Danıştay Kararı 13. Daire 2022/585 E. 2023/1347 K. 22.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/585 E.  ,  2023/1347 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/585
Karar No:2023/1347

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait “… ” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında … tarihinde yayınlanan “…” isimli programda 6112 Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle 5 (beş) kez ihlâle konu program yayınının durdurulmasına, …-TL idarî para cezası uygulanmasına ve programın yapımcısı veya varsa sunucusunun yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamayacağı ve sunamayacağına ilişkin … tarih ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlığa konu yayında konuk tarafından söylenen ifadelerin, yakın tarihte meydana gelen darbe girişimi nedeniyle travma yaşamış ve hâlen de etkileriyle mücadeleye devam eden bir toplumda, ulusal yayın yapan bir kanalda yayınlanmış olduğu hususları ile birlikte dikkate alındığında basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği;
Bu itibarla, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan yayın ilkesinin ihlâl edilmesi nedeniyle davacı şirket hakkında tesis edilen dava konusu Üst Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usûl ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, uyuşmazlık konusu yayında ana muhalefet partisi il başkanı tarafından gündeme dair siyasi yorum ve eleştirilerin yapıldığı, yayının canlı olduğu ve konuğun telekonferans yöntemiyle bağlandığı, ifadeler bütünüyle değerlendirildiğinde halkın iradesiyle yapılacak seçimle iktidarın değişeceğinin ifade edildiği, “erken seçimle veya başka bir şekilde” ifadesinin son derece açık olduğu, muhalefetin iktidara gelmek için mücadele etmesinin doğal bir siyasi faaliyet olduğu, söz konusu ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olarak tesis edildiği ileri sürülmüştür.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlık konusu yayında söylenen ifadeler ile halkın seçim dışında bir yöntemle iktidar değişikliği çabasına sokmaya, dolayısıyla şiddete, nefrete yönlendirildiği, milli iradenin yok sayıldığı, halk tarafından seçilen hükümetin ve yine halkın oylarıyla hayata geçirilen yeni yönetim sisteminin hedef alındığı, yayının canlı olmasının yayın ilkelerini ihlâl etme hakkını vermediği, ödev ve sorumluluk bilinci anlayışına aykırı olarak yayın yapıldığı belirtilerek temyiz istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usûl ve hukuka uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 29/04/2020 tarihinde yayınlanan “…” adlı programda, program konuğu tarafından, “(…) bugün yaşanılanlar, bugün iktidarın yaptırımları bana aynen 31 Mart öncesindeki gibi yine çok korktuklarını ve vatandaşların hem … Partisi örgütlerini, bunu sahada çok net görüyoruz, birazdan örneklemek isterim hem de … Partisi belediyelerinin yaptıklarının vatandaşta çok büyük karşılık olduğunu görüyorlar ve bunu engelleme adına korkularından akla gelmez herkesi susturmaya ya da algıların olguların üzerini örtmeye dönük bir çalışma hâlinde olduklarını görüyoruz. Şimdi bu nereye götürür bizi? korona sırasında yorum yapıp korona sonrasına dair bir öngörüde ya da fikirde bulunmak kolay değil. Ama şöyle bir gerçeklik var ki bu korkuları, bu savrulmaları, bu akılla değil öfkeyle, hırsla, egoyla bir kişinin aklıyla iş yapmaları iktidarı hiç iyi bir yere götürmüyor, bu da önümüzdeki seçimde bir erken seçimle veya başka bir şekilde bu ülkenin, gerçekten halkın artık gözü açıldı, kimin kendisine hizmet için uğraştığını, çaba gösterdiğini biliyor, kimin de böylesi bir dönemde dahi neyle uğraştığını görüyor. Şöyle söyleyeyim bir iktidar değişikliğine hatta ben size daha ileri bir şey söyleyeyim iktidar değişikliği değil bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum ve böyle olacağını da düşünüyorum. İşimiz kolay değil ama ancak böylesi bir yönetim anlayışı, iktidar değişimi ve yeniden bir sistem değişikliği ile bu yaralarımızı, bu hasarlarımızı tedavi edebileceğimizi görüyorum, bunun da olacağını görüyorum, sahada sokakta bu çok yoğun hissediliyor” yönünde ifadelere yer verilmiştir.
Dava konusu Kurul kararıyla, uyuşmazlık konusu yayında kullanılan ifadelerin toplumun ayrışmasına sebep olabilecek, birlik ve beraberliği hedef alan, kin ve nefret duygularını artırabilecek nitelikte olduğu, demokratik yönetimi hedef alan girişimlerden travmatik bir geçmişe sahip olan vatandaşlarımızı panik havasına sokarak toplumda kargaşa ve düşmanlık ortamına sebep olabilecek nitelikteki bu imâların kamu düzenini bozacak, sosyal ve siyasi bir krizin başlamasına neden olabilecek nitelikte, milli iradeyi yok sayarak demokrasi dışı yöntemlerle halkın seçmiş olduğu hükümetin ve yine halkın oylarıyla hayata geçirilen yeni yönetim sistemini hedef alacak şekilde dile getirilmesinin kamusal sorumluluk anlayışı ile bağdaşmadığı, bu itibarla, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle anılan Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacı şirket hakkında ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde beşi (%5) oranında idarî para cezası uygulanmasına, idarî tedbir olarak ihlâle konu program yayınının beş kez durdurulmasına ve programın yapımcısı veya varsa sunucusunun yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamayacağı ve sunamayacağına karar verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan Kurul kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, “(…) Yayın hizmetleri; (…) ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.”; 32. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Bu Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının … (b) … bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlâlin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. (…) Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlâle konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlâle konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlâlin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir. ” kurallarına yer verilmiştir.

HUKUKÎ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirkete ait televizyon kanalında yayımlanan “…” isimli programa gazetecilerin konuk edildiği, gündemdeki konulara ve siyasi olaylara yönelik yorum ve değerlendirmelerin yapıldığı, ihlâle konu yayının yapıldığı gün itibarıyla gündemin, salgın hastalık (COVID-19) ve buna yönelik tedbir ve politikalarla ilgili haberlerden ve 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediyelere yardım kısıtlamalarından oluştuğu, ilgili bölümde programa katılan …Partisi … … tarafından hükümetin ekonomi ve devlet yönetiminde uyguladığı politikalar ile hükümet sistemine ilişkin yaptığı yorum ve değerlendirmeler sebebiyle davacı şirket hakkında idarî yaptırım uygulanmasına ilişkin dava konusu Kurul kararının tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlık konusu yayının ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek veya toplumda nefret duyguları oluşturmak suretiyle 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde düzenlenen yayın ilkesini ihlâl edip etmediğinin ve uygulanan yaptırımın davacı yayın kuruluşunun Anayasa’da güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünü ihlâl edip etmediğinin tespiti gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre, siyasi tartışma özgürlüğü, “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi”dir (AİHM kararı, Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, Karar tarihi: 08/07/1986, §41-42). Hükümetler yalnızca yasama organı ve yargı organlarınca denetlenmemelidirler, hükümetlerin aynı zamanda halk ve kitlesel medya tarafından da denetlenmeleri gerekmektedir (AİHM kararı, Şener/Türkiye, B. No: 26680/95, Karar tarihi: 18/07/2000, §40).
AİHM’nin yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi, hükümetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükümetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir (AİHM kararı, Castells/İspanya, B. No: 11798/85, Karar tarihi: 23/04/1992, §46). Hükümetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı özel kişilere göre daha geniştir (AYM kararı, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, Karar tarihi: 04/06/2015, §69).
İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan, siyasi tartışma özgürlüğünün “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi” olduğu göz önüne alındığında, diğer ifade türlerine nazaran, başvuru konusu konuşmalardaki gibi politikaları ve siyasileri eleştiren, politikaları veya siyasi açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasi ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir (AYM kararı, Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, Karar tarihi: 07/07/2015, §64).
İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ihlâl teşkil edip etmediği incelenirken soyut bir değerlendirme yapılmayıp, başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kim tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğine bakılmalıdır. (AYM kararı, Tansel Çölaşan, § 58).
Uyuşmazlık konusu programa konuk olarak katılan …’nun ve mensubu olduğu siyasi partinin görüşlerinin kamuoyu tarafından bilinir olduğu, anılan şahıs tarafından söz konusu programda, hükümetin ve yönetim sisteminin değiştirilmesine yönelik kullanılan ifadelerin şiddeti teşvik veya şiddete çağrı unsurlarını barındırmadığı gibi farklı gruplara karşı bir nefret söylemini de ihtiva etmediği, bu kapsamda, programın yayın dönemi ve ifadelerin tümü göz önünde bulundurulduğunda, demokrasilerde, muhalefet partisinin amacının iktidarı eleştirmek ve yapılacak seçimlerde halkı ikna ederek iktidar olmak olduğu, ana muhalefet partisinin İstanbul il başkanı olarak görev yapan program konuğunun hükümet ve yönetim sistemine yönelik ifadelerinin basın özgürlüğü kapsamında olduğu, anılan ifadeler nedeniyle basın özgürlüğüne yapılan müdahalenin de “demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü” olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu Üst Kurul kararında hukuka uygunluk davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında ise hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 22/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.