Danıştay Kararı 14. Daire 2016/1093 E. 2017/262 K. 24.01.2017 T.

Danıştay 14. Daire Başkanlığı         2016/1093 E.  ,  2017/262 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONDÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/1093
Karar No : 2017/262

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davalı) : ,
Vekili :
İstemin Özeti : …. İdare Mahkemesinin …. günlü, E:…., K:…. sayılı kararının; usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi :Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, işin gereği görüşüldü:
Dava; … İli, … İlçesi, … Köyü, …ve … numaralı parselleri de kapsayan alanda 31/08/1977 onay tarihli kıyı kenar çizgisinin geçerli sayılması yönündeki karara karşı davacı şirket tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin 16/04/2014 günlü, 6009 sayılı nın işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; 12.06.2015 tarihinde gerçekleştirilen keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; jeolojik ve jeomorfolojik, topografik verilere dayalı olarak davaya kıyı kenar çizgisinin bulunduğu alanını “alçak-basık kıyı” niteliğinde olduğu, kıyı kenar çizgisinin davaya konu olan kısmının topografik özellikleri bakımından kumsal kıyı ve kıyı kumullarından oluştuğu, ancak kayalık, çakıllık, taşlık, sazlık, bataklık benzeri alanların, şev veya falezin bu alanda mevcut olmadığı, kıyı kenar çizgisinin kumsal ve kıyı kumullarından yararlanılarak belirlenmediği, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin olarak 31.08.1977 tarihinde çizilen kıyı kenar çizgisinin sürekliliği açısından uygun olduğu yolunda görüş belirtildiği, anılan parsellere ilişkin kıyı kenar çizgisinin hukuka ve bilimsel verilere uygun olarak belirlendiğinin anlaşılması karşısında, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi işlemine karşı yapılan itirazın reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3621 sayılı Kıyı Kanununun 4. maddesinde kıyı kenar çizgisinin deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını oluşturduğu, 5. maddesinde kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunlu olduğu, 9. maddesinde kıyı kenar çizgisinin ne şekilde tespit edileceği hükmüne yer verilmiştir.
3621 sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde; kıyı kenar çizgisi; “deniz, tabii ve suni göl ve akarsuları da, alçak-basık kıyı özelliği gösteren kesimlerde kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu, kumsal ve kıyı kumullarından oluşan kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı; dar yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerde ise şev ya da falezin üst sınırıdır.” biçiminde tanımlanmıştır.
Anılan Yönetmeliğin sözü edilen hükmünde kıyı kenar çizgisinin nasıl ve hangi esaslar çerçevesinde tespit edileceği açıklanmıştır. Bu hüküm uyarınca kıyı kenar çizgisi, zemindeki mülkiyet ve yapılaşmalara bakılmaksızın doğal verilere göre bilimsel olarak tespit edilmelidir.
Diğer taraftan, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlıklarda, bilirkişilerce taşınmazın bulunduğu alanda, kıyı kenar çizgisinin hem deniz tarafında hem de kara tarafında muhtelif sondaj çukurları açılmak suretiyle zeminin denizel etki altında bulunup bulunmadığı bir başka deyişle taşınmazın karasal veya denizel özelliği belirlenmek suretiyle kıyı kenar çizgisinin mevzuata uygunluğunun tespit edilmesi gerekmektedir.
Dava dosyanın incelenmesinden; davacının işletmekte olduğu otelin bulunduğu taşınmazı kapsayan alanda, ilk olarak 31.08.1977 tarihli kıyı kenar çizgisinin belirlendiği, daha sonra söz konusu kıyı kenar çizgisinde değişiklikler yapıldığı, teftiş kurulunca yapılan araştırma sonucunda daha sonradan belirlenen kıyı kenar çizgisinin mevzuata uygun olmadığının belirlenmesi sebebiyle komisyonca yapılan araştırmalar sonucunda 11 adet araştırma çukuru açılarak her birinden numune alındığı, numunelerden elde edilen verilere göre 1977 tarihli kıyı kenar çizgisini değiştirecek herhangi bir durumun mevcut olmadığının tespit edildiği, bu tespit uyarınca Bakanlık makamının 27.12.2013 tarihli onayı ile 31.08.1977 onay tarihli kıyı kenar çizgisinin yeniden geçerli sayılmasının uygun bulunduğu, davacı tarafından bu işleme karşı yapılan itirazın reddi üzerine de söz konusu işlemin iptali istemiyle temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, İdare Mahkemesi kararına esas alınan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda; jeolojik ve jeoteknik incelemeler gerçekleştirildiği, litolojik gözlemlerin yanı sıra alanın topografik, jeomorfolojik ve toprak oluşumu ile bitki gelişimi gibi özelliklerinin dikkate alınarak raporun düzenlendiğinin belirtildiği ve İdare Mahkemesince bu rapor doğrultusunda davanın reddine karar verildiği görülmekte olup, söz konusu bilirkişi raporunda, taşınmazların bulunduğu alanda sondaj çukuru açılmak suretiyle zeminin denizel etki altında bulunup bulunmadığı, bir başka deyişle; taşınmazların karasal mı, yoksa denizel özelliğe mi sahip olduğu hususunun ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince; bilirkişi kurulundan ek rapor alınmak veya alanında uzman yeni bir bilirkişi kuruluna incelemesi yaptırılmak suretiyle, söz konusu taşınmazın hem kara hem de deniz tarafında bulunan alanda sondaj çukurları açılarak zeminin denizel etki altında bulunup bulunmadığı, karasal mı yoksa denizel özelliğe mi sahip olduğu belirlenerek kıyı kenar çizgisinin durumunun tespit edilmesi ve kıyı kenar çizgisinin mevzuat hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği hususunun saptanması gerektiğinden, İdare mahkemesince belirtilen hususlar açığa kavuşturulmak suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; …. İdare Mahkemesinin …. günlü, E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 24/01/2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY (X):

Temyize konu edilen İdare Mahkemesi kararı hukuk ve usule uygun olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. Maddesinde belirtilen bozma nedenleri bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşü ile kararın bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.