Danıştay Kararı 13. Daire 2023/1420 E. 2023/2247 K. 09.05.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2023/1420 E.  ,  2023/2247 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/1420
Karar No:2023/2247

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … A.Ş. Adana Bölge Müdürlüğü’nce 11/06/2019 tarihinde açık ihale usûlü ile gerçekleştirilen “… A.Ş. Adana Bölge Müdürlüğü 8 Adet Dizel Yakıtlı … Tipi Taşıt İhtiyacının (Yakıt Hariç) Hizmet Alımı Suretiyle Karşılanması” ihalesi sonrası davalı idare ile ihale uhdesinde bırakılan istekli arasında imzalanan sözleşmenin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce “davanın görev yönünden reddi” yolundaki kararının Dairemizin 06/10/2022 tarih ve E:2020/3564, K:2022/3551 sayılı kararıyla bozulması üzerine verilen kararda; bakılan davanın, davacı şirket tarafından davaya konu ihale üzerinde kalan şirketin kesinleşmiş vergi borcu bulunması nedeniyle ihaleye katılım yeterlik şartını sağlamadığından sözleşmenin feshedilmesi, kesin teminatının gelir kaydedilmesi, ihalelerden yasaklanması ve hakkında suç duyurusunda bulunulması talebiyle 21/02/2020 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine, söz konusu ihale sonrasında davalı idare ile ihale uhdesinde bırakılan şirket arasında imzalanan 24/07/2019 tarihli sözleşmenin iptali istemiyle açıldığı;
Uyuşmazlıkta, ihale üzerinde kalan şirketin, dava konusu ihaleden önce dahil olduğu iş ortaklığına ait vergi borcunun bulunması nedeniyle, 4734 sayılı Kanun’un 10. maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca teklifinin değerlendirme dışı bırakılıp bırakılamayacağının değerlendirilmesi gerektiği;
4734 sayılı Kanun’un 14. maddesinde, ihaleye iş ortaklığı olarak teklif sunan isteklilerin ihale sonucunda üstlendikleri taahhüdün yerine getirilmesinde ihaleyi gerçekleştiren idareye karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları şeklindeki kural ile ihale sonucunda imzalanan sözleşmenin yerine getirilmesinde iş ortaklıklarının sözleşmeden kaynaklanan taahhütlerin yerine getirilmesi hususunda idareye karşı müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları belirtilmiş olup, maddenin iş ortaklığının faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan vergi borcunun tümünden her bir ortağın müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı yönünde değerlendirilmesine imkân bulunmadığı;
4734 sayılı Kanun’un “İhaleye katılımda yeterlik kuralları” başlıklı 10. maddesinde kesinleşmiş vergi borcu olan isteklilerin ihale dışı bırakılacağı belirtilerek Kamu İhale Kurumu’na, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın uygun görüşünü alarak vergi borcu kapsamına girecek vergilerin tür ve tutar itibarıyla belirlenmesi ve bu kapsamda istenen belgelerden hangilerinin taahhütname olarak sunulabileceğinin belirlenmesi hususunda yetki verildiği;
Kurum tarafından bu yetki kapsamında Kamu İhale Genel Tebliği’nin 17.4.1. maddesinde yapılan düzenlemeyle, “Yıllık gelir, yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletişim, motorlu taşıtlar, şans oyunları, damga, banka ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine ilişkin tevkifatlar ve geçici vergiler ile bu alacaklara ilişkin vergi ziyaı cezaları, gecikme zammı ve faizleri bağlamında toplam 5.000,00-TL’yi aşan tutarlardaki borçlar vergi borcu olarak kabul edilecektir.” şeklinde belirleme yapıldığı, ancak anılan Tebliğ’de veya başkaca herhangi bir alt düzenlemede adi ortaklıkların vergi borcundan doğan sorumluluğa ilişkin olarak, adi ortaklığın vergi borcundan dolayı ortakların her birinin sorumlu olup olmadığı, sorumlu iseler hisseleri oranında mı yoksa müteselsil olarak mı sorumlu oldukları hususlarında bir düzenlemeye yer verilmediği;
Kurumca ancak kanunla kendisine verilen söz konusu yetki kullanılarak yapılan düzenlemeye dayalı olarak bu hususta bir karara varılabileceği, bu yetki kapsamında adi ortaklıkların vergi borcundan doğan sorumluluğa ilişkin olarak bir düzenleme yapılmadığı, 4734 sayılı Kanun’un 14. maddesinin iş ortaklığının faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan vergi borcundan her bir ortağın müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı yönünde değerlendirilmesine imkân bulunmadığı, hukukî belirlilik ilkesi gereğince isteklilerin kendilerine yüklenen yükümlülüğün kapsamını tam olarak açıkça bilmesi gerektiğinden, vergi mevzuatında bu konuda açık bir düzenleme bulunmadığı takdirde davacı tarafından âdî ortaklığın borcunun tamamından sorumlu olup olmadığını veya ne kapsamda sorumlu olduğunu bilmesinin beklenemeyeceği, vergi borcu olduğunun anlaşılması durumunda geçici teminatın irat kaydedilmesi gibi bir yaptırımla karşılaşabileceği de dikkate alındığında, vergi mevzuatında düzenlenmeyen bir hususa dayalı olarak taahhüdün yerine getirilmesine ilişkin hukuki sorumluluğa işaret eden 4734 sayılı Kanun’un 14. maddesinden hareketle adi ortaklığın vergi borcunun tümünün ihale yüklenicisi şirketin vergi borcu sayılamayacağı;
Bu itibarla, davaya konu ihale ile ilgili olarak, teklifte bulunan ve ihale üzerinde kalan şirketin, ihaleye katılım şartları nedeniyle davalı idareye vergi borcu yoktur yazısını sunduğu, davalı idarenin dava dışı şirket ile ilgili olarak sunulan bu belgenin doğruluğunu tetkik ettiği, adi ortaklık olarak mükellefiyet tesis edilen ve ayrı vergi kimlik numarasının alındığı durumlarda, bu numara ile yapılan sorgulamalarda adi ortaklıkların vergi borcu bulunduğu hâlde, adi ortaklığı oluşturan kişilerin vergi kimlik numaraları ile yapılan sorgulamalarda ‘borcu yoktur’ yazısı alabildiği, bu nedenle davalı idareye sunulan borcu yoktur yazısının tetkiki sonrasında ihale üzerinde kalan şirket ile sözleşme imzalandığı ve ortaklığa ilişkin vergi borcunun da daha sonra ödendiği anlaşıldığından, sözleşmenin feshedilmesi kamu yararı ve hizmet gereklerine uymayacağından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davaya konu ihale üzerinde bırakılan şirketin ihale tarihi itibarıyla kesinleşmiş vergi borcu bulunduğu hâlde anılan ihaleye katıldığı, sözleşme aşamasında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle vergi borcu bulunmadığına ilişkin sahte belge sunduğu, bu sözleşmenin yok hükmünde olduğu, iş ortaklığına ait vergi borcundan iş ortaklığını oluşturan tüm şirketlerin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, söz konusu borcun ihale tarihinden sonra öğrenilip ödenmesinin uyuşmazlığa konu sözleşmeyi geçerli hâle getirmeyeceği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davaya konu ihale uhdesinde bırakılan şirketin sözleşmenin imzalanması esnasında ve daha sonraki 6 adet hakedişte sunduğu vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgelerde ve vergi dairesinin resmî internet sitesinde yapılan sorgulamalarda vadesi geçmiş borcunun olmadığının görüldüğü, söz konusu vergi borcunun davacı şirketin de ortağı olduğu bir iş ortaklığından kaynaklandığı, mevzuatta adi ortaklıkların vergi borcundan doğan sorumluluğa ilişkin olarak adi ortaklığın vergi borcundan dolayı ortakların her birinin sorumlu olup olmadığı, sorumlu iseler hisseleri oranında mı yoksa müteselsil olarak mı sorumlu oldukları hususlarında bir düzenleme bulunmadığı, yüklenicinin söz konusu borcu öğrenir öğrenmez ödediği, idarelerinin böyle bir borçtan sözleşme öncesi haberdar olmadığı, sunulan ve incelenen belgelerde böyle bir borcun çıkmadığı, bu durumun sözleşmenin feshedilmesini gerektirmeyeceği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının gerekçeli olarak onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
… A.Ş. Adana Bölge Müdürlüğü’nce 11/06/2019 tarihinde açık ihale usûlü ile gerçekleştirilen “… A.Ş. Adana Bölge Müdürlüğü 8 Adet Dizel Yakıtlı …Tipi Taşıt İhtiyacının (Yakıt Hariç) Hizmet Alımı Suretiyle Karşılanması” ihalesi, dava dışı …Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.’nin(…) uhdesinde bırakılmış, 24/07/2019 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Davacı şirket anılan ihaleye katılmamıştır.
Mersin Orman İşletme Müdürlüğü’nce 11/11/2019 tarihinde açık ihale usûlü ile gerçekleştirilen “Personel Servis Aracı Kiralama” ihalesi dava dışı …şirketin uhdesinde bırakılmıştır. Davacı şirket tarafından, ihale üzerinde bırakılan söz konusu şirketin ihale tarihi itibarıyla kesinleşmiş vergi borcu bulunduğu iddiasıyla 04/02/2020 tarihinde şikâyet başvurusu yapılmıştır. Şikâyet başvurusu üzerine anılan şirketin ihale tarihi itibarıyla 5.712,56-TL vergi borcu bulunduğundan bahisle teklifi değerlendirme dışı bırakılmış ve 11/02/2020 tarihli ihale komisyonu kararı ile söz konusu ihale davacı şirketin üzerinde bırakılmıştır.
Davacı şirket, 25/02/2020 tarihinde idare kayıtlarına giren dilekçe ile, davaya konu ihale üzerinde bırakılan … şirketine ihale tarihi itibarıyla ihaleye katılmasına engel oluşturacak miktarda vergi borcu bulunduğundan bahisle anılan ihale sonrasında adı geçen şirketle imzalanan 24/07/2019 tarihli sözleşmenin feshedilmesi, şirketin ihalelerden yasaklanması ve kesin teminatının gelir kaydedilmesi ile hakkında suç duyurusunda bulunulması talebiyle idareye başvurmuştur. Anılan başvuru, … tarih ve … sayılı işlemle, 6 adet hakediş ödemesi yapıldığı, yüklenicinin Adana Bölge Müdürlüğü’ne sözleşme esnasında ve daha sonraki 6 adet hakedişte sunduğu belgelerin, Bölge Müdürlüğü’nce internet vergi dairesi web sitesinden yapılan sorgulamalarında vadesi geçmiş borcunun olmadığının anlaşıldığı, yüklenicinin daha önceki iş ortaklığı nedeniyle tahakkuk etmiş vergi borcundan haberdar olmamasının mümkün olabileceği ve kasıtlı olarak vergi borcundan haberdar olmasına rağmen ihaleye katıldığı yönünde bir emare bulunmadığı, borç miktarının düşük olduğu ve öğrenilir öğrenilmez ödendiği, bu aşamada sözleşmenin feshedilmesinin idareleri yararına olmayacağı belirtilerek reddedilmiştir.
Bunun üzerine, 24/07/2019 tarihli sözleşmenin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; 11. maddesinde, ilgililer tarafından idarî dava açılmadan önce idarî işlemin kaldırılmasının, geri alınmasının, değiştirilmesinin veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idarî dava açma süresinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idarî dava açma süresini durduracağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; 2. fıkrasının (a) bendinde, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu; (b) bendinde ise, ivedi yargılama usulünde Kanun’un 11. maddesinin uygulanmayacağı kural altına alınmıştır.
Anılan Kanun’un “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendinde, dava dilekçesinin, süre aşımı yönünden inceleneceği; altıncı fıkrasında, süre aşımı hususunun davanın her safhasında dikkate alınacağı; “İlk inceleme üzerine verilecek karar” başlıklı 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, süre aşımı bulunan hâllerde davanın reddedileceği kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı Kanun’un aktarılan hükümlerinin değerlendirilmesinden, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların ivedi yargılama usûlüne tâbi olduğu, bu usûle tâbi olan uyuşmazlıklarda dava açma süresinin otuz gün olduğu ve dava açılmadan önce idarî işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında yapılacak başvurunun işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı kurala bağlanmak suretiyle dava açma süresinin başlamasında “yazılı bildirim”in esas alınması öngörülmüş olup, hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından, idarî işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılabilir biçimde bildirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen, dava açma süresinin hesabında bildirim yerine ilanın esas alınarak sürenin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlamasına ilişkin kural, ilanı gereken düzenleyici işlemlere karşı açılan idarî davalara yöneliktir.
Düzenleyici işlemler dışında kalan bireysel nitelikteki idarî işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda ise, dava açma sürelerinin hesabında, işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekle birlikte, özellikle idarenin tesis ettiği işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. Bu itibarla, ihale kararı, ilanı gereken düzenleyici işlem olmadığından dava açma süresinin ilanla başlamayacağı ve yazılı bildirim yapılmayan hâllerde işlemin bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenildiği tarihten itibaren dava açma süresinin başlayacağı dikkate alındığında, davanın, ilan veya ihale tarihinden itibaren değil, işlemden haberdar olunduğu ve öğrenme tarihi olarak belirtilen tarihi izleyen günden itibaren süresi içinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin, idare kayıtlarına 25/02/2020 tarihinde giren dilekçe ile, davaya konu ihale üzerinde bırakılan ve sözleşme imzalanan dava dışı şirketin, ihale tarihi itibarıyla kesinleşmiş vergi borcu bulunduğundan bahisle 24/07/2019 tarihli sözleşmenin feshedilmesi talebiyle idareye başvurduğu görüldüğünden, davacı şirketin en geç 25/02/2020 tarihinde dava dışı şirketin işbu ihale tarihi itibarıyla kesinleşmiş vergi borcu olduğundan haberdar olduğu anlaşılmakta olup, ivedi yargılama usulüne tâbi olan uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında idareye yapılan başvurunun işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı da dikkate alındığında, dava açma süresinin 25/02/2020 tarihini izleyen günden itibaren başladığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, 25/02/2020 tarihini izleyen günden itibaren otuz günlük dava açma süresi içinde ve en geç 26/03/2020 tarihinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 08/06/2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, esası incelenerek verilen davanın reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 09/05/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.