Danıştay Kararı 15. Daire 2012/10018 E. 2013/1845 K. 06.03.2013 T.

15. Daire         2012/10018 E.  ,  2013/1845 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2012/10018
Karar No : 2013/1845

Temyiz Eden (Davalı) : … Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf (Davacı : …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi : Kanuni temsilcisi olduğu şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının davacıdan tahsili yolunda tesis edilen dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığından aksi yönde verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi’nce gereği görüşüldü:
Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca davacının kanuni temsilcisi olduğu şirkete verilen idari para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; Vergi Usul Kanununun 10. Maddesinde; tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceğinin, yukarıda yazılı olanların ve bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerden alınacağının belirtildiği, davacının da 20.11.2000 tarihine kadar asıl borçlu şirkette yönetim kurulu üyesi olduğu, bu tarihte yapılan olağan genel kurul toplantısı sonucu davacının yönetim kurulu üyeliği görevine son verildiği, bu kararın 26.12.2000 tarihinde tescil edildiği ve 9.1.2001 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, bu ilana göre davacının 21.11.2000 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiği, 21.11.2000 tarihinden itibaren ise anılan şirkete danışman olarak atandığı ve 1. derecede imza yetkisinin verildiği görülmekle birlikte, anonim şirketin yönetim ve temsil organının yönetim kurulu olduğu, bazı özel durumlar hariç olmak üzere bu yetkinin yönetim kurulunun münhasır yetkisi olduğu, danışmanlık görevinin şirketi yönetim ve temsil yetkisi vermeyeceğinin açık olduğu, bu durumda, 21.11.2000 tarihinde kanuni temsilcilik görevi sona eren davacının bu tarihten sonraki dönemlere ait borçların ödenmesinden sorumlu tutulması mümkün olamayacağından, davacı adına düzenlenen ihbarname ile tahakkuk ettirilerek vadesinde ödenmeyen 2001/7 dönemine ait para cezasının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından usul ve hukuka aykırı olduğundan bahisle anılan mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Dava konusu ödeme emrinin dayanağı, … Radyo ve Tv Yayıncılığı A.Ş’ye ait … isimli televizyon kanalında 1-27.8.2001 tarihli arasında yayımlanan … Temizlik Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş tarafından ithal edilen … isimli ürünle ilgili reklamların aldatıcı ve yanıltıcı olduğundan bahisle 37.964,16-TL idari para cezası verilmesine ilişkin reklam kurulunun 14.5.2002 tarih ve 80 sayılı kararıdır.
Görüldüğü gibi ödeme emrinin dayanağı vergi ya da vergiye bağlı bir alacak olmadığı için idare mahkemesince Vergi Usul Kanununun 10. maddesine dayanmak suretiyle hüküm kurmasında yasal isabet bulunmamaktadır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait para cezası alacakları ve bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümlerinin tatbik olunacağı belirtilmiştir.
Dolayısıyla uyuşmazlığın çözümü için 6183 sayılı Kanun ile şirketin anonim şirket olması nedeniyle işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlerle ilgili hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir.
6183 sayılı Kanunun, kanuni temsilcilerin sorumluluğu başlıklı mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağı kurala bağlanmıştır.
Buna göre, kamu alacağının öncelikle tüzel kişilerden tahsil edilmesi, tahsil olanağı bulunmadığı zaman da kanuni temsilcilerden tahsili yoluna gidilmesi gerekmektedir.
O halde davacının anonim şirketin kanuni temsilcisi olup olmadığının ortaya konulması zorunlu bulunmaktadır.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 269. maddesinde, anonim şirketin, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirket olduğu, 277. maddesinde, bir anonim şirketin kurulması için şirkette pay sahibi en az beş kurucunun bulunmasının şart olduğu, 317. maddesinde, anonim şirketin yönetim kurulu tarafından idare ve temsil edileceği, 319. maddesinde, yönetim kurulunun en az bir üyesine şirketi temsil yetkisi verileceği, esas sözleşme ile temsil yetkisinin ve idare işlerinin hepsinin veya bazılarının yönetim kurulu üyesi olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zorunlu bulunmayan müdürlere bırakılabilmesi için genel kurula veya yönetim kuruluna yetki verilebileceği, 321. maddesinde ise, temsile yetkili olanların şirketin amaç ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki işlemleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haiz oldukları hükme bağlanmıştır.
Bu kanunu yürürlükten kaldıran 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunununda da benzer hükümlere yer verilmiştir.
Belirtilen mevzuattan da anlaşılacağı üzere, anonim şirketin genel olarak yönetim kurulu tarafından temsil ve idare edileceği ancak esas sözleşmede yer almak şartıyla genel kurul veya yönetim kurulu tarafından temsil ve idare yetkisinin tamamının ya da bir kısmının pay sahibi olmayan üçüncü kişilere devredilebileceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; anonim şirketin 21.11.2000 tarihli olağan genel kurulu kararı uyarınca davacının yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiği ve şirkette danışman olarak görevlendirildiği, 21.11.2000 tarih ve 41 no’lu yönetim kurulu kararına göre de yönetim kurulu başkanı ve üyeleri gibi davacının 1. derece imza yetkilisi olduğu, anonim şirkete ait imza sirkülerinin 4. maddesinde belirtilen konularda bir yönetim kurulu üyesi ile 5. maddesinde belirtilen konularda ise 2. derece imza yetkilisi olan bir kişi ile şirketi temsil ve idareye yetkili olduğu, bu hususların da 9.1.2001 tarih ve 5210 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığı anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla her ne kadar şirkette danışman olarak görevlendirilmiş olsa da, yönetim kurulu üyesi olmayan hatta şirkete ortak dahi olmayan kişilerin de kanuni temsilci olarak atabilmesinin mümkün olması ve davacının da 1. derece imza yetkisine sahip ve bazı konularda şirketi temsile yetkili olması karşısında şirketin kanuni temsilcilerinden olduğu tartışmasızdır.
Başka bir deyişle kanuni temsilci olan davacıdan, şirketten tahsil olanağı bulunmayan kamu alacağının istenmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Ancak kamu alacağının tahsil edilebilmesi için dayanağı tahakkuk işlemine karşı dava açılıp açılmadığının, açıldıysa sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, idare mahkemesince dava konusu ödeme emrinin dayanağı tahakkuk işlemine karşı dava açılıp açılmadığı, açıldıysa karar verilip verilmediği ortaya konulduktan sonra karar verildiyse bu karar göz önünde bulundurulmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 6.3.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.