Danıştay Kararı 13. Daire 2023/1020 E. 2023/1431 K. 28.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2023/1020 E.  ,  2023/1431 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2023/1020
Karar No:2023/1431

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …İdare Mahkemesince verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin …Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz başvurusunun kesin bir karara ilişkin olduğu, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca Tetkik Hâkiminin raporu ve sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilen “İstinaf” başlıklı 45. maddesinin birinci fıkrasında, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dâhi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabileceği; altıncı fıkrasında, bölge idare mahkemelerinin 46. maddeye göre temyize açık olmayan kararlarının kesin olduğu belirtilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle değiştirilen “Temyiz” başlıklı 46. maddesinde, “Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dâhi Danıştay’da, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir:
a) Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları.
b) Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idarî işlemler hakkında açılan davalar.
c) Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik statüsünden çıkarılma sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal davaları.
d) Belli bir ticari faaliyetin icrasını süresiz veya otuz gün yahut daha uzun süreyle engelleyen işlemlere karşı açılan iptal davaları.
e) Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri ile daire başkanı ve daha üst düzey kamu görevlilerinin atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri hakkında açılan iptal davaları.
f) İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan davalar.
g) Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nca itiraz üzerine verilen kararlar ile 18/11/1983 tarih ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun uygulanmasından doğan davalar.
h) Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular ile ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere karşı açılan davalar.
ı) Ülke çapında uygulanan öğrenim ya da bir meslek veya sanatın icrası veyahut kamu hizmetine giriş amacıyla yapılan sınavlar hakkında açılan davalar.
i) Liman, kruvaziyer limanı, yat limanı, marina, iskele, rıhtım, akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol gazı boru hattı gibi kıyı tesislerine işletme izni verilmesine ilişkin mevzuatın uygulanmasından doğan davalar.
j) 08/06/1994 tarih ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun’un uygulanmasından ve 16/07/1997 tarih ve 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un uygulanmasından doğan davalar.
k) 06/06/1985 tarih ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun uygulanmasından doğan davalar.
l) 03/07/2005 tarih ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun uygulanmasından doğan davalar.
m) Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davalar.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un “Temyiz dilekçesi” başlıklı 48. maddesinin altıncı fıkrasında, temyizin kesin bir karar hakkında olması hâlinde, kararı veren merciin, temyiz isteminin reddine karar vereceği; ilgili merciin bu kararına karşı, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği; yedinci fıkrasında ise, temyizin kesin bir karar hakkında olduğunun anlaşılması durumunda, altıncı fıkrada sözü edilen kararın, dosyanın gönderildiği Danıştay’ın ilgili dairesince kesin olarak verileceği kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, “Ankara-Niğde Otoyolu Projesi Yap-İşlet -Devret Modeli İle Yapılması, İşletilmesi ve Devri İşi” ile ilgili olarak Atlı Makina İnşaat Nakliyat Madencilik Turizm Doğal Enerji Kaynakları Üretim San. ve Tic. A.Ş ile davacı şirket arasında imzalanan sözleşme kapsamında işin bir kısmının alt yüklenici olarak davacı şirket tarafından yapıldığından bahisle ”Alt Yüklenici İş Bitirme Belgesi” verilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine dair Karayolları Genel Müdürlüğü İşletmeler Dairesi Başkanlığının 25/03/2022 tarih ve E.23766289-755/772374 sayılı işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı; Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin 28/09/2022 tarih ve E:2022/978, K:2022/1798 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar verildiği; davalı idare tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi’nin 09/02/2023 tarih ve E:2022/2696, K:2023/298 sayılı kararıyla, 2577 sayılı Kanun’un değişik 46. maddesi uyarınca otuz gün içinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere davalının istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, bunun üzerine davalı tarafından temyiz başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının temyizinin kabil olup olmadığının belirlenebilmesi için, 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (b) bendinde yer alan, “Konusu yüz bin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idarî işlemler hakkında açılan davalar” ibaresinin yorumlanması gerekmektedir.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır.
Yargı yerlerinin verdikleri kararlarda, gerek yanılma, gerekse yazılı hukuk kurallarını değişik biçimde yorumlamaları sonucunda doğan hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlamak amacıyla bazı hukukî yollar kabul edilmiştir. Bir yargı yerinin verdiği kararda aykırılık olduğu iddiası ile ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümlenmek üzere yargı önüne getirilmesi “kanun yolu”na başvurmadır. Bunun nasıl yapılacağı ise usûl hükümleri ile gösterilmektedir. Anayasa’nın 142. maddesinde “mahkemelerin kuruluşunun, görev ve yetkilerinin, işleyişlerinin ve yargılama usûllerinin” yasa ile düzenlenmesi öngörülmüştür. Kanun yoluna ilişkin düzenlemeler, yargılama usûlü kapsamındadır. Yargılamanın olabildiğince hızlı sonuçlanması ve sonuçların bir an önce açıklanması gerektiğinden her karara karşı değil, fakat önemli kararlara karşı kanun yoluna gidilmesi gereği benimsenmektedir. Nitekim, mahkemelerce verilen tüm kararlara karşı kanun yolunun açık tutulması, kanun yolu kurumunu işlemez duruma getirebilecektir (AYM, Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, §44-46; AYM, E.2006/65, K.2009/114, K.T. 23/7/2009).
İlk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı kural olarak istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, ancak 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde tahdidî olarak sayılan uyuşmazlıklarla ilgili kararlara karşı istinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna başvurulabileceği açıktır. Başka bir anlatımla, mahkeme kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulması esas, temyiz yoluna başvurulması ise istisnaîdir.
2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde temyiz yoluna başvurulabilecek kararların, dava konusu işlemin konusu, işlemi tesis eden idare ya da uyuşmazlığın kaynaklandığı mevzuat gibi farklı kıstaslara göre belirlendiği görülmektedir. Kanunda yapılan belirlemelerden biri de, 46. maddenin (b) bendinde yer alan konusu yüz bin Türk lirasını aşan idarî işlemler hakkında açılan davalardır.
Bir idarî işlemin hukukî sonucu olarak mal varlığında doğrudan bir artışın ya da azalışın olması durumunda idarî işlemin konusunun yüz bin Türk lirasını aşıp aşmadığı tespit edilebilecektir. Bu nedenle, Kanun’un 46. maddesinin (b) bendi uyarınca bir karara karşı temyiz yolunun açık olup olmadığına ilişkin değerlendirme, davanın konusu, doğrudan ve herhangi bir ihtimale bağlı olmaksızın objektif olarak belirlenebilecek belli bir tutarda para ya da parasal karşılığı objektif olarak belirlenebilir bir mal varlığı değerinin elde edilmesi ya da yitirilmesine ilişkin işlemler bakımından mümkün olabilecektir.
4734 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca ihaleye katılacak isteklilerden, meslekî ve teknik yeterliklerinin belirlenmesine ilişkin olarak istenebilecek belgelerden birisi de, istekli tarafından kamu veya özel sektöre bedel içeren bir sözleşme kapsamında taahhüt edilen ihale konusu iş veya benzer işlere ilişkin olarak sunulabilecek iş deneyim belgeleridir.
İş deneyim belgesinin hukukî bir terim olarak tanımına Kamu İhale Kurumu tarafından yürürlüğe konan ihale uygulama yönetmeliklerinde yer verilmiştir. Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, “İş deneyim belgesi: Adayın veya isteklinin ihale konusu iş veya benzer işlerdeki deneyimini gösteren; iş bitirme belgesi, iş durum belgesi, iş denetleme belgesi ve iş yönetme belgesini ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu itibarla, iş deneyim belgeleri, kişilerin kamu ya da özel sektörde sözleşmeye bağlı olarak yaptığı işlerin meblağını ve niteliğini gösterir belge olarak açıklanabilir. İş deneyim belgesinin konusu, belge sahibinin “iş deneyimidir” ve belge sahibinin kamuya ya da özel sektöre hangi tutarda ve hangi niteliklerde iş yaptığı ölçütünden hareketle iş deneyiminin tespit edilmesidir. Bu tespitin, belge sahibi kişiler açısından yararlandırıcı bir etki doğuracağı kuşkusuzdur. İş deneyim belgesinin konusu ise bu yararlandırıcı etki, yani kişinin belgede gösterilen tutar ve nitelik kadar iş deneyimine sahip olduğuna ilişkin tespit olacaktır. İş deneyim belgesine sahip olan kişilerin rekabet avantajı dolayısıyla birtakım ekonomik ve mali avantajlar elde edebilmeleri mümkün ise de, iş deneyim belgesi verilmesine ilişkin işlemin konusu, doğrudan ve herhangi bir ihtimale bağlı olmaksızın objektif olarak belirlenebilecek belli bir tutarda para ya da parasal karşılığı objektif olarak belirlenebilir bir mal varlığı değerinin elde edilmesine ilişkin değildir.
Bu itibarla, iş deneyim belgesi düzenlenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine yönelik işlemin iptali istemiyle açılan davanın bölge idare mahkemelerinin hangi davalar hakkında verdikleri kararların temyiz edilebileceğinin tahdidi olarak sayıldığı 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, söz konusu istemin konusunun yüz bin Türk lirasını aşan idarî işlemlere ilişkin olmaması bakımından Bölge İdare Mahkemesi’nce istinaf başvurusu üzerine verilen kararın kesin olduğu ve istinaf incelemesi üzerine kesin olarak verilen kararlar aleyhine temyiz isteminde bulunulması hukuken mümkün olmadığından, …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararına yönelik temyiz isteminin incelenemeyeceği açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. TEMYİZ İSTEMİNİN İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,
2. Temyiz posta giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
3. Dairemiz kararının bir örneği Mahkeme’ce … Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesi’ne gönderilmek üzere dosyanın …İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un 48. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca kesin olarak 28/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.