Danıştay Kararı 13. Daire 2023/86 E. 2023/865 K. 28.02.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2023/86 E.  ,  2023/865 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/86
Karar No:2023/865

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI): … Belediye Başkanlığı

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Isparta ili, Şarkikaraağaç ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde bulunan mülkiyeti Belediyeye ait taşınmazın Şarkikaraağaç Belediyesi Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararıyla 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 35/c ve 45. maddesi uyarınca açık teklif usulü ile satışına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; Isparta ili, Şarkikaraağaç ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde mülk sahibi olduğunu ileri süren davacı tarafından, bitişik komşu parselde kazı inşaat yapıldığından 14/11/2022 tarihinde haberdar olduğundan bahisle davalı Belediye’den öğrendiği Isparta ili, Şarkikaraağaç ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde bulunan mülkiyeti Belediye’ye ait taşınmazın Şarkikaraağaç Belediyesi Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararıyla 2886 sayılı Kanun’un 35/c ve 45. maddesi uyarınca açık teklif usulü ile satışına ilişkin işlemin iptali istemiyle 16/11/2022 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılmakta olan davanın açıldığı,
Dava dilekçesinde davacı tarafından dava konusu işlemin öğrenilme tarihi olarak 14/11/2022 tarihi gösterilmiş ise de; Mahkemenin 23/11/2022 tarihli ara kararı ile davalı idareden; “Dava konusu işlem ve dayanakları ile anılı işlemin davacı tarafından hangi tarihte ve ne suretle öğrenildiğinin sorulmasına, bu hususa ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenilmesine” karar verildiği, ara karara cevaben davalı idare tarafından … tarih ve … sayılı üst yazısı ve ekinde gönderilen belge örneklerinin incelenmesinden, dava konusu taşınmazın satışına ilişkin ihalenin 14/01/2022 tarihinde gerçekleştirildiği ve ihale yetkilisince 24/01/2022 tarihinde ihale kararının onaylandığı, davacının davalı Belediye’ye 01/09/2022 tarihli dilekçesi ile başvuruda bulunduğu, anılı başvuruya Şarkikaraağaç Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı yazısıyla cevaben “… Belediye adına tescili yapılan taşınmazın 14/01/2022 tarihinde ihalesi yapılarak satışının yapıldığı…” belirtilerek anılı … tarih ve … sayılı cevabi yazı ile ekinde ilgili meclis ve encümen kararının davacıya 01/10/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafından dava dilekçesi ekinde anılı … tarih ve … sayılı cevabi yazı ve dava konusu işlemin sunularak 16/11/2022 tarihinde işbu davanın açıldığı anlaşıldığından; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A maddesi ile ivedi yargılama usulüne tabi olan ihale işlemlerine karşı dava açma süresinin otuz gün olduğunun hükme bağlanmış olması karşısında, davacı tarafından dava konusu işlemin tebliğ yoluyla öğrenilme tarihi olan 01/10/2022 tarihini izleyen günden itibaren 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca otuz gün içinde ve en geç 01/11/2022 tarihinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 16/11/2022 tarihinde kayda giren dilekçe ile açılan iş bu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle 2577 sayılı Kanun’un 14/3-e ve 15/1-b maddeleri uyarınca davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, binasının komşu parseli olan … Mah. … Ada … Parsel sayılı taşınmaza inşaat için temel kazılmaya başlandığı ve 14/11/2022 tarihinde durumu öğrendiği, kadimden bu yana kendisine ait binanın güney cephesinde bulunan ve fiilen yol olarak kullanılan özel mülkiyete tabi olmayan … Mah. … Ada … parsel (İhdas ile … Ada … Parsel) sayılı taşınmazın davalı Belediye adına tescil edildiği, söz konusu komşu parsele inşaat ruhsatı verilen Asuman Sürücü adlı şahsa Belediye tarafından satışının yapıldığı ve parsellerin tevhit edilerek … Ada … Parsel’e “bitişik nizam” inşaata başlandığı, bunun üzerine özel mülkiyete konu olmayan ve fiilen yol olarak kullanılan taşınmazın inşaat ruhsat sahibi Asuman Sürücü’ye satılmasına karşı idari dava açıldığı, inşaat ruhsatının imar planına aykırı olduğu, kendisinin kazanılmış hakkının olduğu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği, idari istikrar ve idari işlemlere güven ilkesinin zedelendiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı yönünden reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Kullanılmayan … TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
6. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
7. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 28/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin “yazılı bildirim” tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
20/01/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda idari yargıda uygulanan “genel yargılama usulü” ve 7. maddesi ile devamı maddelerde de “genel dava açma süreleri” düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan 7. maddesinde, özel süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin “altmış gün” olduğu ve bu sürenin yazılı bildirim tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kurala bağlanmıştır.
Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen 20/A maddesiyle, bir kısım işlemlere karşı açılan davalarda, genel yargılama usulünden farklı olarak, gerek dava, gerekse temyiz aşamasında uygulanacak “ivedi yargılama usulü” getirilmiş; ayrıca, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin “otuz gün” olduğu ve bu Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür. Anılan maddede, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı kuralı yer almıştır.
Genel yargılama usulünün uygulandığı uyuşmazlıklarda, ilgililere dava açmadan önce, 2577 sayılı Kanun’un 10, 11, 12 ve 13. maddeleriyle “idari başvuru” seçeneği getirilmişken, ivedi yargılama usulünün uygulandığı işlemlere karşı doğrudan dava açma zorunluluğu getirilmiş ve 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca yapılacak idari başvurunun dava açma süresini durdurmayacağı kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca idarenin yükümlülüğünün, ivedi yargılama usûlüne tâbi bir idarî işlem söz konusu olduğunda, ilgilinin yanılgıya düşmemesi açısından özel dava açma süresi içerisinde doğrudan dava açmak zorunda olduğunun, işleme karşı idarî başvuruda bulunularak itiraz edilmesinin dava açma süresini durdurmayacağının bildirilmesini de kapsadığı kuşkusuzdur. Ancak kendisine herhangi bir yazılı bildirim yapılmayan ya da yapılan yazılı bildirimde işleme karşı başvuru yolu ve süresi belirtilmeyen, uyuşmazlığın ivedi yargılama usûlüne tâbi olduğu, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca itirazda bulunmasının dava açma süresini durdurmayacağı, doğrudan dava açması gerektiği bildirilmeyen ilgililerin hangi yargılama usûlünün uygulanacağı ve hangi sürede dava açacakları konusunda karışıklık yaşamaları ve yanılgıya düşmeleri mümkün bulunmaktadır. Mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan mahkemeye erişim hakkını ihlâl eden sonuçlara ulaşmasını engellemek yargı yerine düşen bir görevdir.
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında, usul kurallarının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tâbi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Bu durumda, ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idari işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin mevzuattan kaynaklanan bu karışıklık nedeniyle kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, ayrıca uyuşmazlığın genel yargılama usulüne mi yoksa ivedi yargılama usulüne mi tâbi olduğu noktasında tereddüt yaşamaları olası bulunduğundan, dava açma süresi hesaplanırken öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil açık, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olan genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 15/03/2021 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararıyla da; yazılı olarak bildirilen ve özel dava açma süresine tâbi olan bir işlemde, dava açma süresinin gösterilmemiş olması durumunda genel dava açma süresinin işletilmesi gerektiği yönünde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir.
Diğer taraftan Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen, hangi kanun yolları ve mercilere başvurulacağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğunun bütün idari işlemler için değil, kişilerin haklarını, özgürlüklerini veya menfaatlerini zedeler nitelikte olan ve yazılı olarak ilgilisine bildirilen işlemler için geçerli olduğunun kabul edilmesi gerekir. İhale ilanları ve ihale şartnameleri yapılacak olan ihaleye katılım ve yeterlik kurallarını düzenleyen işlemler olduğundan başvuru yolları ve süresinin belirtilmesini zorunlu kılan bir özelliğe sahip değildirler.
Dosyanın incelenmesinden, Isparta ili, Şarkikaraağaç ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde mülk sahibi olduğunu belirten davacı tarafından, 01/09/2022 tarihli dilekçe ile taşınmazının bulunduğu adada eskiden bugüne kadar yapılan imar değişikliği ve meclis kararlarının kendisine verilmesi için davalı idareye başvuruda bulunduğu, davalı davalı idare tarafından davacıya 01/10/2022 tarihinde tebliğ edilen … tarih ve … sayılı yazı ile cevap verildiği, söz konusu cevabi yazıda “… Belediye adına tescili yapılan taşınmazın 14/01/2022 tarihinde ihalesi yapılarak satışının yapıldığı…”nın bildirildiği, bunun üzerine 16/11/2022 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu ihaleye katılmamış olan, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu ve dava açma süresinin otuz gün olduğu yolunda kendisine yazılı bir bildirim yapılmayan davacının, üçüncü bir kişi olarak ihalenin iptali istemiyle hangi tarihten itibaren dava açması gerektiği hususunda tereddüt yaşadığı ve yanılgıya düştüğü, mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın davacının özel süresi içerisinde dava açmasını zorlaştırdığı anlaşıldığından, mahkemeye erişim hakkının ihlâl edilmemesi açısından uyuşmazlıkta davacının ihaleyi öğrendiği 01/10/2022 tarihinden itibaren özel yargılama usulü ve süresinin değil genel yargılama usulü ve süresinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davalı idarenin ihalenin yapıldığı bilgisini içeren yazısının davacıya tebliğ edildiği 01/10/2022 tarihinden itibaren altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde 16/11/2022 tarihinde kayda giren dilekçe ile davanın süresinde açıldığı anlaşıldığından davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.