Danıştay Kararı 13. Daire 2023/685 E. 2023/1330 K. 22.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2023/685 E.  ,  2023/1330 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/685
Karar No:2023/1330

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- … Derneği
3- … Derneği
4- … Derneği
5- … Derneği
6- … Derneği
7- … Odası
8- … Derneği
9- …
10- …. Derneği
11- …
12- …
13- …
14- …
15- … Derneği
16- … Derneği
17- … Derneği
18- … Derneği
19- …Odası
VEKİLİ : Av. ….

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:…. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, 148 adet maden sahasının 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 30. maddesi kapsamında ihale edilmek üzere ilanın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren en az on beş gün süre ile http://www.mapeg.gov.tr adresinde ilan edileceğine ilişkin 16/05/2022 tarih ve 31837 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ihale ilanının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacıların dava konusu ettiği “148 Adet Maden Sahası İhalesi” ilanının 16/05/2022 tarih ve 31837 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığı, ilanı izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde davacılar tarafından dava açılmadığı, bakılan davanın dava açma süresinin sona ermesinden sonra 10/10/2022 tarihinde Mahkemelerinin kayıtlarına giren dava dilekçesi ile açıldığı, bu durumda, davacıların “148 Adet Maden Sahası İhalesi” ilanının iptali istemiyle ilanın 16/05/2022 tarih ve 31837 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanması sonrasında 30 gün içerisinde ve en geç 15/06/2022 tarihine kadar bakılan davanın açılması gerekirken, bu tarih geçtikten sonra 10/10/2022 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, işin esasının incelenmesine imkân bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, dava konusu işleme karşı ihale ilanının öğrenildiği 09/09/2022 tarihinden itibaren 30 günlük yasal süre içerisinde davanın açıldığı, temyize konu Mahkeme kararının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan “adil yargılanma hakkı” ile “etkili başvuru hakkının” açıkça ihlâli niteliğinde olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu edilen ihale ilanının 16/05/2022 tarih ve 31837 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı, ilanı izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde davanın açılmadığı, temyize konu Mahkeme kararının mevzuata ve yargısal içtihatlara uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemleri yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, 3213 sayılı Maden Kanunu uyarınca hukukî durumları sona eren 148 adet maden sahasının aynı Kanun’un 30. maddesine göre ilan edilerek ihaleye çıkarılmasına ve ilgili sahaların Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihden itibaren en az on beş gün süre ile http://www.mapeg.gov.tr adresinde ilan edileceğine ilişkin ilan 16/05/2022 tarih ve 31837 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Bunun üzerine davacılar tarafından dava konusu ihalenin ilanının 16/05/2022 tarih ve 31837 sayılı Resmî Gazete’de yayınlandığının, 09/09/2022 tarih ve 31948 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 285 adet maden sahasının ihalesinin ilanı görülünce geçmişe dönük tarama yapılmak suretiyle öğrenildiği belirtilerek 1010/2022 tarihinde bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; “Yargı yolu” başlıklı 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde “altmış gün” olduğu belirtilmiş; aynı maddenin 2. fıkrasında, dava açma süresinin idarî uyuşmazlıklarda, yazılı bildirimin yapıldığı, 4. fıkrasında ise ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kuralı yer almıştır.
2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; aynı maddenin 2. fıkrasında, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin “otuz gün” olduğu kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddelerinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmek suretiyle dava açma süresinin başlamasında, “yazılı bildirim”in esas alınması öngörülmüş olup, hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından, idarî işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılabilir biçimde bildirilmesi gerekmektedir.
Düzenleyici işlemler dışında kalan bireysel nitelikteki idarî işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma sürelerinin hesabında, idarî işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekte ise de, idarece tesis edilen işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen, dava açma süresinin hesabında bildirim yerine ilanın esas alınarak sürenin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlamasına ilişkin kural, ilanı gereken düzenleyici işlemlere karşı açılan idarî davalara yöneliktir.
Düzenleyici idarî işlemler, genel ve kişilik dışı olan idarî işlemlerdir. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, tüzük ve yönetmelik gibi işlemler bu niteliktedir. Düzenleyici işlemler, maddi kriter bakımından, yani içerikleri itibarıyla, kanunlara benzerler. İdare, düzenleyici işlemlerle kurallar (normlar) koyar (GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, Cilt:1, Ekin, Mayıs 2019, Bursa, s.770).
2577 sayılı Kanun’da düzenleyici işlemlere karşı dava açma süresinin başlangıcı olarak öngörülmüş olan ilân tarihinin, bireysel işlem niteliğinde olan ihalelere yönelik işlemler açısından uygulanması mümkün olmayıp, bu işlemlerin de yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal süresi içinde dava konusu edilebileceğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, dava konusu ihale ilanına yönelik işlem, ilanı gereken düzenleyici işlem niteliğinde olmadığından dava açma süresinin ilanla başlamayacağı ve yazılı bildirim yapılmayan hâllerde işlemin bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenildiği tarihten itibaren dava açma süresinin başlayacağı dikkate alındığında, davanın, ilan veya ihale tarihinden itibaren değil ihaleden haberdar olunduğu ve öğrenme tarihi olarak belirtilen tarihi izleyen günden itibaren süresi içinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, dava dilekçesinde davacıların, dava konusu işlemden 09/09/2022 tarihinde haberdar oldukları yönünde beyanda bulundukları, dava dosyasında bu tarihten daha önce işlemi öğrendiklerine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacılar tarafından dava konusu işlemin öğrenilme tarihi olarak belirtilen 09/09/2022 tarihini izleyen günden itibaren 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen 30 günlük dava açma süresi içinde, 10/10/2022 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 22/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, ikinci fıkrasının (a) bendinde, bu sürelerin idarî uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başladığı, dördüncü fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı; “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; 2. fıkrasının (a) bendinde, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu düzenlenmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı kurala bağlanmak suretiyle dava açma süresinin başlamasında “yazılı bildirimin” esas alınması gerektiği, ilanı gereken düzenleyici işlemlere karşı açılan idarî davalarda ise, dava açma süresinin hesabında bildirim yerine ilanın esas alınarak sürenin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlaması gerektiği öngörülmüştür.
Düzenleyici işlemler dışında kalan bireysel nitelikteki idarî işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda ise, dava açma sürelerinin hesabında, işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekle birlikte, özellikle idarenin tesis ettiği işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. Bu itibarla, ihale kararı, ilanı gereken düzenleyici işlem olmadığından dava açma süresinin ilan veya ihale tarihinden itibaren başlatılmaması, yazılı bildirim yapılan hallerde bildirim tarihinde, yazılı bildirim yapılmayan hâllerde ise işlemin öğrenildiği tarihi izleyen günden itibaren başlatılması gerekmektedir.
Ancak, işleminin öğrenme tarihinin belirlenmesi her zaman mümkün olmadığı gibi işlem, çok uzun süre sonra da öğrenilmiş olabilir veya daha önce öğrenildiği halde aksi ispat edilemeyeceği için hakkın kötüye kullanılması suretiyle yeni öğrenildiği beyan edilerek dava açılabilir. Oysa ki; dava açma süresi, kamu düzenine ilişkin bir konu olup, sürenin başlangıcının kişilerin takdirine bırakılması mümkün değildir.
İdari işlemin tarafı olmayan ve kendisine bildirim yapılmayan kişiler tarafından, işlemin yeni öğrenildiği beyan edilerek, işlemin tesis edildiği tarihten uzunca bir zaman geçtikten sonra dava açılması halinde, idarî işlemler ve dolayısıyla işlem neticesi elde edilen haklar devamlı olarak iptal edilme riskine maruz kalacaktır. Bu risk nedeniyle de idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkelerinin ihlali sonucu doğacak ve bu durum, kamu hizmetlerinin işleyişini aksatacağı için de kamu düzeni bozulacaktır.
Bu nedenle hukuki güvenlik ve idari istikrarın sağlanması ile kişilerin mahkemeye erişim haklarının korunması arasında âdilâne dengenin kurulması gerekmekte olup, bu denge her bir somut uyuşmazlığın özelliğine göre yargı mercilerince makul bir dava açma süresi belirlenmesiyle sağlanabilir.
Nitekim Fransız Danıştayı 13/07/2016 tarihli M.A.B. kararında dava açma süresine ilişkin olarak, Fransız İdarî Yargı Kanunu’ndaki düzenlemelerden hareketle, başvuru yolları, başvuru ve dava süreleri konusunda bilgi verme zorunluluğuna uyulmaması veya idarenin bu bilgileri ilgiliye verdiğine dair kanıt bulunmaması hallerinde, ilgili kişiye İdarî Yargı Kanunu’nda yer alan genel dava açma sürelerinin uygulanmayacağını ve kişilerin dava açma süreleri geçmiş olsa bile dava açabilecekleri, ancak “hukukî güvenlik” ilkesinin kişilerin süresiz olarak, her istedikleri zaman dava açamamalarını gerektirdiği, bununla birlikte dava yollarına makul süreler içerisinde başvurulabileceği yönünde karar vermiştir. (Conseil d’Etat, Asambleé, 13/07/2016, No:387763) (Erişim: https://www.conseil-etat.fr/arianeweb – Ariane Web Arama Motoru) (Kararın çevirisi için bkz. AYDIN, M. A., Başvuru Yolu ve Süresi Gösterilmeyen Tebligatın Dava Açma Süresine Etkisi, Fransız Danıştayı’nın Eski Polis Komiseri M.A.B. Kararı, Terazi Hukuk Dergisi, C. 12, S. 134, Ekim 2017, s. 86-89)
Anılan kararda makul sürenin belirlenmesindeki amaçlardan biri ise; “dava açma süresinin makul süre ile sınırlandırılması, muhtemel davalı idarelerin aşırı gecikmeli açılan davalar sonucu çıkabilecek iptal kararlarına maruz kalmalarını önleyecek, adaletin daha iyi işlemesini sağlayacak ve hukukî durumların güvenliğe ve sabitliğe kavuşmasını sağlayacaktır.” şeklinde belirtmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, 148 adet maden sahasının 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 30. maddesi kapsamında ilan edilerek ihale edilmek üzere ilanın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren en az on beş gün süre ile http://www.mapeg.gov.tr adresinde ilan edileceğine ilişkin 16/05/2022 tarih ve 31837 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ihale ilanının iptali istemiyle 10/10/2022 tarihinde, yani işlem tarihinden 5 ay sonra dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu ihale işlemi açısından, makul süre olarak belirli bir süre öngörmek güç olmakla birlikte, işlemin niteliği ve işlemin doğrudan davacının bir hakkına yönelik olmadığı dikkate alındığında, ihale tarihinden 5 ay sonra açılan davanın süresinde olmadığının kabulü hakkaniyete uygun olacağından davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, süre aşımı nedeniyle davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmadığından, kararın bu gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.