Danıştay Kararı 13. Daire 2023/1166 E. 2023/1771 K. 10.04.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2023/1166 E.  ,  2023/1771 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/1166
Karar No:2023/1771

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Odası
(… Şubesi)
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı – …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Batman ili, Merkez ilçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parselde yer alan taşınmazın ihale yoluyla satışının yapılmasına ilişkin Batman Belediye’sinin … tarih ve … sayılı encümen kararının ve 16/09/2022 tarihinde yapılan satış işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacı tarafından, dava dilekçesinde, davacı Odanın, mesleğin ve meslektaşların hak ve çıkarlarını korumak, şehir planları ve uygulamalarının planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun yapılmasını denetlemek, bu konudaki eksiklikleri ve yanlışlıkları ortadan kaldırmak için gerekli çalışmaları yapmakla yükümlü olduğu belirtilmiş, ancak dava konusu işlemlerin davacı Odanın ve mimarlık mesleği mensuplarının ne tür bir menfaatini ihlâl ettiği hususu açık ve anlaşılır biçimde ortaya konulamadığı, bu durumda, dava konusu satış kararı ve ihale işlemi ile davacı Odanın kuruluş ve görev alanı birlikte değerlendirildiğinde, davacının dava konusu ettiği satış kararı ve ihale ile arasında somut, güncel ve meşru bir menfaat alakasının bulunmadığı, iptali talep edilen satış kararı ve ihale işleminin davacının menfaatini etkilemediği, dava dilekçesinde de dava konusu satış kararı ve ihale işleminin meslek mensuplarının ne tür bir menfaatini ihlâl ettiğinin açıklanamadığı anlaşıldığından, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, imar uygulaması sonucu elde edilen ve kamu yararına tahsis edilmiş dava konusu taşınmazın satışına yönelik işlemlerin meslekî faaliyet alanlarına ilişkin olduğu, dava açmada hukuki menfaati ve taraf ehliyetinin bulunduğu, dava açma ehliyetinin dar yorumlanarak davanın reddedilmesinin usule ve hukuka aykırı olduğu, dava konusu işlemin ivedi yargılama usulüne tâbi bir iş olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 10/04/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları olarak tanımlanmıştır.
İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukukî nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alâkasının varlığı ise, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, dava açma ehliyeti için yeterli sayılmaktadır.
Ayrıca, iptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesine olanak sağlandığından, bu davalarda menfaat ilişkisinin bu amaç doğrultusunda yorumlanması da gerekmektedir.
Anayasa’nın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesinde, “… kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla konulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişileridir…” kuralı yer almış; 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği Kanunu’nun 2. maddesinde, birliğin kuruluş amaçları arasında “Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlâkını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak” ve “Meslek ve menfaatleriyle ilgili işlerde resmî makamlarla işbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve tekliflerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı, normları, fenni şartnameleri incelemek ve bunlar hakkındaki görüş ve düşünceleri ilgililere bildirmek” sayılmıştır.
Diğer yandan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 28. maddesinde, bu kanun kapsamındaki mimarlık, mühendislik ve planlama hizmetine ilişkin harita, plan, etüt, proje ve eklerinin düzenlemesi ve bunların yerine getirilmesinin; uygulamada bulunulacak alanın, yerleşme merkezinin ve yapının sınıfına, özelliğine ve büyüklük derecesine göre, uzmanlık alanlarına uygun olarak 38. maddede belirtilen meslek mensuplarına yaptırılmasının mecburu olduğu, müelliflerin ve uygulamada bulunan meslek mensuplarının, işlerini bu Kanuna ve ilgili diğer mevzuata uygun olarak gerçekleştirmekten sorumlu olduğu kurala bağlanmış; anılan 38. maddesinde de, halihazır harita ve imar planlarının hazırlanması ve bunların uygulanmasının fenni mesuliyetini; uzmanlık, çalışma konuları ve ilgili kanunlarına göre, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları deruhte eder, kuralı yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı Oda tarafından, “ihale konusu alanın imar uygulaması sonucunda düzenleme ortaklık paylarından ayrılarak belediyenin kamu hizmetlerinde kullanılması amacına özgülendiği, kamunun hizmetine kullanılması gereken yerlerin satılmasının hukuka aykırılık teşkil edeceği” beyanlarıyla ihalenin iptali istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından ileri sürülen iddialar ve uyuşmazlığa konu taşınmazın şehircilik ilkeleri ve planlama esasları bakımından imar mevzuatındaki yeri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, uyuşmazlığın konusunun Oda’nın meslekî faaliyet alanına ilişkin olduğu sonucuna varıldığından dava konusu işlemle mâkûl menfaat ilgisinin ve dolayısıyla dava açma ehliyeti bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Belirtilen gerekçelerle, temyiz isteminin kabulüyle Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.