14. Daire 2011/16787 E. , 2012/9669 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONDÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2011/16787
Karar No : 2012/9669
Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : Av. …
Karşı Taraf : … Belediye Başkanlığı – …
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü; E:…, K:… sayılı kararın; usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Konusu idari yargı alanına girmekle birlikte farklı yargı yerlerinde açılmış davaların görevsizlik nedeniyle reddi üzerine bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde idari yargıda dava açılabileceği sabit olmakla birlikte buradaki kesinleşmenin, karar aleyhine bir üst yargı merciine başvurma olanağının olmaması hususunu içermesi nedeniyle geçerlik kazanabilmesi için taraflarca öğrenilmesi gerektiği açıktır. Kesinleşmenin, aleyhine bir üst yargı merciine başvurma olanağı bulunmayan kararın verildiği tarihte başlayacağı yönündeki aksi bir yorumun ise dosya üzerinden yapılan yargılama sonrasında verilen kararın tarafına tebliğ edilmemesi ya da geç tebliğ edilmesi nedeniyle görevli yargı yerinde açılacak davanın süresinde açılmaması sonucunu doğurarak hak kaybına neden olacağı tartışmasızdır. Bu nedenle dava konusu işleme karşı ilk olarak adli yargıda açılan davada verilen görevsizlik kararının kesinleşmesine ilişkin üst yargı yerince dosya üzerinden verilen kararın davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren süresinde idari yargıda dava açıldığı anlaşıldığından temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Ondördüncü Dairesi’nce, işin gereği görüşüldü:
Dava; … İli, … İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazda ruhsatsız yapı yapıldığından bahisle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42.maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin … Belediye Encümeni’nin 07.12.2010 günlü ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, 2577 sayılı Kanunun 9. madesinin 1. fıkrası uyarınca … Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleştiği 27.05.2011 tarihinden itibaren 30 günlük süre geçirildikten sonra 28.06.2011 tarihinde açılan davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiş, bu karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, özel yasalarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay ve idare mahkemelerinde dava açma süresinin altmış gün olduğu hükme bağlanmış; aynı Yasanın 9/1. maddesinde, çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 267. maddesinde; ”Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.”, 268. maddesinde;” Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci Maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü Madde hükmü saklıdır. Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.” hükümlerine yer verildikten sonra aynı maddenin 3. bendinin (a) alt bendinde; Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesinin, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine ait olduğu kurala bağlanmıştır. Aynı Kanun’un 271. maddesinde ise; ”Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir. İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir. Karar mümkün olan en kısa sürede verilir. Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.” hükmü yer almaktadır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 16. maddesinde; ”Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibarettir.”,” Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında; İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir.” ”Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; Başvuru üzerine mahkemece yapılan ön inceleme sonucunda; Başvurunun süresi içinde yapılmadığının, başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması halinde, bu nedenlerle başvurunun reddine karar verilir” , ”İtiraz Yolu” başlıklı 29. maddesinde ise; Mahkemenin verdiği son karara karşı, Ceza Muhakemesi Kanununa göre itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihten itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. İtirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme yapılarak verilir. Mahkeme, her bir itirazla ilgili olarak “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine” karar verir. Mahkemenin verdiği karar taraflara tebliğ edilir. Vekil olarak avukatla temsil edilme halinde ayrıca taraflara tebligat yapılmaz. İdarî yaptırım kararının ağır ceza mahkemesi tarafından verilmesi halinde bu karara karşı Ceza Muhakemesi Kanununa göre itiraz edilebilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı”nın düzenlendiği 6. maddenin 1. fıkrasında; ”Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir” kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu … Belediye Encümeni’nin 07.12.2010 günlü ve … sayılı kararında itiraz mercii olarak Sulh Ceza Mahkemesi’nin gösterilmesi nedeniyle davacı tarafından … tarihinde … Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığı, anılan mahkemenin … günlü ve … sayılı kararı ile mahkemelerinin görevsizliğine karar verildiği, bu karara üst mahkeme olan Asliye Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilmesi üzerine … Asliye Ceza Mahkemesi’nce duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden verilen … günlü ve … sayılı kararı ile itirazın reddine ve kararın taraflara tebliğine karar verildiği, söz konusu kararın 06.06.2011 tarihinde davacıya tebliği üzerine 28.06.2011 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Kanunların, Anayasaya ve hukukun genel ilkelerine uygun bir şekilde yorumlanmasının hukuki yorum yöntemlerinden birisi olduğu dikkate alındığında; 2577 sayılı Kanunun 9. maddesindeki “kesinleşme” ifadesini, “kesinleşmeyi sağlayan yargısal işlemin ilgiliye tebliği” olarak anlamak ve yorumlamak gerekmektedir. Aksi takdirde; görevsizlik kararını kesinleştiren kararın verilmesiyle, kararın gerekçesinin yazılarak tebliği arasında geçen sürede, 30 günlük dava açma süresi işleyecek, davacının henüz bilgisi dahilinde olmayan ve kendisine tebliğ edilmeyen karar nedeniyle kanunla verilen 30 günlük süre kısalacak, daha da ötesi kararın verilmesiyle davacıya tebliği arasında geçen sürenin 30 günü aşması halinde ise, İdare Mahkemesinde dava açma olanağı bulunmayacaktır. Kanun koyucunun söz konusu düzenlemeyi yaparken böyle bir amaç gütmediği açıktır. Bu sebeple; 2577 sayılı Kanunun 9. maddesindeki “kesinleşmeyi izleyen günden itibaren” ifadesinin lafzi değil, amaçsal olarak ve hukukun genel ilkeleriyle, hak arama özgürlüğüne uygun yorumlamak gerekmektedir. Bu yorum tarzı, 2577 sayılı Kanunun sürelerle ilgili genel esasları belirleyen 8. maddesindeki, sürelerin tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı şeklindeki düzenlemeyle de uyum arzetmektedir.
Öte yandan; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesine dayanarak ülkemiz aleyhine verilen çeşitli kararlarındaki gerekçelerine bakıldığında; İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesinin aşırı şekilci yorumlanmasının, başvuranların mahkemeye erişim haklarından ve AİHS’nin 6/1 maddesi uyarınca adil yargılanma haklarından yoksun bıraktığının kabul edildiği görülmektedir. (Örneğin; Mesutoğlu, No:36533/04).
Bu durumda; dava konusu idari para cezasına karşı adli yargı yerinde açılan davada verilen görevsizlik kararına karşı bir üst mahkemede yapılan itiraz üzerine itirazın reddine ilişkin kesin kararın 06.06.2011 tarihinde davacıya tebliği üzerine 30 gün içerisinde 28.06.2011 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığından İdare Mahkemesince aksi yönde verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nce verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13/12/2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.