Danıştay Kararı 13. Daire 2023/520 E. 2023/1378 K. 23.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2023/520 E.  ,  2023/1378 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/520
Karar No:2023/1378

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 03/08/2021 tarihinde saat 20:00’de yayınlanan “…” isimli programda, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “… Kişi yada kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” şeklindeki yayın ilkesinin ihlal edildiğinden bahisle 28.238,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı toplantıda alınan 47 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K: … sayılı kararda; uyuşmazlığa konu yayında yapılan yorumların kamuoyunun devlete olan güvenini sarsacak, halkın moral ve motivasyonunu düşürecek nitelikte olduğu, söz konusu yayında kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, itibarsızlaştıracak nitelikte ifadeler kullanıldığı ve 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan yayın ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varıldığından, davacı şirkete idari para cezası uygulanmasına ilişkin kararda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, uyuşmazlık konusu yayının gündemde yer alan ve toplumun geniş bir kısmını ilgilendiren orman yangınlarıyla ilgili olarak sert eleştiri içeren ifadeler kullanıldığı, yapılan haber ve yorumların olgusal dayanağının bulunduğu, yayında kullanılan ifadelerin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında yer aldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlık konusu yayının ülkenin birçok yerinde çıkan yangınlar nedeniyle olağanüstü bir durumun meydana geldiği dönemde yapıldığı, kriz zamanlarında doğru, tarafsız ve sağduyulu haber yayıncılığının elzem olduğu, söz konusu yayının yanıltıcı, endişe verici ve infial oluşturabilecek nitelikte olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait “… ” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında, 03/08/2021 tarihinde saat 20:00’de yayınlanan … isimli programda, “-… abi neden uçaklar harekete geçmiyor sizce? Noluyor? Nedir yani, takıldıkları yer neresi? – … Cumhuriyet’in diğer kurumları gibi, nasıl … Partisi iktidarında Cumhuriyet’in dikili ağaçları teker teker satıldılarsa, yerlerinden söküldüler, başka kurumlara döndürüldülerse, Türk Hava Kurumu da benzer bir akıbeti yaşıyor. İnatla, ısrarla Türk Hava Kurumu’nun paralize olmasını, gücünü yitirmesini ve onun yerine başka bir takım kuruluşların kurumların ve yandaşların ihalelerle Türk Hava Kurumu’nun yaptığı işleri üstlenmesine yol açabilecek bir anlayışa sahip bu iktidar. Bunun adını koyalım yani. Türk Hava Kurumu, Cumhuriyet’in güzide kurumlarından biridir ve … Partisi’nin hedeflerinden biri haline bu nedenle gelmiştir. – …Fakat bu Orman Bakanı kadar beceriksizini çok ender gördüm. Beceriksiz. Tarımı bitirdi. Hayvancılığı bitirdi. Sayesinde orman da bitiyor. Ve hala bunun sekreter olarak bu sistemde yerinde tutturuluyor olmuş olması hayret verici bir husustur. – Bi kere, çok açık söyleyeceğim, yöneticilerin vatan sevgisi yok. Vatan sevgisi olan insan o ormanlar orada yandığında efendim benim helikopterim yok, benim uçağım yok. Zaten Türk Hava Kurumu’nun uçakları eskimiş diye pişkin pişkin konuşmaz, … O Orman Bakanı’nın yüzünde mesela hiçbir acı hissediyor musunuz? Ya bir Orman Bakanı, bir Tarım ve Orman Bakanı 100 binlerce ağaç yandığında bir acı bir duygu, bir öfke belirtmez mi? Ya sanki bir maç izlemiş o maçtan çıkmış gelmiş, maçla ilgili yorum yapıyor Orman Bakanı. Hissetmiyor, içinde öyle bir duygu yok adamın. … kabinesinde de öyle bir duygu yok… Bir … ‘li Bakan’ın yüzünde bir tane ifade gördünüz mü? İçişleri Bakanı çıkıp diyor ki: “Elimle mi söndüreceğim?” Orman Bakanı diyor ki: “Ben zaten bütün uçakları kabul etmiyorum, kalabalık yapıyorlar.” diyor. …’li Belediye Başkanı çıkıp diyor ki: “O kadar güzel evler yapacağız ki, evi yanmayanlar da diyecek ki keşke benim evim de yansaydı da TOKİ gelip bana da ev yapsaydı.” Ya ben hayatımda böyle bir pişkinlik, böyle bir vurdumduymazlık, böyle bir beceriksizlik, böyle bir liyakatsizlik görmedim. Görmedim arkadaş! Marmaris yanıyor. Umurlarında değil. Umurlarında değil. – Ama siz otel sahibi olan turizmciyi Bakanlığın başına getirirsen, tüccarı tarımın bilmem neyin başına getirirsen kardeşim, her şeyi öldürürsün. Her şeyi. Okul sahibini eğitim bakanı yaparsan.- Hastane sahibini Sağlık Bakanı. …- Şimdi büyük bir rezaletin içindeyiz. Büyük bir skandallar zincirinin içindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarına olan düşmanlıklarını, o kurumlara olan kinlerini adeta kustular. En başta da Türk Hava Kurumu’nu iş yapamaz hale getirdiler. – Ormanlarımız sadece yanarak yok olmadı. Ormanlarımız … ‘nin politikaları yüzünden yok oldu. Bugün temiz hava alamıyoruz, bugün içecek bir bardak su bulamıyoruz. Bakın söylüyorum içecek bir bardak su bulamayacağımız günler kapıda. Ama ne bunu görebilen bir iktidar var ne buna karşı önlem alan bir iktidar var. … Benim vergilerim ile eğer uçak almıyorsan ve çıkıp bunu da pişkin pişkin bizim elimizde zaten orman yangınını söndürecek uçak filosu yok diyorsan, senin bu aptalca politikaların yüzünden orman işçiliği ortadan kaldırılmışsa, senin bu aptalca politikaların yüzünden orman köylülüğü yok edilmişse, eskiden yangınlar çıktığında ilk müdahale eden orman köylüleri bu köylerden bu ormanların etrafından göç politikaları ile boşaltılmışsa, orman işçilerinin eğitimine ara vermişsen ya da aldığın orman işçilerini hala partizanca … genel merkezinden giden listelerle oluşturuyorsan sen bu ülkeyi yönetemezsin kardeşim. Senin bu ülkeyi yönetemediğini bir kez daha görüyoruz. 7 gündür Türkiye cayır cayır yanıyor. 7 gündür ortada devlet yok. 7 gündür ortada hükûmet yok. 7 gündür sadece hamaset var. Sadece devletimizi aciz göstermeyin söylemleri var. Yav kardeşim sen yangını söndüremiyorsan acizsin, kardeşim acizsin! Acizsin!…” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.
Dava konusu Üst Kurul kararıyla, uyuşmazlık konusu yayında yapılan yorumların kamuoyunun devlete olan güvenini sarsacak, halkın moral ve motivasyonunu düşürecek nitelikte olduğu, kamuoyunun bilgi edinme hakkına hizmet etmekten ziyade, sürekli belirli konuların gündemde tutularak algı oluşturulmaya çalışıldığı, kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde, küçük düşürücü, itibarsızlaştıracak nitelikte olduğu, bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisi oranında idarî para cezası uygulanmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, “Yayın hizmetleri; … İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.”; 32. maddesinin ikinci fıkrasında ise, “8. maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlâlin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı gözönünde bulundurularak, ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” kurallarına yer verilmiştir

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Gündemdeki konulara ve siyasî olaylara yönelik yorum ve değerlendirmelerin yapıldığı uyuşmazlık konusu programda, ülkenin birçok yerinde meydana gelen orman yangınları sonrasında başta orman yangınlarına yapılan müdahale olmak üzere izlenen politika ve politikacıların açıklamalarına yönelik yapılan yorum ve değerlendirmeler sebebiyle davacı hakkında idarî yaptırım uygulanmasına ilişkin dava konusu Üst Kurul kararının tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu yayının kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içermek suretiyle 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde düzenlenen yayın ilkesini ihlâl edip etmediğinin tespiti için programda yer verilen ifadelerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre, ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de, başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (AYM kararı, İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, Karar tarihi:30/06/2014, §44). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (AYM kararları, Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, Karar tarihi: 16/07/2014, §41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, Karar tarihi: 02/10/2013, §33; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, Karar tarihi: 15/02/2017, §44).
İdari yaptırımı konu alan dava konusu Üst Kurul kararıyla, davacının düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin bulunduğu açık olduğundan, söz konusu müdahalenin, Anayasa’da güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlâline sebep olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesi açısından “kanunla öngörülmüş” olduğu ve Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde başkalarının şöhret veya haklarının korunması yönünde “meşru bir amaç” taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, ihlâlin tespiti için söz konusu müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü” olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Programda kullanılan ve dava konusu Kurul kararında yaptırıma esas alınan ifadelerin meydana gelen orman yangınlarına yapılan müdahalenin ve başta bu konuda olmak üzere izlenen politikanın yetersizliğine ve politikacıların bu konuda yapmış olduğu açıklamalara yönelik siyasî nitelikli yorum ve eleştiri olduğu görülmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre, siyasi tartışma özgürlüğü, “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi”dir (AİHM kararı, Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, Karar tarihi: 08/07/1986, §41-42). Mahkeme’ye göre, hükûmetler yalnızca yasama organı ve yargı organlarınca denetlenmemelidirler, hükûmetlerin aynı zamanda halk ve kitlesel medya tarafından da denetlenmeleri gerekmektedir (AİHM kararı, Şener/Türkiye, B. No: 26680/95, Karar tarihi: 18/07/2000, §40).
AİHM’nin yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi, hükûmetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükûmetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir (AİHM kararı, Castells/İspanya, B. No: 11798/85, Karar tarihi: 23/04/1992, §46). Ayrıca hükûmetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı da özel kişilere göre daha geniştir (AYM kararı, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, Karar tarihi: 04/06/2015, §69).
İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan, siyasi tartışma özgürlüğünün “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi” olduğu göz önüne alındığında diğer ifade türlerine nazaran, başvuru konusu konuşmalardaki gibi politikaları ve siyasileri eleştiren, politikaları veya siyasi açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasi ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir (AYM kararı, Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, Karar tarihi: 07/07/2015, §64).
Kişinin şöhretinin ve manevi varlığının korunması hakkı bakımından herkes aynı düzeyde korumaya sahip değildir. Bu bağlamda, kişinin kamuya açıldığı oranda, kişilik hakları ve özel hayatına ilişkin korunması gereken alanın kapsamı sınırlanmaktadır. Siyasetçilerin ve hükûmette bulunanların kişilik hakları ve özel hayatları ise, ifade özgürlüğü karşısında en az korunan alanlardan biridir.
Bununla birlikte; Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, politikacılar, bürokratlar, diplomatlar, bilim adamları, sanatçılar, sporcular gibi kamuoyu tarafından tanınan kişilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının, toplumda yer alan diğer kişilere oranla daha geniş olmasının, bu kişilerin özel hayatlarına, onur, şeref ve saygınlıklarına ağır ve haksız saldırılarda bulunulabileceği anlamına gelmediği de gerek iç hukukumuzda gerek AİHM kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Buna göre, ifadenin muhatabının konumu, ifadeyi kullananlar açısından sınırsız bir ifade özgürlüğü alanı bahşetmez. Bu nedenle demokratik toplumların çoğunda; ifade özgürlüğü kalkanı arkasına gizlenerek, kişileri yalnızca karalamak, aşağılamak, asılsız suçlamalarda bulunmak, kişilerin özel hayatlarına ölçüsüz saldırıda bulunmak gibi ifade özgürlüğü hakkının açıkça kötüye kullanıldığı durumlar hukuken korunmamaktadır. Bu anlamda; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici keyfî söz ve beyanlar ile özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı saldırılar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeyi hedefleyen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilebilmektedir (… Ceza Dairesi, E:…, K:… , Karar tarihi: …).
Uyuşmazlık konusu program yayınında program sunucusu ve konukları tarafından ülkenin bir çok yerinde meydana gelen orman yangınları ve orman yangınlarına yapılan müdahale ele alınarak başta bu konu olmak üzere uygulanan politikanın ve politikacıların eleştirilmesinin genel olarak kamu yararını ilgilendiren bir meselede yapılan sert eleştiri olduğu, ayrıca hükûmetlere, siyasetçilere ve kamuya mal olmuş kişilere yöneltilen eleştirinin sınırının diğer kişilere göre daha fazla olduğu açık olduğundan, bu sebeplerle davacının basın özgürlüğüne yapılan müdahalenin, “başkalarının şöhret ve haklarının” korunması için demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 23/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.