Danıştay Kararı 14. Daire 2011/15433 E. 2013/6044 K. 17.09.2013 T.

14. Daire         2011/15433 E.  ,  2013/6044 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONDÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2011/15433
Karar No : 2013/6044

Temyiz İsteminde Bulunan(Davacı): …
Karşı Taraf (Davalılar : 1- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı/ANKARA
2- …Valiliği
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının; usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Savunmasının Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
…Valiliği Savunmasının Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince 644 ve 648 sayılı Kanun Hükmünde Karanameler uyarınca husumet Antalya Valiliğinin yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yöneltilerek, işin gereği görüşüldü: :
Dava; … ili, … ilçesi, … Köyü, … Mevkii, … ada, … sayılı parseli kapsayan 1/1000 ölçekli … nolu pafta üzerinden geçen 05/11/2007 onay tarihli kıyı kenar çizgisinin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği ancak davacının keşif-bilirkişi ücretini yatırmaması ve dava konusu işlemin kamu yararını ilgilendiren bir yönünün bulunmaması nedeniyle keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden; uyuşmazlık konusu kıyı kenar çizgisinde hukuka aykırılık olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesi ile göndermede bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 04/02/2011 günlü, 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, anılan Yasa’nın 447. maddesinin 2. fıkrasında ise, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/06/1927 günlü, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan göndermelerin, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı öngörülmüştür.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31.maddesinin yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 324. maddesinde; “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü, 325. maddesinde ise; “Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller” başlıklı 266. maddesinde; mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı; “Keşif kararı” başlıklı 288. maddesinde; hâkimin, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebileceği, hâkimin gerektiğinde bilirkişi yardımına başvuracağı, keşif kararının, mahkemece, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınacağı belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mevkii, … ada, … sayılı parseli kapsayan 1/1000 ölçekli … nolu pafta üzerine isabet eden kıyı kenar çizgisinin 05/11/2007 tarihinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onandığı, 18/02/2008-19/3/2008 tarihleri arasında askıya çıkarılarak ilan edilen kıyı kenar çizgisine davacı tarafından 27/02/2008 tarihinde itiraz edildiği, itirazın 18.3.2008 tarihli … Valiliği işlemiyle reddedilmesi üzerine, taşınmazının kıyı kenar çizgisi dışına çıkarılması gerektiği iddiasıyla kıyı kenar çizgisinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı, İdare Mahkemesince; resen keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği ve ücretlerin önce davacıdan, davacının yatırmaması üzerine davalı idareden istenildiği ancak davalı idarelercede yatırılmaması üzerine, dava konusu işlemin kamu yararının ilgilendiren bir yönünün bulunmadığından bahisle, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, dosyadaki bilgi ve belgeleri dikkat alınmak suretiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; çözümü teknik bilgiyi gerektiren dava konusu kıyı kenar çizgisinin bilimsel verilere ve mevzuata uygun olarak belirlenip belirlenmediği hususunun, davacının lüzum görülmesi halinde keşif yapılması talebi üzerine Mahkeme tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına resen karar verilmiş olması karşısında, ücreti davanın sonucunda haksız çıkan taraftan tahsil edilmek üzere Devlet hazinesinden istenilerek keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle açıklığa kavuşturulmasından sonra uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden, İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, … İdare Mahkemesi’nin … günlü, E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17/09/2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.