Danıştay Kararı 15. Daire 2013/2557 E. 2015/9357 K. 30.12.2015 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/2557 E.  ,  2015/9357 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ON BEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/2557
Karar No : 2015/9357

Davacı :
Davalı :
Vekili :
Davanın Özeti : Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 24.6.2008 tarih ve 2008/47 sayılı Genelgesinin 1. maddesinin (a) bendinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Mevzuata uygun olarak tesis edilen dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.

Düşüncesi :Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi :Dava, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 24.6.2008 tarih, 2008/47 sayılı Genelgesinin 1. maddesinin (a) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Planlama ve İstihdam Komisyonunun 15.6.2009 tarih ve 23971 sayılı kararının 5. maddesi ile 24.6.2008 tarih ve 2008/47 sayılı Genelge yürürlükten kaldırılmıştır.
Açıklanan nedenlerle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 24.6.2008 tarih ve 2008/47 sayılı Genelgesinin 1. maddesinin (a) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 56. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; 3. fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; 4. fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği, 124. maddesinde, bakanlıkların kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilecekleri hükme bağlanmıştır.
Sağlık hizmeti sunulmasına ilişkin olarak Devlete verilmiş olan görevler, 663 sayılı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereğince nca yürütülmektedir. Anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin; 2. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde, Halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, (e) bendinde insan gücünde ve maddi kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunu sağlamak, (f) bendinde kamu ve özel tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yönetmek ve politikaları belirlemek ‘nın görevleri arasında sayılmış, 40. maddesinde ise, Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idari düzenlemeler yapabileceği belirtilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun; 3. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği; (c) bendinde, bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde, tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde, sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla; bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir. Anılan Kanunun 9. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde ise; bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarının belirlenmesinin, sağlık kurum ve kuruluşlarının sınıflandırılmasının ve sınıflarının değiştirilmesinin, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarının, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasının, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesinde ” 1) Bakanlıkça aşağıdaki amaçlar doğrultusunda, faaliyetine ihtiyaç duyulan sağlık kurum ve kuruluşları ile bunlara ait sağlık insan gücü, tıbbi hizmet birimleri ve nitelikleri ile teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz dağılımı alanlarında kamu ve özel sektörü kapsayacak şekilde planlama yapılır:
a) Sağlık hizmetlerinin, demografik yapı ve epidemiyolojik özellikler de göz önünde bulundurulmak suretiyle kaliteli, hakkaniyete uygun ve verimli şekilde sunulması,
b) Sağlık kurum ve kuruluşlarının hizmet kapasiteleri, sağlık insan gücü ile çağdaş tıbbi bilgi ve teknolojinin ülke düzeyinde dengeli dağılımının sağlanması,
c) Koruyucu sağlık ve acil sağlık hizmetleri gibi işbirliği halinde hizmet sunumunun gerekli olduğu alanlarda uygun kapasitenin oluşturulması,
ç) Kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaması.
(2) Tıp merkezi açmak isteyenler, Bakanlıkça yapılan planlamada ihtiyaç gösterilen yerleşim bölgelerinde faaliyette bulunmak üzere başvurabilirler.
(3) Bakanlıkça birinci fıkraya göre planlanan yatırım listesi, her yıl Ekim ayında Bakanlık internet sitesinde ilan edilir. Tıp merkezi açmak isteyenler, Kasım ayı sonuna kadar Bakanlığa başvurur. Yerleşim yeri itibariyle planlanan tıp merkezi sayısından fazla istekli olması halinde aralarında noter huzurunda kura çekilerek hak sahibi belirlenir.
(4) Planlamaya göre ilan edilen yerlerdeki tıp merkezleri için Kasım ayında başvuru olmaması halinde, takip eden yılın Ağustos ayına kadar bu tıp merkezleri için başvuruda bulunulabilir. Bu durumda, talepte bulunulan ayın sonuna kadar başvurular toplanır ve takip eden ayın ilk haftasında birden fazla istekli olması halinde aralarında noter huzurunda kura çekilerek hak sahibi belirlenir; tek istekli bulunması halinde o kişiye hak sahibi olduğu bildirilir.
(5) Başvurularda aşağıdaki belgelerin aslı veya noter tasdikli sureti istenir:a) Tıp merkezi açıp işletmeye yetkili olduğunu gösteren mesleki belgeler, b) Tıp merkezini açmak için ekonomik ve mali yeterliliğinin olduğunu gösteren belgeler, c) Hak sahipliğini başkasına devretmeyeceğine dair taahhütname, ç) 11. madde uyarınca ön izin alındığı tarihten itibaren, iki yıl içinde tıp merkezini ruhsatname alarak işletmeye başlayacağına; ayrıca, tıp merkezini açtıktan sonra işletme hakkını bir yıl süreyle başkasına devretmeyeceğine dair taahhütname, d) Üçüncü fıkra gereği yapılacak ilanda belirtilen diğer belgeler.
(6) Üçüncü ve dördüncü fıkralara göre hak sahibi olan kişi, hak sahibi olduğunun bildirildiği tarihten itibaren en geç altı ay içinde 11 inci madde uyarınca ön izin almak ve ön izin tarihinden itibaren üç ay içinde inşaata veya bina tadilatına başladığını Müdürlük vasıtasıyla belgelemek zorundadır. Aksi halde, hak sahipliği sona erer. Hak sahipliği sona erenler, üç yıl süre ile Bakanlıkça ilan edilecek diğer tıp merkezleri için başvuramaz.
(7) Tıp merkezi açmak isteyenler, Bakanlıkça yapılan planlamaya uymak zorundadır. Ruhsatlandırılan tıp merkezlerine yeni tıbbi hizmet birimi, teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz ve sağlık çalışanı ilave edilmek istenildiğinde de planlamaya uyulması zorunludur.” hükmüne, Geçici 2. maddesinin 4. fıkrasında ise; 39. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile yürürlükten kaldırılan Yönetmeliğe göre açılmış sağlık kuruluşlarına tıbbi hizmet birimi, teknoloji yoğunluklu tıbbi cihaz ve sağlık çalışanı ilavesi yapılmak istenilmesi halinde, bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağı, buna göre tıp merkezi ve/veya dal tıp merkezlerinin, 9. madde gereği yapılacak planlama hükümlerine uymak zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.
Yönetmeliğin uygulanması ile ilgili yaşanan sıkıntıların giderebilmesi maksadıyla 24.06.2008 tarih ve 24156 sayılı Genelge yayımlanmış, Genelgenin “Sağlık Çalışanı Ayrılışları” başlıklı 1. fıkrasının (a) bendinde 15 Şubat 2008 tarihinden üç ay öncesinde sağlık kuruluşundan ayrılışı belgelenen sağlık çalışanının yerine bu Genelge’nin yayımı tarihinden itibaren üç aylık süre içinde aynı nitelikteki tabibin başlatılması için yapılan başvuruların kabul edilerek gereken işlemlerin yapılacağı düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen “yasa önünde eşitlik ilkesi”, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesinin zedelenmeyeceği açıktır.
Bu bakımdan, hukuksal durumu farklı olan özel hastaneler ile ayaktan teşhis ve tedavi kuruluşları için farklı düzenlemeler getirilebileceği açık olup, davacının özel hastanelere hekim eksikliğini tamamlayabilmesi için altı aylık süre tanınması yönünde düzenleme yapılarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiği şeklindeki iddiasına itibar edilmemiştir.
Sağlık kurum ve kuruluşlarının ülke genelinde eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde planlanmasını koordine etmekle ve kamu ve özel bütün sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinde kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaksızın kaliteli hizmet arzı ve verimliliğini esas almakla yükümlü davalı idare tarafından, planlama hükümleri yürürlüğe girmeden önce hekim ayrılışı nedeniyle bölümleri kapatılan tıp merkezlerinin planlama hükümleri nedeniyle hekimlerini tamamlayamamalarından kaynaklanan mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla makul bir süre belirlenerek bu süreden önce hekimi ayrılmasına ve hekim eksiğini tamamlaması için imkanı bulunmasına rağmen eksiğini tamamlamayan kuruluşları korumaksızın getirilen düzenlemede kamu yararına, hizmetin gereklerine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınce belirlenen …TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde temyiz yoluyla İdari Dava Daireleri Kuruluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, 30/12/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dava; Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 24.6.2008 tarih ve 2008/47 sayılı Genelgesinin 1. maddesinin (a) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Genelge, 15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin uygulanması ile ilgili bazı hususları açıklığa kavuşturmak için yürürlüğe konulmuştur.
Genelgenin 1. maddesinde sağlık çalışanlarının ayrılışları düzenlenmiş olup, dava konusu (a) bendinde; “15.2.2008 tarihinden önce sağlık çalışanı ayrılışları; 15 Şubat tarihinde yayımlanan Yönetmeliğe göre 15 Şubat tarihinden üç ay öncesinde sağlık kuruluşundan ayrılışı belgelenen sağlık çalışanının yerine, bu Genelgenin yayımı tarihinden itibaren üç aylık süre içinde aynı nitelikteki çalışanın başlatılması için yapılan başvurular ilgili müdürlükçe kabul edilerek gereken işlemler yapılır.” denilmiştir.
Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 15 Şubat 2008 tarihinde yürürlükte olan halinde sağlık kuruluşunun; “Tıp merkezi veya poliklinik statüsünde faaliyet göstermek üzere ruhsatlandırılarak ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşunu” ifade edeceği belirtilmiş, daha sonra yapılan değişikliklerle de sağlık kuruluşu; “Bu Yönetmelik kapsamındaki tıp merkezi, poliklinik, laboratuvar, müessese ve muayenehaneler” olarak tanımlanmıştır.
Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinde tanımlanan sağlık kuruluşlarından olan Tıp Merkezleri aynen Özel Hastaneler Yönetmeliğinde tanımlanan özel hastaneler gibi birer sağlık hizmet sunucusudur.
2008/47 sayılı Genelgenin dava konusu 1/a maddesinde 15 Şubat tarihinden üç ay öncesinde sağlık kuruluşundan ayrılışı belgelenen sağlık çalışanının yerine sağlık çalışanı başlatılabileceği belirtilmesine rağmen aynı nitelikte olan ve Özel Hastanelerle ilgili uygulamaları düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan 24.6.2008 tarih ve 2008/48 sayılı Genelgede 15 Şubat tarihinden altı ay öncesinde özel hastaneden ayrılışı belgelenen tabibin yerine tabibin başlatılması kabul edilmiştir.
Davalı idarenin savunma dilekçesinde, uygunluk belgesinin geri alınması ile ilgili Özel Hastaneler Yönetmeliğindeki düzenlemelerle Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikteki düzenlemelerin karşılaştırılması suretiyle dava konusu kuralın hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
Oysa, dava konusu düzenlemede sağlık çalışanlarının sağlık kuruluşundan ayrılışları düzenlenmiş olup, davalı idarenin savunma dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar sağlık kuruluşundan ayrılan hekimin 15 Şubat tarihinden üç ay öncesinde ayrılışının belgelendirilmesi halinde yerine hekim başlatılabileceği düzenlenmişken özel hastaneden 15 Şubat tarihinden altı ay öncesinde ayrılışı belgelenen tabibin yerine tabibin başlatılması kabul edilmesinin haklı gerekçesi olamayacağı gibi sağlık hizmet sunucularında çalışan hekimler arasında böyle bir ayrıma gidilmesinin tıbbi gerekliliği de ortaya konulamamaktadır.
Öte yandan, davalı idarece 2008/47 sayılı Genelgede belirtilen “sağlık çalışanının” tabipleri kapsamadığı yolunda bir iddiada ileri sürülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, sağlık hizmet sunucularında çalışan tabiplerle ilgili görevden ayrılış süresi bakımından ayrım getiren dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığından iptali gerektiği oyuyla çoğunluğun kararına katılmıyoruz.