Danıştay Kararı 15. Daire 2013/14258 E. 2017/2952 K. 24.05.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/14258 E.  ,  2017/2952 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/14258
Karar No : 2017/2952

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : …. 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacının, ikamet ettiği ….. Köyü’nü meydana gelen terör eylemlerinden dolayı terk etmek zorunda kaldığından bahisle Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu’nun 23/12/2008 tarih ve 1560 sayılı kararı ile belirlenen 10.962,35-TL maddi zararın ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
…. 2. İdare Mahkemesi’nce; her ne kadar davacı tarafından Komisyonun 23/12/2008 tarih ve 1560 sayılı kararı ile belirlenen 10.962,35-TL maddi zararın ödenmesi ve bu konuda sulhname imzalanması istenilmekte ise de, Komisyon tarafından sulhname ile teklif edilen tazminat miktarının kabul edilmemesi nedeniyle …. İdare Mahkemesi’nde açılan davada bu hususun öne sürülmesi gerektiği, söz konusu iddianın yeni bir başvuruya konu edilerek (20/05/2010 tarihli başvuru) bu başvurunun reddi üzerine yeni açılan iş bu davada öne sürülmesinin, davacının süresinde açmadığı bir dava nedeniyle elde edemediği kazanımları yeniden canlandırma çabasının bir tezahürü olarak değerlendirildiği, idarenin yargı kararıyla sulhname imzalamaya zorlanamayacağı, bu nedenle başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülen mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
27/07/2004 tarih ve 25535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla kabul edilmiş olup; bu amaç, anılan Kanunun genel gerekçesinde “…Temelde Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerinin zarar gören kişilere karşı kişisel husumetten ileri gelmediği bilinmektedir. Terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. Devleti ve toplumu hedef alan fiillerden doğan zararın mağdur kişinin üzerinde bırakılması, hak ve nasafet kurallarıyla bağdaşmaz. Ortaya çıkan zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. Kişilere verilen zararlar, ister terör örgütlerinin eylemlerinden, ister terörle mücadele sırasında Devletçe alınan tedbirlerden kaynaklanmış olsun; bu zararların belirtilen ilkeler uyarınca karşılanması, Devlete olan güveni pekiştirecek; vatandaş-Devlet kaynaşmasını artıracak, terörle mücadeleye ve toplumsal barışa önemli katkıda bulunacaktır. Terörle mücadelede Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerinin kazandığı olağanüstü başarının sosyal ve ekonomik tedbirlerle desteklenmesi zorunluluğu toplumumuzun bütün kesimlerince kabul edilmektedir….Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, terör eylemlerinin ülkemizde yoğun olarak yaşandığı 19.7.1987 tarihi ile 30.11.2002 tarihi arasında, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ancak bu yolla sonuç alamayanların başvurmaları, verilen tazminat miktarlarının haksız zenginleşme aracı olarak kullanılmasının önlenmesi amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda, Kanun kapsamındaki maddi zararların sulhen karşılanması için özel bir usul öngörülmüştür. Buna göre, Kanunda belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirilmekte ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Kanunun 12. maddesinde, bu davet yazısında, hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere 30 gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiğinin, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağının ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğunun belirtileceği; davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı; sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneğinin ilgiliye gönderileceği; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, …… Köyü’nde ikamet etmekte iken, terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini talebiyle yaptığı başvuru neticesinde Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu’nun 23/12/2008 tarih ve 1560 sayılı işlemi ile zararının 10.962,35-TL olduğu belirlenerek anılan miktar üzerinden sulhname imzalamasının teklif edildiği, sulhname ile teklif edilen tazminat miktarının kabul edilmemesi üzerine 26/03/2009 tarihinde uyuşmazlık tutanağı imzalanarak dava açıldığı, açılan davanın …. İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…. sayılı kararıyla süre aşımından reddine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, bakılan davaya konu 20/05/2010 tarihli başvuru ile, … İdare Mahkemesi’nde E:…. esasında açılan davada, davanın reddine karar verildiği, anılan Mahkeme kararını temyiz etmeyerek, Komisyonun 23/12/2008 tarih ve 1560 sayılı kararı ile belirlenen 10.962,35-TL maddi zararın ödenmesi ve bu konuda sulhname imzalanmasının talep edildiği, başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
5233 sayılı Kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere anılan Kanun ile terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması amaçlanmaktadır.
Bu veriler ışığında, 5233 sayılı Kanunun yukarıda aktarılan maddeleri ile Kanunun amacının bir arada değerlendirilmesinden, uyuşmazlık tutanağı imzalandıktan sonra yargı yoluna başvurulmamış veya yargı yoluna başvurulup da yargılama sonucunda işin esası hakkında karar verilmemiş olduğu durumlarda, ilgililerin sulhname imzalama haklarının saklı olduğu; uyuşmazlık tutanağı imzalandıktan sonra yargı yoluna başvurulup yargılama sonunda, 5233 sayılı Kanun uyarınca tazminat ödenecek bir durum olmadığı gerekçesiyle davanın esastan reddi hallerinde ise ilgililerin sulhname imzalama hakkından yararlanamayacakları sonucuna varılmıştır.
Durum böyle olunca, uyuşmazlık tutanağı imzaladıktan sonra yargı yoluna başvuran, ancak açtığı dava süre aşımı nedeniyle reddedilen ve Komisyonca ödenmesine karar verilen tutarı kabul ettiğini belirten davacı ile bu tutar üzerinden sulhname imzalanması gerekmekte olup; davacının başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemde ve aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 34.maddesindeki, “…İlgili olduğu malî yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde alacaklıları tarafından geçerli bir mazerete dayanmaksızın, yazılı talep edilmediğinden veya belgeleri verilmediğinden dolayı ödenemeyen borçlar zamanaşımına uğrayarak kamu idareleri lehine düşer.” hükmü uyarınca, sulhname imzalanmasına ilişkin başvurunun beş yıl içerisinde yapılmış olması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile … 2. İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:… sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.