Danıştay Kararı 15. Daire 2013/10693 E. 2017/1369 K. 23.03.2017 T.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı         2013/10693 E.  ,  2017/1369 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2013/10693
Karar No : 2017/1369

Temyiz Edenler ve
Karşı Taraf (Davacılar) :
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti :Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi :Temyiz istemlerinin kabulü ile kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:
Dava; davacılar tarafından, çocukları………..23/05/2008 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesinde hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 50.000,00 TL maddi ve her bir davacı için 75.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 200.000,00 TL tazminatın davalı idarece ödenmesine karar verilmesi istemiyle istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; 02.11.2010 tarihli bilirkişi raporu’nda; … plakalı araç sürücüsünün araç trafiğine kapalı olan yolda aracın hızını mahal şartlara göre ayarlaması gerekirken bu şekilde davranmayarak kazanın oluşumunda ikinci derecede (% 35 oranında), davalı ‘nın ise, … Koruma Amaçlı İmar Planı’na göre kazanın meydana geldiği yolun “yaya yolu” olması nedeniyle araç trafiğine kapalı olması gerekirken, araç trafiğine açık bırakılması ve yoldaki mevcut kaldırımın da kaldırılmış olması ve ayrıca yolda gerekli önlemleri (trafik işaret levhaları, ışıklı ve sesli trafik işaretleri, yer işaretlemeleri, temin ve tesis etmek, bunların devamlılığını ve işlerliğini sağlamak, vb.) almayarak olayın meydana gelmesinde asli %65 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği; 15/03/2011 günlü ara kararı ile davacıların destekten yoksun kalma nedeniyle uğradıkları zararın belirlenmesi amacıyla talimat yoluyla … İdare Mahkemesi’ne yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda, davacılardan ‘ın destek kaybının bulunmadığı, ‘ın ise 5.239,06 TL maddi zararı olduğunun belirtildiği, belirlenen 5.239,06 TL maddi zarar ile takdiren davalı idarece davacılardan ‘a 5.000,00 TL, ‘a 5.000.00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Davalı idare ve davacı tarafından mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun; Belediyenin yetkileri ve imtiyazları başlıklı 15/p maddesinde; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek belediyenin yetkileri ve imtiyazları arasında sayılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Karayolu Trafik Güvenliği Başlıklı13. maddesinde; karayolunun yapım ve bakımı ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır.
İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kurumlardan biri hizmet kusuru olup, genel olarak hizmet kusuru bir kamu hizmetinin kuruluş ve işleyişinde aksaklık ve bozukluk olarak ifade edilmektedir. İdarenin hukuki sorumluluğunun bir sonucu olan tam yargı davalarındaki amaç, idarenin bir eylemi ya da işlemi nedeni ile uğranılan zararın giderilmesidir. Bu türden bir uyuşmazlık çözümlenirken kesin ve gerçek bir zarar oluşup oluşmadığı ve bu zararın idari hizmetin eksik ya da kusurlu işleminden kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacıların hesaplanan ve hükme esas alınan destekten yoksun kalma zararının tespitine ilişkin bilirkişi raporunda; mütevvefanın bakiye ömrünün 63,5 yıl olduğu, babanın asgari ücret üzerinden geliri olduğu, desteğe başlama yaşının 22; destek oranlarının ise evleninceye kadar %20, evlendikten sonra %7,5; ilk çocuğunun olmasından sonra %5 ve ikinci çocuğu olduktan sonra ise %4’e ineceği belirtilerek hesaplama yapılmıştır.
Ana babanın destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken maddi durumları iyi olsa bile ilerde çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü, hayatın olağan akışına uygun olur. Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce garanti altına alınmış bile olsa, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez. O halde küçük yaşta ölen çocuk dahi, ana – babasının farazi (varsayım) bir desteği olarak kabul edilmelidir.
Uyuşmazlıkta hesaplanacak destekten yoksun kalma tazminatında çocuğun 18 yaşını doldurmasıyla birlikte ailesine katkıda bulunacağı, ortalama olarak 22 yaşında evleneceği, destek oranlarının ise evleninceye kadar %25, evlendikten sonra %16; ilk çocuğunun olmasından sonra %14 ve ikinci çocuğu olduktan sonra ise %12,5’e ineceği ve TRH – 10 tablosuna göre bakiye ömrünün belirleneceği, anne ve babanın çocuğa destekleri hesaplanırken ise varsa gerçek gelirlerinin araştırılması yapılması, yoksa asgari ücret üzerinden hesaplanma yapılması gerekmektedir.
Dolayısıyla İdare Mahkemesi’nce hüküm altına alınan maddi tazminat miktarı bakımından; çocuğun desteğe başlama süresinin 18 yaşından itibaren başlatılması; bakiye ömür ve destek oranlarının ise yukarıda belirtilen yerleşmiş içtihatlara uygun olarak hesaplanması, davacı babanın … Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olması dolayısıyla gelirine ilişkin araştırma yapılarak çocuğun anne ve babaya desteğinin hesaplanması gerekmektedir.
Bu itibarla; yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak, davalı idarenin de kusur oranı dikkate alınarak davacıların destekten yoksun kalma zararları hesaplanarak karar verilmesi gerekirken aksi yönde verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Ayrıca, Mahkemece davacılardan anne için 5.000,00 TL, baba için ise 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş ve davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; dava konusu olayın oluş şekli, idarenin hizmet kusurunun varlığı, zararın niteliği ve sonuçları dikkate alındığında, davacılar için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ızdırabı giderecek düzeyde olmadığı ve benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı bir düzeyde ve olayın mahiyetini yansıtır nitelikte olması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve … sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/03/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY (X):

İdare mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
İdare Mahkemesi’nce verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz istemlerinin reddi ile İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.