Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2023/1054 E. , 2023/2515 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/1054
Karar No:2023/2515
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACILAR) : 1- …2- …3- …
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI) : …Fonu
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların hissedarı oldukları ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun kayyım olarak atandığı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait mal, hak ve alacakların birleştirilmesi suretiyle Fon Kurulu’nun 30/01/2020 tarih ve 2020/51 sayılı kararı ile “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü”nün oluşturulması sonrasında oluşturulan bütünlüğün 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi hükmü ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik kapsamında kapalı zarf ve açık artırma usullerinin birlikte uygulanması suretiyle satışına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; … Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarih ve … D.İş sayılı kararıyla davacıların hissedarı oldukları … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye Fon’un kayyım olarak atandığı, Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile, 6758 sayılı Kanun ve 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kayyımlık yetkisi Fona devredilen şirketlerin gayrımenkulleri, menkul malları, taşıtları, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdindeki markaları, endüstriyel tasarımları, internet alan adları ve nakit varlıkları ile bu varlıkların feri ve mütemmim cüzü niteliğindeki taraf oldukları sözleşmeler ve bu sözleşmelerden doğan ancak başlı başına iktisadi değeri olmayanlar da dahil olmak üzere diğer tüm mal, hak ve alacakları biraraya getirilerek “… Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında iktisadî ve ticarî bütünlük oluşturulmasına, yine Fon’un 30/01/2020 tarih ve 2020/52 sayılı kararı ile, … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait varlıkların ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında satışına karar verildiği, Fon Kurulu’nun talebine istinaden şirketlerin işletme değerinin … Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş tarafından, bütünlük kapsamında yer alan varlıkların ayrı ayrı değerlerinin ise … Gayrımenkul Değerleme A.Ş. tarafından belirlenmesi üzerine, Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile muhammen bedelin 552.000.000,00-TL olarak belirlenerek, ihale tarihinin 30/11/2022 saat 11.00, yapılması hâlinde pazarlık tarihinin 02/12/2022 saat 11.00 olarak belirlenmesine karar verildiği, satış ilanının 28/10/2022 tarih ve 31997 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığı, 30/11/2022 tarihinde gerçekleştirilen açık artırma ve 02/12/2022 tarihinde gerçekleştirilen pazarlık ihalesi neticesinde, Fon Kurulu’nun 08/12/2022 tarihli ve 2022/579 sayılı kararı ile en yüksek teklif sahibi Avrasya Taahhüt Lojistik A.Ş. tarafından verilen 555.000.000,00 TL’lik teklifin muhammen bedelin üzerinde olması nedeniyle bütünlüğün … Taahhüt Lojistik A.Ş.’ye ihale edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı; Mali Durum Tespit Raporlarında, şirketlerin faaliyetlerinin devamı için hayati önem taşıyan sermaye yetersizliği başta olmak üzere yeni ya da mevcut projelerin devamı noktasında ciddi risk barındırmaları nedeniyle orta/uzun vadede ve mevcut koşullar altında durumlarının sürdürülebilir olmadığı yönündeki tespitler dikkate alınarak satış/ihale işlemlerinin gerçekleştirildiği, davalının kayyım sıfatıyla yönettiği şirketlerin hak ve taraf ehliyetlerini koruduğu, anılan şirketlere ilişkin olarak kayyımın ticârî gerekliliklere göre gerçekleştirdiği iş ve işlemlerin idarî işlem ve eylem niteliğinde olmadığı, kayyım sıfatıyla ticârî kural ve teamüllere dayanılarak tesis edilen işlemlerde kamu yararının değil ticârî faaliyet gereklerinin esas alındığı ve kayyım işlemlerinin idare hukuku ilkelerine göre değil ticaret hukuku ilkelerine göre tesis edildiği dikkate alındığında, uyuşmazlığın esas itibarıyla Türk Medenî Kanunu’nda düzenlenen kayyımlık görevinin nasıl îfâ edileceğine dair ilke ve kurallar ile Türk Ticaret Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle adlî yargı yerlerince çözümlenmesi gerektiği, öte yandan, davalının kayyımı olduğu şirketlere ilişkin olarak 6758 sayılı Kanun’un 20. maddesi uyarınca 5411 sayılı Kanun’dan kaynaklanan yetkilerini kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde kıyasen uygulayabilmesinin kayyımlık sıfatını ve uyuşmazlığın özel hukuka ilişkin olma niteliğini etkilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu, ihale sürecinin özel hukuk hükümlerine göre değil 5411 sayılı Kanun çerçevesinde kamu hukuku hükümleri uygulanarak yürütüldüğü ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu, benzer uyuşmazlıklarda idari yargının görevli olduğuna dair Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ile Yargıtay’ın kararlarının bulunduğu, şirketin genel kurul yetkilerinin TMSF’ye devredildiği ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulama alanı bulunmadığı, İdare Mahkemesi kararının yanlış bir değerlendirmeye dayalı olduğu ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN SAVUNMASI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı Kanun’un “Kapsam ve nitelik” başlıklı 1. maddesinin ilk fıkrasında, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usûllere tâbidir.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda söz konusu yargılama usulünün uygulanacağı; (g) bendinde ise, verilen nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın 142. maddesi uyarınca, Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Kanun yolları da, yargılama usûlleri arasında yer alır. Yargı yerlerince yapılacak incelemeler sonunda verilecek kararlardan hangisinin kesin olduğunun belli edilmesi dahi, anılan madde hükmü ile Anayasa’daki temel ilkelere ve güvence kurallarına aykırı olmamak üzere yasa koyucunun takdirine bırakılmıştır (AYM kararı, E:1985/23, K:1986/2, Karar tarihi: 20/01/1986).
Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini belirten Anayasa’nın 142. maddesinin de kanuni hâkim güvencesinin değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır. Kanuni hâkim güvencesi, mahkemelerin kuruluş ve yetkileri ile izleyecekleri yargılama usulünün kanunla düzenlenmesini ve dava konusu olay ortaya çıkmadan önce belirlenmesini gerektirir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi kararlarında, kişinin hangi mahkemede yargılanacağını önceden ve kesin olarak bilmesini gerektiren doğal hâkim ilkesini koruyan bir hüküm olarak ele alınmaktadır (AYM kararı, Muhammed Deniz başvurusu, B. No: 2014/10728, Karar tarihi:18/07/2018).
Aktarılan kanunî düzenlemelere göre, 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle birlikte 20/07/2016 tarihinden sonra ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı genel kanun yolunun istinaf olarak belirlendiği, yalnızca 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde tahdidî olarak sayılan uyuşmazlıklarla ilgili kararlara karşı istinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna da başvurulabileceği, 2577 sayılı Kanun’da düzenlenen özel ve istisnai bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usulüne tâbi olan uyuşmazlıklarla ilgili olarak ise ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı hangi tarihte verildiğine bakılmaksızın doğrudan temyiz kanun yoluna başvurulabileceği açıktır.
2577 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ilk fıkrası uyarınca idarî yargının görevine giren uyuşmazlıkların çözümü bu Kanun’da gösterilen usûllere tâbi bulunduğundan ve anılan Kanun’un 20/A maddesinde yer verilen ivedi yargılama usûlü öncelikle ve süratle sonuçlandırılması önem taşıyan bazı idarî dava türleri için öngörülen özel bir yargılama usûlü olduğundan; adlî yargının görevinde olduğu değerlendirilen uyuşmazlıklar bakımından Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usûlü belirleyen 2577 sayılı Kanun’da düzenlenen özel bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesi mümkün değildir. Ayrıca, istisnaî bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlünün bu şekilde geniş bir yorum yoluyla genel yargılama usûlü yerine uygulanmasının Anayasal kurallar uyarınca Kanunla belirlenmesi zorunlu olan yargılama usûlüne ilişkin konulardan biri olan mahkeme kararlarına karşı başvurulacak kanun yolunu etkileyeceği açıktır.
Bu itibarla, çözümü adlî yargının görevinde olan ve 2577 sayılı Kanun ile bu Kanun’da düzenlenen usûllerin uygulanmasına imkân bulunmaması nedeniyle ivedi yargılama usulü kapsamında yer almayan dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak, genel yargılama usûlü yerine ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesinde usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcı ile fazladan yatırılan …-TL harcın istemi hâlinde davacılara iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 18/05/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Mahkemece, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulü kapsamında değerlendirilmesinden dolayı, dosyanın 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin (g) bendi uyarınca doğrudan temyiz incelemesine tâbi tutulması durumunda, temyiz isteminin incelenip incelemeyeceğine ilişkin olarak öncelikle uyuşmazlığın ivedi yargılama usulü kapsamında bir uyuşmazlık olup olmadığına bakılması ve bu konuda bir karar verilmesi gerekmektedir.
İvedi yargılama usulüne tâbi olan işlemlerden doğan uyuşmazlıklarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı hangi tarihte verildiğine bakılmaksızın temyiz kanun yoluna başvurulabileceği, bunlar dışında kalan uyuşmazlıklarla ilgili olarak 20/07/2016 tarihinden sonra verilen kararlara karşı kural olarak istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, ancak 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde tahdidî olarak sayılan uyuşmazlıklarla ilgili kararlara karşı istinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna da başvurulabileceği açıktır.
Bu durumda, Danıştay tarafından bir kararın istinaf incelemesinden geçmeden doğrudan temyizen incelenerek karar verilebilmesi için öncelikle uyuşmazlığın ivedi yargılama usulü kapsamında bir uyuşmazlık olması gerekmektedir.
İvedi yargılama usulü kapsamında yer almayan bir uyuşmazlığa ilişkin kararın istinaf aşaması (uyuşmazlığın Mahkemece ivedi yargılama usulü kapsamında bir uyuşmazlık olarak değerlendirilmesi nedeniyle) atlanmak suretiyle temyiz incelemesinin yapılması İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen iki veya üç aşamalı yargılama sistemine aykırılık oluşturur.
Danıştay tarafından, Mahkemece doğrudan temyiz incelemesine tabi kılınan bir uyuşmazlığın ivedi yargılama usulü kapsamında yer almadığına karar verilmesi halinde, Mahkemece yapılan değerlendirmeyle bağlı olunmaksızın olması gerekenden hareketle istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Bölge İdare Mahkemelerinin tüm yurtta görevlerine başladıkları 20/07/2016 tarihinden itibaren verilen kararlarda, uyuşmazlığın 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi kapsamında olmadığına karar verilmesi hâlinde, dosyanın görev yönünden reddine karar verilerek istinaf incelemesinde görevli (ve yetkili) ilgili bölge idare mahkemesine gönderilmek üzere kararı veren idare mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiğinden, bozma yönündeki karara katılmıyorum.