Danıştay Kararı 15. Daire 2013/10802 E. 2018/8481 K. 25.12.2018 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/10802 E.  ,  2018/8481 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/10802
Karar No : 2018/8481

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi:
Düşüncesi : Dava konusu edilen idari para cezasının; aylık prim belgesinin kurumca onaylı bir nüshasının işyerinde işçiler tarafından görülebilecek bir yere asılmaması nedeniyle uygulanan kısmı ile işten ayrılış bildirgelerine ilişkin kısmında 5510 sayılı Kanunun lehe olan hükümleri uygulanması gerekmekte olup; bu husus gözetilmeksizin verilen Mahkeme kararının kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi Başkanlığınca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacı şirkete, 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesi uyarınca toplam 55.588.- TL para cezası verilmesine ilişkin işleme karşı yapılan itirazın reddine dair 17/11/2011 tarih … sayılı Komisyon kararının iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; 5510 sayılı Kanun’un 59/2 maddesine istinaden görevlendirilen denetim elemanı tarafından yapılan inceleme ve denetim sonucu davacı şirkete ait işyerinde çalıştırılan işçilere ait işe giriş bildirgesinin aylık prim ve hizmet belgelerinin süresinde kuruma verilmediği gibi işyerinin de tescilsiz olduğu, ayrıca işten ayrılan işçilere ait ayrılış bildirgelerininde verilmediğinin tesbit edilmesi nedeniyle bu fiillerin karşılığı para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete ait işyerinde davalı idare elemanları tarafından yapılan denetim sonucu düzenlenen 03/03/2011 gün ve … sayılı raporda, 01/07/2010 tarihi itibariyle işyerinde işçi çalıştırılmaya başlanıldığı halde işyeri tescilinin süresinde yaptırılmadığı, işyeri kayıtlarına göre 01/07/2010 tarihi itibariyle işçi çalıştırmaya başlandığı, işyerinde çalışmaya başlayan işçilerle ilgili sigortalı işe giriş bildirgesinin süresinde kuruma verilmediği, işyerinde çalışan ve süresinde bildirilmeyen sigortalılar için aylık prim ve hizmet belgelerinin süresinde yatırılmadığı ayrıca işten ayrılan 8 işçi işten ayrıldıkları halde ayrılış bildirgelerinin verilmediğinin anlaşılması nedeniyle 5510 sayılı Kanun’un 102.maddesi uyarınca toplam 55.588.- TL idari para cezası verildiği, bu işleme yapılan itirazın, komisyonca 17/11/2011 tarih ve … sayılı kararı ile reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Dava konusu işlemlerden, işyeri bildirgesi, işe giriş bildirgeleri ile 2010/7,8,11. aylara ait aylık prim ve hizmet belgesinin yasal sürede verilmediği gerekçesiyle uygulanan idari para cezasına ilişkin kısmı incelendiğinde; 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davacının bu kısma yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Dava konusu işlemin aylık prim belgesinin kurumca onaylı bir nüshasının işyerinde işçiler tarafından görülebilecek bir yere asılmaması nedeniyle verilen idarî para cezasına ilişkin kısmı; 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin altıncı fıkrasında, “Sigortalıyı çalıştıran işveren ile alt işveren ve iş görme edimini yerini getirmek üzere sigortalıyı geçici olarak devralan işveren; aylık prim ve hizmet belgesinin Kurumca onaylanan bir nüshasını sigortalının çalıştığı işyerinde, birden ziyade işyeri olması halinde ise sigortalının çalıştığı her işyerinde ayrı ayrı olmak üzere, Kuruma verilmesi gereken sürenin son gününü takip eden günden başlanarak, müteakip belgenin verilmesi gereken sürenin sonuna kadar, sigortalılar tarafından görülebilecek bir yere asmak zorundadır” hükmü, 25 Şubat 2011 tarih ve 27857 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6111 sayılı Kanun’un 40. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Türk Ceza Kanunu’nun 2’inci maddesinde ifadesini bulan “suç ve cezaların kanuniliği ilkesine göre, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı ceza vermek mümkün olmadığı gibi, cürüm ve kabahatin işlendiği zamandaki kanunu ile sonradan çıkarılan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanması esastır.
Uyuşmazlıkta, aylık prim belgesinin kurumca onaylı bir nüshasının işyerinde işçiler tarafından görülebilecek bir yere asılmaması nedeniyle idari para cezası verildiği görülmektedir.
5510 sayılı Kanun’un 6111 sayılı Kanun’la değişik 86. maddesine göre de aylık prim belgesinin kurumca onaylı bir nüshasının işyerinde işçiler tarafından görülebilecek bir yere asılması yükümlülüğünün kaldırıldığı görülmektedir.
Bu durumda, davacının lehine olan kanun dikkate alındığında, aylık prim belgesinin kurumca onaylı bir nüshasının işyerinde işçiler tarafından görülebilecek bir yere asılmaması nedeniyle idari para cezası verilemeyeceğinden, işlemin bu kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Dava konusu işlemin, işten ayrılış bildirgelerinin yasal sürede verilmediği gerekçesiyle uygulanan idari para cezasına ilişkin kısmına gelince; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun, 9. maddesinde; birinci fıkranın (a), (c) ve (d) bentlerine göre sigortalılığı sona erenlerin durumları işverenleri tarafından, (b) bendinde belirtilen şekillerde sona erenlerin durumları ise kendileri ve sözü edilen bentte belirtilen faaliyetin sona erme halinin bildirildiği kuruluşlar veya vergi daireleri tarafından, en geç on gün içinde Kuruma bildirileceği, 102. maddenin birinci fıkrasına 01.08.2009 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun ile eklenen (j) bendinde; 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre sigortalılığı sona erenlere ilişkin bildirim ile 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesinde yer alan sandıklara, sandık iştirakçiliğinin başlama veya sona ermesine ilişkin bildirimi, süresi içinde ya da Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun olarak yapmayanlar veya Kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında, her bir sigortalı veya sandık iştirakçisi için asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacağı hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Kanunun 01/03/2012 tarih ve 6283 sayılı Kanun ile değişik 102. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde; 9. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre sigortalılığı sona erenlere ilişkin bildirim ile 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesinde yer alan sandıklara, sandık iştirakçiliğinin başlama veya sona ermesine ilişkin bildirimi, süresi içinde ya da Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun olarak yapmayanlar veya Kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında, bir takvim ayında işlenen bu fiillerden dolayı tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla her bir sigortalı veya sandık iştirakçisi için asgari ücretin onda biri tutarında idari para cezası uygulanacağı öngörülmüştür.
Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde ifadesini bulan “suç ve cezaların kanuniliği ilkesine göre, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı ceza vermek mümkün olmadığı gibi, cürüm ve kabahatin işlendiği zamandaki kanunu ile sonradan çıkarılan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanması esastır.
Uyuşmazlıkta, davacıya, işten çıkış bildirgelerinin verilmemesi nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 102. maddesi hükmü uyarınca ceza verilmesi gerektiği açıktır. Ancak, 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesine 5838 sayılı Kanun ile eklenen (j) hükmü dikkate alınarak davacıya her bir sigortalı için asgari ücret tutarında idari para cezası verildiği, oysa 5510 sayılı Kanunun 102. maddesinin birinci fıkrasının 6283 sayılı Kanun ile değişik (j) bendinde, davacının fiiline uyan cezanın asgari ücretin onda bir tutarına indirildiği görülmektedir.
Bu durumda, davacının lehine olan kanun dikkate alındığında idarî para cezasının her bir sigortalı için asgari ücretin onda biri tutarında uygulanması gerekirken, her bir sigortalı için asgari ücret tutarında idarî para cezası verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen reddiyle; … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… ; K:… sayılı kararının işyeri bildirgesi, işe giriş bildirgeleri ile 2010/7,8,11. aylara ait aylık prim ve hizmet belgesininin yasal sürede verilmediği gerekçesiyle uygulanan idari para cezasına ilişkin kısmının ONANMASINA, davacının temyiz isteminin kısmen kabulüyle Mahkeme kararının aylık prim belgesinin kurumca onaylı bir nüshasının işyerinde işçiler tarafından görülebilecek bir yere asılmaması nedeniyle verilen idarî para cezasına ilişkin kısmı ile işten ayrılış bildirgelerinin yasal sürede verilmediği gerekçesiyle uygulanan idari para cezasına ilişkin kısmının ise BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.