Danıştay Kararı 15. Daire 2013/13974 E. 2016/2734 K. 21.04.2016 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/13974 E.  ,  2016/2734 K.
T .C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/13974
Karar No : 2016/2734

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:….; K….sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Temyiz istemine konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce gereği görüşüldü:
Dava; 12.11.2008 günü Kadıköy Kozyatağı istikametinde seyir halinde olan … plakalı araç sürücüsünün kaldırıma çarpmak suretiyle yaptığı kaza neticesinde söz konusu aracın yolcu koltuğunda bulunan ve yaralanan davacı tarafından uğranıldığı öne sürülen 3.337,05TL maddi ve 10.000,00TL manevi zararın adli yargıda dava açma tarihi olan 12.05.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazmini istemiyle açılmıştır.
…. İdare Mahkemesi’nce, ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yaptırılan 27.10.2009 tarihli bilirkişi raporuna istinaden kazanın meydana gelmesinde sürücünün %25 kusurlu olduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin %75 kusurlu olduğunun anlaşıldığı; kusur oranları dikkate alındığında davacının 3.337,05 TL maddi zararının davalı idarece tazmini gerektiği, manevi tazminat talebinin ise patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik olmayıp manevi tatmin aracı olduğundan takdiren 1.000 liralık kısmının kabulü gerektiği gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, anılan İdare Mahkemesi kararının, tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin kamu hizmetinin kurulması veya yürütülmesinden doğan zararlardan sorumlu tutulmasını gerektiren ilkelerden biri “hizmet kusuru” ilkesidir. Genel olarak hizmet kusuru, bir kamu hizmetinin kuruluş ve işleyişindeki aksaklık ve bozukluğu ifade etmektedir.
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edilebilmek için, ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun idareye yüklenebilecek bir işlem veya eylemden doğması, başka bir deyişle zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir. Zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunmaması, zararın idari faaliyetten doğmadığını gösterir. Meydana gelen zararda üçüncü kişinin kusuru varsa, idarenin tazmin sorumluluğu ya tamamen ortadan kalkar ya da kusur ölçüsünde azalır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 48. maddesinde; uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu; yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verileceği ve sürücü belgesinin altı ay süreyle geri alınacağı, hususi otomobil sürücüleri bakımından 0.50 promilin üzerinde alkollü olan sürücülerin trafik kazasına sebebiyet vermesi hâlinde, ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı kuralına yer verilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde de; kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiş, anılan maddenin “b-2” bendinde; Teknik cihazla yapılan ölçüm sonucuna itiraz edilerek tespitin sağlık kuruluşlarında yaptırılması halinde, her iki tespit arasındaki süre, teknik cihazla ölçüm yapılmasına izin verilmemesi halinde ise kaza saati ile sağlık kuruluşunda yapılan tespit saati arasındaki süre göz önünde bulundurularak sağlık kuruluşunda yapılan tespit sonucuna ilk ölçümü yapan trafik kuruluşu tarafından her bir saat için 0,15 promil eklenmek suretiyle alkol oranı belirleneceği kuralına yer verilmiştir.
Olay günü saat 01:15 sıralarında, gece vakti, yerleşim yeri sınırlarında, havanın açık, yerlerin kuru, yolun asfalt, bölünmüş, tek yönlü, hafif viraj ve hafif eğimli yolda …….sürücüsü olduğu …. plakalı aracın seyir halinde iken yol kenarında bulunan kaldırıma çarpmak suretiyle kaza yaptığı, kaza neticesinde yolcu koltuğunda bulunan davacının yaralandığı, olaydan yaklaşık 1 saat 35 dakika sonra düzenlenen adli muayene raporunda sürücünün 0,45 promil alkollü olduğunun belirlendiği, yerleşik Adli Tıp uygulamalarına göre kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte vücuttaki alkol düzeyinin geçen her saatte 0.15 promil azaldığı bilindiğine göre, araç sürücüsünün olay anında yaklaşık 0,70 promil alkollü olacağının kabulü gerektiği, öte yandan, daha önce durak olan kaza mahallinde davalı Belediye’ce yolun çizgilerinin kaldırılmamış olmasının da kazanın oluşumunda etkili olduğu dosyada bulunan belgelerin incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, kazanın oluşumuna asıl etken, davacının içerisinde bulunduğu aracı sevk ve idare eden ……….. yasada öngörülen promil değerin üzerinde aldığı alkolün etkisi ile muhakeme bozukluğu ve dikkat azalması ile yol şartlarına uygun seyir edememesi olmuştur. Davalı idarenin ise kazanın oluşumunda tali nitelikte kusuru görülmüştür.
Her ne kadar İdare Mahkemesi’nce, kaza nedeniyle araçta meydana gelen zararın sigorta şirketinden tahsilini teminen araç sahibince sigorta şirketine karşı açılan ve …. Asliye Ticaret Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında görülen davada verilen 26.10.2009 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen, araç sürücünün %25, davalı idarenin %75 kusurlu olduğu görüşü doğrultusunda hüküm tesis edilmiş ise de; anılan bilirkişilerce, Yönetmelikte 0.50 promil üzerinde alkol yasağı getirilmesinin kanuni dayanağı olmadığından bahisle, sürücünün kanındaki promil oranı dikkate alınmayarak geçersiz sayılması gerektiği, bu nedenle araç sürücüsünün almış olduğu 0.70 promil alkolün etkisi ile ruh halinde değişme, belirgin bir gevşeme, dikkat azalması, koordinasyon ve muhakeme bozukluğu içerisinde olmasına rağmen trafik kazasının meydana gelmesi ile sürücünün almış olduğu alkol miktarı arasında illiyet bağı kurulamayacağı görüşüyle araç sürücüsünün kusur oranının alkol dikkate alınmaksızın yalnızca “dikkatsiz, tedbirsiz” araç kullanmakla sınırlı tutulduğu görüldüğünden, yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri karşısında bilirkişi raporunda belirlenen kusur oranına itibar etme olanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda, sürücünün kaza anında yasal sınırların üzerinde alkollü bulunması ve asli kusurlu olması karşısında Mahkemece olayın durum ve şartları göz önüne alınarak davacının zararının tazmin edilmesi gerekirken, davalı idarenin %75 kusuru bulunduğundan hareketle verilen aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, …. İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…; K:…. sayılı kararının, BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/04/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X):

Uyuşmazlık, 12.11.2008 günü meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacının uğradığı 3.337,05 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi zararın faizi ile birilkte tahsili isteminden doğmuştur.
Dosyada mevcut bilgilere göre, davacının yolcu alarak içinde bulunduğu araç 12.11.2008 tarihinde trafik kazasına karışmıştır. Araçta bulunan davacı yaralanmıştır.
Kaza yerine gelen trafik ekiplerinin hazırladığı ” Trafik Kazası Tespit Tutanağı” ; kazanın oluşumunda, yolun yapımı, bakımı ve kontrolünden sorumlu olan davalı idarenin asli kusurlu olduğunu, araç sürücüsü olan Ufuk Gürkan’ın ise, diger (tali) kusurlardan trafik kural ve yasaklarına uymayarak ”dikkatsiz, tedbirsiz” araç kullandığından dolayı kusurlu olduğunu ortaya koymaktadır.
Yine, söz konusu tutanağa göre sürücünün alkol muayenesi yapılmamış, doktor muayenesine bırakılmıştır.
Kaza nedeniyle araçta meydana gelen zararın sigorta şirketinden tahsilini teminen araç sahibince şirkete karşı açılan ve İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince E:2009/5 sayılı dosyadan görülen davada verilen 26.10.2009 tarihli bilirkişi raporunda; şu hususlar yer almaktadır:
Raporda sürücünün alkol muayenesinin kazadan 1 saat 35 dakika sonra yapıldığı ve 0,45 promil olarak tespit edildiği belirtilerek, aradan geçen zaman da hesaba katılarak kaza sonunda 0,70 promili hesaplayan bilirkişilerdir.
Yine raporda, olayda, kazanın oluşumuna asıl etkenin gerek yolun çizgilerinden ve gerekse daha önce durak olan bölgenin kaldırılıp hiçbir düzen yapılmamış ve demir bariyerlerin konulmamış olması ve dolayısıyla, yolun yapımı, bakımı ve kontrolünden sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin trafik kazalarını önleyici yeterli ve gereken tedbirleri zamanında almamış olması karşısında, alkol almamış, şuurlu ve blilnçli bir sürücünün de aldanarak kaza yapabileceği ve kazayı önlemesinin mümkün olmayacağı belirtilmektedir.
Bilirkişiler bu değerlendirme ışığı altında, trafik kazasının ve hasarın meydana gelmesi ile sürücü Ufuk Gürkan’ın almış olduğu alkol miktarı arasında illiyet bağı kurulamadığını, dava konusu kazanın ve oluşan hasarın, başka hususlar olmaksızın, münhasıran sürücünün almış olduğu alkolün etkisiyle meydana gelmediği görüş ve kanaatine varılmıştır.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi, 17.03.2010 tarihli oturumda, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Görülmekte olan dosyada ise, kazaya karışan araçta yolcu olarak bulunan davacı, tedavi süresince yaptığı harcamaların 1.050,00 TL’lik kısmın sigorta şirketinden tahsil etmiş, bakiye miktarı ise davalı idareden talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucu, yerel mahkemece temyiz istemine konu kararla, yukarıda anılan bilirkişi raporuna dayanılarak, maddi tazminat isteminin tamamen, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı idarece temyiz edilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, dosyada mevcut trafik kaza raporu ve bilirkişi raporu, olayda davalı İdarenin asli kusurlu olduğunu ortaya koymaktadır.
Yine her iki belgeden de açıkca anlaşılacağı üzere, kazaya karışan sürücünün kaza mahalinde alkol ölçüsü yapılmamıştır. Bilirkişi raporundan, hastanede yapılan ölçümde sürücünün 0,45 promil alkollü olduğu anlaşılmaktadır.
Ticaret Mahkemesindeki dava bu veriler üzerinden açılmıştır. Söz konusu davada görüşlerine başvurulan bilirkişiler, davaya sebep olan asıl etkeni belirlerken, sürücünün kaza anında 0,70 alkollü olabileceği hesaplanmaktadır.
Ancak bu hesaplamanın İdare Mahkemesinden görülen uyuşmazlıkta esas alınması mümkün değildir.
Bilirkişinin yaptıkları değerlendirmeler, kazaya münhasır araç sürücüsünün alkollü olmasının sebebiyet verdiği, davalı idarenin hizmet kusurunun ağırlığı nedeniyle alkol almamış, şuurlu ve bilinçli sürücünün de kaza yapabileceğini ortaya koymaktadır.
Sigorta şirketi de, trafik kaza raporundaki kusur değerlendirmesi nedeniyle davacıya, zararının %25′ ine tebabül eden bir meblağı ödenmiştir.
Bu durumda, olayda asli kusurlu olduğu raporlarla sabit olan davalı idarenin davacının zararının bakiye kısmını ödemesi gerekir.
Belirtilen nedenlerle, mahkeme kararının bozulmasını gerektiren bir sebebin bulunmaması nedeniyle temyiz isteminin rediine karar verilmesi gerektiği görüşüyle, kararın bozulması doğrultusundaki karara katılmıyorum.