Danıştay Kararı 15. Daire 2013/12447 E. 2018/2783 K. 20.03.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/12447 E.  ,  2018/2783 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/12447
Karar No : 2018/2783

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz istemine konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacının 06.08.2010 tarihinde … Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde yapılan hatalı enjeksiyon nedeniyle maruz kaldığını ileri sürdüğü zarara karşılık 20.000-TL maddi tazminat, 20.000-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 40.000-TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; dosyada yer alan Adli Tıp Raporundaki tespitler dikkate alınarak, davalı idarenin davacının rahatsızlığının meydana gelmesinde ağır hizmet kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp; demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdari yargı da, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihadıyla saptamak zorundadır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karekteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının sol omuzunda oluşan ağrı şikayeti ile 06.08.2010 tarihinde … Devlet Hastanesi Acil Polikliniği’ne müracaat ettiği ve anılan hastanede sağ kalçasından enjeksiyon uygulandığı, sonrasında, davacının … Devlet Hastanesi’nde hatalı enjeksiyon yapılması nedeniyle sağ bacağında incelme meydana geldiği, yürüyemeyecek ve çalışamayacak hale gelmesine sebebiyet verilmesi sonucu fiziki ve psikolojik sıkıntılara maruz kaldığından bahisle, olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek 20.000-TL maddi, 20.000-TL manevi olmak üzere toplam 40.000–TL’nin tazmin edilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesi tarafından; davacıya uygulanan tıbbi girişimlerde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için dava konusu olayla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/… esasına kayden açılan soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca hazırlanan ../08/2012 tarih ve … karar sayılı rapor dosya kapsamına alınmış, anılan raporda yer verilen “davacıya … Devlet Hastanesi’nde uygulandığı belirtilen enjeksiyon sonucu gelişen bulguların enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu ancak tıbbi belgelerde enjeksiyonun yanlış yere uygulandığına dair kayıt bulunmadığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumlarında da ödem, hematom, ilacın difüzyon yoluyla sinir toksik etkisi, vücut yapısı, siyatik sinirin anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nörapatinin gelişebileceği, nöropatinin enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir komplikasyonu olarak değerlendirildiği, uygulanan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğu” tespitlere istinaden, davalı idarenin davacının rahatsızlığının meydana gelmesinde ağır hizmet kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu olayda, davacının şikayeti üzerine yapılan ön inceleme sonucuna göre olay günü anılan hastanede görevli sağlık çalışanları hakkında soruşturma izni verilmesine dair … Valiliği’nin …. tarih ve .. sayılı kararında, doktor tarafından öngörülen tedavi için yardımcı personel tarafından yapılan enjeksiyon (IM) uygulamasının, bu işi yapabilecek yetkiye sahip sağlık görevlisi tarafından ya da gözetiminde stajyer sağlık personeli tarafından yapılması gerektiği halde, enjeksiyonun staj yapan bir öğrenci tarafından gözetimsiz olarak yapıldığı, enjeksiyon yapılırken yetkili bir sağlık görevlisinin bulunmadığı gibi bu işlemi kimin yaptığına dair resmi bir kayıtta tutulmadığı belirtilmiş, davalı idarece dosyaya sunulan savunma dilekçesinde de, davacıya uygulanan enjeksiyonu yapan sağlık personelinin tespit edilemediği, stajyer öğrenci tarafından yapıldığı hususu kabul edilmiştir.
Her ne kadar, hükme esas alınan Adli Tıp Raporunda, davacıda oluşan arazın enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir bir komplikasyonu olduğu belirtilerek, uygulanan tıbbi işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu yönünde görüş bildirilse de, doktor tarafından düzenlenen enjeksiyon (IM) uygulamasının yetkili bir sağlık personelince veya onun gözetimi ve denetimi altında yapılması gerekirken, bu uygulamanın denetim ve gözetim altında olmaksızın stajyer öğrenci tarafından yapılması ve yine uygulamayı yapan kişinin tespit edilememiş olması, sunulan sağlık hizmetinin özensiz ve denetimsiz biçimde kusurlu olarak işletildiğini göstermekte ve oluşan zararın idarece tazmin edilmesini gerekli kılmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince davalı idarenin olayda hizmet kusuru bulunması nedeniyle, davacının uğradığı iddia edilen zararlar araştırılıp sonucuna göre maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.