Danıştay Kararı 14. Daire 2016/11479 E. 2017/2029 K. 04.04.2017 T.

Danıştay 14. Daire Başkanlığı         2016/11479 E.  ,  2017/2029 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONDÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No :
Karar No :

Davacı :
Vekili :
Davalılar :
Davanın Özeti : İli, ilçesinde ilan edilen riskli alan sınırları içerisinde bulunan taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele kamulaştırılmasına ilişkin 21/03/2016 günlü, 2016/8659 sayılı Bakanlar Kurulu kararının dayanağı olan İli, İlçesinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 04/11/2012 günlü, 2012/28457 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 22/10/2012 günlü, 2012/3900 sayılı Bakanlar Kurulu kararının; 6306 sayılı Kanun ve uygulama yönetmeliği uyarınca bir bölgenin riskli alan ilan edilebilmesi için bu durumun açık ve somut şekilde ortaya konulması gerektiği, korunması gereken bir alan olduğundan riskli alan uygulamasına konu edilemeyeceği, Anayasada güvence altına alınan konut hakkı ve yerinden yönetim ilkelerine ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Düşüncesi : 2577 Sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca davacının dava açmakta menfaati bulunmadığından, aynı Kanunun 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi ve 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, 2577 sayılı Kanunun 14/6. maddesi uyarınca dosya incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava, İli, İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesine göre riskli alan ilan edilmesine ilişkin 22.10.2012 günlü, 2012/3900 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin (a) fıkrasında, idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra, ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddenin 3/c bendinde dilekçenin ehliyet yönünden inceleneceği, 15. maddenin 1/b bendinde ise bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullardan birisi olan “dava açma ehliyeti”, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrasızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir. Her olay ve davada, idari işlem ile dava açacak kişi arasında öngörülen subjektif ehliyet koşulu olarak menfaat ihlalinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri ekseninde yargı mercilerince değerlendirilerek takdir edilecektir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 56. maddesinde; derneklerin, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olduğu; 90. maddesinde ise, derneklerin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere, tüzüklerinde belirtilen çalışma konuları ve biçimleri doğrultusunda faaliyette bulunacakları hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 5253 sayılı Dernekler Kanununun “Dernek Tüzüğü” başlıklı 4. maddesinin (b) fıkrasında, “Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanının dernek tüzüğünde yer alacağı belirtildikten sonra, 30. maddesinin (a) fıkrasında, derneklerin, “Tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacı gerçekleştirmek üzere sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları dışında faaliyette bulunamayacakları” hüküm altına alınmıştır.
Bu çerçevede, Anayasanın Hak Arama Özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesi uyarınca, dernekler, sendikalar ve meslek kuruluşları gibi sivil toplum örgütlerinin, kuruluş amaçları doğrultusunda, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda, idari yargı mercileri önünde iptal davası açabilecekleri ve hukuki menfaatleri somut, güncel ve meşru olmak kaydıyla bu tür sivil toplum kuruluşlarının kendi kuruluş amaçları çerçevesinde iptal davası açmada 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca özel (sübjektif) ehliyet sahibi oldukları anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı nin amacı, çalışma konuları ve faaliyet alanının Dernek Tüzüğünde düzenlendiği, Tüzüğün 2. maddesinde; “Derneğin, genelde Türkiye, özelde tarihsel ve sosyal birlikteliğin sağlanması, ekosistemin korunması, doğa ve insan ilişkisinin bütünlük içerisinde olması ve toplumun bu konuda bilinçlenmesi amacı ile kurulmuştur.” düzenlenmesine yer verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacı Derneğin kuruluş amacı dikkate alındığında, dava konusu 6306 sayılı Kanuna dayanılarak alınan riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararından dolayı meşru, kişisel ve güncel menfaaatinin ihlal edilmediği, bu nedenlerle davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi ve 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan yürütmenin durdurulması harcı ile artan posta giderinin isteği halinde davacıya iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere 04/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.