Danıştay Kararı 15. Daire 2013/2571 E. 2015/5725 K. 07.10.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/2571 E.  ,  2015/5725 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/2571
Karar No : 2015/5725

Davacı :
Vekili :28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 37. maddesinin, 50. maddesinin 1. fıkrasının, 52. maddesinin 5. fıkrasının iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Dava konusu düzenlemenin hukuka ve mevzuata aykırı olmadığı, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : Dava konusu düzenlemenin hukuka ve mevzuata aykırı olmadığı, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, 28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 37. maddesinin, 50. maddesinin 1. fıkrasının, 52. maddesinin 5. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı İdarenin usule yönelik iddiası yerinde görülmemiştir.
28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 37. maddesinin iptali isteminin incelenmesi,
5510 sayılı Yasanın Katılım payı alınması başlıklı 68. maddesinde, Kurumun maddede sayılan sağlık hizmetlerinden dolayı ilgili kişilerden katılım payı alacağı düzenlenmiş, 7. fıkrasında ise, Katılım paylarını, gelir veya aylık alan kişilerin gelir veya aylıklarından, çalışanların ücret veya maaşlarından mahsup edilmek suretiyle tahsile ve katılım paylarının ödenme usûlünü belirlemeye Kurumun yetkili olduğu, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, tahsil ettikleri katılım payı düşüldükten sonra kalan tutarın ödeneceği hükme bağlanmış, katılım paylarının ödenme usulleri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği kuralına yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 107. maddesinde de, Kuruma yönetmelik çıkarması için genel bir yetkinin verildiği görülmektedir.
Anılan Yasanın 107. Maddesine dayanılarak çıkarılan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin dava konusu edilen 37. maddesinde yer alan, katılım paylarının tahsilatına ilişkin usul ve esasların Kurumca belirleneceği, Kurumun, katılım paylarını, gelir veya aylık alan kişilerin gelir veya aylıklarından, çalışanların ücret veya maaşlarından mahsup edilmek suretiyle tahsile yetkili olduğu sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, tahsil ettikleri katılım payı düşüldükten sonra kalan tutarın ödeneceği yolundaki kuralın , 5510 sayılı Yasa’nın 68. maddesine koşut olarak düzenlendiği görülmektedir.
Yukarıya aktarılan mevzuata göre, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesinden alınacak katılım payı ile, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için alınacak katılım payının tahsil usulünü belirlemeye Kurum yetkili bulunmakta olup, Kurumun ise bu yetkisini kullanırken kamu yararı ve hizmet gerekleri gibi unsurları göz önünde bulundurması gerektiği hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Davalı idare tarafından da kamu yararı ve hizmet gereği gözetilerek, Kurumdan gelir ve aylık alanlar ile bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesinden alınacak katılım payı ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için alınacak katılım payının hizmet sunucularınca tahsilini öngörmesinde dayandığı üst normlara ve hukuka aykırılık görülmemiştir
Davacı Odanın, Yönetmelikle ayrıntılı olarak düzenlenmesi gereken hususların düzenlenmesinin tamamen kurumun yetkisinde alt düzenleyici işlemlere (Tebliğ) bırakılmasının yerinde olmadığı iddiasına gelince, 5510 sayılı Kanun katılım payı alınmasına ilişkin sadece genel ilkeleri göstermekle yetinmemiş ayrıntılı kurallar koyarak Kurum’a yönetmelik’de düzenleyeceği hareket noktalarını da göstermiş; dava konusu Yönetmelikte de Kanun kuralına uygun olarak bu konuya ilişkin günlük hayatta meydana gelebilecek değişikliklere de uyum sağlayabilmek amacıyla belirtilen genel ilkelere dayalı bir çerçeve çizmekle yetinilmiş ve ayrıntılar alt düzenleyici işlemlere (Tebliğe) bırakılmış olup, sağlık hizmetlerinin niteliği gereği değişebilirlik göstermesi ve çeşitli kalemlerden oluşması nedeniyle tüm hususları birlikte ayrıntılı şekilde düzenlemek maksadıyla idarenin ilgili Kanun ve Yönetmelik kurallarına dayanarak tebliğ çıkarma ve dava konusu husustaki ayrıntıları tebliğe bırakmasında hukuka aykırılık bulunmadığından davacının bu iddiasıda anılan madde hükmünün iptalini gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Anılan Yönetmeliğin iptali istenen 50. maddesinin 1. fıkrasının incelenmesi;
Yönetmeliğin iptali istenen 50. maddesinin 1. fıkrasında ”Kurum, finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerini sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme yapmak suretiyle sağlar. Yapılacak sözleşmelerin metni, Kurumca belirlenecek hususları kapsayacak şekilde hazırlanır.” kuralı yer almıştır.
5510 sayılı Kanunun 73. maddesinde,”Bu Kanuna göre sağlık hizmetleri, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanır.” kuralına yer verilmiştir.
6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanununun 1. maddesinde; Birliğin, eczacıların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, eczacılığın genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, eczacıların birbirleri ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü, güveni hakim kılmak üzere, meslek disiplini ve ahlakını korumak amacıyla kurulduğu; Birliğin görevlerinin sayıldığı 4. maddesinin (b) fıkrasında, üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve Devletin menfaati ile en iyi şekilde telife çalışmak, (j) fıkrasında, halk sağlığı ve eczacılık mesleği ili ilgili meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yaparak, bu makamların yardımını sağlamak kuralına yer verildiği, 39. maddesinin (j) bendinde ise, ”Eczanelerden sağlık hizmeti satın alacak bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla anlaşmalar yapmak, imzalanan protokole uygun tip sözleşmeleri bastırmak ve belirleyeceği bedel karşılığı eczanelere dağıtmak” Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetinin görevleri arasında sayılmıştır.
Kurum, eczacılar da dahil olmak üzere sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme yapmak suretiyle genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetini karşılamaktadır.
Eczacıların meslek örgütü olan ve yasa gereği bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla protokol yapmaya yetkili olan Türk Eczacıları Birliği ile yine yasa gereği sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme veya protokol yapmak suretiyle sağlık hizmeti satın alan davalı kurum arasında yapılacak protokolün, her iki tarafın tabi olduğu mevzuat hükümlerine uygun olması zorunludur.
Kurumun, bedelini ödeyerek sözleşme veya protokol yoluyla sağlık hizmeti satın aldığı kişi ve kuruluşlara, hukuka uygun olmak şartıyla bir takım yükümlülükler getirmek suretiyle Kurumun menfaatini koruyucu tedbirleri almasına, protokolün diğer tarafı olan Türk Eczacıları Birliğinin de, birer sağlık hizmeti sunucusu olan eczacıların birbirleriyle ve hastayla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak, üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini, hastanın ve Devletin menfaatini de gözetmek suretiyle korumasına hukuki bir engel bulunmamaktadır.
Bu durumda, davalı Kurumun, Türk Eczacıları Birliği ile yapacağı sözleşme veya protokolün metnini, yukarıda yapılan açıklama ve değinilen Yasa kurallarına uygun olarak sözleşme veya protokolün diğer tarafı ile varacağı mutabakat sonucunda hazırlayacağı dikkate alındığında, dava konusu Yönetmelik maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 52. maddesinin 4. fıkrasının incelenmesi,
Yönetmeliğin 52. maddesinin 4. fıkrasında ”Sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca Kuruma teslim edilen fatura ve eki belgeler, fatura teslim tarihten itibaren 45 (kırkbeş) gün içinde incelenerek ödenir. 45 (kırkbeş) gün içinde incelenmesi tamamlanamayan faturalar için sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacaklarının %75 ilâ %90’ı oranındaki tutar, en geç 45 inci gün alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. Fatura teslim tarihinden itibaren 90 (doksan) gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelemesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir. Kurum ödenecek avans oranlarını sağlık hizmeti sunucuları arasında %75 ilâ %90 arasında olmak üzere farklı belirlemeye yetkilidir.” kuralı yer almıştır.
Aynı maddenin dava konusu 5. fıkrasında ise, ”Kurum tarafından, fatura teslim tarihinden itibaren 90 günlük süre içinde fatura ve eki belgelerin incelemesinin tamamlanamaması hâlinde sağlık hizmeti sunucusuna düzenlenen fatura tutarı üzerinden ödeme yapılır. Ancak inceleme işlemlerine devam edilir. İnceleme sonucu fazla ödeme yapıldığının tespiti hâlinde; yapılan fazla ödeme sağlık hizmeti sunucusunun varsa Kurumdan alacağından mahsup edilir. Alacağının bu miktarı karşılamaması veya alacağının bulunmaması durumunda genel hükümlere göre tahsil edilir.” kuralına yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 97. maddesinin 7. fıkrasında, “Sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacaklarının % 75’i ilâ % 90’ı arasındaki tutar, faturaların teslim tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. Doksan gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelemesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir.” kuralı yer almıştır.
Sözü edilen madde ile Yasakoyucu, eczacılar da dahil olmak üzere diğer sağlık hizmeti sunucularının vermiş oldukları sağlık hizmeti karşılığında düzenlemiş oldukları fatura ve eki belgelerin Kurum tarafından doksan gün içinde incelemesinin tamamlanarak gerekli ödemenin yapılmasını kurala bağlamak suretiyle Kurumun bu süre içinde incelemenin tamamlanamadığını öne sürerek fatura bedelinin bir kısmının sağlık hizmeti sunucusuna ödenmemesini engellemek istemiştir. Yasa maddesinin, bu süre içinde incelemenin tamamlanamaması halinde, fatura ve eki belgelerin bir daha Kurumca incelenemeyeceği ve tamamının gerçek olduğu yönünde yorumlanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı tarafından, doksan gün içinde incelemesi tamamlanmayan fatura ve eki belgelerin Kurumca incelenmesinin mümkün olmadığı yönündeki iddia, Yönetmeliğin dava konusu 52. maddesinin 5. fıkrasının iptalini gerektirecek nitelikte bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi yolunda karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce, duruşma için taraflara önceden bildirilmiş bulunan 07.10.2015 tarihinde davacı vekili veya davacı temsilcisinin gelmediği, davalı vekili Av. …’ın geldiği, Danıştay Savcısı’nın hazır olduğu görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilip dinlendikten, Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan ve taraflara son kez söz verilip, savcının düşüncesine karşı diyecekleri sorulduktan sonra duruşmaya son verildi, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Davalı idarenin davanın süresinde açılmadığı yönündeki usule ilişkin itirazı yerinde görülmeyerek davanın esasının incelenmesine geçildi.
Dava,28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 37. maddesinin, 50. maddesinin 1. fıkrasının, 52. maddesinin 5. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 37. maddesinin iptali isteminin incelenmesi,
5510 sayılı Yasanın Katılım payı alınması başlıklı 68. maddesinde, Kurumun maddede sayılan sağlık hizmetlerinden dolayı ilgili kişilerden katılım payı alacağı düzenlenmiş, 7. fıkrasında ise, Katılım paylarını, gelir veya aylık alan kişilerin gelir veya aylıklarından, çalışanların ücret veya maaşlarından mahsup edilmek suretiyle tahsile ve katılım paylarının ödenme usûlünü belirlemeye Kurumun yetkili olduğu,sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, tahsil ettikleri katılım payı düşüldükten sonra kalan tutarın ödeneceği hükme bağlanmış, katılım paylarının ödenme usulleri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği kuralına yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 107. maddesinde de, Kuruma yönetmelik çıkarması için genel bir yetkinin verildiği görülmektedir.
Anılan Yasanın 107. Maddesine dayanılarak çıkarılan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin dava konusu edilen 37. maddesinde yer alan, katılım paylarının tahsilatına ilişkin usul ve esasların Kurumca belirleneceği, Kurumun, katılım paylarını, gelir veya aylık alan kişilerin gelir veya aylıklarından, çalışanların ücret veya maaşlarından mahsup edilmek suretiyle tahsile yetkili olduğu sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, tahsil ettikleri katılım payı düşüldükten sonra kalan tutarın ödeneceği yolundaki kuralın , 5510 sayılı Yasa’nın 68. maddesine koşut olarak düzenlendiği görülmektedir.
Yukarıya aktarılan mevzuata göre, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesinden alınacak katılım payı ile, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için alınacak katılım payının tahsil usulünü belirlemeye Kurum yetkili bulunmakta olup, Kurumun ise bu yetkisini kullanırken kamu yararı ve hizmet gerekleri gibi unsurları göz önünde bulundurması gerektiği hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Davalı idare tarafından da kamu yararı ve hizmet gereği gözetilerek, Kurumdan gelir ve aylık alanlar ile bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesinden alınacak katılım payı ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için alınacak katılım payının hizmet sunucularınca tahsilini öngörmesinde dayandığı üst normlara ve hukuka aykırılık görülmemiştir
Davacı Odanın, Yönetmelikle ayrıntılı olarak düzenlenmesi gereken hususların düzenlenmesinin tamamen kurumun yetkisinde alt düzenleyici işlemlere (Tebliğ) bırakılmasının yerinde olmadığı iddiasına gelince, 5510 sayılı Kanun katılım payı alınmasına ilişkin sadece genel ilkeleri göstermekle yetinmemiş ayrıntılı kurallar koyarak Kurum’a yönetmelik de düzenleyeceği hareket noktalarını da göstermiş; dava konusu Yönetmelikte de Kanun kuralına uygun olarak bu konuya ilişkin günlük hayatta meydana gelebilecek değişikliklere de uyum sağlayabilmek amacıyla belirtilen genel ilkelere dayalı bir çerçeve çizmekle yetinilmiş ve ayrıntılar alt düzenleyici işlemlere (Tebliğe) bırakılmış olup, sağlık hizmetlerinin niteliği gereği değişebilirlik göstermesi ve çeşitli kalemlerden oluşması nedeniyle tüm hususları birlikte ayrıntılı şekilde düzenlemek maksadıyla idarenin ilgili Kanun ve Yönetmelik kurallarına dayanarak tebliğ çıkarma ve dava konusu husustaki ayrıntıları tebliğe bırakmasında hukuka aykırılık bulunmadığından davacının bu iddiasıda anılan madde hükmünün iptalini gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin iptali istenen 50. maddesinin 1. fıkrasının incelenmesi;
28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin 50. maddesinin 1. fıkrasında ”Kurum, finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerini sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme yapmak suretiyle sağlar. Yapılacak sözleşmelerin metni, Kurumca belirlenecek hususları kapsayacak şekilde hazırlanır.” kuralı yer almıştır.
5510 sayılı Kanunun 73. maddesinde,”Bu Kanuna göre sağlık hizmetleri, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanır.” kuralına yer verilmiştir.
6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanununun 1. maddesinde; Birliğin, eczacıların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, eczacılığın genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, eczacıların birbirleri ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü, güveni hakim kılmak üzere, meslek disiplini ve ahlakını korumak amacıyla kurulduğu; Birliğin görevlerinin sayıldığı 4. maddesinin (b) fıkrasında, üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve Devletin menfaati ile en iyi şekilde telife çalışmak, (j) fıkrasında, halk sağlığı ve eczacılık mesleği ili ilgili meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yaparak, bu makamların yardımını sağlamak kuralına yer verildiği, 39. maddesinin (j) bendinde ise, ”Eczanelerden sağlık hizmeti satın alacak bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla anlaşmalar yapmak, imzalanan protokole uygun tip sözleşmeleri bastırmak ve belirleyeceği bedel karşılığı eczanelere dağıtmak” Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetinin görevleri arasında sayılmıştır.
Kurum, eczacılar da dahil olmak üzere sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme yapmak suretiyle genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetini karşılamaktadır.
Eczacıların meslek örgütü olan ve yasa gereği bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla protokol yapmaya yetkili olan Türk Eczacıları Birliği ile yine yasa gereği sağlık hizmeti sunucuları ile sözleşme veya protokol yapmak suretiyle sağlık hizmeti satın alan davalı kurum arasında yapılacak protokolün, her iki tarafın tabi olduğu mevzuat hükümlerine uygun olması zorunludur.
Kurumun, bedelini ödeyerek sözleşme veya protokol yoluyla sağlık hizmeti satın aldığı kişi ve kuruluşlara, hukuka uygun olmak şartıyla bir takım yükümlülükler getirmek suretiyle Kurumun menfaatini koruyucu tedbirleri almasına, protokolün diğer tarafı olan Türk Eczacıları Birliğinin de, birer sağlık hizmeti sunucusu olan eczacıların birbirleriyle ve hastayla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak, üyelerinin maddi ve manevi hak ve menfaatlerini, hastanın ve Devletin menfaatini de gözetmek suretiyle korumasına hukuki bir engel bulunmamaktadır.
Bu durumda, davalı Kurumun, Türk Eczacıları Birliği ile yapacağı sözleşme veya protokolün metnini, yukarıda yapılan açıklama ve değinilen Yasa kurallarına uygun olarak sözleşme veya protokolün diğer tarafı ile varacağı mutabakat sonucunda hazırlayacağı dikkate alındığında, dava konusu Yönetmelik maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin 52. maddesinin 4. fıkrasının incelenmesi,
28.8.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin 52. maddesinin 4. fıkrasında ”Sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca Kuruma teslim edilen fatura ve eki belgeler, fatura teslim tarihten itibaren 45 (kırkbeş) gün içinde incelenerek ödenir. 45 (kırkbeş) gün içinde incelenmesi tamamlanamayan faturalar için sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacaklarının %75 ilâ %90’ı oranındaki tutar, en geç 45 inci gün alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. Fatura teslim tarihinden itibaren 90 (doksan) gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelemesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir. Kurum ödenecek avans oranlarını sağlık hizmeti sunucuları arasında %75 ilâ %90 arasında olmak üzere farklı belirlemeye yetkilidir.” kuralı yer almıştır.
Aynı maddenin dava konusu 5. fıkrasında ise, ”Kurum tarafından, fatura teslim tarihinden itibaren 90 günlük süre içinde fatura ve eki belgelerin incelemesinin tamamlanamaması hâlinde sağlık hizmeti sunucusuna düzenlenen fatura tutarı üzerinden ödeme yapılır. Ancak inceleme işlemlerine devam edilir. İnceleme sonucu fazla ödeme yapıldığının tespiti hâlinde; yapılan fazla ödeme sağlık hizmeti sunucusunun varsa Kurumdan alacağından mahsup edilir. Alacağının bu miktarı karşılamaması veya alacağının bulunmaması durumunda genel hükümlere göre tahsil edilir.” kuralına yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 97. maddesinin 7. fıkrasında, “Sağlık hizmeti sunucularına, tahakkuk etmiş alacaklarının % 75’i ilâ % 90’ı arasındaki tutar, faturaların teslim tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde alacaklarından mahsuben avans olarak ödenir. Doksan gün içinde de fatura ve eki belgelerin incelemesi tamamlanarak geri kalan tutar ödenir.” kuralı yer almıştır.
Sözü edilen madde ile Yasakoyucu, eczacılar da dahil olmak üzere diğer sağlık hizmeti sunucularının vermiş oldukları sağlık hizmeti karşılığında düzenlemiş oldukları fatura ve eki belgelerin Kurum tarafından doksan gün içinde incelemesinin tamamlanarak gerekli ödemenin yapılmasını kurala bağlamak suretiyle Kurumun bu süre içinde incelemenin tamamlanamadığını öne sürerek fatura bedelinin bir kısmının sağlık hizmeti sunucusuna ödenmemesini engellemek istemiştir. Yasa maddesinin, bu süre içinde incelemenin tamamlanamaması halinde, fatura ve eki belgelerin bir daha Kurumca incelenemeyeceği ve tamamının gerçek olduğu yönünde yorumlanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı tarafından, doksan gün içinde incelemesi tamamlanmayan fatura ve eki belgelerin Kurumca incelenmesinin mümkün olmadığı yönündeki iddia, Yönetmeliğin dava konusu 52. maddesinin 5. fıkrasının iptalini gerektirecek nitelikte bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanaktan yoksun olan davanın REDDİNE, aşağıda dökümü gösterilen …- TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya aidesine, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde temyiz yoluyla İdari Dava Daireleri Kuruluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 07/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.