kurumun sağlayacağı haklardan bu suretle yararlanmalarını öngören bir düzenleme getirilmesi sistemin doğal bir sonucudur. Kaldı ki, isteğe bağlı sigortalılığın ortak özelliği, prim sorumluluk ve yükümlülüğünün isteğe bağlı sigortalı olmak isteyen kişinin kendisinde olmasıdır. Kural aynı zamanda, isteğe bağlı olarak prim ödemek suretiyle kişilerin uzun vadeli sigorta kollarına ve genel sağlık sigortasına tâbi olmalarını sağladığından, zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek çalışması bulunmayan kişileri de genel sağlık sigortası kapsamına almaktadır. Dolayısıyla kuralın, adil olmadığı da söylenemez.
5510 sayılı Kanun kapsamında kısa vadeli sigorta kolları, vazife ve harp malullüğü, emeklilik ikramiyesi ödenmesi, prime esas kazançlar ve prim oranları hükümlerinin, anılan Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrası kapsamında sigortalı sayılanların hukuksal konumlarından kaynaklanan özellikler de gözetilerek farklı şekilde düzenlendiği ve 506 sayılı Kanun kapsamında öngörülen isteğe bağlı sigortalılık statüsüne tabi kişilerin 5510 sayılı Kanun’da öngörülen sigortalılık statüleri arasında en yakını olan anılan Kanun’un 4 (b) maddesi kapsamında isteğe bağlı sigortalılık kapsamında değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla, itiraz konusu kural kapsamındaki isteğe bağlı sigortalıların farklılıklarının dikkate alınmak suretiyle 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (a) bendi kapsamında değil (b) bendi kapsamında değerlendirilmesi sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı değildir.” gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
Bu durumda, dava konusu Genelge hükümlerinin 5510 sayılı Kanun ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak hazırlandığı ve dayanağı Kanun hükmünün iptali istemiyle yapılan başvuru sonucunda, Anayasa Mahkemesince yukarıda aktarılan gerekçeyle istemin reddine karar verildiği görüldüğünden, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun bulunan DAVANIN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen …TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde temyiz yoluyla İdari Dava Daireleri Kuruluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 18.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.