Danıştay Kararı 15. Daire 2013/13463 E. 2017/1758 K. 12.04.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/13463 E.  ,  2017/1758 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/13463
Karar No : 2017/1758

Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davacılar) : 1- 2- 3-
Vekilleri :
Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin Özeti : …. 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Taraflarca savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz istemine konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, davacıların, yörede meydana gelen terör eylemlerinden dolayı, ikamet ettikleri ….. terk etmek zorunda kaldıklarından bahisle uğradıkları ileri sürülen zararın tazmini istemiyle yapılan başvurunun kısmen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
…. 2. İdare Mahkemesi’nce; Zarar Tespit Komisyonu’nun ilk kararı, anılan komisyon kararı üzerine …. İdare Mahkemesi’nin iptal kararı ve iş bu davanın konusu olan Komisyon kararının birlikte incelenmesi neticesinde, … İdare Mahkemesi kararının tam olarak uygulanmadığı (davacı adına tespiti yapılan arazi zararlarının Tunceli Tarım İl Müdürlüğü’nce gönderilen birim fiyatlarına ilişkin tablolara dayalı hesaplama yapılmadığı) görüldüğünden tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı, dava konusu edilen 23/02/2012 tarih ve 2012/107 sayılı komisyon kararının davacılardan sadece …. adına tesis edildiği ve komisyon kararının dayanağı olan İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…. sayılı kararının da sadece …. adına verilen bir karar olduğu anlaşıldığından, davacılardan … ve … adına açılan davanın reddi gerektiği sonucuna varılarak dava konusu işlemin iptali, davanın … ve …. yönelik kısmının reddine karar verilmiştir.
Taraflarca, anılan mahkeme kararının aleyhlerine ilişkin hükümler yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesi: “Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” şeklinde, “Komisyonun Görevleri” başlıklı 5. maddesi: “Komisyonun görevleri şunlardır: a) Zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu halinde bu kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek… şeklinde düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde “Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.” hükmü yer almış, aynı Kanunun “Elbirliği mülkiyeti” üst başlıklı 701. maddesinde, “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” hükmüne, 702. maddesinde “Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıların babası olan ….. 12/03/2003 tarihinde vefat ettiği, geriye mirasçı olarak 9 çocuğunun kaldığı, …… Noterliği’nce düzenlenen 19/03/2003 tarih ve 08246 yevmiye numaralı vekaletname ile … Mirasçılarının (davacılardan ve de dahil olmak üzere) davacılardan ‘ü murislerinden kalan taşınmazlarla ilgili işlemleri yürütmekle yetkilendirdikleri, davacılar tarafından dosyaya sunulan 08/10/2004 havale tarihli dilekçe ile davacılar ve bazı köylülerin ortak bir dilekçe ile ….. Köyü, …. Mezrası’nda ikamet etmekte iken terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldıklarından bahisle uğradıklarını ileri sürdükleri zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini talebiyle ‘ne başvuru yaptıkları, davacılardan tarafından 23/05/2005 tarihli dilekçe ile nin (Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı) dosyada yer almayan 30/11/2004 tarih ve Z.T.K./410 sayılı yazısı ilgi tutulmak suretiyle başvuru yapılarak, …. Köyü, ….. Mezrası sakini iken bölgede meydana gelen terör olayları sebebiyle göç etmek zorunda kaldıkları, aile efradının 9 kişi olduğu, bu hususa ilişkin vekaletnamalerin sunulduğu, uğradıklarını ileri sürdükleri zararlarının 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmininin talep edildiği, Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 30/09/2009 tarih ve 2801 sayılı işlemi ile muris … ‘ün tapu kayıtları esas alınarak veraset ilamı gereği ‘ün miras payı oranında zararının hesaplanarak ‘e 10.619,95-TL ödeme yapılmasına karar verildiği, anılan miktarın kabul edilmeyerek komisyon kararının iptali istemiyle tarafından açılan davada, İdare Mahkemesi’nin …. tarih ve E:…. sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, anılan kararın onanarak kesinleştiği, Mahkeme kararı üzerine yeniden inceleme yapılarak Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın 23/02/2012 tarih ve 62/01/2012/107 sayılı işlemi ile ‘ün kendi adına mal varlığı bulunmadığı, babası … ‘ün mal varlığını mirasen talep ettiği ve … ‘ün verasetnamesinde isimleri bulunanların vekaletlerinin olmadığından bahisle ‘ün miras hissesi oranında 13.325,98-TL ödenmesine karar verildiği, 05/07/2012 tarihli dilekçe ile davacılar tarafından başvurunun yeniden değerlendirilmesinin istenildiği, nin (Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı) 19/07/2012 tarih ve Z.T.K./208 sayılı işlemiyle ‘ün sadece kendi adına başvuru yaptığı, her ne kadar kardeşler adına verilmiş olan vekaletnameler eski tarihli olsa da başvurucu adına değil, diğer kardeşlerden ‘e vekaletname verildiği, ‘ün komisyona başvurusunun bulunmadığı, verilen vekaletnamelerin 5233 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 17/07/2004 tarihinden önce verildiği ve 5233 sayılı Kanun ile ilgili olmadığından diğer kanuni mirasçılar hakkında yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığının belirtildiği, 01/10/2012 tarihinde komisyonca ödenmesine karar verilen miktar kabul edilmeyerek uyuşmazlık tutanağının imzalanması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde İştirak halinde mülkiyette (Elbirliği Ortaklığı) mülkiyetin kendini meydana getiren kişilerden ayrı bir tüzel kişiliğinin olmadığı, hak ya da malın bir bütün olarak ortaklardan tümüne yani ortaklığa ait olduğu, başka bir anlatımla ortaklık sona erene kadar ortaklardan birinin veya bir kısmının ayrı ayrı kullanabilecekleri payları veya paylarına dayalı hakkı bulunmadığı, mülkiyetin bu özelliğinden dolayı ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Ancak uygulamada ortaya çıkan güçlükleri gidermek maksadıyla Türk Medeni Kanunu’nda terekedeki/ortaklığa giren hakların korunmasına yönelik bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Bu durum Kanunun 640. ve 702. maddelerinin gerekçelerinde; elbirliği mülkiyetinde birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunmasında hareket edememesi eksikliğinin giderilmek istendiği, mirasçıların her birinin hakkını korumak için tek başına dava açmasına imkân sağlanması ve sağlanan korumadan mirasçıların hepsinin yararlanmasının öngörüldüğü, ortaklardan her birinin topluluğa giren hakları dava yoluyla veya diğer yollarla koruma yetkisine sahip olacağı şeklinde açıklanmıştır.
Davacılar tarafından tazminat talebine konu edilen mal varlığının müteveffa babadan kalma mal varlığı olduğu, muris … ’ün tapu kayıtları esas alınmak suretiyle araştırmaların yapıldığı ve ilgili tutanakların tanzim edildiği görülmektedir. Bu itibarla tüm davacılar ve veraset ilamında geçen mirasçıların, miras ortaklığı uyarınca dava konusu mallara elbirliği halinde malik oldukları anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun yukarıda anılan maddelerinden, elbirliği ortaklığında ortaklardan her birinin birlikte hareketi gerektiren yönetim ve tasarruf işlemleri dışında kalan, mülkiyet hakkının tanıdığı kullanma ve yararlanma haklarının korunmasına veya mülkiyet hakkının tanıdığı kullanma ve yararlanma haklarının kullanılamaması sonucu ortaya çıkan durumun bertaraf edilmesine/tazminine yönelik müracaatta bulunabileceği ve bu müracaatlardan da bütün ortakların/diğer mirasçıların yararlanabileceği anlaşılmaktadır.
Durum böyle olunca, miras ortaklığına konu mal varlığında meydana gelen zararın 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini talebiyle miras ortaklarından tarafından yapılan başvuru üzerine, miras ortaklığına konu mal varlığının tamamına ilişkin zarar hesabı yapılması gerekirken sadece ‘ün miras payı oranında zarar hesabı yapılmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Kaldı ki müracaat dosyasına sunulan 2003 tarihli vekaletname ile diğer mirasçıların iradelerinin de bu yönde olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca, davalı idarece, yeniden işlem tesis edilirken, tarımsal arazilerin ürününden faydalanamama şeklindeki zararın, İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanan standardizasyon tablolarında yer alan değer aralıkları içinde kalmak koşuluyla, Tunceli İlinin coğrafi, iklim ve toprak yapısı ile yörede yoğun olarak yetiştirilen ürün çeşidi (Tunceli Tarım İl Müdürlüğünün ilçe bazında hazırlamış olduğu münavebe sistemi içerisindeki ürün çeşitliliği) göz önüne alınarak hesaplanması gerekmektedir.
Öte yandan, bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden bir karar verileceğinden davalı idarenin temyiz istemi bu aşamada incelenmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … 2. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:….. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.