Danıştay Kararı 13. Daire 2023/174 E. 2023/1900 K. 13.04.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2023/174 E.  ,  2023/1900 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/174
Karar No:2023/1900

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Antalya ili, Alanya ilçesi, …-… Mahalleleri arasında bulunan 88 adet sahil büfesi ve eklerinin 3 yıl süre ile kiraya verilmesine ilişkin olarak 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gereğince yapılan ihalenin 8 no.lu sahil büfesine dair kısmının iptali ile anılan büfeye ilişkin yapı kayıt belgesinin bulunması sebebiyle hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; uyuşmazlığa konu ihalenin … nolu sahil büfesine ilişkin kısmının incelenmesinden; …-… Mahalleleri arasında bulunan 88 adet sahil büfesinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile Alanya Belediye Başkanlığı arasında imzalanan 15/02/2022 tarihli protokol gereğince 2886 sayılı Kanun’un 51. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca 3 yıl süre ile kiralanması için ihaleye çıkarıldığı, bahse konu büfe yerlerinin ihaleye çıkarılmasına ilişkin ilanın 10/02/2022-23/02/2022 tarihleri arasında askıya çıkarılarak belediye ilan panosunda ilan edildiği, 24/02/2022 tarihinde yapılan ihale sonucunda anılan büfe yerlerinin ihalesinin en yüksek teklifi veren … Derneği’ne verildiği, davacı tarafından ihale tarihi olan 24/02/2022 tarihinden itibaren ivedi yargılama usulüne ilişkin 30 günlük dava açma süresi içerisinde en geç 24/03/2022 tarihinde dava açması gerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra 19/08/2022 tarihinde açmış olduğu iş bu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün bulunmadığı;
Davacının yapı kayıt belgesinin bulunması sebebiyle hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesi istemi yönünden incelenmesinden ise; idari yargıda, dava konusu edilen idari işlemlerin kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte bulunmasının gerektiği, kesinlik kavramının işlemin uygulanmaya hazır, nihaî bir işlem niteliğinde olduğunu, bir başka makamın onayına tâbî olmadan doğrudan uygulanabilirliğini gösterdiği, yürütülmesinin zorunlu olması yani icraîlik vasfının ise, kamu gücü ve kudretinin üçüncü kişiler üzerinde doğrudan doğruya çeşitli hukukî sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini göstermesi olarak ifade edildiği, idari davaya konu olması bakımından aranılan bu özellikleri taşımayan, herhangi bir davranışta bulunmaya davet eden ya da bir yükümlülüğü hatırlatan işlemlerin dava konusu olamayacağı; bu durumda, davacının yapı kayıt belgesi olduğundan bahisle hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesi isteminin, ortada idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem bulunmadığından incelenmeksizin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, davanın ihalenin iptaline yönelik kısmı yönünden 2577 sayılı Kanun’un 15/1-(b) ve 20/A-2-(a) maddeleri uyarınca süre aşımı nedeniyle reddine, davanın davacının hak sahibi olduğunun tespitine karar verilmesi istemi yönünden ise 2577 sayılı Kanun’un 15/1-b uyarınca incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, her ne kadar davanın süre yönünden reddine karar verilmiş ise de, söz konusu ihalenin sadece Belediye ilan panosunda askıya çıkarıldığı, davalı idareye yapılan 04/12/2018 tarihli başvuruda … tarih ve … belge no.lu yapı kayıt belgesinin Belediye kayıtlarına işlenmesinin talep edildiği, dolayısıyla pazarlık usulü ile yapılan ihaleden kendisinin haberdar edilmemesinin ihaleye ilişkin işlemlerin sakat olduğu anlamına geldiği, Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca, bireysel nitelikteki idari işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma süresinin işlemeye başlaması için öncelikle usulüne uygun bir yazılı bildirimin varlığı ve dava açma sürelerinin hesabında idari işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekle birlikte, idarece tesis edilen işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle kendisine yazılı bildirim yapılması zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, yazılı bildirim tarihi yerine geçmek üzere öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği, ayrıca belediyelere ait taşınmazların pazarlık yoluyla ihale edilebileceği hüküm altına alınmamakla birlikte mülkiyeti belediyeye ait olan taşınmazların 2886 sayılı Kanun’un 51. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca pazarlık usulüyle ilgili ihaleye çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın tek bir katılımcıya ihale edilerek rekabet ortamının oluşması engellendiği, yapı kayıt belgesinden de anlaşılacağı üzere ihale tarihinden önce yaklaşık 2.500.000-TL civarında masraf yapıldığı, buna rağmen ihaleye davet edilmemesi ve toplamda 11.601.396-TL (KDV hariç) tutarındaki ihalenin sadece Belediye panosunda askıya çıkarılarak ilan edilmesinin ihalenin usulüne uygun yapılmadığını açıkca gösterdiği, yapı kayıt belgesi ilgilisine taşınmazı satın alma yetkisini dahi içerdiği, ancak davalı idarece bu hususun gözardı edildiği, ihalenin mevzuata uygun olarak yapılıp yapılmadığı, davalı idarenin 2886 sayılı Kanun’un 51/g maddesine göre pazarlıkla hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazları kiraya verme yetkisinin olup olmadığı araştırılmadığından, Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile, Mahkeme kararının; davanın incelenmeksizin reddine ilişkin kısmının onanmasına, davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kısmının Dairemiz kararında belirtilen gerekçeyle onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Antalya ili, Alanya ilçesi, …-… Mahalleleri arasında bulunan 88 adet sahil büfesi ve eklerinin, Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile Alanya Belediye Başkanlığı arasında imzalanan 15/02/2022 tarihli protokol gereğince 2886 sayılı Kanun’un 51. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca 3 yıl süre ile kiralanması için ihaleye çıkarılmıştır.
Anılan ihaleye ilişkin ilan, 10/02/2022-23/02/2022 tarihleri arasında Belediye ilan panosunda ilan edilmiş, 24/02/2022 tarihinde yapılan ihale sonucunda, … tarih ve … sayılı encümen kararı ile, 88 adet sahil büfesi ve eklerinin 3 yıl süreyle en yüksek teklifi veren … Derneği’ne kiraya verilmiştir.
Davacı tarafından, 2022 yılında aynı sahil büfesinde işletmeci olarak devam edeceğini düşünmekteyken dava konusu… no.lu sahil büfesinin başka birisine kiralandığının öğrenilmesi üzerine, Alanya Belediye Başkanlığı’na … tarih ve …-… sayılı dilekçe ile müracaat edilmiş, bu başvuruya ilişkin olarak davacıya herhangi bir cevap tebliğ edilmemiştir.
Bunun üzerine, UYAP üzerinden 19/08/2022 tarihinde bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı Kanun’un “Üst makamlara başvurma” başlıklı 11. maddesinde, “1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Otuz gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması hâlinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” alt başlıklı 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendinde, dava dilekçesinin, süre aşımı yönünden inceleneceği; 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, süre aşımı bulunan hâllerde davanın reddedileceği; 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usûlü” başlıklı 20/A maddesinde ise, “ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri”nin ivedi yargılama usûlüne tâbi olduğu, ivedi yargılama usûlünde dava açma süresinin otuz gün olduğu, bu Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1. İdare Mahkemesi kararının, davanın incelenmeksizin reddine ilişkin kısmında hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.
2. İdare Mahkemesi kararının, davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kısmının incelenmesi:
İhale işlemlerine ilişkin idari usulü düzenleyen temel kanunlardan olan 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 4. maddesinde, ihalenin, “Bu Kanunda yazılı usul ve şartlarla işin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve yetkili mercilerin onayı ile tamamlanan sözleşmeden önceki işlemleri”; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 4. maddesinde ise, “Bu Kanunda yazılı usul ve şartlarla mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve ihale yetkilisinin onayını müteakip sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan işlemleri” ifade ettiği belirtilmiş olup, bu kanunî tanımlamalar ve istikrar kazanan içtihatlar dikkate alınarak ihale ilanı ile başlayıp sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan süreçte idarece tesis edilen işlemlerin ivedi yargılama usulüne tâbi ihale işlemleri olduğunun kabulü gerekir.
6545 sayılı Kanun’un 18. maddesinin gerekçesinde, “İdari yargıda davaların tümü aynı usul takip edilmek suretiyle sonuçlandırılmaktadır. Ancak idari davaların bazıları, niteliği itibarıyla diğerlerinden farklıdır. Bu tür davaların geciktirilmeksizin karara bağlanması gerekmektedir. Bu bakımdan, gecikerek karar verilmesinde hem idare hem de davacılar bakımından katlanılması zor ya da imkânsız sonuçlar doğuracak sınırlı sayıdaki dava türünün, diğerlerine göre daha ivedi bir şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir. Yargısal sürecin, süratle sonuçlandırılması özel önem taşıyan ihale, özelleştirme, acele kamulaştırma uyuşmazlıklarından kaynaklanan bazı davaların ivedilikle sonuçlandırılmaması hâlinde, hukukî belirsizlik doğmasına neden olunmaktadır. Madde ile Avrupa örneklerinde olduğu gibi idari yargılamaya ivedi yargılama usulü kurumu kazandırılmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Aktarılan mevzuata göre, yargısal sürecin süratle sonuçlandırılması özel önem taşıyan ihale uyuşmazlıklarının ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu, ivedi yargılama usulüne tabî olan uyuşmazlıklarda dava açma süresinin 30 gün olduğu ve 2577 sayılı Kanun’un “Üst makamlara başvurma” başlıklı 11. maddesi hükümlerinin uygulanamayacağı anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, Alanya ilçesi, …-… Mahalleleri arasında bulunan 88 adet sahil büfesi ve eklerinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile Alanya Belediye Başkanlığı arasında imzalanan 15/02/2022 tarihli protokol gereğince 2886 sayılı Kanun’un 51. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca 3 yıl süre ile kiralanması için ihaleye çıkarıldığı, 24/02/2022 tarihinde yapılan ihale sonucunda 88 adet sahil büfesi ve eklerinin 3 yıl süreyle en yüksek teklifi veren … Derneği’ne kiraya verildiği, davacı tarafından, 2022 yılında aynı sahil büfesinde işletmeci olarak devam edeceğini düşünmekteyken dava konusu … no.lu sahil büfesinin başka bir birisine kiralandığının öğrenilmesi üzerine, Alanya Belediye Başkanlığı’na … tarih ve … sayılı dilekçe ile müracaat edildiği, bu başvuruya ilişkin olarak davacıya herhangi bir cevap tebliğ edilmediği, bunun üzerine, UYAP üzerinden 19/08/2022 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, Alanya ilçesi, …-… Mahalleleri arasında bulunan 88 adet sahil büfesi ve eklerinin 3 yıl süreyle kiralanmasına ilişkin olarak 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gereğince yapılan ihale işleminin … no.lu sahil büfesine ilişkin kısmının iptali isteminden kaynaklanan uyuşmazlık, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi uyarınca ivedi yargılama usulü kapsamında yer aldığından, davacı tarafından 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında yapılan itiraz dava açma süresini durdurmayacaktır.
Bu durumda, davacı tarafından, 2022 yılında aynı sahil büfesinde işletmeci olarak devam edeceğini düşünmekteyken davaya konu ..no.lu sahil büfesinin başka birisine kiralandığının öğrenilmesi üzerine, Alanya Belediye Başkanlığı’na … tarih ve … sayılı dilekçe ile müracaat edildiğinin görüldüğü, davacının en geç bu tarihte ihaleye konu taşınmazın kiralandığından haberdar olduğu anlaşıldığından, dava konusu ihale işlemine karşı 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde belirtilen 30 günlük dava açma süresinin, 18/05/2022 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı açıktır.
Bu itibarla, 18/05/2022 tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 19/08/2022 tarihinde açılan işbu davanın esası süre aşımı nedeniyle incelenemeyeceğinden, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki Mahkeme kararında bu kısmında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davanın incelenmeksizin reddine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının bu kısmının ONANMASINA oybirliğiyle,
3. Mahkeme kararının, davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan Mahkeme kararının bu kısmının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA oyçokluğuyla,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 13/04/2023 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin “yazılı bildirim” tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
20/01/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda idari yargıda uygulanan “genel yargılama usulü” ve 7. maddesi ile devamı maddelerde de “genel dava açma süreleri” düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan 7. maddesinde, özel süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin “altmış gün” olduğu ve bu sürenin yazılı bildirim tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kurala bağlanmıştır.
Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen 20/A maddesiyle, bir kısım işlemlere karşı açılan davalarda, genel yargılama usulünden farklı olarak, gerek dava, gerekse temyiz aşamasında uygulanacak “ivedi yargılama usulü” getirilmiş; ayrıca, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin “otuz gün” olduğu ve bu Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür. Anılan maddede, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı işlemler arasında sayılmıştır.
Genel yargılama usulünün uygulandığı uyuşmazlıklarda, ilgililere dava açmadan önce, 2577 sayılı Kanun’un 10, 11, 12 ve 13. maddeleriyle “idari başvuru” seçeneği getirilmişken, ivedi yargılama usulünün uygulandığı işlemlere karşı doğrudan dava açma zorunluluğu getirilmiş ve 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca yapılacak idari başvurunun dava açma süresini durdurmayacağı kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca idarenin yükümlülüğünün, ivedi yargılama usûlüne tâbi bir idarî işlem söz konusu olduğunda, ilgilinin yanılgıya düşmemesi açısından özel dava açma süresi içerisinde doğrudan dava açmak zorunda olduğunun, işleme karşı idarî başvuruda bulunularak itiraz edilmesinin dava açma süresini durdurmayacağının bildirilmesini de kapsadığı kuşkusuzdur. Ancak kendisine herhangi bir yazılı bildirim yapılmayan ya da yapılan yazılı bildirimde işleme karşı başvuru yolu ve süresi belirtilmeyen, uyuşmazlığın ivedi yargılama usûlüne tâbi olduğu, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca itirazda bulunmasının dava açma süresini durdurmayacağı, doğrudan dava açması gerektiği bildirilmeyen ilgililerin hangi yargılama usûlünün uygulanacağı ve hangi sürede dava açacakları konusunda karışıklık yaşamaları ve yanılgıya düşmeleri mümkün bulunmaktadır. Mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan mahkemeye erişim hakkını ihlâl eden sonuçlara ulaşmasını engellemek yargı yerine düşen bir görevdir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında, usul kurallarının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tâbi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Bu durumda, ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idari işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin mevzuattan kaynaklanan bu karışıklık nedeniyle kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, ayrıca uyuşmazlığın genel yargılama usulüne mi yoksa ivedi yargılama usulüne mi tâbi olduğu noktasında tereddüt yaşamaları olası bulunduğundan, dava açma süresi hesaplanırken öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil açık, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olan genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararıyla da; yazılı olarak bildirilen ve özel dava açma süresine tâbi olan bir işlemde, dava açma süresinin gösterilmemiş olması durumunda genel dava açma süresinin işletilmesi gerektiği yönünde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir.
Diğer taraftan Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen, hangi kanun yolları ve mercilere başvurulacağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğunun bütün idari işlemler için değil, kişilerin haklarını, özgürlüklerini veya menfaatlerini zedeler nitelikte olan ve yazılı olarak ilgilisine bildirilen işlemler için geçerli olduğunun kabul edilmesi gerekir. İhale ilanları ve ihale şartnameleri yapılacak olan ihaleye katılım ve yeterlik kurallarını düzenleyen bir işlem olduğundan başvuru yolları ve süresinin belirtilmesini zorunlu kılan bir özelliğe sahip değildir.
Olayda, dava konusu taşınmazın 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na istinaden kiralanmasına ilişkin ihalenin davalı idarece 24/02/2022 tarihinde gerçekleştirildiği, davacı tarafından, 2022 yılında aynı sahil büfesinde işletmeci olarak devam edeceğini düşünmekteyken davaya konu 8 no.lu sahil büfesinin başka bir birisine kiralandığının öğrenilmesi üzerine, Alanya Belediye Başkanlığı’na … tarih ve …5 sayılı dilekçe ile müracaat edildiği, bu başvuruya ilişkin olarak davacıya herhangi bir cevap tebliğ edilmediği, bunun üzerine, anılan ihalenin … no.lu sahil büfeye ilişkin kısmının iptali istemiyle UYAP üzerinden 19/08/2022 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tâbi olduğuna, dava açma süresinin otuz gün olduğuna, uygulanan bu usulde idareye yapılan başvurunun dava açma süresini durdurmayacağına dair kendisine yazılı bildirim yapılmayan davacının, hangi tarihten itibaren dava açması gerektiği hususunda tereddüt yaşadığı ve yanılgıya düştüğü, mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın davacının özel süresi içerisinde dava açmasını zorlaştırdığı anlaşıldığından, mahkemeye erişim hakkının ihlâl edilmemesi açısından uyuşmazlıkta özel yargılama usulü ve süresinin değil, genel yargılama usulü ve süresinin uygulanması gerektiği, davanın uyuşmazlık konusu kiralamanın iptali için yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine genel dava açma süresi içerisinde açıldığı göz önünde bulundurulduğunda, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekirken, süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Mahkeme kararında hukukî isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu Mahkeme kararının davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyu ile kararın bu kısmına katılmıyorum.