15. Daire 2011/10415 E. , 2012/10747 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2011/10415
Karar No : 2012/10747
Temyiz Eden Taraflar
1- (Davacı) : …
Vekili : Av. …
2-(Davalı) : … Valiliği
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verdiği … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davacı tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi :Tarafların temyiz istemlerinin, hükmedilen tazminat miktarına ilişkin kısmı yönünden reddi ile mahkeme kararının onanmasına, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile mahkeme kararının, 17.500,00 TL’ye isabet eden yargılama gideri, avukatlık ücreti ve yasal faize ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, davacının adli yardım talebi kabul edilerek ve dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi incelenmeksizin işin gereği görüşüldü:
Dava; davacının, … İli, … İlçesi, … Köyünde ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığından bahisle malvarlığına ulaşamaması ve taşınır, taşınmaz mallarının kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle uğradığı zararın, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvuru sonucunda, …Valiliği Zarar Tespit Komisyonu kararıyla tarafına 17.500.00 TL ödeme yapılması yolundaki teklifin kabul edilmeyerek 40.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; 5233 sayılı Kanunda; kişilerin, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle uğradıkları maddî zararların karşılanmasının öngörüldüğü; 7. maddesinin (d) bendinde, terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin malvarlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararların da Kanun kapsamında bulunduğunun; 8. maddesinde ise, zararların, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler dikkate alınarak, olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirleneceğinin hükme bağlandığı; ayrıca, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinde, Komisyonun, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından başvuru konusu ile ilgili her türlü bilgi, belge ve yardım isteyebileceği gibi, adlî ve askerî teşkilat ile kolluk kuvvetleri dışında kalan diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları bilirkişi olarak da görevlendirebileceğinin belirtildiği, uyuşmazlıkta, davalı idarece oluşturulan komisyonca, davacının başvurusunun kabul edilerek mahallinde yapılan keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporları esas alınarak bir miktar ödeme yapılmasına karar verildiği, önerilen tazminatın gerçek zararı karşılamaktan uzak olduğunu ileri süren davacı tarafından sulhname imzalanmayarak bakılmakta olan bu davanın açıldığı, davacının uğradığı gerçek zararın tespiti amacıyla verilen ara kararlarına … Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü ile … İl Tarım Müdürlüğü’nden alınan cevaplardan davacının uğradığı zararın komisyon tarafından belirlenenden daha fazla olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul edilerek 26.851,08 TL tazminatın davacıya ödenmesine, bu tutar ile komisyonca ödenmesi teklif edilen 17.500.00 TL arasındaki farka isabet eden 9.351,08 TL için dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizin davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin tazminat isteminin reddine, uyuşmazlığın 17.500.00 TL’sına ilişkin kısmına davacının, 9.351,08 TL’sına ilişkin kısmına davalı idarenin sebep olduğu belirtilerek yargılama giderleri ile avukatlık ücreti bu duruma göre hesaplanarak karar verilmiştir.
Taraflarca, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen anılan kararın aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Temyize konu idare mahkemesi kararının tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.
Davacının, yargılama giderleri, avukatlık ücreti ve yasal faiz yönünden mahkeme kararının temyizi istemine gelince;
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulmuş olup; bu amaç, anılan Kanunun genel gerekçesinde “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. … Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. … İdarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bu zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanmasını kabul eden objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir. … Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, terör eylemlerinin ülkemizde yoğun olarak yaşandığı (olağanüstü hal ilan edilen) 19.7.1987 tarihi ile 30.11.2002 tarihi arasında, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması …. amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
5233 sayılı Kanunda, aktarılan kapsamdaki maddi zararların sulhen karşılanması için özel bir usul öngörülmüştür. Buna göre, Kanunda belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Kanunun 12. maddesinde, bu davet yazısında, hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere 30 gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiğinin, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağının ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğunun belirtileceği; davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı; sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneğinin ilgiliye gönderileceği; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Aktarılan 12. maddenin gerekçesinde ise; “… Hukukumuzda feragat, kabul ve sulh gibi işlemler, görülmekte olan davaları sona erdiren işlemlerdir. Sulh işlemi, dava öncesi yapılmışsa dava açılmasını engelleyici özelliktedir. Sulh işlemine rağmen dava açılırsa bu durum itiraz olarak ileri sürülebilir ve dava ortadan kaldırılır. Böylece dostane bir çözüm şekli olan sulh, bağlayıcı niteliktedir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
5233 sayılı Kanunun yukarıda aktarılan amacı, gerekçesi ve 12. madde metninin birlikte değerlendirilmesinden; sulhnamenin imzalanmasından sonra ilgililerin dava açmasına hukuki olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle, komisyonca ödenmesi teklif edilmekle birlikte davacı tarafından düşük bulunarak kabul edilmeyen tazminat miktarı yönünden uyuşmazlığın çıkmasına davacının sebep olduğundan bahisle Mahkemece, bu tutar haklılığa esas alınarak davacıya isabet eden yargılama gideri, avukatlık ücreti ve yasal faizin belirlenmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Bir başka ifadeyle:
İdare Mahkemesince;
1- Hükmedilen tazminat miktarının tamamı üzerinden yasal faiz uygulanmamasında hukuki isabet bulunmamaktadır.
2- Hükmedilen tazminat miktarının tamamına isabet eden nispi karar harcının davacıya tamamlattırılarak, davadaki haklılık oranı dikkate alınmaksızın yargılama gideri olarak bütünüyle davalı idareye yükletilmesine karar verilmesi gerekirken, …TL’ye isabet eden nispi karar harcının davacı üzerinde bırakılması yolunda verilen kararda bu yönüyle de hukuki isabet görülmemektedir. Diğer yandan, nispi karar harcı hariç, başvuru harcı ile posta giderinin davadaki haklılık oranına göre Mahkemece taraflar arasında paylaştırılacağı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
3- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabulüne hükmedilen tazminat miktarının tamamı için hesaplanacak avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesi yolunda karar verilmesi gerekirken, avukatlık ücretinin hesaplanmasında bu hususun dikkate alınmamasında hukuki isabet görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmının ve davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile kararın davanın kısmen reddine ilişkin kısmının ONANMASINA; davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile adı geçen Mahkeme kararının, yargılama gideri, avukatlık ücreti ve yasal faize ilişkin kısmının BOZULMASINA; dosyanın, bozulan kısım için yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen Mahkemeye gönderilmesine 15.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.