Danıştay Kararı 15. Daire 2013/2586 E. 2015/5724 K. 07.10.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/2586 E.  ,  2015/5724 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/2586
Karar No : 2015/5724

Davacı :
Vekilleri :
Davalılar : 1-
Vekili :
2-
Vekili :

Davanın Özeti : 29.9.2008 tarih ve 27012 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin; katılım payına ilişkin 6. maddesinin, ilave ücrete ilişkin 24.3.1. maddesinin 1. fıkrasının, istisnai sağlık hizmetlerinde ilave ücret uygulamasına ilişkin 24.3.4 ve 24.3.5 maddelerinin, sevk zincirine ilişkin 3. maddesinin 1. fıkrasının “…doğrudan veya…” ibaresinin, aile hekimliğine geçilen illerde sevk zincirinin uygulanacağına ilişkin 2 ve 3. fıkralarının, 3. maddesinin 2. fıkrasındaki “ve Kurumca kabul edilmesi” ibaresinin, acil hallerde Kurumla sözleşmesi olmayan sağlık hizmeti sunucularına yapılan başvuru sonucunda verilen sağlık hizmetine ilişkin giderlerin, daha sonra Kurumca ödenmek üzere öncelikle hasta tarafından karşılanmasına ilişkin 5. maddesinin 4. ve 6. fıkralarının, katılım payı tutarlarının yer aldığı 6.1. maddesinin, tıbbi malzemelerden alınacak katılım payının üst sınırını belirleyen 6.3.1. maddesinin “Yüzde yetmişbeşlik üst sınırın hesaplanmasında her bir tıbbi malzeme bağımsız olarak değerlendirilir” ibaresinin, düzenlenen reçetelere mutlaka teşhisin yazılmasını öngören 12.1.1. maddesinin 2. fıkrasının, 12.2. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 12.7.5. maddesinin “herhangi üçü” ibaresi ile (a) bendinin, 18. maddesinin 2. fıkrasının, 20.3.1. maddesinin 3. fıkrasının, 20.3.7. maddesinin 6. fıkrasının, 7. fıkrasının ve 8. fıkrada geçen ‘İşitme cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen işitme cihazı bedelleri Kurumca ödenmez.” ibaresinin, 20.3.8. maddesinin 8. fıkrasının, 20.3.11.7. maddesinde geçen “Trafik tescili zorunlu olan ve kullanımı için H sınıfı sürücü belgesi gerektiren motorlu malul arabalarının bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresinin ve son fıkrasının, 20.3.11 maddesinin 2. fıkrasındaki ”Konuşma cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen konuşma cihazı bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresinin, 20.3.11.6. maddesinin son fıkrasının, 24.1.1.1. maddesi ile 24.1.1.2. maddesinin son fıkrasının, 24.2.2.7 maddesinin (a) bendinin, 27. maddesinin, Ek 2/A’nın pratisyen hekimlerin ilaç reçete etmesini kısıtlayan UH-P kısaltmasına ilişkin açıklamanın, Ek-5/C listesinin işitme cihaz bedelinin belirlendiği 86. sırasının, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu kararları ile hazırlanan EK-5/A, EK-5/C, EK-6, EK-7, EK-8, EK-8C, EK-9, EK-12 nolu düzenlemelerin, 12.7.17. maddesinin 2. fıkrasının, 12.7.17. maddesinin “Sudek atrofisinde” başlıklı (C) bendinin hukuka aykırı olması nedeniyle, 12.7. maddesinde İntraaktiküler ilacına yer verilmemesi, 20. maddesinde ayakta pozisyonlama sandalyesine yer verilmemesi, 20.3.4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendinde ”rehabilitasyon programlarındaki hastalar için fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekimine yer verilmemesi, 20.3.7. maddesinin ”onarım için bırakılan işitme cihazının yerine firma tarafından bakım süresince kullanılmak üzere kullanılabilecek başka bir cihaz yedek olarak verilmelidir.” ibaresine yer verilmemesi, 21. maddesinin pratisyen hekimlerin tedavisini düzenledikleri hastalara rapor düzenleme yetkisi verilmemesi, EK-5 ve EK-5/C ortez ve protez listesinde polipropilen alaşımlı tedavi cihazlarına yer verilmemesi nedeniyle iptali ile 5510 sayılı Yasanın 68. maddesi ile 73. maddesinin 2. 3. ve 4. fıkralarının itiraz yoluyla iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Mevzuata uygun olarak düzenlenen dava konusu Tebliğ hükümlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
Düşüncesi :Davanın kısmen iptali kısmen reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, 29.9.2008 tarih ve 27012 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin; katılım payına ilişkin 6. maddesinin, ilave ücrete ilişkin 24.3.1. maddesinin 1. fıkrasının, istisnai sağlık hizmetlerinde ilave ücret uygulamasına ilişkin 24.3.4 ve 24.3.5 maddelerinin, sevk zincirine ilişkin 3. maddesinin 1. fıkrasının “…doğrudan veya…” ibaresinin, aile hekimliğine geçilen illerde sevk zincirinin uygulanacağına ilişkin 2 ve 3. fıkralarının, 3. maddesinin 2. fıkrasındaki “ve Kurumca kabul edilmesi” ibaresinin, acil hallerde Kurumla sözleşmesi olmayan sağlık hizmeti sunucularına yapılan başvuru sonucunda verilen sağlık hizmetine ilişkin giderlerin, daha sonra Kurumca ödenmek üzere öncelikle hasta tarafından karşılanmasına ilişkin 5. maddesinin 4. ve 6. fıkralarının, katılım payı tutarlarının yer aldığı 6.1. maddesinin, tıbbi malzemelerden alınacak katılım payının üst sınırını belirleyen 6.3.1. maddesinin “Yüzde yetmişbeşlik üst sınırın hesaplanmasında her bir tıbbi malzeme bağımsız olarak değerlendirilir” ibaresinin, düzenlenen reçetelere mutlaka teşhisin yazılmasını öngören 12.1.1. maddesinin 2. fıkrasının, 12.2. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 12.7.5. maddesinin “herhangi üçü” ibaresi ile (a) bendinin, 18. maddesinin 2. fıkrasının, 20.3.1. maddesinin 3. fıkrasının, 20.3.7. maddesinin 6. fıkrasının, 7. fıkrasının ve 8. fıkrada geçen ‘İşitme cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen işitme cihazı bedelleri Kurumca ödenmez.” ibaresinin, 20.3.8. maddesinin 8. fıkrasının, 20.3.11.7. maddesinde geçen “Trafik tescili zorunlu olan ve kullanımı için H sınıfı sürücü belgesi gerektiren motorlu malul arabalarının bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresinin ve son fıkrasının, 20.3.11 maddesinin 2. fıkrasındaki ”Konuşma cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen konuşma cihazı bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresinin, 20.3.11.6. maddesinin son fıkrasının, 24.1.1.1. maddesi ile 24.1.1.2. maddesinin son fıkrasının, 24.2.2.7 maddesinin (a) bendinin, 27. maddesinin, Ek 2/A’nın pratisyen hekimlerin ilaç reçete etmesini kısıtlayan UH-P kısaltmasına ilişkin açıklamanın, Ek-5/C listesinin işitme cihaz bedelinin belirlendiği 86. sırasının, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu kararları ile hazırlanan EK-5/A, EK-5/C, EK-6, EK-7, EK-8, EK-8C, EK-9, EK-12 nolu düzenlemelerin, 12.7.17. maddesinin 2. fıkrasının, 12.7.17. maddesinin “Sudek atrofisinde” başlıklı (C) bendinin hukuka aykırı olması nedeniyle, 12.7. maddesinde İntraaktiküler ilacına yer verilmemesi, 20. maddesinde ayakta pozisyonlama sandalyesine yer verilmemesi, 20.3.4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendinde ”rehabilitasyon programlarındaki hastalar için fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekimine yer verilmemesi, 20.3.7. maddesinin ”onarım için bırakılan işitme cihazının yerine firma tarafından bakım süresince kullanılmak üzere kullanılabilecek başka bir cihaz yedek olarak verilmelidir.” ibaresine yer verilmemesi, 21. maddesinin pratisyen hekimlerin tedavisini düzenledikleri hastalara rapor düzenleme yetkisi verilmemesi, EK-5 ve EK-5/C ortez ve protez listesinde polipropilen alaşımlı tedavi cihazlarına yer verilmemesi nedeniyle iptali ile 5510 sayılı Yasanın 68. maddesi ile 73. maddesinin 2. 3. ve 4. fıkralarının itiraz yoluyla iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle açılmıştır.
25.3.2010 tarih ve 27532 (1.Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2010 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 10.4. maddesi ile “2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği” değişiklikleri ve ekleri ile birlikte yürürlükten kaldırılmıştır.
Dava konusu edilen düzenlemelerin yürürlükten kaldırılmış olması, yeni usul ve esaslar getirilmesi, ayrıca eski düzenlemelere dayalı olarak tesis edilmiş bir uygulama işleminin de dava konusu edilmemiş olması karşısında davanın konusu kalmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Dava, 29.9.2008 tarih ve 27012 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin; katılım payına ilişkin 6. maddesinin, ilave ücrete ilişkin 24.3.1. maddesinin 1. fıkrasının, istisnai sağlık hizmetlerinde ilave ücret uygulamasına ilişkin 24.3.4 ve 24.3.5 maddelerinin, sevk zincirine ilişkin 3. maddesinin 1. fıkrasının “…doğrudan veya…” ibaresinin, aile hekimliğine geçilen illerde sevk zincirinin uygulanacağına ilişkin 2 ve 3. fıkralarının, 3. maddesinin 2. fıkrasındaki “ve Kurumca kabul edilmesi” ibaresinin, acil hallerde Kurumla sözleşmesi olmayan sağlık hizmeti sunucularına yapılan başvuru sonucunda verilen sağlık hizmetine ilişkin giderlerin, daha sonra Kurumca ödenmek üzere öncelikle hasta tarafından karşılanmasına ilişkin 5. maddesinin 4. ve 6. fıkralarının, katılım payı tutarlarının yer aldığı 6.1. maddesinin, tıbbi malzemelerden alınacak katılım payının üst sınırını belirleyen 6.3.1. maddesinin “Yüzde yetmişbeşlik üst sınırın hesaplanmasında her bir tıbbi malzeme bağımsız olarak değerlendirilir” ibaresinin, düzenlenen reçetelere mutlaka teşhisin yazılmasını öngören 12.1.1. maddesinin 2. fıkrasının, 12.2. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 12.7.5. maddesinin “herhangi üçü” ibaresi ile (a) bendinin, 18. maddesinin 2. fıkrasının, 20.3.1. maddesinin 3. fıkrasının, 20.3.7. maddesinin 6. fıkrasının, 7. fıkrasının ve 8. fıkrada geçen ‘İşitme cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen işitme cihazı bedelleri Kurumca ödenmez.” ibaresinin, 20.3.8. maddesinin 8. fıkrasının, 20.3.11.7. maddesinde geçen “Trafik tescili zorunlu olan ve kullanımı için H sınıfı sürücü belgesi gerektiren motorlu malul arabalarının bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresinin ve son fıkrasının, 20.3.11 maddesinin 2. fıkrasındaki ”Konuşma cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen konuşma cihazı bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresinin, 20.3.11.6. maddesinin son fıkrasının, 24.1.1.1. maddesi ile 24.1.1.2. maddesinin son fıkrasının, 24.2.2.7 maddesinin (a) bendinin, 27. maddesinin, Ek 2/A’nın pratisyen hekimlerin ilaç reçete etmesini kısıtlayan UH-P kısaltmasına ilişkin açıklamanın, Ek-5/C listesinin işitme cihaz bedelinin belirlendiği 86. sırasının, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu kararları ile hazırlanan EK-5/A, EK-5/C, EK-6, EK-7, EK-8, EK-8C, EK-9, EK-12 nolu düzenlemelerin, 12.7.17. maddesinin 2. fıkrasının, 12.7.17. maddesinin “Sudek atrofisinde” başlıklı (C) bendinin hukuka aykırı olması nedeniyle, 12.7. maddesinde İntraaktiküler ilacına yer verilmemesi, 20. maddesinde ayakta pozisyonlama sandalyesine yer verilmemesi, 20.3.4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendinde ”rehabilitasyon programlarındaki hastalar için fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekimine yer verilmemesi, 20.3.7. maddesinin ”onarım için bırakılan işitme cihazının yerine firma tarafından bakım süresince kullanılmak üzere kullanılabilecek başka bir cihaz yedek olarak verilmelidir.” ibaresine yer verilmemesi, 21. maddesinin pratisyen hekimlerin tedavisini düzenledikleri hastalara rapor düzenleme yetkisi verilmemesi, EK-5 ve EK-5/C ortez ve protez listesinde polipropilen alaşımlı tedavi cihazlarına yer verilmemesi nedeniyle iptali ile 5510 sayılı Yasanın 68. maddesi ile 73. maddesinin 2. 3. ve 4. fıkralarının itiraz yoluyla iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle açılmıştır.
Davacının Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek işin esasına geçildi;
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 1. maddesinde; bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diğer kanunların hükümlerini uygulamak üzere Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulduğu belirtilmiş, 3. maddesinde; Kurumun amacı açıklanmış ve devamında görevleri sayılmış, maddenin (a) fıkrasında, ulusal kalkınma strateji ve politikaları ile yıllık uygulama programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak görevleri arasında sayılmıştır.
Belirtilen 5502 sayılı Kanunun 41. maddesinde ise Kurumun, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin uygulanmasına ilişkin hususları duyurmak amacıyla tebliğ çıkarmaya yetkili olduğu, Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren tebliğlerin Resmi Gazete’de yayımlanacağı düzenlenmiştir.
Bu düzenleme uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlık yardımları karşılanan kişilerin, sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine ait ücretler ile tedavi yardımlarının verilmesine ilişkin usul ve esasların belirtildiği sağlık uygulama tebliğleri yayımlanmaktadır.
Belirtilen Sağlık Uygulama Tebliğinin dava konusu edilen hükümlerinin incelenmesine gelince;
Tebliğin dava konusu 12.2. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının iptali talebi yönünden;
Reçetelere yazılabilecek ilaç miktarı başlıklı 12. 2. maddesinin birinci fıkrasında “Ayaktan yapılan tedavilerde, 12.3 üncü maddede belirtilen durumlar dışında, bir reçetede en fazla dört kalem ilaç yazılır ve her kalem ilaçtan bir kutunun (ilaçların parenteral ve topikal formları, lavman, majistraller ile 12.5 inci maddede belirtilen durumlar hariç) bedeli ödenir. Parenteral formlar ile majistrallerin reçeteye yazılması durumunda en fazla 10 günlük tedavi bedeli ödenir. Reçetede mutlak surette günlük kullanım dozu belirtilecektir.”
İkinci fıkrasında da, “Tetrasiklinler(doksisiklin ve tetrasiklin), amfenikoller(kloramfenikol ve tiamfenikol), ampisilin (kombine preparatlar hariç), amoksisilin(kombine preparatlar hariç), fenoksimetilpenisilin, eritromisin, klindamisin, sülfonamid ve trimetoprim kombinasyonlarını içeren klasik antibiyotikler 10 güne kadar tedaviyi sağlayacak miktarda reçete edildiği takdirde bedelleri ödenecektir.” kurala bağlanmıştır.
Dava konusu Tebliğin dayanağı olan Kanunda, ayaktan yapılan tedavilerde, bir reçeteye en fazla dört kalem ilaç yazılacağı ve her kalem ilaçtan bir kutunun bedelinin Kurumca ödeneceği ve bazı klasik antibiyotiklerin 10 güne kadar tedaviyi sağlayacak miktarda reçete edildiği takdirde bedellerinin ödeneceğine yolunda bir sınırlama bulunmamaktadır.
1219 sayılı Tababet Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 1. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde hekimlik yapmak ve her ne suretle olursa olsun hasta tedavi edebilmek için, tıp fakültesi diplomasına sahip olmak gerektiği kurala bağlanmıştır. Bir başka ifade ile maddede, Türkiye’de hastalıkları tedavi hakkının Tıp Fakültesi mezunu hekimlere ait olduğu açıkça belirtilmiştir.
6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu’na dayanılarak çıkarılan Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 1. maddesinde, tabip ve diş tabiplerinin, deontoloji bakımından bu Tüzüğe uymakla yükümlü oldukları belirtilmiş, 2. maddesinde, tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesinin, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermek olduğu, tabip ve diş tabibinin, hastalar arasında hiçbir ayırım yapmaksızın, muayene ve tedavi hususunda azami dikkat ve özeni göstermekle yükümlü oldukları; anılan Tüzüğün 6. maddesinde de, tabip ve diş tabibinin sanat ve mesleğini yerine getirirken, hiçbir etki ve nüfuza kapılmaksızın, vicdani ve mesleki kanaatına göre hareket edeceği, tabip ve diş tabibinin, uygulayacağı tedaviyi belirlemekte serbest olduğu kurala bağlanmıştır.
Tıbbi Deontoloji, genel olarak, hekimin mesleki etkinlikleri sırasında hastasına, hasta sahibine, meslektaşlarına ve topluma karşı uymak ve uygulamak zorunda olduğu kurallar, tutum ve davranışların normatif bilgisi olarak tanımlanmaktadır. (Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük)
Yukarıda sözü edilen mevzuatla belirlendiği gibi hastanın muayene ve tetkiklerini yapmak suretiyle teşhis ettiği hastalığa uygulanacak tedaviyi mesleki bilgisi ve vicdanı ile belirleyerek hastanın iyileşmesini sağlayacak ilaç ve diğer tıbbi malzemeyi reçete etmek ve reçete edilen ilacın miktarını ve tedavide ne kadar süreyle kullanılacağını saptamak hekimin yetkisinde bulunmaktadır.
Oysa, aktarılan dava konusu Tebliğ kurallarının, tanıyı koyan ve hastalığın tedavisini belirleme hak ve yetkisine sahip olan hekimin bu hak ve yetkisinin kullanılmasına müdahale niteliğinde olduğu, hekimin sözü edilen hak ve yetkisini kısıtladığı anlaşıldığından, yukarıda değinilen mevzuat hükümlerine aykırı bulunmaktadır.
Tebliğin 18. maddesinin 2. fıkrasının iptali talebi yönünden;
Tebliğin 18. maddesinde, organ ve doku nakli tedavileri düzenlenmiş, dava konusu 2. fıkrasında ise, Kurumca sağlık yardımları karşılanmayan kişilere, organ ve doku vericisi durumunda olan kapsam bölümünde yer alan kişilerin işlemlerine ait bedellerin karşılanmayacağı kurala bağlanmıştır.
Bakanlar Kurulu’nun 10.07.2003 tarih ve 2003/5923 sayılı Kararnamesi ile yürürlüğe giren “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”nin 12. maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını kabul ederler.” hükmüne yer verilerek, ikinci fıkrasında sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlamak için alacakları tedbirler sayılmıştir.
Yine “Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü”nün 7. maddesinde, “Her birey hızlı ve önceden belirtilen süre içerisinde gerekli tedaviyi alma hakkına sahiptir. Bu hak tedavinin her aşaması için geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
İç hukukumuza baktığımızda ise öncelikle Anayasanın 2. maddesinde Devletin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu vurgulanmış, 5. maddesinde Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevine yer verilmiştir.
Öte yandan, 1.8.1998 tarih 23420 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan ve temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, diğer mevzuatta, uluslararası hukuki metinlerde kabul edilen “hasta hakları”nı somut olarak göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakışır şekilde herkesin “hasta hakları”ndan yararlanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usul ve esasları düzenleyen “Hasta Hakları Yönetmeliği”nin 5/c. maddesinde, sağlık hizmetlerinin herkesin kolayca ulaşabileceği şekilde planlanıp düzenleneceği öngörülmüştür.
Değinilen düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden, tüm yurttaşların yaşama haklarının, devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olmak anlamındadır. Kişilerin sağlıklı olma hakkı bir kamusal korumaya tabi olduklarını ortaya koymaktadır.
Anayasa Mahkemesi 22.11.2007 tarih ve E:2004/114, K:2007/85 sayılı kararında da, sağlık hizmetlerinin nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı olduğunu, sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan sağlığı sorununun ertelenemez ve ikame edilemez nitelikte bulunduğunu belirterek konunun önemi vurgulanmıştır.
Tüm bu neden ve gerekçelerle “yurttaşlık bağıyla” bu devlete bağlı olan herkesin, “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olduğu açıktır.
Bu nedenle, sağlık harcamalarında tasarruf sağlamak amacıyla yapılan düzenlemelerin, sağlık hakkına ulaşılmasını sınırlandırıcı nitelikte olmaması gerekir.
Diğer yandan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda, sigortalı kişiyle ilgili hastanede yapılan operasyon ve tedavi giderlerinin bütününün sigorta kapsamı içinde olduğu kabul edilmiş, organ ve doku vericisi durumundaki ilgililerle ilgili herhangi bir sınırlandırmaya yer verilmemiştir.
Bu bağlamda, organ ve doku naklinin hayati öneme sahip olduğu, bu yöntemle hastaların sağlıklı olarak yaşamına devam edebildikleri hususu ve yukarıda yapılan açıklama ve değerlendirmeler dikkate alındığında, kişinin iyileşmesine katkıda bulunan sigortalı vericilerin sağlık giderlerinin karşılanmayacağı öngörülerek, sağlık ve yaşama hakkına ulaşılmasını kısıtlayacak şekilde yapılan düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
Tebliğin 20.3.7 maddesinin 6. ve 7. fıkraları ile EK-5/C listesinin 87. sırasının iptali talebi yönünden;
Tebliğinin ”İşitme cihazları” başlıklı 20.3.7. maddesinin 6. fıkrasındaki ”İşitme cihazı bedelleri SUT eki EK-5/C Listesinde yer alan fiyatlar esas alınarak fatura tutarını aşmamak şartıyla ödenir. 18 yaş altı çocuklar için EK-5/C Listesinde yer alan tutarlar %50 oranında artırılarak uygulanır.” ve 7. fıkrasındaki ”İşitme cihazı kalıp ve pilleri ödenmez.” kuralına, EK-5/C listesinin 87. sırasında ise kurumca karşılanacak işitme cihaz bedeline yer verilmiştir.
İşitme cihazlarının her bir modelinin kendi içinde farklı özellik gösteren tiplerinin bulunduğu, bu çeşitliliğin her bireyin kendine özgü işitme kaybına, sese ilişkin toleransına ve cihazın kullanılacağı ortama ve gereksinimlerine uygun cihaz seçilmesine, ayarlanmasına ve kullanımına olanak verdiği hususu dikkate alındığında, cihaz bedeline getirilen sınırlandırma getiren dava konusu maddenin 6. fıkrası ile EK-5/C listesinin 87. sırasında hukuka uyarlık görülmemiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun, Kurumca finansmanı sağlanmayacak sağlık hizmetlerini belirleyen 64. maddesinde, işitme cihazlarının kalıp ve pillerinin yer almadığı, aynı Kanunun 63. maddesinde de, işitme cihazı kalıp ve pil bedelinin, Kurumca karşılanmamasına olanak veren bir kural bulunmadığından, Tebliğin, işitme cihazı kalıp ve pil bedelinin ödenmeyeceğine ilişkin 20.3.7. maddesinin 7. fıkrasında da hukuka uyarlık görülmemektedir.
20.3.7 maddesinde “onarım için bırakılan işitme cihazının yerine firma tarafından bakım süresince kullanılmak üzere kullanılabilecek başka bir cihaz yedek olarak verilmelidir” ibaresine yer verilmemesi nedeniyle iptali talebi yönünden;
Önceki tebliğde onarım süresince yedek işitme cihazı verilmesi yönünde bir düzenleme bulunmaktayken, dava konusu tebliğde önceki düzenlemeden farklı düzenleme yapılmasının nedenlerinin davalı idarelerce açıkça ortaya konulamadığı dikkate alındığında, aktarılan ibareye yer verilmeyen maddenin eksik düzenleme nedeniyle iptali gerekmektedir.
Tebliğin 20.3.8. maddesinin 8. fıkrası yönünden;
Sağlık kurulu raporu ile göz hastalığının tedavisinde kullanılması zorunlu görülen kontakt lensin bedelinin kurumca karşılanmamasının yasal ve bilimsel bir dayanağının bulunmadığı, göz tedavisinde kontakt lens kullanılmasının tıbben sağlık hizmeti olmadığı yönünde nca yapılmış tıbbi bir tespitin de bulunmadığı dikkate alındığında düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
Tebliğin 20. maddesinde ayakta dik pozisyonlandırma cihazına yer verilmemesi nedeniyle iptali talebi yönünden;
Uzman hekimce kullanılması zorunlu görülen ayakta dik pozisyonlandırma cihazının, hastalığı veya sakatlığı farklı olan, dolayısıyla her bireyin farklı özelliklere sahip, kendine özgü ve gereksinimlerine uygun cihazı kullanacağı gözetildiğinde, piyasadan fatura karşılığında temin edilen bu tıbbi malzeme bedelinin, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere ödenmesi gerektiğinden, dava konusu Tebliğ hükmünde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
EK-5/C listesinin 130. ve 131. sıralarının iptali talebi yönünden;
130. ve 131. sıralarda özellikli motorsuz tekerlekli sandalye ve akülü tekerlekli sandalyeye ilişkin ödenecek bedeller yer almaktadır. Hastalığı veya sakatlığı farklı olan, dolayısıyla her bireyin farklı özelliklere sahip, kendine özgü ve gereksinimlerine uygun sandalyeyi kullanacağı gözetildiğinde, piyasadan fatura karşılığında temin edilen bu tıbbi malzeme bedelinin tamamının karşılanması gerektiğinden düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
EK-5 ve EK-5/C ortez ve protez listesinde polipropilen alaşımlı tedavi cihazlarına yer verilmemesi nedeniyle iptali talebi yönünden;
Davacı tarafından bu malzemelerin hafif, esnek ve dayanıklı olduğu ileri sürülerek dava konusu listede polipropilen alaşımlı tedavi cihazlarına da yer verilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Dosya kapsamında bulunan belgelerden, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün talebi üzerine, Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı, Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi FTR Uzmanı ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi FTR klinik şefi tarafından; söz konusu malzemenin hasta odaklı yaklaşıldığında bazen kullanımının kaçınılmaz olduğu, elastikliği ve hafifliği nedeniyle kullanımının kolay olması yanında dayanıklı da olduğundan uzun dönemde daha maliyeti etkin olduğu, özellikle çocuklarda kullanım kolaylığı getirdiği yönünde görüş verildiği görülmektedir.
Bu durumda Sosyal Güvenlik Kurumunca dava konusu listeler belirlenirken, nca savunmaya eklenen ve yukarıda aktarılan polipropilen alaşımlı tedavi cihazlarının da listede yer alması gerektiği yönündeki olumlu görüşler değerlendirilmeden yapılan düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.
EK-2/A Listesinde yer alan ”UH-P” kısaltması yönünden;
Sağlık Uygulama Tebliği eki EK-2/A Listesinde, tedavi için ilaç grupları sayılmış; bu ilaç gruplarından (yanlarında UH-P ibaresi bulunan) bazılarının, ayaktan tedavilerde uzman hekimlerce veya ilaç kullanım raporuna bağlı olarak pratisyen hekimler dahil tüm hekimlerce, yatarak tedavide ise tüm hekimlerce reçete edilebileceği belirtilmiştir.
Belirtilen düzenleme ile, bazı ilaçların pratisyen hekimlerce yazılabilmesi, ilaç kullanım raporuna bağlanmıştır.
Dava konusu düzenleme, ile Maliye Bakanlığının görüşleri doğrultusunda, ekonomik şartlar, hekimlerin dağılımı ile ilaçların akılcı bir şekilde kullanımının sağlanması amacıyla tesis edildiği anlaşılmaktarır.
Bu durumda söz konusu düzenlemede ve tebliğin dava konusu edilen 3. maddesinin 1. fıkrasının “…doğrudan veya…” ibaresi ile 2 ve 3. fıkraları, 3. maddesinin 2. fıkrasındaki “ve Kurumca kabul edilmesi” ibaresi, 5. maddesinin 4. ve 6. fıkralarının, katılım payına ilişkin 6. maddesi, 6.1. maddesi, 6.3.1. maddesinin “Yüzde yetmişbeşlik üst sınırın hesaplanmasında her bir tıbbi malzeme bağımsız olarak değerlendirilir” ibaresi, 12.1.1 maddesinin ikinci fıkrası, 12.7.5. maddesinin “herhangi üçü” ibaresi ile (a) bendinin, 20.3.1. maddesinin 3. fıkrası, 20.3.7. maddesinin 8. fıkrada geçen ‘İşitme cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen işitme cihazı bedelleri Kurumca ödenmez.” ibaresi, 20.3.11.7. maddesinde geçen “Trafik tescili zorunlu olan ve kullanımı için H sınıfı sürücü belgesi gerektiren motorlu malul arabalarının bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresi ve son fıkrası, 20.3.11 maddesinin 2. fıkrasındaki ”Konuşma cihazının yenilenme süresi beş yıldır. Bu süreden önce yenilenen konuşma cihazı bedelleri Kurumca ödenmez” ibaresi, 20.3.11.6. maddesinin son fıkrası, 24.1.1.1. maddesi ile 24.1.1.2. maddesinin son fıkrası, 24.2.2.7 maddesinin (a) bendi, 24.3.1. maddesinin 1. fıkrası, 24.3.4 ve 24.3.5 maddeleri, 27. maddesi, EK-5/A, EK-6, EK-7, EK-8, EK-8C, EK-9, EK-12 nolu düzenlemeleri ile eksik düzenleme bulunduğu belirtilen; 12.7, 12.7.17 maddesi, 20.3.4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendi ile 21. maddelerinde hukuka, kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 29.9.2008 tarih ve 27012 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 12.2. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının, 20. maddesinin, 20.3.7 maddesinin 6. ve 7. fıkraları ile EK-5/C listesinin 87.,130.,131. sıralarının, 20.3.8. maddesinin 8. fıkrasının oybirliğiyle, 18. maddesinin 2. fıkrasının oyçokluğuyla İPTALİNE, 5. maddesinin 4. ve 6. fıkrası, 20.3.1 maddesinin 3. fıkrası, 20.3.7. maddesinin 8. fıkrası, 20.3.11. maddesinin 2. fıkrası, 20.3.11.6. maddesinin son fıkrası yönünden davanın REDDİNE oyçokluğuyla, Tebliğin dava konusu edilen diğer kısımlarına yönelik davanın REDDİNE oybirliğiyle, dava kısmen iptal, kısmen ret şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan … -TL yargılama giderlerinin yarısı olan …-TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine, yargılama giderinin kalan kısmı olan …-TL ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kurulunda temyiz yoluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 07.10. 2015 tarihinde karar verildi.