Danıştay Kararı 15. Daire 2013/2157 E. 2016/1221 K. 26.02.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/2157 E.  ,  2016/1221 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/2157
Karar No : 2016/1221

Davacı :
Vekili :
Davalılar : 1-
2-
Davanın Özeti : 28.7.2012 tarih ve 28367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile değişik 25.3.2010 tarih ve 27532 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 6.2.28. A maddesinin 4. bendinin, 6.2.28.B maddesinin 1. bendinin ve 6.2.38. maddesinin 4. bendinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Savunmasının Özeti: 5510 sayılı Kanun’un 72. maddesi uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen görevlerin yerine getirildiği, fiyat belirleme yetkisi kullanılırken Kurumun ilgili kuruluşlardan gelen tüm değerlendirmeleri incelediği, bu şekilde yetkinin hukuka ve kamu yararına uygun olarak kullanıldığı, yapılan düzenlemenin doktorların mesleklerini icra etmelerinin önüne geçilmesi için değil hasta sağlığı ve ilaç erişiminin sürdürülmesi için yapıldığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Sağlık Bakanlığının Savunmasının Özeti : 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Hakkında Kanunun 63. maddesinde, Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türleri, miktarları, kullanım süreleri ve ödeme usül ve esaslarının nın görüşü alınmak suretiyle belirleneceği öngörülmüş ise de, Bakanlığın bu yetkisinin görüş bildirmekten ibaret hazırlık işlemi olduğu, nihai yetkinin Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olduğu, bu nedenle hasım mevkiinden çıkarılmaları ve uyuşmazlığın münhasıran Sosyal Güvenlik Kurumu husumetiyle çözümlenmesi gerektiği, diğer taraftan davacının derneğin dava açmakta menfaati bulunmadığı, esas yönünden ise dava konusu düzenlemelerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi
Düşüncesi : 28.7.2012 tarih ve 28367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile değişik 25.3.2010 tarih ve 27532 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 6.2.28. A maddesinin 4. bendinin, 6.2.28.B maddesinin 1. bendinin ve 6.2.38. maddesinin 4. bendinin, hekim yetkisine müdahale niteliğinde olduğun ve bu müdahelenin zorunlu olduğuna dair bir tespitin bulunmadından iptali yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava, 28.7.2012 tarih ve 28367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile değişik 25.3.2010 tarih ve 27532 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 6.2.28. A maddesinin 4. bendinin, 6.2.28. B maddesinin 4. bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu Tebliğ hükümlerinin, 24.3.2013 tarih ve 28597 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 6.4. Maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğu ve uygulanma imkânı kalmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Daire’since gereği görüşüldü:
Dava, 28.7.2012 tarih ve 28367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile değişik 25.3.2010 tarih ve 27532 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 6.2.28. A maddesinin 4. bendinin, 6.2.28. B maddesinin 4. bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı ‘nın husumet ve ehliyet itirazı yerinde görülmemiştir.
Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerinin en aza indirilmesini, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının güvence altına alınmasını ifade eder.
Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
Bu amaçla çıkarılan 5510 sayılı Sosyal Sigortlar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 1. maddesinde, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek, Yasanın amacı olarak ortaya konulmuştur.
Aynı Yasanın 63. maddesinin ikinci fıkrasında da, Sosyal Güvenlik Kurumunun, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile nın görüşünü alarak belirlemeye yetkili olduğu belirtilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 1’nci maddesinde, Kanunun amacının, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek olduğu; Finansmanı Sağlanan Sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63’üncü maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan ikinci fıkrasında da, “Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini nın görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Kurum, bu amaçla bilimsel komisyonlar kurar, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir.” düzenlemesine yer verilmiş olup, bu düzenlemeye göre; davalı idarenin finansmanını sağlayacağı sağlık hizmetleri ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisi bulunmakla birlikte, bireye yasalarla verilen yetkinin kullanımına yönelik yapılacak sınırlamanın orantılılık ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerektiği kuşkusuzdur.
Diğer yandan, 1219 sayılı Tababet Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 1. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde hekimlik yapmak ve her ne suretle olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Tıp Fakültesinden diploma almanın şart olduğu, 8. maddesinde ise, Türkiye’de hekimlik yapmak için bu Kanun’da gösterilen nitelikleri taşıyanların, genel olarak hastalıkları tedavi hakkının bulunduğu hükme bağlanmak suretiyle, Tıp Fakültesi mezunu hekimlerin hastaları tedavi ve buna bağlı reçete düzenleme yetkisinin kapsamı belirlenmiştir.
6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu’na dayanılarak çıkarılan Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 1. maddesinde, tabip ve diş tabiplerinin, deontoloji bakımından bu Tüzüğe uymakla yükümlü oldukları belirtilmiş, 2. maddesinde, tabip ve diş tabibinin başta gelen vazifesinin, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermek olduğu, tabip ve diş tabibinin, hastalar arasında hiçbir ayırım yapmaksızın, muayene ve tedavi hususunda azami dikkat ve özeni göstermekle yükümlü oldukları; anılan Tüzüğün 6. maddesinde de, tabip ve diş tabibinin sanat ve mesleğini yerine getirirken, hiçbir etki ve nüfuza kapılmaksızın, vicdani ve mesleki kanaatına göre hareket edeceği, tabip ve diş tabibinin, uygulayacağı tedaviyi belirlemekte serbest olduğu hükme bağlanmıştır.
Tıbbi Deontoloji, genel olarak, hekimin mesleki etkinlikleri sırasında hastasına, hasta sahibine, meslektaşlarına ve topluma karşı uymak ve uygulamak zorunda olduğu kurallar, tutum ve davranışların normatif bilgisi olarak tanımlanmaktadır. (Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük)
Hekimlik mesleğine ilişkin sözü edilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, hekimin muayene ve tetkiklerini yapmak suretiyle hastaya uygulayacağı tedaviyi mesleki bilgisi ve vicdanı ile belirleyeceği, hastanın iyileşmesini sağlayacak ilaç ve diğer tıbbi malzemeyi reçete etme yetkisinin, hastaya uygulanan tedavinin ayrılmaz bir parçası olduğu, bir başka ifade ile hekimin hastalığın tedavisi için gerekli olan ilaç ve diğer tıbbi malzemeyi reçete etme yetkisinin de bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
25.03.2010 tarih ve 27532 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 6.2. maddesinde, ayakta ve yatarak tedaviler için bazı özel hastalıklara ve ilaç kullanımına ilişkin düzenlemeler içermektedir. Bu kapsamda düzenlenen ve davaya konu 28.7.2012 tarih ve 28367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 16. maddesi ile değiştirilen 6.2.28 numaralı maddenin “Lipid düşürücü ilaçların kullanım ilkeleri ” başlığı altında yer alan ve bir lipit düşürücü olan “statinler”in düzenlemesine ilişkindir. Madde, 6.2.28.A olarak numaralandırılmış ve Statinler başlığını taşımakta olup ” (1) Statinler, daha önce ilaç kullanmayan hastalarda; uzman hekim raporuna dayanılarak kullanılmaya başlanır;
a) LDL düzeyinin 190 mg/dL’nin üstünde olduğu durumlarda,
b) LDL düzeyinin 160 mg/dL’nin üstünde olduğu durumlarda; iki ek risk faktörü varsa,
c) LDL düzeyinin 130 mg/dL’nin üstünde olduğu durumlarda; üç ek risk faktörü varsa,
d) LDL düzeyinin 100 mg/dL’nin üstünde olduğu durumlarda; diabetes mellitus, akut koroner sendrom, geçirilmiş MI, geçirilmiş inme, koroner arter hastalığı, periferik arter hastalığı, abdominal aort anevrizması veya karotid arter hastalığı olanlarda.
(2) Birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri için ek risk faktörleri aşağıda belirtilmiştir:
a) Hipertansiyon,
b) Ailede erken kardiyovasküler hastalık öyküsü,
c) 65 yaş ve üstü hastalar.
(3) Tedaviye başlamaya esas olan ilk uzman hekim raporunda, bu rapor öncesi son 6 ay içinde, birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri için en az bir hafta ara ile iki defa olmak üzere, yapılmış kan lipid düzeylerinin her ikisinde de yüksek olduğunu gösteren tetkik sonuçları belirtilir. Rapor süresi boyunca tetkik sonuçları değerlendirmeye alınmaz. Raporun yenilenmesinde lipid düzeyini gösteren yeni bir tetkik sonucu istenmez. Bu ilaçlar uzman hekim raporuna dayanılarak tüm hekimlerce reçete edilir.
(4) Statinlerin 40 mg ve üzeri etken madde içeren dozları (kombinasyonları dahil) kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, endokrinoloji uzman hekimlerince düzenlenecek uzman hekim raporuna dayanılarak bu hekimlerce reçete edilir.” şeklindedir.
İptali istenen ve “Statin dışındaki lipid düşürücü ilaçlar (fenofibrat, gemfibrozil, kolestramin)” başlığını taşınan 6.2.28.B madde, “(1) Trigliserid düzeyinin 500 mg/dL’nin üstünde olduğu durumlarda;
(2) Diabetes mellitus, akut koroner sendrom, geçirilmiş MI, geçirilmiş inme, koroner arter hastalığı, periferik arter hastalığı, abdominal aort anevrizması veya karotid arter hastalığı olanlarda 3 aylık statin tedavisine rağmen trigliserid düzeyinin 200 mg/dL üstünde olduğu durumlarda;
(3) Kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, endokrinoloji, iç hastalıkları uzman hekimlerince düzenlenecek uzman hekim raporuna dayanılarak tüm hekimlerce reçete edilir.” şeklindedir.
28.7.2012 tarih ve 28367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğin 20. maddesi ile aynı Tebliğin 6.2.38 numaralı maddesi ise, “6.2.38. Diyabet tedavisinde ilaç kullanım ilkeleri” başlığı altında “(1) Metformin, sulfonilüreler, metformin+sulfonilüre kombinasyonları, akarboz ve insan insülinleri tüm hekimler tarafından reçete edilebilir.
(2) Repaglinid, Nateglinid ve diğer oral antidiyabetiklerin kombine preperatları; endokrinoloji, iç hastalıkları, çocuk sağlığı ve hastalıkları, kardiyoloji ve aile hekimliği uzman hekimlerince veya bu hekimlerce düzenlenen uzman hekim raporuna dayanılarak tüm hekimlerce reçete edilebilir.
(3) Analog insülinler, Pioglitazon, Pioglitazonun oral kombinasyonları veya Pioglitazonun insülin ile kombine kullanımları endokrinoloji, iç hastalıkları, çocuk sağlığı ve hastalıkları ve kardiyoloji uzman hekimlerince veya bu hekimlerce düzenlenen uzman hekim raporuna dayanılarak tüm hekimlerce reçete edilebilir.
(4) DPP-4 Antagonistleri (Sitagliptin, vildagliptin, saksagliptin) ve DPP-4 Antagonistlerinin diğer oral antidiyabetiklerle kombine preperatları; metformin ve/veya sülfonilürelerin maksimum tolere edilebilir dozlarında yeterli glisemik kontrol sağlanamamış hastalarda; endokrinoloji uzman hekimleri ile üniversite ve eğitim ve araştırma hastanelerinde ise iç hastalıkları uzman hekimlerince veya bu hekimlerce düzenlenen uzman hekim raporu ile tüm hekimlerce reçete edilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
İptali istenen Tebliğin 6.2.28. A maddesinin 4. bendi ile , 6.2.28.B maddesinin 1. bendine ilişkin olarak;
25.03.2010 tarih ve 27532 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 6.2.28.A maddesinde statinler ve statin dışındaki lipit düşürücü ilaçlar tek madde olarak düzenlenenmişti. Statinler içinde yer alan ve güçlü bir etken madde olan Rosuvastatin etken maddesinin 40 mg dozda içeren preparatları, yanlızca kardiyoloji ve endokrinoloji uzman hekimlerince düzenlenecek uzman hekim raporuna dayanılarak reçete edilebilmekte, diğerleri için böyle bir sınırlama bulunmamakta idi. Ancak dava konusu değişiklik ile madde ikiye bölünmüş ve 6.2.28.A maddesinde, sadece statinlere ilişkin düzenleme getirilerek tüm statinlerin 40 mg ve üzeri etken madde içeren dozlarının (kombinasyonları dahil) kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, endokrinoloji uzman hekimlerince düzenlenecek uzman hekim raporuna dayanılarak bu hekimlerce reçete edileceği kurala bağlanmış; 6.2.28.B maddesinde ise statin dışındaki lipit düşürücü ilaçlar için trigliserid düzeyinin 500 mg/dL’nin üstünde olduğu durumlarda; kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, endokrinoloji, iç hastalıkları uzman hekimlerince düzenlenecek uzman hekim raporuna dayanılarak tüm hekimlerce reçete edileceği kurala bağlanmıştır.
Davacı tarafından, 6.2.28.A maddesinin 4. bendi ve 6.2.28.B maddesinin 1. bendi nedeniyle, iç hastalıkları uzmanlarının kanunla kendilerine verilen tedavinin tayin hakkının kısıtlandığı, kişilerin tedavilerinin engellendiği ve kamu yararı ve bilimsel verilerle çeliştiği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Yukarıya aktarılan mevzuat ve değerlendirmelerden, her hekimin kendi uzmanlık alanıyla ilgili olan ilaçları reçetelendirebilmesi esas olduğu gibi hastanın muayene ve tetkiklerini yapmak suretiyle teşhis ettiği hastalığa uygulanacak tedaviyi mesleki bilgisi ve vicdanı ile belirleyerek hastanın iyileşmesini sağlayacak ilaç ve diğer tıbbi malzemeyi reçete etme yetkisinin hekimlere verilen yasal bir hak ve görev olduğu açıktır. Bu yetkinin kısıtlanması ise ancak kısıtlamayı gerektirecek zorunlu bir olgunun varlığı ile mümkündür.
Dosyanın incelenmesinden, statin içerikli ilaçların yan etkileri açısından hastaların daha etkili bir şekilde korunması ve ilaca ilişkin güvenlik bildirimlerinin sağlıklı yapılabilmesi hasta ve toplum sağlığının korunması amacıyla satinlerin 40 mg ve üzeri etken madde içeren dozlarının (kombinasyonları dahil) kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, endokrinoloji uzman hekimlerince düzenlenecek uzman hekim raporuna dayanılarak bu hekimlerce reçete edilmesi kurala bağlanmış ise de, hastanın da söz konusu ilaca erişimini zorlaştıran bu tarz bir kısıtlamanın ulaşılmak istenen amaç için zorunlu olduğuna dair, ya da bu ilacın 40 mg ve üzeri etken madde içeren dozlarının niteliği gereği sadece kardiyoloji, kalp ve damar cerrahisi, endokrinoloji uzman hekimlerinin uzmanlık alanları kapsamında olmasının gerekliliğine ilişkin bilimsel bir çalışmaya dayanan verinin bulunmadığı, salt kurum görüşleriyle söz konusu düzenlemenin yapıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda söz konusu düzenlemeyle yasayla hekimlere verilmiş yetkiye müdahele edilerek iç hastalıkları uzmanlarının kendi alanlarındaki bir ilacı reçete edememe dolayısı ile hastayı tedavi edememe sonucunun doğurulduğu, bu kısıtlamanın hem hastalar hem de doktorlar için zorunluluğuna ilişkin bir unsurun da bulunmadığı dikkate alındığında iptali istenen düzenlemelerde hukuka uyarlık bulunmamıştır.
İptali istenen Tebliğin ” Diyabet tedavisinde ilaç kullanım ilkeleri” başlığı altında yer alan 6.2.38. maddesinin 4. fıkrasına ilişkin olarak;
25.03.2010 tarih ve 27532 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 6.2.38 inci maddesi “Diyabet tedavisinde ilaç kullanım ilkeleri” başlığı altında yer alan düzenlemenin dördüncü bendi, “DPP-4 Antagonistleri (Sitagliptin) ve oral antidiyabetiklerin kombine preperatları; endokrinoloji uzman hekimlerince ya da bu uzman hekim raporu ile tüm hekimlerce; üniversite ve eğitim ve araştırma hastanelerinde ise iç hastalıkları uzman hekimlerince ya da bu uzman hekim raporu ile tüm hekimlerce reçete edilebilir.” şeklinde iken dava konusu düzenleme ile diyabet hastalarına verilen DPP-4 Antagonistleri (Sitagliptin, vildagliptin, saksagliptin) ve DPP-4 Antagonistlerinin diğer oral antidiyabetiklerle kombine preperatları ancak metformin ve/veya sülfonilürelerin maksimum tolere edilebilir dozlarında yeterli glisemik kontrol sağlanamamış olması halinde verileceği ve reçetelerinin ancak endokrinoloji uzman hekimleri ile üniversite ve eğitim ve araştırma hastanelerinde ise iç hastalıkları uzman hekimlerince veya bu hekimlerce düzenlenen uzman hekim raporu ile tüm hekimlerce düzenlenebileceği kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, söz konusu maddenin düzenlenmesi öncesinde ndan görüş alınmadığı, metformin ve/veya sülfonilürelerin maksimum tolere edilebilir dozlarında yeterli glisemik kontrol sağlanamamış olması halinde DPP-4 Antagonistleri (Sitagliptin) ve oral antidiyabetiklerin kombine preparatlarının reçeteledirilmesinin gerekliliğine ilişkin somut bir tespite dayanmadan söz konusu düzenlemenin yapıldığı anlaşılmıştır.
Düzenlemeyle yasayla hekimlere verilmiş yetkiye müdahele edilerek iç hastalıkları uzmanlarının kendi alanlarındaki bir ilacı reçete edememe dolayısı ile hastayı tedavi edememe sonucunun doğurulduğu, bu kısıtlamanın hem hastalar hem de doktorlar için zorunluluğuna ilişkin bir unsurun da bulunmadığı dikkate alındığında iptali istenen düzenlemelerde hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, 28.7.2012 tarih ve 28367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile değişik 25.3.2010 tarih ve 27532 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 6.2.28. A maddesinin 4. bendinin, 6.2.28.B maddesinin 1. bendinin ve 6.2.38. maddesinin 4. bendinin İPTALİNE, … TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 26/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.